21 Kas 2014 10:29
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:56
Diyanet'ten Dolmabahçe müezzinine suçlama! İnsanları o yönlendirdi!
Taksim Gezi Parkı eylemleri sırasında "camide içki içildi" iddialarının ardından görev yeri değiştirilen müezzin, Diyanet İşleri'ne karşı açtığı 'tenzili rütbe' davasında 'görevi olan namaz kıldırma dışına çıkarak taraf olmak'la suçlandı!
Dolmabahçe Bezmiâlem Valide Sultan Camisi Müezzini Fuat Yıldırım,
Başakşehir’e bağlı Kayabaşı köyüne görevlendirilmesiyle ilgili
Diyanet’e “tenzili rütbe” gerekçesiyle dava açtı. İstanbul İdare
Mahkemesi’ne açılan davanın dün yapılan ilk duruşmasına müezzin
Fuat Yıldırım ile taraf avukatları katıldı. Yıldırım savunmasında,
tartışılan olay günüyle ilgili bilgiler verdi. Yıldırım'ın dava
ettiği Diyanet'in avukatı ise, "Bizim görevimiz namaz kıldırmaktır.
Oysa bu kişi, bir taraf olmuş ve insanları yönlendirmiş" dedi.
Taraf gazetesinden Aysun Yazıcı'nın haberine göre; olayların başladığı 31 Mayıs ve 1 Haziran’da camide olduklarını söyleyen Yıldırım, ilk gün eylemcilerin yoğunlaştığı sırada öğle namazı vaktinin geldiğini, olayları emniyete haber verdiklerini ancak emniyetten bir yardım alamadıklarını söyledi.
AMBULANS GELEMİYORDU
Akşam ve yatsı namazı arasında eylemcilerin yoğunlaştıklarını ve kaos ortamı oluştuğunu söyleyen Yıldırım, yine emniyeti aradıklarını ancak emniyetin “Başınızın çaresine bakın” dediğini söyledi. Kaos ortamı içerisinde camiyi terk etmeme kararı aldığını söyleyen Yıldırım, eylemcilere, “Camiye ayakkabılarınızla girmeyin” şeklinde uyarıda bulunduğunu söyledi. Bu sırada, cami önünün kalabalıklaştığını söyleyen Yıldırım, “Provokasyon olasılığı olduğu için giriş kısmına hasır serdik, orada bazı kişilerin tedavileri yapıldı. Eylemcileri hastaneye gönderemedik. Ambulans caminin olduğu yere gelemiyordu.
Yıldırım, ertesi gün yeniden emniyeti arayarak delil olması bakımından, cami içinin emniyetçe görüntülenmesini istediğini ancak emniyetin yine eleman göndermediğini söyledi. Yıldırım, “Kurumda imam yok, Vali, kaymakam, emniyet yok. Bize ‘başınızın çaresine bakın’ dediler. Benim tek derdim kötü bir olay yaşanmaması, camiye kan bulaşmaması içindi” ifadelerini kullandı.
Yıldırım’ın avukatı Ali Tizik de, “Görevi ‘toplumu birleştirmek’ olan bir memurun ne yapması gerekiyordu. Cami imamı, müftü, görevliler, kaymakam yok. Diyanet sahip çıkmıyor, sahip çıktığında ise tenzili rütbe yapıyor. Müvekkilim basında haberi çıktığı için suçlanıyor” dedi.
Daha sonra söz alan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın avukatı, dava konusunun bir yerden bir yere nakil işlemi olduğunu, Diyanet’in yer değiştirmek gibi bir uygulaması bulunduğunu dile getirdi. Avukat, “Bizim görevimiz namaz kıldırmaktır. Oysa bu kişi, bir taraf olmuş ve insanları yönlendirmiş” dedi. Duruşma ileri bir tarihe ertelendi.
Taraf gazetesinden Aysun Yazıcı'nın haberine göre; olayların başladığı 31 Mayıs ve 1 Haziran’da camide olduklarını söyleyen Yıldırım, ilk gün eylemcilerin yoğunlaştığı sırada öğle namazı vaktinin geldiğini, olayları emniyete haber verdiklerini ancak emniyetten bir yardım alamadıklarını söyledi.
AMBULANS GELEMİYORDU
Akşam ve yatsı namazı arasında eylemcilerin yoğunlaştıklarını ve kaos ortamı oluştuğunu söyleyen Yıldırım, yine emniyeti aradıklarını ancak emniyetin “Başınızın çaresine bakın” dediğini söyledi. Kaos ortamı içerisinde camiyi terk etmeme kararı aldığını söyleyen Yıldırım, eylemcilere, “Camiye ayakkabılarınızla girmeyin” şeklinde uyarıda bulunduğunu söyledi. Bu sırada, cami önünün kalabalıklaştığını söyleyen Yıldırım, “Provokasyon olasılığı olduğu için giriş kısmına hasır serdik, orada bazı kişilerin tedavileri yapıldı. Eylemcileri hastaneye gönderemedik. Ambulans caminin olduğu yere gelemiyordu.
Yıldırım, ertesi gün yeniden emniyeti arayarak delil olması bakımından, cami içinin emniyetçe görüntülenmesini istediğini ancak emniyetin yine eleman göndermediğini söyledi. Yıldırım, “Kurumda imam yok, Vali, kaymakam, emniyet yok. Bize ‘başınızın çaresine bakın’ dediler. Benim tek derdim kötü bir olay yaşanmaması, camiye kan bulaşmaması içindi” ifadelerini kullandı.
Yıldırım’ın avukatı Ali Tizik de, “Görevi ‘toplumu birleştirmek’ olan bir memurun ne yapması gerekiyordu. Cami imamı, müftü, görevliler, kaymakam yok. Diyanet sahip çıkmıyor, sahip çıktığında ise tenzili rütbe yapıyor. Müvekkilim basında haberi çıktığı için suçlanıyor” dedi.
Daha sonra söz alan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın avukatı, dava konusunun bir yerden bir yere nakil işlemi olduğunu, Diyanet’in yer değiştirmek gibi bir uygulaması bulunduğunu dile getirdi. Avukat, “Bizim görevimiz namaz kıldırmaktır. Oysa bu kişi, bir taraf olmuş ve insanları yönlendirmiş” dedi. Duruşma ileri bir tarihe ertelendi.