09 Kas 2017 14:58 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 18:43

"Diş kistine mutlaka patolojik değerlendirme yapılmalı""

- Pendik Hospitadent Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Başkırt:- "Çene bölgesindeki kistler en sık dişlere bağlı oluşur. Tekrarlayabilen tipleri olması nedeniyle patolojik değerlendirme mutlaka yapılmalıdır. Ancak kanser oluşumuyla hiçbir bağlantıları yoktur"

İSTANBUL (AA) - Pendik Hospitadent Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Esra Başkırt, diş kistlerinin kanser oluşumuyla bağlantısı olmadığını, ancak tekrarlayabilen tipleri olması nedeniyle patolojik değerlendirmelerin mutlaka yapılması gerektiğini bildirdi.

Esra Başkırt, diş kistinin zararları hakkında yaptığı yazılı açıklamada, kistlerin vücutta en sık görüldüğü bölgenin çene olduğunu, çene bölgesindeki kistlerin ise daha çok dişlere bağlı oluştuğunu aktardı.

Çenelerdeki kistlerin müdahale edilmediğinde büyüme eğiliminde olduğuna dikkati çeken Başkırt, kistin büyümesinin ise en başta kemik kaybına neden olabileceğini bildirdi.

Kistlerin kanser oluşumuyla bağlantısı olmadığını anlatan Başkırt, tekrarlayabilen tipleri olması nedeniyle patolojik değerlendirmelerin mutlaka yapılması gerektiği uyarısında bulundu.

Başkırt, şunları kaydetti:

"Lokalizasyonuna göre sinüsler, mandibüler kanal, komşu dişleri içine alarak farklı şekillerde zarar oluşturur. Örneğin damar ve sinirleri içine alması tedavi edilse bile çenelerde kalıcı uyuşukluklar oluşmasına neden olabilir. Komşu dişler kadar büyümesi, ilgili dişlerin kaybına neden olabilir. Kistlerin teşhisi genelde ağrı, ağız içinde ve dışında görülen şişlik, fistül dediğimiz ağız içindeki sivilce gibi akıntılı oluşumların görülmesi, diş etindeki kızarıklık ile teşhis edilir. Kistler dişteki çürük ve enfeksiyon nedeni ile oluşmuşsa dişte çürük, ağrı, kök ucunda fistül varlığı, ağız içinde veya yüzdeki şişlik ile teşhis edilir. Kistler, gömülü dişlere bağlı olduğunda ya da dişlere bağlı olmadığında çürük bir diş yoktur. Diğer belirtiler hemen hemen aynıdır. Bazen hiç belirti vermeyebilir. Kontrol amaçlı alınan radyografilerde de kistler teşhis edilebilir."

Esra Başkırt, çok sıra dışı bir durum yoksa yüz bölgesinden, yani ağız dışından müdahale yapılmadığını dile getirerek, "Ağız içerisinde ilgili dişlere gerekli müdahaleler yapılarak, kistler bazen kanal tedavisi, bazen çekim şeklindeki cerrahi yöntemlerle alınır. Büyüklük durumuna göre zaman zaman diren takılarak kistler önce küçültülür, daha sonra ameliyat ile alınır." değerlendirmesinde bulundu.

Sadece kist ameliyatından sonra değil, çekim de dahil olmak üzere, oral bölgede yapılan tüm cerrahi işlemlerden sonra dikkat edilmesi gerekenlere değinen Başkırt, "Hastanın ağzına tampon koyulmuşsa yaklaşık yarım saat tampon tutulmalıdır. Ekstra bir durum yoksa daha uzun tutulmasına gerek yoktur. Peçete, pamuk gibi başka bir madde ile değiştirilmemelidir. Uyuşukluk tamamen geçene kadar hasta bir şey yiyip içmemelidir. Hasta iki gün sıcak hissetmesine sebebiyet verecek aktivitelerden uzak kalmalıdır. Cerrahi müdahalenin ardından, ilgili bölgeye soğuk kompres yapılmalıdır. Hasta kesinlikle tükürmemelidir. İki gün boyunca ağız içinde kan kokusu olması normaldir ve hafif sızıntı şeklinde kanama olabilir. Hasta 48 saat boyunca alkol ve sigara kullanmamalıdır." önerisinde bulundu.