“Diploma”yı silah olarak kullanmaktan vazgeçsek! İmamoğlu’na önce istinaftaki dava şimdi de bu mu?

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun diploması hakkındaki iddiaları değerlendirdi...

Efendim; Gazeteci Şenol Demirci'nin kendi Youtube kanalı olan Gasteci Haber Tv kanalında ortaya attığı ve Veryansın Tv Genel Yayın Yönetmeni Erdem Atay'ın programında gündeme getirdiği İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun diploması hakkındaki iddialar ortalığı karıştırdı.

Diploma “Sahte” İddiası!..

Atay’ın iddiası özetle şuydu: "İmamoğlu'nun diploması sahte. İmamoğlu Kıbrıs'ta okudu, orayı kazandı. Oradan 1987'de başka bir Kıbrıs üniversitesine geçti. Sen ya dikey geçiş yaparsın ya da yatay geçiş yaparsın. Hem dikey hem yatay geçiş yapamazsın. Orada okuduğu mühendislik bölümünden yatay geçişle İstanbul Üniversitesi'ne geçti. Daha önemli bir şey var. İmamoğlu'nun o zamanlar okuduğu Girne Amerikan Üniversitesi'ni YÖK onaylamıyordu"

Dahası bu iddia Ozan Özcan isimli bir kişi tarafından konu yargıya taşınacaktı. Özcan, X hesabından paylaştığı başvurusunda şu ifadelere yer vermekteydi:

“İBB Başkanı olan Ekrem İmamoğlu, 1990 yılında KKTC Girne Üniversitesi İletişim Fakültesinden, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesine geçiş yapmıştır. Ancak Girne Üniversitesinin YÖK denkliği 1993 yılında alınmıştır. Bu nedenle Üniversiteler arasında yapılan geçiş işlemlerinde evrakta sahtecilik yapılmış olabileceğinden şüpheliyim. Eğer bir suç varsa suçluların cezasını çekmesini talep ederim.”

İmamoğlu Cephesi Yalanlıyor!..

Nitekim X hesabından paylaşımda bulunan İmamoğlu'nun danışmanı Murat Ongun da İmamoğlu'na ait yüksek lisans diplomasını paylaşarak "İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun lisans (üniversite) diploması üzerinden polemik çıkartmaya çalışanlar için ayrıca YÜKSEK LİSANS belgesini de bilgi için sunarız" diyecekti.

Bu açıklama ile konu kapanır mı kapanmaz mı bilmiyorum. Yoksa daha da dallanıp budaklanıp ortalığı yeni iddialar, deliller, vb kaplar mı? Olay normal bir gazetecilik – habercilik faaliyeti kapsamında mı yoksa kimilerinin düşündüğü gibi İmamoğlu’na bir “Operasyon” mu zannetmesem dahi ona dair de kesin bir şey söyleyemem. (Veryansın sitesi “AKP’li” değil. Daha çok “Ulusalcı” içerikte. Şayet yanlış bilmiyorsam Nihat Genç’in sahipliğinde diye biliyorum. Bu anlamda “AKP Komplosu” demek de yanlış olur. Fatih Altaylı gibi “Susturulsun” denilmesini de doğru bulmuyorum. Sonuçta bir gazetecilik faaliyetidir. ) Ancak İmamoğlu’nun bir şekilde zor durumda bırakılmak istendiği de aşikâr…

İmamoğlu’na Taarruzun Parçası mı?..

Peki, bütün bunlar ne anlama geliyordu? Neler oluyordu? Bu da Ekrem İmamoğlu’na karşı bir süredir süren taarruzun yeni bir boyut kazanması mı idi? Ekrem İmamoğlu hakkındaki davalar yetmezmiş gibi birde bu açıdan ablukaya alınmaya mı çalışılıyordu? Önce şu an istinaftaki dava şimdi de bu mu çıkmıştı? Birçok insan bu yönde kanaate sahip. Gerçekten de İmamoğlu’nun önüne çıkartılan engeller, başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiş görünüyor.

Daha da önemlisi bundan sonra torbada neler vardı? Bunlar sürecek miydi? İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığından bu kadar mı korkuluyordu? Önce siyasi yasak şimdi de bu mu? (Bir arada troller İmamoğlu’nun sahte masonluk belgesini yayınlamışlardı) Siyasi yasağın sorun yaratacağı anlaşılıp, bu formül mü bulunmuştu? İmamoğlu’nun önü şimdi de bu yolla mı kesilmek isteniyordu? Kafalarda dolaşan sorular çoğaltılabilir…

İmamoğlu’na Erdoğan Muamelesi!..

Öte yandan bu durum yakın geçmişteki (Halende süren) Erdoğan’a yönelik diploma iddialarını akla getiriyordu. Bilindiği üzere Erdoğan’a neler denmedi ki? Diploması var mıydı yok muydu? Varsa hakiki mi sahte miydi? Okulu o tarihte mevcut muydu? O rektör zamanı mı bu rektör zamanı mı? Arkadaşları kimdi? Okul fotoğrafı neredeydi, vs? Ancak bu iddialardan hiçbir sonuç çıkmadı.

Hatta biraz daha negatif bakanlar bu gibi iddialardan tıpkı “Mağdur Erdoğan gibi mağdur İmamoğlu mu çıkartılmaya çalışılıyor?” diye bile düşünebiliyordu. Siyasi yasak ve hapis Erdoğan’ı parlatmıştı? Şimdi de İmamoğlu’na mı aynı kurgu uygulanıyordu? Diploma iddiaları ise Erdoğan’ı iftiraya uğruyor gösterirken şimdi de İmamoğlu’nu mu? Benzerlikler var gibi görünse de ben bunlara katılamıyorum. Ortada daha çok siyasi mücadelenin bir argümanı olarak diploma sorunu var gibi görünüyor.

Diploma Artık Bir Siyasi Silaha Dönüşmesin!..

Şimdi eğriye eğri doğruya doğru. Gerçek hissiyatımı söyleyeyim mi? (İşin hukuksal, ahlaki, kurala dair boyutları bir yana) Bu hiç umurumda değil ve artık “Diploma” üzerinden yapılan tartışmayı hatta siyasi ön kesme çabasını çok “Saçma” buluyorum. Eğer bir vakitler bu bir “Kural” olarak konduysa bile artık geçersizleştiğini, fiilen işlevsizleştiğini düşünüyorum.

Dahası bir “Siyasi ayak bağı” na dönüştüğünü görüyorum. Artık anayasal mı, yasal mı ne engel varsa biran önce değiştirilmesi gerektiğine inanıyorum. Fiilen delinmeye müsait olduğunu, siyaset ve siyasetçileri ikiyüzlülüğe hatta suça sevk edebileceğini, etik bir problem yaratacağını, devletin en üst makamı üzerinde bir baskı hatta şantaj unsuruna dönüşebileceğini düşünüyorum. Biran önce yeni ve uygun bir formül geliştirilmeli.

“Mürekkep Yalamış Diplomalı Cahiller!”

Öte yandan bir insan Büyükşehir Belediye başkanı (Geçmişte Erdoğan şimdi de İmamoğlu), bakan, başbakan, vb seçilebiliyorsa ve hakkında daha ciddi bir şüphe olmayıp, bu sorun yaratmıyorsa niçin cumhurbaşkanı olmak için bir sorun yaratsın? Burada elbette ilkokul, ortaokul seviyesinde ya da zırcahil, ümmi (Okuma yazması olmayan) birinden söz etmiyoruz. Kaldı ki fazla okuyamamış (Örneğin lise) ama kendini yetiştirmiş insanlarda olabilir. (Misal Bülent Ecevit Robert Kolej mezunudur. Yurt içinde ve dışında üniversiteye kaydolmuş ama tamamlayamamıştır. Pekala cumhurbaşkanı da olabilirdi. Ama böyle bir engeli vardı.) Yahut üniversite diplomalı ama beceriksiz ya da üniversite diploması olmayan ama son derece iyi yönetme kabiliyeti olan insanlarda çıkabilir. Diplomalı biri de çok beceriksiz veya zaaflı çıkabilir. Dünyada ve tarihte bir çok başarılı insanın üniversite diploması yoktur.

Tamam, diploma bir göstergedir. Ancak günümüz toplumunda bir sürü “Diplomalı modern cahiller” sürüsü de var. Dünyaya hadsizliğin şahikalarında dolaşan, dünyaya at gözlüğü ile bakan, ufku dar ve bilgi alanı ile sınırlı birçok kişi var. (Televizyonların adama saç baş yoldurtan sözüm ona “Bilgi yarışmaları” bunlarla kaynıyor!) Bunların siyasi yetkiyi ellerine aldıklarını bir düşünsenize? Demek ki tek başına diploma da bir kriter olamıyor. Diploma seçkin düşünebilmenin garantisi değildir.

Diploma Tartışma Gündemimizden Çıkmalı!..

Bu konuda gerçek bilgi sahiplerine gelince –ki azdırlar- bir tür “İtilmişle Kakılmış” muamelesi görürler. Çünkü başta siyaset olmak üzere, karar merkezleri, bürokrasi, medya, toplumun kilit noktaları, vb diğerleri “Mürekkep yalamış diplomalı cahiller”le doldurulmuştur. Sistem onları teşvik eder. Kaza ile yer bulabilseler bile niteliksiz çapsızlar tarafından ya ayakları kaydırılır ya muhtelif ayak oyunları ile etkisizleştirilirler. Siyaset sahnesi de bunlarla dolu görünüyor.

Elbette bundan kastım kimileri gibi “Diploma da ne?” , “Okumak da ne?” avam bir zihniyete kapılmak değildir. Muhakkak ki tercih diploma sahibi, iyi eğitimli insanlardan yana olmalıdır. Ancak diplomayı bir kural olarak dayatmak biraz sıkıntılı. Tartışma gündeminden çıkmalı. Nitekim son üniversite diploması tartışması bana bunları düşündürdü.

Artık bu diploma tartışmasını –sözü geçen kişilerden bağımsız olarak- aşmamız gerektiğini düşünüyorum. Bunun düzenlemesi biran önce yapılmalı…

13. 09. 2024