DİNÇ BİLGİN'DEN ÇARPICI İFADE; ''KEŞKE 28 ŞUBAT'TA ERDOĞAN BAŞBAKAN OLSAYDI'' (MEDYARADAR-ÖZEL)
Dinç Bilgin: "Gazetecilikten çok iyi servet yaptım. Doğrudur, 28 Şubat'ta bu servete haram karıştı ve hepsi elimden gitti."
TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonuna ifade veren Dinç Bilgin "28
şubatta şu anki başbakan ve şu anki meclis olsa o yaşananlar
yaşanmazdı" dedi..
İŞTE DİNÇ BİLGİN’İN ÇARPICI İTİRAFLARI :
Bugün kamuya borçlu değilim. Bütün borçlarımı ödedim. Kamudan
alacağımı tahsil etmenin peşindeyim. Bir bankası olmayan gazete
patronu yoktu o zaman. 28 Şubat’ta banka sahibi olmadım. Ondan çok
daha sonradır. İhaleyi alan da ben değilim. Cavit Çağlar’dır.
Emekli Generalleri Ercan Arıklı’nın tavsiyesiyle banka yönetiminde
aldık, hataydı.
Ben iyi bir işverendim. Arkadaşlarıma da iyi imkan sağladım, doğru.
Benim fakirleşmem büyük bir talihsizlik. Sabah Gazetesi bir büyük
suikasta maruz kaldı. Bize biçilen görevi yapamayacağımız ifade
edildi. Ben Ankara’ya sık sık gelen siyasi lobi yapan gazete
patronu değildim. İstanbul ’da oturup eğlenerek gazete yapan
biriydim. Askerle ilişkim olmadı. Genelkurmay’a gidip gelen birisi
olmadım. İstanbul’da ordu evine bile gidip gelmedim. Bir kere
Genelkurmay’a davet edildim. Tek gidişim. Zamanın ikinci başkanı ve
Özkasnak’la aldılar. Baba Altan daha çok tepki çekiyordu o zaman.
Askerlerin okuduklarını anlama kabiliyeti olması gerektiğini
söyledim. Ağız münakaşası oldu. Türk ordusunun geleneklerinden söz
ettiler. Ben karşılık verince tatsızlık oldu. Yemeğe geçildi,
havadan sudan görüşülerek çıktık. Gazetecilerin işten çıkartılması
gibi bir mektup yazılmadı. Şimdiki tecrübeme göre söylüyorum Ankara
büroları aracılığı ile yapıldığı. Bürolar bir şeyler katarak
İstanbul’a bildirir, genel yayın yönetmeni de patrona bildirir.
Bana manşet telkini yapılmadı.
HAYATIMIN EN BÜYÜK TALİHSİZLİĞİ ETİBANK’TIR
...
Hayatımın en talihsizliği Etibank. Bir gece Cavit Çağlar telefon
açtı. Aramızda o zamana kadar pek iyi değildi. Etibank’ı aldım.
Ortak olmanı istiyorum dedi. Benim uykumu kaçırma dedim. Gazetede
söyledim. ’Aman patron yapalım’ dediler. Böyle bir şeye burnumuzu
soktuk. Yani Çağlar aldıktan sonra ortak oldum.
TANSU ÇİLLER’İ DESTEKLEDİK
Biz Tansu Hanım’ın DYP’sini destekledik. Çok garip bir Türkiye
olmuştu. Özelleştirmeler yapılıyordu. Bilmem nere bir medya
kuruluşuna... Medya kuruluşları kamu ihalelerine girip alıyordu.
Doğru veya yanlış... Sabah Gazetesi olarak böyle bir şeyin dışında
durduk. Hiçbir kamu ihalesine girmedik. Etik olarak çok büyük
yanlışlar vardı.
Basının bu tür işlere girmemesi lazımdı. Basının işi saf
gazetecilik olmalıydı. Sabah sadece gazetecilik ve televizyonculuk
yaparken durumunuz çok iyiydi. Ama başka şeylere burnumuzu sokunca
sıfırlandık. 11 ay tutuklu kaldım. Hüküm giymedim ama tutuklu
kaldım. Sabıkam yoktur.
BARLAS’A 25 BİN DOLAR
4-5 yıl aralıkla yat aldım. Yatlara, gemilere meraklıyım. 65
senesinden itibaren teknelerim vardı. Zenginleştikten sonra iyi
yaşama merakı doğrudur. Ama bunların hepsi bankacılığa başlamadan
önce. Şimdiki aklım olsa yapar mıydım? Yapmazdım. İtiraf edeyim.
Türkiye bütün müesseseleriyle ayarı kaçmış bir Türkiye’ydi. Basın
4. güçten 3. hatta 2. güç olmuştu. Bunları gazetemde yaptım mı?
Yapmadım. Sabah ve atv olarak kendimizi o işlerden ayrı tuttuk.
İhale peşinde koşmuyorduk. Almıyorduk. Etibank faciası dışında bu
tip işlere girmedim. Girilmesine karşıyım. Girip de iyi işler
yapanlar vardı. Onlara karşı da bir şey söylemek istemiyorum.
Gazetecilerin saf gazetecilikle meşgul olmaları, saf gazetecilik
yapmaları lazım.
Kamuyla ilişkilerinin olmaması lazım. Mehmet Barlas’ın işine 28
Şubat sürecinde son vermedim. Çok yüksek ücretli bir yazarımdı.
Bize rakip televizyonlarda programlar yapmaya başladı. Aramızdaki
ihtilaf bunlardan doğdu. Siyasi baskı aramak beyhude. Sayın
hanımefendiye gelince... (Canan Barlas) inanın farkında değilim.
Bizim çok fazla önem verdiğimiz bir yazar değildi. Saygısızlık
yapmam istemem. Ama işine son verilip verilmediğinin farkında
değilim. Mehmet Barlas hakkındaki tasarruf bana ait. Yanlış
hatırlamıyorsam 1999 yılıydı.
Başbakan Ecevit’ti o tarihte. Zafer bey yapmayalım diye ricacı
oldu. Bir yurt dışı gezisine çıkırken bu adamı gönder dedim. Bütün
kabahat bana aittir. Mehmet Barlas 25 bin dolar mı ne
alıyordu...
KEŞKE ERDOĞAN O DÖNEM OLSAYDI BUNLAR
YAŞANMAZDI
Gazete patronuydum ama gazeteciydim. Gazeteciler olarak biz de
korktuk. Başbakanlar farklı başbakandı. Başbakan şimdiki başbakan
gibi olsaydı, şimdiki meclis gibi meclis olsaydı. Türkiye’nin
başına bunlar gelmezdi. O tarihte yeteri kadar demokrat ve cesur
olmadığımız doğru. O zamanı Türkiyeyi hatırlayın. Genelkurmay
başkanları, üst düzey generallerin açıklamalı ortalığı titretirdi.
Muhalefeti seçilmişlere karşı yapmış bir basın. Son derece demokrat
cesur, askeri darbelerle kavga eden bir basın çıkmadı. Uzlaşmak
basının işine geldi. O günkü iklim bozuk bir iklimdi. Yalnız asker
değil, yargı da vardı. Başsavcıları hatırlayın. Basının kahramanca
direnmesi lazımdı. Ama sonuç alır mıydı?
RAHAT ETMEK İÇİN
(Neden basında birlik kurdunuz sorusuna) Rahat etmek, daha çok
Avrupa’ya gitmek daha çok tekneye binmek... Rahatlık... İrtica
haberleri gazeteciler için malzemeydi. Cazip haberdi. İrtica ile
ilgili hikayeler ısıtılıp ısıtılıp getirildi. Gazetecilerin genel
tavrı oydu. Hayal ettiğim gazete başkaydı, yapabildiğim gazete
başka oldu. Yalan olduğunu bildiğim haberi yayınlamadım.
MEDYARADAR-ÖZEL