Dinç Bilgin'den adalet çağrısı: "Beni yargılayan hakim FETÖ'cü çıktı"
Sabah ve atv'nin eski sahibi Dinç Bilgin hapis cezasının Yargıtay tarafından onanmasıyla ilgili bir açıklama yaptı.
Eski medya patronu Dinç Bilgin, Yargıtay 7. Ceza Dairesi’nin
Etibank davası ile ilgili hakkında verdiği 6 yıl 8 ay hapis
cezasının onanmasıyla ilgili açıklama yaptı. Yaşadığı 16 yıllık
hukuk ‘serüvenini’ tek tek anlatan Bilgin, aleyhinde karar veren
hakimlerin FETÖ soruşturmasında tutuklandıklarını belirtti. “Beni
yıllardır yargılayan mahkemenin başkanı Fettullah Gülen'i Mehdi
ilan eden eski hakim İlhan Karagöz'den başkası değildi” diyen,
geçmişin kudretli medya patronu Dinç Bilgin “Hâlâ adalete
güvenmek istiyorum. Her Türk vatandaşı gibi ben de yasalardan adil
olarak yararlanıp gerçekten adil bir mahkeme kararına ulaşmayı
ummaktayım” diye konuştu.
BAŞINDAN GEÇENLERİ TEK TEK ANLATTI
İşte Bilgin’in o açıklaması;
“Tam 16 senedir Etibank dolayısı ile yargılanmaktayım. Bu süreçte
hem hürriyetimi hem de işimi, evimi, tüm mal varlığımı kaybettim.
Kamuya tam 1.4 milyar dolar para ödedim. Detaylara girmeyeceğim
lakin konular ile ilişkim hem benim açıklamalarım oldu hemde
taraflı ve tarafsız olarak medyada haberler oldu. Bu süreçte
yaşanan onlarca gelişmeler oldu ve bu döngü ise neredeyse 17 yıldır
sürmekte. Özetle kamudan içinde zarar olduğu saklanarak
özelleştirilen Etibank'a ortak olduktan sonra, bankadaki ortağım
olan Cavit Çağlar'ın bir diğer bankası İnterbank'a el konulması
sonrası banka ancak bugünlerde nedenini anladığım ve bahsedeceğim
bir tuhaf bürokratik sıkıntı içine girdi. Bu süreçte bankayı satma
kararım vardı ancak bu çabalarıma izin verilmeden haftalar hatta
günler içinde apar topar, yıldırım hızıyla 27 Ekim 2000 tarihinde
yani bankayı aldığım tarihten 18 ay sonra ve bankanın Türkiye'nin
en büyük gruplarından birine satılacağı tarihten tam 4 gün önce de
el konuldu. Kamu otoritelerine kendi elimle teslim ettiğim ve 2007
yılında yapılan bir ihale sonucu nakit 1.1 milyar dolara satılan
medya şirketlerime verilen bir kısım kredilerin, “bu şirketlerimin
varlıklarının eski bankama olan yükümlülüklerini karşılayamayacağı”
“öngörüsü” ile de hakkımda bir çok ceza davası başlatıldı. Yıllarca
yargılandım, avukatsız sorgulandım ve tutuklandım, neredeyse bir
yıl sadece 2 defa hakim karşısına çıkarılarak cezaevinde tutuldum.
Yıllar içerisinde tek tek milyonlarca hatta görüldüğü üzere toplamı
milyarlarca dolar değeri olan ve kredilerin muhattabı ve teminatı
olan ilgili medya şirketlerimin, şirket varlıklarının değerlerini
ispat ede ede bugünlere kadar yüzlerce defa mahkemeler karşısına
çıkıp kendimi savundum. TMSF ise tüm kamu zararı ortadan kalktığı
için davada müdahillikten çekildi.
Ancak tüm bu yargılamalar sonucunda da bir şey çıkmayınca; …Etibank
hakim hissedarı ve yönetim kurulu başkanı sıfatıyla bana ait
olmayan, olduğuda iddia edilmeyen Betomek isimli bir inşaat
şirketine 1999 yılında kullandırılan üçyüz bin dolar değerindeki
kredinin, (kaldı ki krediyi de şirket muhattapları kullanmış)
(zimmet) haksız mal edilmesinin sağlanması gerekçesiye 21
Ocak 2016 tarihinde hapis cezasına çarptırıldım.
Bu kredinin, bankanın fona devrinin akabinde de hemen kapatılıp
nakten ödenmesinden dolayıda bir kısım ceza indirimi yaptılar. 21
Ocak 2016 tarihinden bugüne kadar yani dosyamın Yargıtay'da
beklerken geçen sürecinde de çeşitli gelişmeler yaşandı. Bu
gelişmelerin en ilginci kuşkusuz bana bu cezayı veren ve bu kredi
ile ilgili delilleri, bilirkişileri seçen, suçlama ve savunmaları
değerlendiren mahkeme heyetinin son celseler dışındaki başkanı ve
bir kısım üyelerinin 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Fetö
nedeniyle görevden alınmaları ve tutuklanmaları oldu. Hatta en
ilginci de bu kararı hazırlayan eski mahkeme başkanı, darbe
teşebbüsünden bir gün önce darbe ve Fetö konusunda bir başka
mahkeme kararına imza atarken neredeyse tüm medyada haber olan ve
şu an cezaevinde yatan mahkeme başkanı İlhan Karagöz idi. Evet beni
yıllardır yargılayan mahkemenin başkanı Fettullah Gülen'i Mehdi
ilan eden eski hakim İlhan Karagöz'den başkası değildi. Bir kısım
diğer mahkeme üyelerininde görevden Fetö nedeniyle alınmalarının
yanında, ayrıca bu 15 Temmuz ertesi yaşanan gelişmeler ışığında,
bana bu kredi ile ilgili olarak suçlamayı yapan BDDK'nın eski banka
murakıplarınında darbe girişimi ertesi ya yurtdışına kaçtıkları
yada BDDK ile ilişkilerinin FETÖ nedeniyle kesilmesini öğrenmem
benim için hiç sürpriz olmamış idi.
Lakin tüm bu konular ile alakalı ortaya çıkan somut durumların
verilerinin değerlendirilerek, bankaya el koyma işleminin tesis
edildiği o tarihte adli ve idari makamlarda görev yapmış olanların
medya grubuma yönelik amaçlarının neler olduğunu 01.09.2016
tarihinde belgeleriyle hem BDDK'ya ve hemde sırasıyla T.C.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurumu'na, T.C. Başbakanlık
Teftiş Kurulu'na ve Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu'na ihbar edip
bilgilendirmiştim.
Zarar içinde olduğu benden saklanarak özelleştirirlen bir bankaya
ortak olduktan sonra, bankanın geçmişte ve halen her Türk
bankasının yasal olarak yaptığı gibi, çok değerli eski medya
şirketlerime verdikleri bir kısım krediler nedeniyle, bana
çıkartılan bence hayali zarar kalemlerini karşılamak amacı ile
kamuya fahiş, mükerrer veya hatalı olduğuna bakmadan 1.4
milyar dolar nakit para ödedikten sonra bana ait olmayan,benimle
hiçbir ilişkisi bulunmayan bir şirketin, soruşturma öncesi
kapatılan 300.000 usd'lik kredisi nedeniyle açılan davada neredeyse
tamamı Fetö ile ilişkili banka murakıbı, adli personel ve mahkeme
hakimlerinin kararları neticesinde şu an bu hapis cezası ile karşı
karşıyayım.
Hâlâ adalete güvenmek istiyorum. Süreç halen bitmedi. Yargıtay
Başsavcılığına bir önemli müraacat yaptım. Lakin yakın
zamanda bankalar yasası da değişti, düzeltildi. Benim
davamdan da görüldüğü gibi hemen hemen her tür banka kredisine
bankaya el konulması durumunda zimmet denilemiyecek artık. Her Türk
vatandaşı gibi ben de yasalardan adil olarak yararlanıp gerçekten
adil bir mahkeme kararına ulaşmayı ummaktayım”