03 Ara 2010 15:06 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:50

''DİN UZMANLIK ALANIN DEĞİL! GÜLÜNÇ OLUYORSUN!'' HATİPOĞLU'NDAN ÖZDEMİR İNCE'YE 'İNCE' GÖNDERME!

Hürriyet yazarı Özdemir İnce'nin kutsal kitapların insan ürünü olduğuna dair yazısına Ahmet Hakan'dan sonra bir tepki de aynı gazetede yazan Nihat Hatipoğlu'ndan geldi.

İslam elbette kadını yüceltmiştir

ÜLKEMİZDEKİ en büyük problemlerden birisi de herkesin her konuda ahkam kesmesi, konuşması ve yazmasıdır. Halbuki uzmanlık gerektiren, hassas olan konularda o işin uzmanları, özel yetişmiş bilim adamları konuşmalı, yazmalılar.

Ben tıp alanında veya teknik bilgi gerektiren bir alanda konuşursam yanlış yapmış olurum ve itibar kaybına uğrarım.
Dini konularda asli kaynaklara inemeyen, tarayamayan ve bu konuda da uzmanlığı olmayan bir gazeteci veya spor yazarı veya edebiyatçı ahkam kesmeye başlarsa yanlış yapar ve itibarını yitirir. Doğru ve faydalı bilgi akışına zarar verir. Gülünç duruma düşer.
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in kadınlarla ilgili olarak söylediği veya söylemediği sözler bu türden insanların istismar ettiği alanların başında gelir.
Peki hadislerde kadınları aşağılayan sözler olabilir mi? Bir hadis Hz. Peygamber (s.a.v.)’e dayanıyorsa elbette böyle bir şey olamaz. Ama uydurma hadislerde, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ağzından çıkmamasına rağmen ona mal edilen hurafelerde böylesi sözlere rastlanabilir. Bu tür sözler ya ravi tarafından sonradan hadise katılan idrac- yorumlardır, ya hadisleri zayıf hale getiren an’ane denilen teknikle yapılan rivayetlerdir. Bu tür rivayetlerin tümünde ve ravilerde problem vardır. Bu tür rivayetleri taradığımızda buradaki itibarsız ravilerin mutlaka “Zehebi, İbni Hacer, Ayni, Ebu Zura Razi, Ebu Hatim, Sehavi, Aliyyül Kari, Ebul Ferec Cevzi, Beyruti, Acluni, El-Baci,Zuhri” veya başka bir tenkitçi alimin ağına takıldıklarını görürüz.
Hal böyleyken “mal bulmuş Mağribi gibi” bu uydurma veya zayıf rivayetlere yapışıp İslam’a göre kadın işte budur demek ve İslam’a buradan baktırmaya çalışmak ne kadar bilimsel, objektif ve ahlakidir. Takdirini size bırakıyorum.
Şimdi hepsi defolu olan ve Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından söylenmediği kesin olan bu çirkin ifadelerden bir kısmını ileteyim:
- Uğursuzluk üç şeyde var: Kadında, evde ve atta. (Uydurma)
- Kadınlar aklen ve dinen eksik yaratıklardır. (Uydurma)
- Kadınlar erkeklerin eline, hürriyetlerini terk etmişlerdir. (Uydurma)
- Eğer erkek tepeden tırnağa cerahat olsa, kadın da diliyle yalasa yine erkeğin hakkını ödeyemez. (Uydurma)
- Kadına itaat pişmanlıktır. (Uydurma)
- Kadınlar olmasaydı Allah’a tam itaat edilirdi. (Uydurma)
- Döl getiren kadın hayırlıdır. (Uydurma)
Bütün bu sözler Buhari, Süyuti, İbn Adiyy, Iraki, Mizzi, Sehavi, Aliyyül Kari gibi alimler tarafından şiddetle reddedilmiş ve uydurma oldukları deklare edilmiştir.
Hz. Peygamber (s.a.v.) gibi bir rahmet elçisinin ağzından böylesine alçaltıcı sözlerin çıktığını iddia etmek için kör, sağır ve vicdansız olmak lazımdır.
Kadına karşı şiddeti meşru gören, kadını ikinci sınıf sayan, kadını dışlayan, erkeğin kölesi gibi gösteren, uğursuz sayan, erkeği daha faziletli sayan, kadının onurunu zedeleyen bütün rivayetler uydurmadır. Hiçbirinin sağlam bir senedle Hz. Peygamber(s.a.v.)’e ulaştığını göremezsiniz.
* * *
Bu yazının sonunda Hz. Peygamber (s.a.v.)’den kadınlar hakkında rivayet edilen bazı sahih rivayetleri sunmak istiyorum. Uydurma sözleri hadis gibi takdim eden istismarcılar keşke sağlıklı bilgiyi tahrib edeceklerine, okyanusu bulandırmaya çalışacaklarına bu sözleri görüp nakletseler. Böyle yapsalardı hem olumlu bir şey yapmış olurlardı ve hem de batıl ve hurafeye karşı bariyer oluşturmuş olurlardı. Bizim bu konudaki gayretimize katkıda bulunurlardı. Müslüman halkların hurafeye değil, yön gösterecek olumlu bilgiye ihtiyacı vardır.
İşte kadınlarla ilgili sahih hadislerden bir demet:
- “Çocuklarınızı eşit tutun. Şayet çocuklar arasında fark koysaydım kız çocuğunu üstün tutardım.”
- “Eşine yediğini yedir. Giydiğini giydir. Ona şiddet uygulama. Ona vurma. Onu çirkin sözlerle tanımlama. Hakaret etme.”
- “Kadınlar konusunda Allah’tan korkun. Onu Allah’ın emanetiyle aldınız.”
- “Kadınlar hakkında size iyi davranmayı vasiyet ediyorum.”
- Haklarını almak konusunda zorlanan iki kişi hakkında sizi uyarıyorum. Bunlardan biri kadındır, biri ise yetimdir.”
- “İçinizde en iyi mümin, hanımına iyi davrananızdır.
- “Eve yeni turfanda-meyve getirdiğinizde meyveyi önce kız çocuğuna tattırın.
- “Kadına daralmayın. Kızmayın. Eşinizin beğenmediğiniz bir huyu varsa, elbette çok güzel huyu da vardır. Siz o güzel olan yana bakınız.”
- “Allah sizden kadınlara karşı iyi ve hayırlı olmanızı ister. Çünkü onlar sizin analarınız, kızlarınız ve teyzelerinizdir.”
- “Kadınları üzmeyin. Onlar size Allah’ın emanetidirler.”
- “Hanımının kötü huyuna sabreden erkek Hz. Eyüp gibi mükafat alır. Kocasının kötü huyuna sabreden kadın Hz. Asiye gibi sevap alır.”
- “İki kızı olup da onlara iyilik eden -horlamayan- kişi ile ben cennette beraberiz.”
- “Kız kardeşinin veya kızının ihtiyacını gideren cennete girer.”
Elbette bu konuda yüzlerce rivayet vardır, kadını öven, yücelten, hak ettiği yere koyan, toplumda etkin hale getirmek isteyen. Benim merak ettiğim ise, kadınlarla ilgili uydurma rivayetleri sıralayan istismarcıların bu rivayetleri neden hiç görmedikleridir.

SORALIM ÖĞRENELİM

- Bir köşe yazarı Tevrat ve İncil’deki bazı bilgilerin Mezopotamya kaynaklı olduğunu ve buradan kutsal kitapların bilgilerinin insan ürünü olduğunu iddia etti. Ne dersiniz? (Ahmet Turan İstanbul)
Bu iddia sahibi olan araştırmacılar vahyin tarihi sürecini tam kavramamış ve çok sathi bir bilgiyle bu meseleleri çözmeye çalışanlardır. İlk vahiy Tevrat ve İncil değil ki! Yüce Allah ilk insan olarak Hz. Adem’den bu yana 120 bin civarında peygamber göndermiştir. Bunların bir kısmı bir kavme, bir kısmı bir köye, bir kısmı bir millete gelmiştir. Ve bütün bu peygamberler Yüce Allah’tan aldıkları vahiyleri, buyrukları, öğretileri, ahlaki söylemleri, kıssaları, meseleleri halklara iletmişlerdir. Hatta vahyin tarihini Hz. Adem’den önceye, cinlerin yaradılışına kadar götürmek mümkün olabilir. Bu bilgiler nesilden nesile bütün medeniyetleri derinden etkilemiştir.
MÖ 3500-2000 arasında Sümerler, MÖ 2000’de Hititler veya Asurlular veya daha önceki milletler veya sonrakiler bu bilgilerden yararlanmışlardır, etkilenmişlerdir. Onun için Sümerlerdeki “Yaradılış” veya “tufar”, “insanın balçıktan yaratılması” gibi bilgilerini yadırgamak yanlıştır. Bu süreci anlayamamaktır. Hititler, Sümerler veya Asurlular elbette peygamberlerden etkilenmiş, onların öğretilerini almış ve kullanmışlardır. Bu nedenle de Tevrat, İncil veya Kuran-ı Kerim’deki bazı olayların ortak bir dilinin olması son derece normaldir. Bilakis vahyin gerçekliğini, kaynağının tek olduğunu ispatlamaktadır.
Konfüçyüs’ün öğretilerinde göğün hiç mi etkisi yok! Sokrat’ın Atinalılara yaptığı müdafaasında nebevi izler yok mu? Eflatun, Platon’un Yüce Yaratıcı’dan çok uzak olduğunu söyleyebilir miyiz? Sokrat’ın müdafaasının sonunda söylediği “Kendi yollarımıza gidiyoruz. Ben ölmeye, siz yaşamaya. Hangimizin daha doğru olduğunu yalnızca Tanrı bilir” sözü bu peygamber vahiylerinin yansımasından başka bir şey değildir.
Sonuç olarak: Sümer-Asur-Hitit- mitolojisindeki bazı bilgilerden hareketle kutsal kitapların ve Allah fikrinin insan kaynaklı olduğu sonucunu çıkarmak yanlıştır. Bilgisizliktir. Vahiy tarihini anlayamamaktır. Buradan kutsal metinlerin insan ürünü olduğu değil, tam tersine Yüce Allah’ın “Peygamber göndermedik hiçbir nesli bırakmadığı ve sağlıklı, erdemli bütün bilgilerin vahiy kaynaklı olduğu sonucu çıkar.

Nihat Hatipoğlu/Hürriyet