04 Tem 2015 14:43 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:42

Dilipak'tan tartışma yaratacak yazı! 'Hedeflerinde eşcinsel cami ve eşcinsel imam var'

Akit Gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, "Biz Ankara'ya odaklanmışken" başlıklı yazısında LGBTİ'lerin Onur Yürüyüşü üzerinden ilginç yorumlarda bulundu.

Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, on binlerce kişinin katıldığı ve polisin sert müdahalesi ile engellenen Taksim'deki 13. LGBTİ Onur Yürüyüşü'ne ilişkin olarak, "Hedeflerinde eşcinsel evlilik, eşcinsel cami de var ve tabii eşcinsel imam. Gay, lezbiyen, biseksüel, transseksüellerle kalmayacak bu iş; ensest ilişkilere kadar uzayacak" dedi. "Bir yandan kısırlaştırılıyoruz, öte yandan cinsel olarak tahrik ediliyor ya da biseksüel hale getiriliyoruz" diyen Dilipak, "Genetik yapımız bozuluyor. Bir atomizasyon, nötralizasyon süreci yaşıyoruz" ifadesini kullandı.

Dilipak'ın Akit'te "Biz Ankara’ya odaklanmışken" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

Herkes Meclis Başkanlığı ve koalisyon tartışmalarına odaklandığı bir zamanda Türkiye’nin ve dünyanın başka yerlerinde başka şeyler oluyordu..

Yunanistan iflas etti mesela. Özgür Gazze filosunun amiral gemisine İsrail el koydu. Mısır’da idam kararlarının ardından şiddet olayları tırmanışa geçti. Suriye ve Irak’ta şiddet tırmanıyor.. DAEŞ ile PYD arasındaki çatışma Türkiye’nin sınırına dayandı. Doğu Türkistan’da Çin yönetiminin baskılarına karşı tepkiler artıyor ve gerilim tırmanıyor..

Bu arada Ramazan ayında İstanbul’da batının himayesinde LBGT’nin Onur Yürüyüşü yapıldı. Türkiye’de bir yandan ılımlı İslam desteklenirken ve öte yandan diğer Müslüman grublar birbirine karşı kışkırtılırken uyuşturucunun ve fuhuşun nasıl desteklendiğini gördük. Bu pisliği birileri Müslümanlara bulaştırmak için adeta seferber oldular.. İçeriden bazı sol, laik grublar, politik olarak CHP ve HDP bu işe destek veriyor. Zaten HDP böyle birini seçimlere sokarak bu işi meşrulaştırmaya çalışıyor. Liberaller bu konuda yaya kaldı.

Müslüman zihinlerdeki bu konudaki algı, Hz. Lut kıssasında anlatılan çerçevede olmuştur. Fuhuş 10 büyük günahtan biridir.. Haramlar kronolojisinde ırkçılıktan sonra 2. Sırada Fahşa / haddi aşmak adı ile yer alır. Katl 3. Sıradadır. Feminist hareketlerin kazanımları da aynı havuza akmaktadır. Mor rengi kendileri için seçmeleri boşuna değildir. Masonların, hahamların rengi de mordur. Bu iş Yahudilikteki Lilith ya da Lili efsanesi ile ilgilidir. Lilith mitolojisi işi bugünkü anlamda fuhuş ile ilgilidir.. İslam geleneğinde bu olay sınırın aşılması ile ilgilidir.. Fuhuş şeytanın en keskin hilelerinden biridir. Birincisi ırkçılıktır, 3’üncüsü katl.. Bugün Türkiye ve İslam dünyası bu şeytan üçgeni içine hapsedilmeye çalışılmaktadır.

Hedeflerinde eşcinsel evlilik, eşcinsel cami de var ve tabii eşcinsel imam. Gay, lezbiyen, biseksüel, transseksüellerle kalmayacak bu iş; ensest ilişkilere kadar uzayacak. Artık, fuhuş, porno sıradan bir olay haline gelecek. Bu tehdit aileyi, gençleri tehdit eden bir durumdur.. Media ve sanat dünyasından sonra siyasette de bu konunun alenileştirilmesine çalışılmaktadır. Malum çevreler bu konuya bizim başörtüsüne atfettiğimiz önem kadar önem atfediyorlar sanki.. Bu konuda birileri Türkiye’yi pilot ülke olarak seçmiş olabilir.. Bilgi Üniversitesi’nde bunların kulüpleri var, Boğaziçi’nde etkinlikler düzenleyebiliyorlar. Birileri bu işi hak kavramı ile ilişkilendirmeye çalışıyor.. Sol, HDP, insan hakları aktivistleri ve liberaller, sanatçılar ve media üzerinden bu iş sistemli bir şekilde meşrulaştırılmaya çalışılıyor.

Bazan kibriti gözümüze çok yaklaştırınca arkasında kocaman bir ormanı kaybediyoruz.. Müslüman halkın dinden kopartılarak laikleştirilmesi, seküler hale getirilmesi için, fuhuş, alkol ve uyuşturucu en etkili araç olarak görülüyor. Eğlence sektörü, internet ve Tv bunun tamamlayıcı unsurları olacaktır. Fuhuş bu anlamda yeni bir savaş ve silah olarak öne çıkmaktadır. Bu savaşta ilk hedef gençler ve hanımlardır.

Her yandan, topyekûn bir savaşla karşı karşıyayız. Bir yandan ırkçılıkla imtihan oluyoruz, öte yandan fuhuş ve terörle.. Cahillik başımızın belası.. Ekonomi Riba’nın baskısı altında. Şunu da görelim; “Mütrefinler”den olduk! Özel hayatımızda yediğimiz gıdalarla midemiz işgal altında.. Bir yandan kısırlaştırılıyoruz, öte yandan cinsel olarak tahrik ediliyor ya da biseksüel hale getiriliyoruz. Genetik yapımız bozuluyor. Bir atomizasyon, nötralizasyon süreci yaşıyoruz. Toplum agnostik hale getirilmeye çalışılıyor. Din algısı tahrip edilirken yeni sun’i plesebo dinler üretiliyor.. Yaptıkları işi dinle ilişkilendiriyorlar, Dini kavram ve kurumların içini boşaltıp, hükümleri tevil ediyorlar. Bizim birtakım politikacıların, yeni zengin ve bürokratların eş ve çocukları da bu tehdidin altında. Tehdit kapımızda. Kimi yaşam koçları asiyatik bir hayat tarzı olarak yoga yaparak yalancı bir cennetten Nirvana’dan söz ederken, kimi yaşam koçları NLP’den söz ederek, size yeryüzünde mutluluk ve sağlık, başarının sırlarını açıklıyor. Kimi Neo Sufist, kimi Neo Selefi, kimi Safevi Şiası, kimi liberal, kimi seküler takılıyor artık.. Her şey dinle ilişkilendiriliyor. Baksanıza fuhuş bile dinle ilişkilendirilmeye çalışılıyor. Kimi cariye diyor, kimi mut’a yapıyor, kimi dini nikah diye gizli nikah kıyıyor.

Yani bu konuda sadece ötekilerin hainane planlarından kaynaklanmıyor tehdit. Bizde de sapmalar var. Ailenin ve eğitimin bu konudaki rolü önemli. Her iki konuda da çok da başarılı değiliz. Bunu itiraf edelim.. Yeni hükümetin bu konuları öncelikli bir mesele olarak ele alması gerek. Bu konuyu sadece kendi ülkemizde ya da İslam dünyasında değil, bütün dünyada öncelikli bir konu olarak gündeme alınması gerek.

Şu Ramazan ayında yaşanan olaylar, bu konuda aklımızı başımıza almak için bir fırsat, bir vesile olabilir.. Bu konuda sadece protest eylemler ve açıklamalar yapmak çözüm değil. Karanlığa küfretmeyı bırakıp, kalkıp bir mum yakmamız gerek. Bu iş tek başına Ankara’ya havale edilerek de çözülemez. Bu konuların terör ve savaştan daha az tahripkar olmadığını da belirtmek isterim.. Kesinlikle bu konu öncelikli, acil eylem planı gerekli bir konudur. Zaten geç kaldık, yarın daha da geç kalabiliriz. Bu anlamda Yeşilay’ın elini çabuk tutması, media ve STK’ları, üniversitelerin, okulların Yeşilay’la yakın ve sıcak bir temas içinde olmaları şart.

Selâm ve dua ile.