Dilipak'tan Can Dündar'a "uyarı-yorum": Sesinizi kısın ve ortalıkta fazla gözükmeyin
Abdurrahman Dilipak Yeni Akit'te yayınlanan "Uyarı-yorum" başlıklı bugünkü yazısında "Vatandaş hakimler kadar 'anlayışlı' davranmayabilir' diyerek Can Dündar'ı uyardı.
Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, Gülen cemaati mensuplarını ve
ona destek verenleri işaret ederek, "Paralelcileri ve onlara destek
verenleri uyarıyorum, sesinizi kısın ve ortalıkta fazla gözükmeyin.
Vatandaş hakimler kadar 'anlayışlı' davranmayabilir" dedi. "Benim
gördüğüm, Gülen’in her konuşması ya da Can’a, HDP'ye destek veren
her açıklama halkın sabrını zorluyor" diyen Dilipak, "Özellikle
sermaye kanadından bu kesime doğrudan değil dolaylı destek verseler
bile, hâlâ bunların medyasına reklam verenler, bunlara yakın duran
politikacılar, bürokratlar, bu giderek büyüyen nefretin muhatabı
olabilir" ifadesini kullandı.
Dilipak'ın Akit'te "Uyarı-yorum!" başlığıyla yayımlanan (10 Mart
2016) yazısı şöyle:
Cemaat tam bir güç zehirlenmesi içinde. Gülen hayal görüyor.
Örgütteki çöküşü, dağılma sürecini görmezden geliyor. Herkesin
gördüğü bir gerçeği kendisinin görmemiş olması mümkün değil. O
zaman geriye tek ihtimal kalıyor, o da gerçeği söylemediği..
Özellikle son olarak PYD’nin Suriye sınırının üçte ikisini
kontrolüne geçirmesi, ülke genelinde dehşetli bir öfkeye sebep
oldu. Tartışmanın ucu MİT TIR’larına uzandı. Ve tabi suçlu belli,
Paralel savcılar.. Paralelin suç ortakları belli, PKK! HDP ve KCK.
Son olarak bu kervana Can Dündar ve Erdem Gül katıldı.
Paralelcileri ve onlara destek verenleri uyarıyorum, sesinizi kısın
ve ortalıkta fazla gözükmeyin. Vatandaş hakimler kadar “anlayışlı”
davranmayabilir.. Ortada hem terör, hem de ajanlık sözkonusu..
Kendinizi bu saatten sonra kimseye anlatamazsınız.. Hem teröre
yardım ve yataklık, hem devletin gizli operasyonunu deşifre etmek,
hem savaşta düşmana yardım, casusluk, her şey var.
Paralel, Can, HDP, PKK, PYD ve KCK toplum hafızasında bir ihanetin
markasına dönüştü. Her şehid, Güneydoğu’dan, Suriye’den gelen her
olumsuz haber bu ihanetin hafızalardaki yaranın izlerini daha da
derinleştiriyor.
Benim gördüğüm, Gülen’in her konuşması ya da Can’a, HDP ye destek
veren her açıklama halkın sabrını zorluyor.. Özellikle sermaye
kanadından bu kesime doğrudan değil dolaylı destek verseler bile,
hâlâ bunların medyasına reklam verenler, bunlara yakın duran
politikacılar, bürokratlar, bu giderek büyüyen nefretin muhatabı
olabilir..
Hele bir de, kripto Paralelcilerin suret-i haktan gözüküp,
önlerinde engel gördükleri kişi ve kuruluşları paralelcilikle
suçlamaları zihinleri bulandırsa da, kendilerine yönelik öfkeyi
daha fazla artırıyor, düşmanlarının sayısını artırıyor.
ABD seçimleri sürecinde kimse paralelcilerle ilgilenmeyecek.. Zaten
projenin editörü Fuller ile Gülen ters düşmüş durumda. FBI bu
projeye başından beri karşı idi. CIA de geçmişte bu yapıdan
yararlansa da, bugün bu işler tersine döndü. Batı, PKK ya da
Paralel uğruna Türkiye’yi kaybetmek istemiyorlar.. Bir de Paralel
yapı deşifre oldu. Artık bir gelecek vadetmiyor.. Bu çevreler
Gülenin esoterik fantezileri ile zaman kaybetmek istemiyor.. Belki
hemen Türkiye’ye teslim etmeyecekler ama artık daha fazla bunlara
kapı aralamayacakları da bir başka gerçek. Örgüt içinde kendi
istihbaratına entegre olan kripto isimleri doğrudan kendi
kadrolarına aktarabilirler. Bu da örgütün önemli isimleri arasında
ciddi bir krize, hesaplaşmaya dönecektir. Bunu öngörmek için kâhin
olmaya gerek yok.
Bu arada; Gülen’in yakın çevresine bir takım emrivakiler yapması,
örgüt içinde yer alıp, ilişkili ülkelerin istihbarat örgütleri ile
yakın ve sıcak temaslar kuran isimler, Gülen’in emrivakileri
karşısında zor durumda kaldıklarında nasıl bir tercihte
bulunacakları önümüzdeki günlerde belli olur. Gülen’in elini çabuk
tutmak istemesinin asıl sebebi, Amerikan seçimleri öncesi ipleri
eline alarak yeniden ABD nezdinde itibar kazanmak ile ilgili. Mayıs
hedefi buna yönelik. Mayıs olmazsa, Eylül-Ekim diyecekler. Olmadı,
Aralık diyecekler. Tabi burada askeri şuradan önce bir ilerleme
sağlamak istiyorlar. Hani ordudaki adamlarını ikna edebilseler, bir
kalkışma bile deneyebilirler. Gülen’in gözü kimseyi görmüyor. Bu
gidiş yokoluşa doğru bir gidiş olduğu için, her yolu mübah görüyor.
Hiç bir yol onlar için mevcut gidişattan daha kötü olamaz. Bunun
için herkesle, her şartla ittifak kurabilirler. Ama bu akıllarından
büyük öfkeleri kendi akıbetlerini çabuklaştırmak, eşikte bekleyen
trajedi riskini büyütmekten başka bir işe yaramıyor.
Gülen ve çevresi kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşuyorlar.
PKK ve Paralel yapı sonunda kol kola girdiler ve aynı akıbete doğru
birlikte yürüyorlar. Zaman ve Boydak operasyonu, paralel yapıda
büyük bir şok etkisi yaptı. Bir çok kişi bu sonuçtan birbirini
sorumlu tutuyor. Siyaset ve yabancı ülkelerle ilişkiler, istihbarat
örgütleri ile ilişkiler, para işleri, İsrail’le ilişkiler,
Vatikan’la ilişkiler, dinler arası diyalog konusu, sınav hırsızlığı
kadrolaşma, dinleme rezaleti her şey, şüphelenip sustukları tüm
konular cemaat içinde konuşulmaya başladı. Ve bu işin geri dönüşü
yok. Cemaatte güç vehmedip yanaşanlar, aslında işin farkında olup,
menfaati gereği orada görünenler, bu son gelinen noktadan sonra
cemaatle yollarını ayırdılar. Kimi Gülen’in manevi tasarrufuna
inanıyordu, kimi ABD, İsrail ve Vatikan’la kurdukları derin ilişki
sebebi ile, bu gücün şemsiyesi altına girmeyi kendileri için bir
koruma alanı gibi görüyor ve bu çevrelerin kendi adamlarını feda
etmeyeceğini düşünüyorlardı, ama sonuç ortada.
Batılıların çıkar ve güvenlikleri sözkonusu olduğunda feda
edemeyecekleri kimse yok. Gülen’e büyük ümit bağlamışlardı ve
bugüne kadar önemli işler yaptılar. Önce “BOP” çöktü, arkasından
“One minute”, “Mavi Marmara” derken bu işler bu noktaya geldi.
Ahh şimdi, “hocaefendi” “füruat”la uğraşmayı bırakıp, esip
gürleyeceğine “otorite”ye boyun eğse, hepsi tek tek kayyıma
devredilmede, Çevik Bir’e teklif ettiği gibi, biri kendine
“beceremedin bırak git” demeden, halktan topladığı, kamu
kaynaklarından aktardığı paralarla yaptırdığı okulları, yurtları,
şirketleri kamu otoritesine devretse de, aleyhindeki suç dosyasını
daha fazla kabartmasa. Hadi kendini düşünmüyorlar, peşinden
gidenlere acısa. Ama kendi bilir. Bu yaşta bu kadar stres sağlığa
zararlıdır. Bir doktor, videodaki görüntüsünden, serbest konuşurken
ellerinin titrediğini farketmiş, bu stresin bu yaşta Alzheimer
riskini tetikleyebileceğini söylüyor. Sinirlendiğinde elini bir
yere dayamasını buna bağlıyor.
Tanıdıklarım var, zor bir durum. Dinini kaybediyorsun, bir anda
hayallerini, umudunu kaybediyorsun.. Önce buna sebeb olanlara
kızıyorsun, sonra kutsadığın kişi hakkında giderek artan kuşkular
beynini kemiriyor, “acaba” diyorsun. Senin Deccal ve Süfyan diye
suçladıkların aynı sıfatla seni suçluyor.. Zor bir durum. Selam ve
dua ile..