DİLİPAK HOCASINI ANLATTI; TOKTAMIŞ ATEŞ İLE LOREL HARDİ GİBİYDİK!
Abdurrahman Dilipak TRT Haber'de yayınlanan İnci Ertuğrul ile Haber Tadında programına konuk oldu.
Toktamış Ateş ile 3 ay gibi televizyonculuk açısından kısa ömürlü olmasına rağmen ses getiren bir program yapan Dilipak, Toktamış Ateş ile kendisinin "Lorel Hardi" gibi olduğunu söyledi.
Dilipak "sizi biraraya getiren kimdi?" sorusuna şöyle yanıt verdi:
"Ben 1980 öncesinde üniversitede okurken Toktamış Ateş benim hocamdı. O Cumhuriyet’te ben Vakit’te yazıyordum. Üniversitelerde çatışma elimi artmıştı. Şanar Yurdatapan Almanya’dan gelmişti. Şanar, ’siz iki zıt karaktersiniz. Barış girişiminde bulunalım, iki aykırı insan, farklılıklarına rağmen bir arada yaşayabiliriz mesajı versin’ dedi. Ahmet Altan, İlhan Selçuk ile konuşulmuştu. Ama diğer aktörler kabul etmediler. Biz zaten Lorel Hardi gibiydik... Cumhuriyet’te yazıyordu ama üniversiteye türban ile girilebilir diyordu."
"BEN DE SENİN"
"Voltaire’in ’düşüncelerinin hiç birine katılmasam bile, senin bu düşünceleri savunmak için seninle birlikte mücadele etmene hazırım’ şeklindeki sözünü söyleyerek başlayacaktık programa. Önce Toktamış Bey söyleyecek. ’Hocam söylesin’ dedim ben. O söyledi. Ben de biraz ironi ile ’ben de senin’ dedim. Hani küfürleşiyorlar ya ekranda. Bizimki küfürleşme değildi tabi... Milliyet gazetesi "Toplumsal Barışın savaşçıları" diye bir haber yaptı. Televizyon programı da Toktamış Bey’in yıpratılmasına neden oldu. Önce karşı çıkmadılar. Toktamış Bey’in beni tokatlayacağını düşündüler. Beklentileri böyleydi. Bu gericiyi yanına aldı ama bu beraberlik yürümez. Sosyalist bir gazetenin yazarı Dilipak gibi bir gericiyle nasıl yan yana gelir diye düşündüler. Ama olması gereken oldu. Saygılı, hiç kimsenin sözünü yutmadığı bir program oldu."
YURTDIŞINA KAÇMAK İÇİN İSTANBUL’A GELMİŞTİM
"Milli Nizam Davasından mahkum olunca yurtdışına kaçmak için gelmiştim. İstanbul’a. 1974 yılında af ile Üniversiteye geldim. Toktamış Hoca’yı gördüm. İnkılap Tarihiydi galiba. Çok korktum beni tanırsa diye. Çünkü Erbakan’a yakın bir isimdim. Sonra tanışınca rahatladım. Onun rahatlığı beni de rahatlatmıştı. Tip tip, aykırı gelebilecek sorular soruyordum. Son zamanlarda Dilipak sen çıkabilirsin diyordu. Ben sorunca ders kaynıyor tabi. Kesinlikle duramayacağım bir şey soracağım. Kızmıyor, defol git demiyordu mesela. Ben de hemen çantamı alıyor, kapının çıkışında yere oturuyor, bir kitabı açıp tam kapının yanında oturuyor okuyordum. Kapıyı açınca beni görüyor, gel bakalım diyordu. Aramızda sempatik bir ilişiki vardı. Beni hiç rencide etmedi. Ben de hiç saygısızlık yapmadım. Aykırıydık ama birbirimize karşı saygılıydık. "