Dilek Öcalan bir 'algı operasyonu' mu? O Öcalan olmadı, bu Öcalan olsun!..
Medyaradar medya-siyaset analisti Atilla Akar, TBMM’ye seçilen Öcalan’ın yeğeni, HDP’li Dilek Öcalan üzerinden yapılan “algı operasyonu”nu yazdı…
TBMM’de “25. Dönem Milletvekili Yemin Töreni” yapıldı. Yeni seçilen milletvekilleri nihayet yemin ederek görevlerine başladılar. Dün bütün gözler onların üzerindeydi. Ne diyelim? Memleket onlardan mühim hizmetler bekliyor. Hayırlı, uğurlu olsun.!
Ancak ben bu kez ne olayın sonuçlarına ne de yakın dönemdeki kimi sorunlarına değinmeyeceğim. Ben daha ziyade tek kişi ve onun çağrıştırdıkları üzerine yoğunlaşacağım. Malum; yeni TBMM’nin çok ilginç simalarla dolu olacağını şimdiden söyleyebiliriz. Sanırım bu isimler–olumlu veya olumsuz- sırf isim, köken yahut geçmiş eylemlerinden, vb dolayı bir şekilde tepki çekecekler ya da ilgi odağı olacaklar. İlginç sahnelere, konuşmalara şahit olacağımızdan eminim!
Bunlar arasında “Türkçe bilmeyen”, ilk Ezidi vekil HDP’li Feleknaz Uca, (“Melek Tavus” broşu ilginçti!) Bahçelievler katliamı sanığı Mustafa Mit, Ergenekon davasında yargılanan Dursun Çiçek, Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak, Madımak’ta öldürülen şair Metin Altıok’un kızı Zeynep Altıok Akatlı, Merve Kavakçı’nın kız kardeşi Ravza Kavakçı, CHP ile MHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, CHP genel başkan yardımcıları Selin Sayek Böke, Murat Özçelik, gazeteciler Utku Çakırözer, Enis Berberoğlu ve Eren Erdem, Romanların temsilcisi Özcan Purçu, Ermeni milletvekilleri CHP’li Selina Özuzun Doğan, HDP’li Garo Paylan ve AKP’li Markar Esayan çok renkli görüntüler verecekler.
PANTOLON UYDURAMADIK GÖMLEK VERELİM!...
Neyse, zaten hemen her partide böylesi “dikkat çekici” isimler mevcut. Ancak HDP’de öyle bir isim var ki sırf soyadından dolayı özellikle ilgi odağı olacağa benziyor. Bu kişinin bundan sonra TBMM’deki tartışmalardaki İmralı göndermelerinde adeta “doğal adres” gibi muamele göreceğinden emin olabiliriz.
Söz konusu kişi HDP’den Şanlıurfa milletvekili seçilen, Abdullah Öcalan’ın yeğeni Dilek Öcalan’dan başkası değil. Girer girmez de en genç milletvekillerinden biri olarak ilk oturumda hemen Başkanlık Divanı’na seçildi. Yani zaten vurgulanan bir espriyle söylersek; anlaşılan bundan sonra meclis çatısı altında “Buyurun Sayın Öcalan” lafını sık sık işiteceğiz demektir. Çok ironik doğrusu!..
Baksanıza Dilek Öcalan daha ilk anda eski Bakan Faruk Çelik’in hedefine oturdu. Çelik, Öcalan’ın elini “kerhen” sıkarken yüzüne bakmamaya özel dikkat gösterdi. (Ki bence bir bayana yapılabilecek hem “kaba” ve “gereksiz” hem de “kolay” ve “artistik” hareketlerdi bunlar. Kaldı ki o zaman Pervin Buldan ile niye uzun uzun sohbet ettin?) Diğer yandan kim olursa olsun bir insanı soyadından dolayı yargılamak (Tabii sırf soyadından dolayı seçilmek de ayrı bir konu!) veya dışlamak da hoş olmasa gerek. Çünkü hukuk ilkesi olarak “suç”da “suçlu”da “bireysel”dir. Kimse akrabalık veya yakınlık bağından dolayı suçlanamaz, töhmet altında bırakılamaz.
Gerçi pratiğine bakacağız . Hoş, oraya “sırf pratik yapsın” diye gönderilmedi belli ki. “Bir “Öcalan” olması bile yeter herhalde. Ve zaten her şey bunun üzerinden “kurgulanmış” gibi duruyor. Bekleyip görelim!
Peki Dilek Öcalan niye seçildi? (Burada tartıştığımız kimsenin “seçilme hakkı” değildir.) Ya da kimler tarafından seçilmesi istendi? Bu konuda rivayetler muhtelif. “Apo istedi” diyen de var “Onun haberi hatta onayı yoktu” diyen de var. (Güleyim bari!) Kendisini muaf tutarak söylüyorum; öyle veya böyle sonuçta Dilek Öcalan şimdi mecliste sırf soyadından ve akrabalık bağından dolayı adeta Abdullah Öcalan’ın özel temsilcisi gibi.
İşte bu yüzden ben de olayın hiç de göründüğü kadar “basit” (Ne demekse?) olmadığını ve onun seçilişinin zaten süren “algı operasyonu”nun bir ayağı olduğunu düşünmeye başladım. Bu anlamda Dilek Öcalan’ın milletvekili yapılması hiç de “tesadüfi” değil ve -şimdilik- bir alıştırmanın egzersizleri gibi duruyor.
Böylelikle kamuoyunda Öcalan soyadının “meşruiyet” ve “normallik” kazanması için (Mümkünse “sempati” de ama şu an zor!) atılmış bir adım gibi duruyor. Hatta “kuşkuculuk limitlerimi” zorlarsam bunun bir “merkez”in “psikolojik operasyonu” olabileceğini dahi söyleyebilirim. Bu hanımefendinin konudan haberi bile olması gerekmez. Nasıl olsa bir şekilde yönlendirilir!
Aslına bakılırsa bence “proje” önceleri “büyük”tü. Fakat geciktikçe gecikti. Bilhassa kamuoyu ayağında birtakım “pürüzler” çıktı. Paketin içinde Abdullah Öcalan’ın da dahil olacağı “Kapsamlı bir genel af”, “siyasi hakların eksiksiz iadesi”, vb de vardı. (Aslında halen var!) Böylelikle Öcalan “Açılım ve Barış” adı altında dışarı çıkabilir ve hatta isterse TBMM’ye seçilip, -teorik olarak- bu ülkeye başbakan, cumhurbaşkanı bile olabilirdi. Yeter ki silahlar sussun, analar ağlamasındı!
Bu minvalde bir vakitler “Öcalan’ı TBMM’de görürsek şaşırmayalım” demiştim (Sonraları başkaları da dedi) şimdi “dolaylı” olarak gerçekleşti. Öcalan belki şahsen veya fiziken değil ama siyaseten ve “manen” artık TBMM çatısı altındadır. Bu “kendiliğinden” bir sonuç mudur birilerinin “buluşu” mudur yoksa bir “teşkilat projesi” midir bilemem. Lakin yakın bir sürecin alıştırması, ısındırma turları Dilek Öcalan üzerinden atılıyor diyebilirim. Bu memleket için “hayırlı” mı olur “hayırsız” mı onu da bilemem. Bir yerlerdeki “Derinler”imiz onu da düşünmüş olmalılar herhalde!
Öyle veya böyle; yeni dönem çok ilginç olaylara sahne olacak gibi. “Açılım”ın geleceği nokta, Öcalan’a af gündemi meşgul edecek herhalde. Tam bu noktada bir “Öcalan”ın “yeni konseptler”e uygun olarak TBMM’de bulunması ve isminin sık sık telaffuz edilmesi bir “algı manevrası” olarak bu işlerin tarihine geçebilir. Ne dedik zaten? Pantolon uyduramadık gömlek verelim. Yahut o Öcalan olamadı (Şimdilik) bu Öcalan olsun.
Bu “formül”ü bulanları hakikaten kutlamamız gerekecek belki de…
24.06.2015.
[email protected]