14 Tem 2007 13:01 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:49

"DEVLETİN MEHMET'İYDİ,MİLLETİN MEHMET'İ OLDU VE SÖYLEDİKLERİYLE HEPİMİZİ ŞAŞIRTTI"!..CAN DÜNDAR LİDERLERİN SIRLARI'NI ANLATIYOR!..

Polis kökenli bir baba.Kendisi gibi polis olmak isteyen oğlu.O babanın oğlunun kollarında can verişi.O oğlun kızının da yıllar sonra bir hastalığa kurban gidişi.Ağar'ın,acılar,skandallar,iniş çıkışlarla dolu yaşam öyküsünden bazı satırbaşları.

Biz onu "Devletin Mehmet'i" olarak tanıyorduk.
Bu kez karşımıza "Milletin Mehmet'i" olarak çıktı.
Ve söyledikleriyle hepimizi şaşırttı.
Çünkü "Milletin Mehmet'i"nin söyledikleri, "Devletin Mehmet'i"nin yaptıklarına hiç uymuyordu.
"Devletin Mehmet'i" "PKK ile onun taktikleriyle savaşacağım" diyerek göreve gelmiş, 1000 operasyon yapmış, suçlulara nikah şahidi olmuş, pasaport sağlamış, adı MİT raporlarında "işkenceci"ye, "mafya işbirlikçisi"ne çıkmış bir "derin devlet adamı"ydı...
"Milletin Mehmet'i", dün savaştığı eşkıyaya, hem de seçim arifesinde "İn dağdan, ovada siyaset yap" diyebilecek kadar cesur, Genelkurmay Başkanı'na "Evlat acısını bilmeyen benim gibi hissedemez" diyecek kadar insancıl bir halk adamı oldu.
NTV'ye hazırladığım "Mehmet Ağar portresi" için buluştuğumuzda "Nasıl bu kadar değiştiniz" diye sordum:
"Ben değişmedim, şartlar değişti" dedi.
Bugünkü ortamın 1993-96 koşullarından farklı olduğunu anlattı. "Bölgede insanların gözü hala dağda ise bunu çözmek politikacıya düşer" dedi.
Anadolu'yu tanıyor.
Sıradan bir tanışıklık değil onunki; Ankara'da doğmuş, Urfa'da başlayan ilkokul eğitimini, babasının tayinleri yüzünden Gümüşhane'de, Bolu'da, Adana'da, Ankara'da, Erzincan'da sürdürmüş. Ortaokulu Kayseri'de, Diyarbakır'da, Uşak'ta okumuş.
Lise yılları Ankara ve İstanbul'da geçmiş.
İnsanın böyle bir yaşam haritası olunca, her ilden bir iz, her bölgeden bir tanışıklık edinmemesi mümkün değil.
Bir dönem bürokrat olarak kendisine kapılar açan o tanışıklıklar bugün siyasette işine yarıyor Ağar'ın... Sadece sınıf arkadaşları oy verse, onu Meclis'e yollayabilirler. Verecekler mi?
Her kamuoyu yoklaması ayrı bir şey söylüyor.
Ama görünen o ki, DP'de "Devletin Mehmet'i"nin gölgesi, "Milletin Mehmet'i"nin arkasından yürüyor.

'Baba tokadıyla gelen evlilik...

Mehmet Ağar'ı diğer liderlerden ayıran önemli bir farkı var: Eşi Emel Ağar...
Diğerleri yalnız gezerken Ağar, yanından eşini hiç ayırmıyor.
Çengelköy'de yaptığımız söyleşiye de birlikte geldiler.
Orayı özellikle seçmiştik; ikisinin çocukluğu da bir dönem orada geçmişti. Aynı yollarda birbirlerini tanımadan oynamışlardı.
Sonra Ankara Bahçelievler'de aynı mahallede oturmuşlardı.
Bulgar göçmeni bir ailenin kızı olan Emel, henüz 18 yaşındaydı. "Mülkiyeli Mehmet"e görür görmez âşık oldu. Ama kendini "ağır sattı". Babasından gizli çıkmaya başladılar. Ama bir gün yakalandılar.
Emel Ağar, o günü şöyle anlattı:
"Bizim evin köşesinde vedalaşırken babam bizi gördü. Ve ben, o güne kadar 'Git öte' dediğini duymadığım babamdan orada Mehmet için bir tokat yedim. Mehmet de gelip ağlamalarımı kapıdan dinlemiş. Onun üzerine bir hafta sonra beni istemeye geldiler. Birbirimizi tanımadan, babamın baskısıyla nişanlandık. Hiç unutmuyorum, gelecekleri akşam, babam asık bir suratla beni çağırdı yanına, 'Kızım ben seni o gün istemeyerek hırpaladım, ama sen benim bu davranışımdan dolayı bu çocukla evlenmek zorunda kalıyorsan kapıdan kovarım onları' dedi. 'Yok babacım' dedim." Böylece 1974'te evlendiler.
Side'deki balayından döndükten 2 gün sonra kapı çaldı. 2 kişi geldi. Ağar, "Ben gidiyorum" dedi ve gitti. 30 gün ortadan kayboldu. Emel Hanım, kiminle evlendiğini o zaman anladı.
O günden sonra da hep yatağının başucunda bir telsizle yaşayacaktı:
"Mehmet o kadar alışık ki, ben hiç alışık olmadığım için uyuyamıyorum. Bazen 'Mehmetçiğim uyan, bak şöyle bir olay varmı