23 Eyl 2007 12:35 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:50

"DEVLET ADAMLARI ORUÇ TUTMASIN NASIL DERSİN,ALLAH MISIN SEN?..SÜLEYMAN ATEŞ ZEKERİYA BEYAZ'A NASIL ATEŞ PÜSKÜRDÜ!..

Diyanet İşleri eski başkanlarından ve Vatan gazetesi yazarlarından Süleyman Ateş,Zaman gazetesi yazarı Nuriye Akman'a konuştu.Medya Ramazan'a nasıl yaklaşıyor? Gazeteler mi din adamları mı dini ticarete alet ediyor?..

Süleyman Ateş: Medyatik hocalar nabza göre şerbet veriyor

Bilgisini medya ortamında sunmak din adamını nasıl etkiler? Diyanet İşleri eski başkanlarından ve Vatan gazetesi yazarlarından Süleyman Ateş'ten randevu isterken kafamdaki temel soru buydu. Yazdığı Kur'an tefsiri ve meali kupon karşılığı okura dağıtılan ve bu nedenle televizyonda ve gazetede kendi görüntüsü ile reklamı yapılan Ateş, popülerliğin getirisi ve götürüsü üzerine ne düşünüyordu? Din bir olsa da rivayet ve algı çeşit çeşit. Bu doğal kabul edildiği sürece mesele yok. Ama dini en doğru ben anlarım yaklaşımı, ister istemez gerilime yol açıyor. Okurlar soranın da sorulanın da niyetinin halis olduğuna inansın. Mizaç diye de bir şey var. Hasılı kelam, her şey merkezinde...

Medyanın Ramazan'a yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ramazan'ın on bir ayın sultanı olarak tanımlanması Türklere mahsus. Sultan tabirini diğer ülkelerde işitmedim. Allah'ın rahmeti bu ayda daha bol olarak coşar taşar. Ama kime coşar taşar? Allah'ı tanıyanlara. Yoksa O'nu tanımayan, hiç O'na yaklaşmayanlara Allah'ın rahmeti coşuyor, taşıyor değildir.

Ne biliyorsunuz, belki onlara da coşuyor, taşıyordur? Allah'ın yerine kendimizi koyabilir miyiz?

Allah'ın yerine kendimizi koymuyoruz da Allah'ın ifadeleriyle söylüyoruz. (Bir ayet okuyor) Yani Allah kendisine yöneleni doğru yola iletir. Yönelmeyi kulun istemesi gerekir. Gazetelerin özel köşe ayırmaları pek de samimiyetten kaynaklanmıyor. Orucu mükemmel yer. İbadetle de arası yoktur. Yine de o sayfaları yapar. Bir kısmı var ki hakikaten görevlerini yapamıyor. Fakat Ramazan'a bir saygısı var. Bir kısmı da var ki biz bu köşeyi ayırmazsak tirajımız düşer düşüncesinde. Bu din sömürüsü yapmaktır. Din ticarete alet edilemez.

Dini ticarete alet edenler gazeteler mi din adamları mı?

Tabii bazı din adamları da dini ticarete alet ediyorlar. Hatim satmalar falan. Son zamanlarda internetten Fatiha göndermek icat edildi. Bu dini tamamen satmak demektir. Bazıları Kur'an'ı balona okuyor ve diyor ki bunun içinde hatim var, satın alır mısın? O cahil kadın da alıyor o balonu, götürüp mezarın başında patlatıyor. Güya mezara Kur'an gitmiş oluyor. Bu müşriklerin yapacağı iştir. Müslüman'ın yapacağı iş değildir. Bazı televizyonlarda durmadan uyduruk hikâyeler anlatılıyor. Adam vuruldu, başını koltuğunun altına aldı da yürüdü, şu kadar da adam öldürdü, ondan sonra düştü öldü gibi şeyler. Ya böyle şey olur mu? Peygamber bile hasta olunca yatmış. Allah'ın kanunu şahıslara göre değişmez. Bu uydurma hikâyeler reyting sağlıyor; ama dine de zarar veriyor.

Geçen yıl sizin de bir programınız vardı.

Ancak yedi gün tahammül ettiler. Sonra dediler ki bize hikâye anlat. Kur'an'ın emirleri varken ben niye hikâye anlatacağım? Anlatmadığım için programı kestiler. Yerine ilahiler koydular.

Din bilgisi ne kadar para kazandırıyor?

İşitiyorum. Birisi bir yerde konferans vermek için üç bin dolar istiyor. Diğeri beş bin dolardan aşağı gitmiyor. Allah şahittir ki ben hiçbir yerden para talebinde bulunmadım. Beş sene önce İzmir'de bir konferans vermem istendi. Gittim. Hocam işte size ne vermemiz lazım dediler. Ne vereceksin kardeşim bir bilet gönder geleceğim dedim. Sonra dediler ki hocam hayret ediyoruz, falancayı çağırdık, dedi ki bizi otelinizde yatıracaksınız, işte şu kadar kitabımı satacaksınız, şu kadar da para vereceksiniz.

Ama hocam, sizin