DEVA lideri Fatih Altaylı'ya konuştu: "Başlattığımda Tayyip Bey'in haberi yoktu"
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, katıldığı bir televizyon programında önemli açıklamalarda bulundu. Babacan, Türk lirasından 6 sıfır atılması konusunda dikkat çeken ifadeler kullandı.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan Habertürk TV'de Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtlıyor. Babacan'ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili sözleri ise gündem oldu. Ali Babacan ayrıca 6'lı Masa'ya ilişkin olarak da konuştu. İşte haberin detayları...
Ali Babacan'ın açıklamalarından satır başları:
İyi bir şey yapmak için kimseden izin almama gerek yok. Bizim ilişkimiz patron-işçi, amir-memur şeklinde olmadı. Ben masaya AK Parti'nin kurucusu olarak oturdum. 'Benim bakanım, benim valim' yeni terminoloji, benim dönemimde yoktu. Paradan 6 sıfır atılması konusunda, bir soru sordu, cevap verdim. İlk defa orada duyulmuş oldu. Başlattığımda Tayyip Bey'in haberi yoktu. 'Bunları açıklamışsın ama keşke bana söyleseydin ben açıklasaydım' dedi. Ben de 'efendim soruya verdiğim cevaptı bu' dedi.
Sayın Erdoğan'da Ali Babacan kompleksi seziyorum. Bugünkü açıklaması da çok enteresan. Zorunlu tasarrufla ilgili konu. Uzun yıllar çalışanların maaşından kesildi ve devlet harcadı.
Tarih 13 Aralık 2002. 18 Kasım'da hükümet kurulmuş. Herkes bize 'nemamız nerede' diye soruyor. Hazine Bakanı olmuşum. İnsanlar 20-25 yıl alacağını istiyor. 4 Şubat'ta 6 büyük sendika temsilcisi ile oturup müzakereler yapmışız. 4 Şubat saat 03.00 civarında basın huzurunda anlaştığımızı açıklamışız. Sendikalarla tam mutabık kaldık. Ödeme planı, işletecek faiz, uygulanacak rakamlar, taksit sayısı.
"NE SAYIN ERDOĞAN'DAN NE GÜL'DEN TALİMAT ALDIM"
Sayın Erdoğan'ın kaçırdığı bir şey var. Geçmişi hatırlamakta güçlük çekiyor olabilir. O gün genel başkan, Başbakan değil. O gün Abdullah Gül Başbakan. Açıklamayı da KESK Başkanı Sami Evren anlaşma metnine imza atmak istememişti. Sabah Abdullah Bey aradı, 'bitirmişsiniz, açıklamışsınız, nasıl anlaştınız' dedi. Anlattım 'hayırlı olsun' dedi. Bu anlaşmalar için ne sayın Erdoğan'dan ne Gül'den talimat aldım. Zaten devletin borcu. 'Borcumuzu ödeyebilir miyim' diye izin mi alacağım?
AK Parti Sözcüsü'nün kimi hedeflediğini bilmiyorum. Eğer beni hedefliyorsa şunu kaçırıyorlar, ben ülkenin ilk AK Parti'de AB Baş müzakerecisiyim. Bütün reform sürecinin baş müzakerecisi olunca sürecin dışında olmak mümkün değil.
Türkiye'de bir demokrasi mücadelesi verilmişse, AK Parti'nin iyi günlerinde Türkiye insan haklarında başarılı olduysa o dönemin sözcüsü, Dışişleri Bakanı, baş müzakereci olarak bendim. İşin insan hakları boyutuyla ilgili başka bakanlar da devredeydi. Bu işlerden sorumlu İçişleri Bakanları, Adalet Bakanları oldu dönem dönem.
Ben AB Bakanlığı kurmadım. 'AB işi her bakanlığın kendi işi olmalı' dedim. Tarım Bakanlığı'nı devreye soktuk, hukuk adalet konusunda Adalet Bakanlığı sahip oldu. Koordinasyonu biz yaptık ama içerideki iç iletişimin işin sahibi bakanlar tarafından gitmesini uygun gördüm. Konu sağlık ise Sağlık Bakanlığı'nı dahil ettim.
Dışişleri Bakanı iken yaptığım konuşmaları inceleyin. AB Bakanı iken yaptığım konuşmalarını inceleyin. O dönemde ilgili bakanların işi sahiplenmesini sağladım. 33 faslın 10 tanesini müzakereye açtık. Şu anda iktidarın içine düştüğü durum zor durum. Ruh hallerinde hep şu var 'Biz bir zamanlar hep başarılı olduk.'
İnsan kaynağı erimiş durumda, dürüst ve ehil insanlar çok zayıfladı. İş üretecek fazla kadro yok ellerinde. Bu iş kadro meselesidir. Biz her alanda çözüm üretiyoruz.
"YARGI REFORMUNDA 200 HUKUKÇUNUN EMEĞİ VAR"
Tarımdan afet yönetimine, yargıı reformundan detaylı hazırlığımız oldu. Hükümet programının uygulama planları dahil. Takvime bağlanmış uygulama planı var burada. 6'lı Masa'nın çalışması bir asgari müşterek. Bizim çalışmamız 6'lı Masa'nın ortak çalışmasından çok daha geniş. Bu DEVA Partisi'nin iddiası.
Çalışmalarımızın Cumhuriyet tarihinde örneği yok. Hükümet kurulur kurulmaz bunları bakanların önüne koyacağız. 'Aklınıza yatanları hemen yapın' diyeceğiz. Bu çalışmaların arkasında heyetler var. Yargı reformunda 200 hukukçunun emeği var.
"85 MİLYONUN TAMAMINI KUCAKLAMA İDDİASIYLA BU İŞE BAŞLADIK"
DEVA Partisi olarak Türkiye'nin yepyeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu söylüyoruz. Bunlar hep arkasında durabileceğimiz iddialardır. Uygulama imkanı Meclis aritmetiğiyle ilgili tabii ki. Biz DEVA Partisi'ni kurarken Türkiye'de herhangi bir siyasi partinin bu ülkenin sorunlarının çözüne inansaydık, kurmazdık. Hiçbir tabuya bağlı kalmayacağız dedik. 85 milyonun tamamını kucaklama iddiasıyla bu işe başladık.
Milliyetçiliği, milletin tümünü kucaklayabiliyorsanız öyle görüyoruz. Toplumun bir kısımını iteleyerek, öteleyerek, sadece bir kısmını seviyorsanız bu milliyetçilik olmuyor. Bizim milliyetçiliğimiz 85 milyonun tamamını kucaklayabilmek.
Dün sabah kamuoyuna duyurduğumuz 1,5 senelik bir emeğin ürünü, tam bir eser. 354 kalem iş var. Burada hayvan hakları, doğa hakları var. Böyle baktığınızda dünden beri tartışılan sadece 2 madde tartışılıyor. Demek ki 354 maddede bir şey bulamamışlar.
"TALEPLERİMİZDEN VAZ GEÇMEYECEĞİZ"
Şu andaki iktidar dar siyaset yaptığı için bu çalışmaları kavraması zor. Anlasa bile şu anki siyasi çizgilerine ters düşüyor. Biz 6 Masa'ya oturduk diye, 6 parti birleşip tek parti olmadık ki. Biz taleplerimizden vaz geçmeyeceğiz. 2001 yılında AK Parti kurulduğunda, deseydik ki, 'TRT Kürtçe kanal açmalı' diye. AK Parti mutlaka kapatılırdı. Sonra TRT Şeş açıldığında TRT Kürdi kurulduğunda normalleşmiş bir ortam vardı.
Bizim iddialarımız hayata rahatlıkla geçirilecek iddialar. Kritik konularda çok geniş istişareler yaptık.
Biz 66. maddeye 85 milyonun hepsini koyduk. Ana dilinde eğitim meselesi. Ana dili diyoruz. Bir hanede annenin konuştuğu dil demektir ana dili. Ananın ak sütü kadar helal bir konudur diyoruz. Anayasa'nın da o şekle getirilmesini istiyoruz.
Anayasa'nın ilk 4 maddesiyle ilgili hiçbir değişiklik önerimiz yok. En ufak değişiklik bir önerimiz var. Bunun okunması, insanların hazmetmesi, anlaşılması birkaç hafta alacak. Biz Türkiye'nin hiçbir sorunundan kaçmıyoruz, korkmuyoruz, üzerine üzerine gidiyoruz.
"BİR ÜLKEDE 2 MİLYON TERÖR ÜYELİĞİ OLABİLİR Mİ?"
Gerçek FETÖ'cü ise tabii ki af söz konusu değil. Ama beraat ettiyse, savcılık soruşturmaya ihtiyaç duymadıysa, takipsizlik verildiyse onların haklarının tabii ki iade edilmelidir diyoruz. Mahkeme beraat ettirmiş, hala işten atılmış görülüyor. 1 milyon 574 bin kişi Türkiye'de terör örgütü üyeliğiyle soruşturmaya tabi tutulmuş durumda. Muhtemelen sayı 2 milyonu geçti. Bir ülkede 2 milyon terör üyeliği olabilir mi? 129 kaynaktan yararlanılarak hazırlanmış bir hukuk metni.
FETÖ sisteminin merkezinde bulunan, içinde olan, karar alma mekanizmalarında olan hiçbirine af yok. FETÖ askeri darbe yapmaya kalkışacak kadar aklını yitirmiş bir örgüt. Tarikat aslında yol demektir. Allah'a ulaşma yolu.Dini özgürlükler alanıda değerlendirilmeli. Ancak bu tür yapıların şemsiyesi altında siyaset, ticaret dönüyorsa onu incelemek de devletin görevidir.
34 yaşına kadar ticaretle uğraşan, siyasetle işi olmayan bir aileden geliyorum. Siyasete ilk adımı AK Parti'den attım. Kolları sıvadım ve girdim. İyi ki de girmişim diyorum, güzel işler yaptık. Aynı şekilde DEVA Partisi'ni kurduk. Türkiye'nin problemlerinin meşru siyasetle çözüldüğü için buradayız.
"OYLARIMIZI 2023'DE GÖRECEĞİZ"
2018'de bütün partilere oy veren kimseler gelmişler DEVA Partisi'ni kurmuşlar. Yaklaşık 180 bin üyemiz var. Üyelerimizi tanıyoruz, oylarımızı 2023'de göreceğiz. Yüzde 30 AK Parti, yüzde 20 CHP, yüzde 10 HDP, yüzde 10 MHP'ye vermişlerdi geçmişte. Eşit vatandaşlığına inanan bir örgüt ağımız var bizim. İnsanların etnisitesine, dinine, mezhebine, inanıp, inanmamasına bakmıyoruz, yaşam tarzına bakmıyoruz. Herkes için özgürlük, adalet, refah ve zenginlik diye yürüyoruz. 81 ilde örgütümüz var bizim.
Mesela Yozgat'ta miting yaptı. 10 bin kişilik meydan doldu, üstelik bayrağımızı sallayan, bize tezahürat yapan insanlarla doluydu. Siirt'te yaptık. Trabzon'da yaptık. İki şehirde de ana meydan doldu. Anketlere baksanız DEVA Partisi'nin hiçbir yerde miting yapamaması lazım.
İktidarla bu tür yapılar arasında bir pazarlık bir al-ver ilişkisi olmuş. Sizin mensuplarınız bize oy versin biz de size şunu verelim. Verilen imtiyazdır, mahkemeye işi düşünce müsamaha göstermektir, şudur budur.
CEMAAT VE TARİKAT AÇIKLAMASI
Biz cemaatler, tarikatlar, dini gruplar şeffaf ve açık bir şekilde dernek olarak yapılanabilsinler dedik. Şu anda yasak. Bazı ticari faaliyetler, ekonomik gereklilikler sebebiyle tüzel kişiliğe ihtiyaç duyuyorlar, dernek kuruyorlar. Niye kayıt dışı olsun ki? İnancı doğrultusunda örgütlenebilme örgütlüğü insan hakkı. Ama resmen yapabilmeliler. İbadethanelerini açabilsinler. O kanunlar gerçekten yasaklayabilmiş mi? Yer altına inince devletin denetleme imkanı kalmıyor. Biz şeffaf olsun, açık olsun diyoruz.
Devrim kanunlarının o gün için bir mantığı var, anlıyorum. Ama bugünün şartlarına göre tekrar bakmamız gerekiyor. Vakıf ya da dernek içinde 'biz dini örgütlenmeliyiz' desinler. Vakıflara bağlansınlar. Diyanet'in iç yapılanmasının değişmesi gerektiğini düşünüyoruz.
İnsanlar 'hükümetin propagandasını dinlemek istemiyorum' diye cuma namazına gitmiyor. Bunun vebalini düşünebiliyor musunuz? Şu anda yasak olduğu için kayıt dışına gitmek zorunluluğunu hissediyorlar. Açık olsun, işlerini kurallarına uygun yapsınlar. Devlet denetlesin.
Hiç kimse kendi mahalleme zarar gelmesin diye yanlışların üstünü örtmeye kalkmasın. Bizim tutumumuz her zaman şeffaflıktan yana. Devlet kural koyar, düzenleme yapar, arkasından da uyup uymadığını denetler. Bunu adaletle yapar. Karar alırken istişare ile yapar.
"ÜLKEYİ YÖNETEN ZİHNİYET BAĞIMSIZ BİR KURUM BIRAKMADI"
Adalet, eşitlik, şeffaflık bu kuralları uygulayın inanın hiçbir sorun kalmaz. Şu anda ülkeyi yöneten zihniyet bağımsız bir kurum bırakmadı ki. Özerk çalışması gereken ne varsa tamamını talimatla yürüttüğü için maalesef güçler ayrılığı, denge kontrol sistemi kalmamış memlekette. Ama hepsinin çözümü var. İyi bir kadroyu görevlendirin, iyi istişare ile karar alın. Hiçbir şey yapmayın, sadece tarım eylem planındaki maddelere bakın, bu ülke Avrupa'nın en büyük üreticisi olmaya hazır. Siz sulamaya yatırım yapın. Ukrayna'dan gelecek buğday gemisi için gözlerimiz yolda kaldı.
Enflasyonda maliyeti aşağıya çekelim diyoruz. Gübrenin, yemin yarısını devlet ödesin diyoruz. Maliyetleri aşağı çektiğinde, 10 liralık devlet kaynağı ayırdığınızda maliyet aşağı iner. Şimdi o duruş yok.
TÜİK uzunca süredir gerçek enflasyonu açıklamıyor. Gerçek enflasyonu vatandaşımız görüyor, yaşıyor. Yeni ev tutup da kira ödeyen, elektrik, doğalgaz faturası ödeyen herkes görüyor.
EMEKLİ ZAMMINA İLİŞKİN AÇIKLAMA
Bugünkü yüzde 25 zam açıklaması yüzde 15.4'e göre yapıldı. Sayın Erdoğan 'gönlümden koptu yüzde 25 zam veriyorum' dedi. Tüketici Derneği yüzde 36 açıklamış. İTO bile yüzde 24 açıklamış. İTO ile TÜİK arasındaki makas ilk defa bu kadar büyüdü. Gerçek enflasyonla bütün vatandaşın cebinden kepçe ile toplayıp arkasından kaşıkla vermeyi müjde olarak açıklıyorlar. En çok buna üzülüyorum. Sağlam bir enflasyon mücadelesi programıyla, buna gelirler politikası denir.
Gelirler insanların maaşı ile düzenlemedir. Komple maliye, para politikası, enflasyonla politikasıyla beraber alırsanız kalıcı olur. Enflasyon önden gidiyor, maaşlar arkadan yakalamaya çalışıyor. Enflasyonun artmasının sebebi tamamen kur artışıdır. Bir ara dolar bazında da artış oldu. Petrolda oldu, enerjide oldu. Döviz kurunun kontrolünün kaybedilmesi ve sıçramanın bütün maliyetleri bastırmasıdır. Peki sonuçta ne oldu?
Son 2 yılda TÜİK'in verilerine bakarak pay ne olmuş? Daha iki sene önce. İşgücü, yani alnının teriyle çalışan son 2 yılda toplam gelirden yüzde 37 alırken, yüzde 25'e düşmüş. Zengin daha da zenginleşmiş. Parası olanın daha çok parası var. Ama alın teriyle çalışanların toplam ekonomiden aldığı pay düşmüş.
Asıl sorunun temelinde ödenen faizler var. Faizi parası olan alıyor. Devletin ödediği faiz 2002'den başlıyor geliyor. Yeni geçen bütçede faiz ödeneği 10 katına düşmüş. Burada kur farkı yok. Gelecek sene ne kadar kur farkı ödeneceğini bilmiyoruz. Parası olana devlet para ödedi. Dolar yüzde 17'den fazla artarsa onu da sana ödeyeceğim, diyor. Sayın Erdoğan'ın projesi bu.
TOKİ konut yapıyor, 650 binden satıyor. 650 milyara TOKİ tam 1 milyar konut yapabilir, peşinatsız insanlara verebilirdi 2022'de. Ülkedeki gelir dağılımın bu kadar bozulduğu başka dönem yaşamadı ülke. Hep iyileşe, iyileşe gidiyorduk.
Son birkaç yılda zengin daha zengin oldu, sabit gelirli vatandaşımızın geliri düştü. Yıl sonunda aldığım bilgi, Türkiye'de önemli bankalardan birisinin geçen seneki cirosunda yüzde 50 artış var Euro bazında. Dolayısıyla uygulanan yanlış ekonomi politikalarının en önemli sonucu refahtaki dengesizliktir.
Sadece yüksek maaş artışıyla ekonomiyi düzeltemezsiniz. Arkadan gelen daha büyük enflasyon dalgası verdiğinizden daha fazlasını alır götürür. Bunlar geniş bir programda sağlam zemine oturmazsa enflasyon tarafından süpürülür gider. Şu anda hükümetin kapsamlı program uygulayacak kapasitesi yok.
Suudi Arabistan'dan alınan para ile Rusya'dan doğal gazla yapılan işler, dökme suyu ile değirmenin dönmemesidir. İktidar değişecek yine bu iş bize kalacak, biz ödeyeceğiz. Borçları ödemeyelim, öteleyelim diye fikirler vardı o dönemde.
Yeni kurulan bir hükümetiz, borcu ödemeyerek güven mi oluşturulur dedim. Borcu ödemezsen güven oluşmaz, iki kere iki dört. Bundan sonraki dönemlerde Erdoğan'ın borçlanma imzası da olsa, onu da inşallah biz ödeyeceğiz. Ama yanlışlar, hile, hurda varsa bunlar da denetime tabi tutulacak, onu da söyleyeyim. Hukuk devletine yakışan, idari denetimi, yargı denetimi, Meclis denetimini çalıştırırsınız.
Adalet yerini bulsun, yanlış yapan bedelini ödesin diye. KKM'yi siz ödeyecek misiniz diye soruyorlar. Eskiden yatırılmışsa, devlet sözüyse onun vadesine kadar öderiz. Ama hükümetin kurulduğu ilk günden itibaren KKM hesabı açmayacağız. Ama eski verilen sözleri sonuna kadar yerine getireceğiz.
2023'te yapılacak seçimler için hiçbir parti için yüzde şu kadar, bu kadar diyemeyiz. Her parti orada oturuyor, orada oturunca tek parti olmuyor. Hala 6 partiyiz. Ortak kararlarımızı mutabakatla alıyoruz. Aynen AB, 20, NATO gibi. G-20'de ülkeler alfabetik sırayla oturuyor. NATO en büyük silahlı gücü olan ülkeyle 500 bin-1 milyon nüfusu olan ülke eşit olarak oturuyor ve kararları bloke edebiliyor.
AB'de Güney Kıbrıs Rum Kesimi üye olduğu için Türkiye ilgili pekçok kararı bloke edebiliyor. Eğer birarada olmak gerekiyorsa bu çok taraflı ortamlarda kararların mutlaka mutabakatla gitmesi lazım ve eşitler olarak oturulması lazım. Bizim 6'lı Masa'da herkes buna çok saygılı. Hiçbir sorun olmadı. Bir otobüste gidiyorsunuz, 85 milyonun bindiği otobüs. Şoförün çok hız mı yapmasını istersiniz; yoksa sakin bir şekilde gitmesini mi? Çok taraflı mutabakatla yürüyen yapılar sabit hızla ama emin adımlarla ilerler. Tek adam sistemi gayet hızlı. Otobüste oturanlar kafayı gözü yarıyor. Neymiş hızlı karar alıyormuş, iyi halt ediyorsun işte.
İnanın 6'lı Masa gerçek demokrasiyi önce kendi içinde işletmeye çalışıyor şu anda. 6 Masa'da ne ezen var ne ezilen var. Herkes kendi önerilerini koyuyor. 6'da 6 mutabakat oluşunca yürüyoruz. 28 Kasım'da biz bunu açıkladık ya, 26 Kasım'da değişiklik önerisi geldi. Baktık ısrarcılar, 'hay hay' dedik; çünkü mutabakat metni bu. Ama bu demek değildir ki, iddialarımızın sonuna kadar arkasında duruyoruz. Türkiye olarak bu kültür çok yeni.
6 partiden kurduğumuz ortak çalışma grubu eğitim, sağlık, yargı, dış politika, güvenlik aklınıza gelen herşey buraya girdi. Tarımda 56 madde yazmışız, buraya 10 tanesi girmiş. 10 tanesini yapalım Türkiye kanatlanır. Seçim öncesi şartlarla sonrası şartları çok farklı oluyor. Seçimden sonraki 90 gün çok önemli.
İlk 90 günde yapacaklarınızı dördüncü aya sarkıtınca olmuyor. İlk 90 dakikada Türkiye'de basın özgürlüğünü getirmek mümkündür. İnanın çok basit. Hukuk içinde kalacağım deyince iş bitiyor. Değerli gazetecilerimiz, basın mensupları, köşe yazarlarımız, yeni hükümetimiz kurulmuştur, bundan sonra hiçbir siyasi, medya patronuna telefon açıp hiç kimseyi işten attırmayacaktır. İnanın bu savcılara ve hakimlere de nefes aldırır. Bunların hepsi ilk 90 dakikada düzelecek işler.