DERDİMİZ OKAN BAYÜLGEN'İN SİGARASI MI?
Okan Bayülgen bir sigara yaktı, çalkalanmaktan yayık ayranına dönen sosyal medya yine sallandı. Murat Tolga Şen yazıyor; sistem ve içimizdeki faşist!
Hayatım boyunca hiç sigara içmedim. Üç kardeşiz, üçümüz de içmedik.
Neden? Bulabildiğim en makul sebep şu sanırım; Annem, babam çok
sigara içerdi. Sobalı bir evde otururduk. TV izlemek, ders
çalışmak, yemek yemek… Herşey için, hepimiz aynı odada. İyi
hatırlıyorum, TV izlerken sanki Kilimanjaro’nun tepesinde yaşıyor
gibiydim. Evin ortasında sabit, kendini bulut zanneden bir duman
vardı ve sebebi de babamla, annemin tüttürdüğü keyif
çubuklarıydı!
Annem bundan 10 yıl önce anjiyo olduğunda bıraktı sigarayı… Canı
tatlı geldi, bizim bir şey dememize gerek bile kalmadı. Babam
da defalarca denedi ama en fazla 2-3 gün… Sonra yine döndü, insan
çok sevdiğine nasıl dönerse işte öyle...
Sonra, zamanı-mekanı unuttuğumuz harika bir Kaş tatilinden
döndüğümüzde baktık ki babamız iyi değil, yatırdık hastaneye…
Teşhis: zatürre! Ciğerlerin durumu çok kötü, üst üste 4 röntgen
çektiriyoruz ama dumandan başka bir şey gözükmüyor. Akciğerin
yarısı yok sanki! 15 gün tedavi sonra taburcu ama umutsuz bir
halimiz var evde… 5. gününde bünye artık dayanamıyor, birden gelen
kalp krizi iyice serçeleşmiş canını alıyor, o hep içtiği odada
annemin gözüne son bir bakış atıp gidiyor. 08/08/2008…
Annem bıraktıktan, babam da ölene kadar içtikten sonra o odada hiç
sigara içilmedi, hep çok güzel, temiz koktu. Sonra bir gün, bir
ahbap geldi, bir sigara yaktı. Sanki babam geldi, oda o varmış gibi
koktu, çıktım arka odada gözyaşı döktüm.
Şimdi, babam yaşasa, sigara içme der miyim?
Demem, onun hayatıydı çünkü yaşadığı… Bizim tüm gücümüzle
asıldığımız kolları güçlü olsun diye, çoğu zaman da biraz
keyiflenmek için tüttürdü yıllarca sigarasını… Herkes kendi
hayatını, kendi bildiği gibi yaşayıp gidecek. Bunun için değil mi
tüm mücadelemiz? O kadar özgürlüğün içine binlerce martı kanadını
sığdırıyoruz da, bir sigara yakıldığı vakit mi zindanlaşıyor bu
dünya… Palavra! Babam yine yaşasın, yine sigara içsin, hatta her
içtiğini de ben yakayım gerekirse...
Okan Bayülgen’e katılıyorum. Her şey sigarayla başlıyor. Sistem
içimizdeki faşisti beslemek için bize haklı sebepler veriyor, Çok
bilmiş sağlıklı yaşam guruları hepimizi Nazi izci kamplarındaki
Aryanlara çevirmeye çalışıyor. Önce kendimizi disipline ediyoruz
sonra başkalarına bulaşmaya başlıyoruz. Okan kıza terbiyesizlik
yapmış, boşversene! Aklınca Bayülgen’e ayar vermeye çalışan, sonra
da bir türlü sahneden inemeyen 15 dakikalık bir Andy Warhol
şöhreti... En özgür gözükenimiz, en John Lennon gözlüklü olanımız
bile birilerine bir şeyleri yasaklama, izin verme/vermeme, otorite
olma derdinde..
Argümanlarımız da çok sağlam “benim yaşamımı tehlikeye
atamazsın”!
Öyle dedi ön koltukta oturan teyzenin biri İstanbul’dan Ankara’ya
çok karlı bir havada giderken Kaptan Şöföre… Ah be teyzem, adam şu
buzlu yolda nasıl bir streste o kocaman otobüsü götürürken, asıl
sigarasını yakmazsa hayatımız tehlikede!
Gülen Gözler filminde Yaşar Usta vardır ya hani Münir Özkul’un
oynamadığı/yaşadığı... Onun elindeki sigarayı alırsanız, o direk
çöker, o hikaye biter. Anlamak lazım biraz da... Red Kit’in
ağzındaki sigarayı aldıkları gün okumayı bıraktım. Başkalarının
istediği gibi yaşayan yalnız kovboy mu olur!
Sigara içmemeliyiz, alkol tüketmemeliyiz, yağlı, şekerli gıdalardan
uzak durmalıyız ve daha neler! Ne zamana kadar memeliyiz,
mamalıyız? Marulla aramızdaki tek fark onun yeşil oluşu olana kadar
mı?
Ben çocukken her yerde sigara içilirdi. Uçakta, otobüste bile… Her
şeyi yerdik, ekmeğin üzerine çemen sürerdik mesela… Mutlaka
kokuyorduk ama farkında bile değildik. Kimse kimseyi üzmezdi böyle
şeyler için. Şimdi çok daha kalabalığız ama kalabalığın içinde
yalnızız hepimiz. Biri bir sigara yaktığında o yalnızlığı işgal
ediyor, korkumuz, şiddetimiz ondan!
Sağlık bu! diyorlar... Sağlıklı olmak için başkalarına "sigara
içme" demekten fazlasını da yapmak lazım. Yürümek, koşmak gibi
mesela...
Eskiden çok acayip amcalar, teyzeler, abiler, ablalar vardı. Çok
güzel, yaralı-bereli yaşanmışlıklar anlatırlardı, biz de
dinlerdik. Hepsi de içerdi bu mereti, kimse de içme demezdi. Şimdi
herkes başka zıbınlar içinde ama içi hep aynı… Adam/kadın 40 yaşına
gelmiş ama nasıl steril hala... Sıkıcılığın çağına hoşgeldiniz!
Not: Sosyal medyadan bu kadar çalkalanmasına rağmen hiç yağ
çıkmaması da çok acayip bir hadise...
Twitter.com/murattolga