Der Spiegel, Dündar'ın mektubunu yayınladı!
Alman Der Spiegel dergisi, Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar'ın mektubunu yayınladı.
Avrupa Postası'nın haberine göre, Almanya'da haftalık yayınlanan
yüksek tirajlı Der Spiegel dergisi, Can Dündar'ın Silivri
Cezaevi'nden gönderdiği "Suçum bir haberle hükümetin yalanını açığa
çıkarmak" alt başlıklı iki sayfalık mektubunu yayımladı.
Dündar'ın cezaevinde kaleme aldığı mektup Der Spiegel dergisinde
yayınlandı.
İşte Dündar'ın mektubundan işte satır başları:
"Bu satırları İstanbul'dan iki saat uzaklıktaki Silivri
Cezaevi'ndeki tek kişilik hücremden yazıyorum. Bilgisayar ve
daktilo yasak olduğu için el yazısıyla yazdım. Hücreden dışarıya
yazıyı iletmek veya avukata vermek yasak. Ancak yazdıklarımı önce
cezaevi idaresine vermek zorundayım. İzin verilirse de fax ile
gönderilecek adres için başvuru yapabilirim.
O SİLAHLAR BÜYÜK OLASILIKLA RADİKAL İSLAMCI ÖRGÜTLERE
GİDİYORDU
Avukatlarım ve dayanışma amacıyla ziyaretime gelen milletvekilleri
istisnası dışında, dış dünya ile ilişki yasak. "Suçum" mayıs ayında
yazdığım bir haber. Haberde MİT TIR'larıyla gizli olarak Suriye'ye
gönderilen silahları belgeledik. Çok büyük olasılıkla bu silahlar
radikal-İslamcı örgütlere gidiyordu.
Skandal olay, savcılara ve jandarmaya yapılan bir ihbarın dikkate
alınmasıyla MİT TIR'larının durdurulması sonucu açığa çıktı. Türk
hükümetini ulusal ve uluslararası alanda zora sokacak bu gizli
operasyonu ile ilgili haberlere yayın yasağı konuldu.
Hükümet TIR'larda silah değil, "insani yardım malzemesi vardı"
açıklamasını yaptı. Bu yalandı. Medya haberlerinde ve milletvekili
açıklamalarında yalan olarak değerlendirildi.
Silah dolu TIR'lara ait video çekimi olası kuşkuları da ortadan
kaldırdı. Kontrol sırasında açıkça ilaç kartonlarının altındaki
silah ve mermiler saklanmış olarak görülmekteydi. MİT mensupları
ile askeri personel arasında karşılıklı çekilen silahlar ve kıl
payı önlenen olası çatışma belgeliydi.
Çekilen görüntüleri Genel Yayın Yönetmeni olduğum Cumhuriyet
gazetesinde ve internet sayfasında yayınladık. "İşte Erdoğan'ın yok
dediği silahlar" başlığı ile haberi verdik.
Eğer bir devlet, komşu ülkeye silah gönderiyorsa bu bir suçtur.
Dahası o devlet kendi halkına yalan söyleyerek suç üstü
yakalanmıştır.
Bu haberi yapmak dünyanın neresinde olunursa olunsun, her
gazetecinin görevidir. Yaptığımız da budur. Hükümet tüm bunları
reddetmekle birlikte, habere yayın yasağı koydu.
Daha önce "silah yok" diyen hükümet, geri adım atarak "silahlar
Türkmenlere gidiyordu" dedi. Halbuki Suriye'deki Türkmenler bunu
kesinlikle reddettiler. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan
hakkımda kişisel saldırılara başladı.
Devlet TRT'ye verdiği bir demecinde "Haberi yapan bedelini ağır
ödeyecek öyle bırakmam onu" dedi. Bu açık bir tehditti. Erdoğan
bununla da yetinmedi ve hakkımda bireysel suç duyurusunda
bulundu.
Devlet sırrını ifşadan, gizli kalması gereken bilgileri
açıklamaktan ve casusluk suçundan dolayı yargılanmam için dava
açtı. Dava dosyasına göre iddia edilen suçlar için iki kez müebbet
cezası öngörülmekte. Erdoğan'ı ve Türkiye'yi tanıyan herkes bunu
hükümetin tamamıyla kontrolü altındaki yargıya bir çağrı olarak
anladı.
AB'DEN HÜKÜMETE DESTEK
AB'nin İlerleme Raporu'nu Erdoğan'ın ricası üzerine seçimler
sonrasına ertelemesi. Mülteciler konusunda Türkiye ile rüşvet
derecesindeki anlaşma ve Almanya başbakanı Angela Merkel'in
seçimler öncesi Erdoğan'ı Saray'da ziyareti Avrupa'nın seçimlerde
hükümete desteği olarak değerlendirildi.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün basın özgürlüğü konusunda
Türkiye'yi dünyada 149.sırada göstermesi ve 30 gazetecinin tutuklu
olmasını sanki unutturdu.
AB Komisyonu başkanı Claude Juncker basın özgürlüğü ve insan
hakları konusunda farklı düşünceler olabilirdi dedi. Söylenenler
bir nevi 'en iyi ailede bile bu türden sorunlar olabilir'
anlamındaydı. Herkes durumdan memnundu.
Batı'nın "eski" değerleri olan demokrasi, insan hakları ve düşünce
özgürlüğü konusunda tek kaybeden bizdik. Ben bu satırları yazarken
Cumhuriyet yazarları gazetenin yayın kurulu toplantısını cezaevinin
önünde yapmaktaydılar. İki gün sonra Erdoğan'a karşı yolsuzluk
iddialarından soruşturmasından dolayı mahkemeye çıkacağım.
Cumhuriyet gazetesinin tarihinde katledilen gazetecileri
hatırlayanlar, tutuklu olmamdan dolayı şanslı olduğumu
düşünüyorlar. Öyle ki sanki hükümetin ve Avrupalı müttefiklerinin
mültecilerine teşekkür etmem gerekiyor."