Deprem haberi yapan gazeteci kovuldu: 'Emir büyük yerden...'
Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, bugünkü köşe yazısında deprem bölgesinde haber yapan bir gazetecinin işsiz kalma sürecini anlattı.
Gazeteci Barış Terkoğlu, deprem bölgesinde haber yapan gazeteci Melda Doğan'ın işsiz kalma sürecini köşesine taşıdı.
Melda Doğan başından geçenleri Terkoğlu'na anlattı. İletişim Bakanlığı'nın telefonuyla işsiz kaldığını belirtti.
Terkoğlu'nun yazısından bir bölüm şöyle:
Dün, Emekçi Kadınlar Günü’ydü. 8 Mart’ta işsiz bırakılmış bir kadın gazeteciyle konuştum.
Adı Melda Doğan. Milli Görüşçü bir aileden geliyor. Doğan, ODTÜ’den sonra King’s College’ı bitirmiş. İki dil biliyor. Aslında bu ilk işsiz kalışı değil. 2016-2022 aralığında TRT World’de çalışmıştı. Geçen yıl, kanalda, “yapay et” haberi yapmıştı. Dinci kesim ayağa kalkmış, “caiz değil” diyerek TRT’yi protesto etmişti. Doğan işinden ayrılmak zorunda kalmıştı. 6 aydır da serbest gazetecilik yapıyor.
Bu kez işsiz kalma hikâyesi depremle ilgiliydi. Sordukça anlattı. Depremin ilk günü, gazetecilik refleksiyle, üstelik borç parayla bölgeye gitmiş, bir ay kalmıştı. İngilizce ve Fransızca yayın yapan 12 uluslararası kanala bağlanmış, depremi dünyaya duyurmuştu. Bu sırada, Ortadoğu merkezli bir haber kanalına iş yapmaya başlamıştı.
Ta ki o güne kadar...
Melda Doğan anlatıyor:
“Erdoğan’ın seçim tarihini açıkladığı gün, Nurdağı’nda bir kampa gittik. Canlı yayın yapıyorduk. Yabancı bir muhabir ile birlikte çalışıyordum. Kamera arkasındaydım. Kamptakilerden görüş alıyorduk. Bir kadın şikâyet etti. Zorlukları söyledi. Hükümeti eleştirdi. Cumhurbaşkanının oraya geldiğinde kendilerini dinlemediğini anlattı.”
Üzerinde “Yedi Başak Derneği” yazan bir önlükle, kampın sorumlusu olduğunu iddia eden bir adamın, yanlarında bittiğini anlatıyor. Adam, “Ben burada devleti temsil ediyorum”, “Burada devleti kötüleyemezsiniz”, “Provokasyon yapıyorsunuz”, “Çekim yapmak için benden izin alacaksınız” sözleriyle gazetecilere bağırıyordu. Yanında 7-8 kişi daha vardı.
Doğan devam ediyor: “Basın mensubuyum, siz kimsiniz, ne hakla engelliyorsunuz diye itiraz edince, konuştuğum depremzede kadınları tehdit etmeye başladı. ‘Neyiniz eksik her şeyiniz var’ diye üstlerine yürüdü.”
Depremzede kadın korkmuştu. Melda Doğan’ı kenara çekip, ricada bulundu:
“Videomu siler misiniz? Zaten zor çadır buldum, yayımlanırsa bana konteyner ev vermezler.”
Olayın büyümesi üzerine polis geldi. Polis gidince çekimlerine devam etmişler. Bu sırada, aynı ekipten bir kişinin gelip isimlerini sorduğunu hatırlıyor. İşleri bitince Gaziantep’e doğru yola çıktılar. Yirmi dakika geçmişti ki telefonu çaldı. Arayan, kanalın Türkiye temsilcisiydi. “Yukarıya” şikâyet edilmişlerdi. Doğan başından geçenleri anlattı. Meselenin kapandığını düşünüyordu. Ancak öyle olmadı. 3 gün sonra, kaldığı otele, kanalın temsilcisi geldi. Doğan sonrasını aktarıyor:
“Kadın ağladı. Çok üzgünüm, senden çok memnunduk ama burası Türkiye, dedi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan kanalın yurtdışındaki genel merkezini aramışlar. ‘Onu çalıştırmayın’ demişler.” Kanal, “emir büyük yerden” diyerek sözleşmesini sonlandırmıştı. Biletini alıp deprem bölgesinden ayrılmak zorunda kaldı.