20 Nis 2017 15:38 Son Güncelleme: 20 Kas 2018 00:29

Deniz Kuvvetleri Komutanlığındaki eylemlere ilişkin darbe girişimi davası

- FETÖ'nün darbe girişiminde Deniz Kuvvetleri Komutanlığındaki eylemlere ilişkin 72 sanığın yargılandığı davanın görülmesine sanık ifadelerinin dinlenmesiyle devam edildi- Sanık eski astsubay Başçavuş Kireç: - "Genelkurmay Başkanlığında görevliyim. Balıkesir'de bir yakının düğününe katılmak için...

ANKARA (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Deniz Kuvvetleri Komutanlığındaki eylemlere ilişkin 72 sanığın yargılandığı davanın görülmesine sanık ifadelerinin dinlenmesiyle devam edildi.

Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinin, Sincan Cezaevi kampüsü içindeki duruşma salonunda gördüğü davanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan tutuklu sanık eski astsubay başçavuş Ahmet Ziya Kireç, suçsuz olduğunu, hiçbir eyleme katılmadığını, hiçbir ihmalinin bulunmadığını, bu nedenle hakkındaki iddiaları kabul etmediğini aktardı.

İddianamede, Genelkurmay Başkanlığında görevli olmasına rağmen 15 Temmuz'da Deniz Kuvvetleri Komutanlığına gelerek darbeye hazırlık amaçlı toplantı yaptığı yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını öne süren Kireç, Deniz Kuvvetleri Komutanlığına, tayini çıkan uzun süredir tanıdığı Binbaşı Hakan Karakuzey ile vedalaşmak için öğle saatlerinde gittiğini, odada eski istihbarat binbaşı Nurhan Uz, eski deniz piyade yarbay Özgen Aykan ve eski başçavuş Necati Köksal'ın da olduğunu söyledi.

İddianamede, görevli olmadığı halde 15 Temmuz akşamı saat 21.26'da Deniz Kuvvetleri Komutanlığına geldiği bilgisinin yer aldığını belirten Kireç, şunları kaydetti:

"Balıkesir'de bir yakının düğününe katılmak için izin istemiştim. Tüm gün müdürüm olan Topçu Kurmay Albay Tayyar Aydın'dan izin kağıdımı almak için uğraştım. İş yoğunluğu nedeniyle izin kağıdım imzalanmadı. Akşam 21.30 sıralarında izin kağıdımı almak üzere Genelkurmay Başkanlığı Terörle Mücadele Dairesine gelmek için evimden kendi aracımla yola çıktım. Saat 21.45 sıralarında Genelkurmay Başkanlığı önünde beyaz bir otobüs olduğunu, insanların koşuşturduğunu gördüm ve çatışma seslerini duydum. Bir anormallik olduğunu anlayıp daha önce görev yaptığım Deniz Kuvvetleri karargahına geçtim. Orada ne olduğunu sordum. Oradaki görevliler ne olduğunu bilmediklerini, çatışma seslerinin geldiğini ve kendimi emniyete alıp beklememi söylediler."

Böbrek rahatsızlığı olduğunu, yanında su ve ilaçları dışında başka bir şey bulunmadığını ifade eden Kireç, mahkeme başkanının "Gündüz ziyarete gelmişsin. Ne hikmetse akşam tekrar ziyarete geliyorsun" demesi üzerine "Akşam ziyarete gelmedim. Olaylar beni bu noktaya getirdi." dedi.

Kireç, mahkeme başkanının, "Peki sabah 06.30'a kadar neden bekledin? 04.00'te ayrılanlar var?" şeklindeki sorusu üzerine "Arabamda bekledim. Güvenli olduğum yerlere saklandım." diye karşılık verdi.

- "Hesap kartlarımı unuttum"

Sanıklardan eski binbaşı Nurhan Uz da istihbarat sınıfında bulunduğunu, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Güvenlik Şubesinde görev yaptığını ifade etti.

15 Temmuz'da rutin mesaisini yaptıktan sonra öğleden sonra eşi ve çocuğunu hastaneye götürdüğünü anlatan Uz, eve döndüğünde maaş kartlarını unuttuğunu fark ettiğini, kartları almak için evden ayrılıp metro ile Necatibey istasyonuna geçtiğini ve yaya olarak saat 20.39'da Kuzey Nizamiyeden Deniz Kuvvetleri Komutanlığına girdiğini dile getirdi.

Kartlarını alıp karargahın B kapısından çıktıktan sonra Genelkurmay Başkanlığında olağanüstü bir hareketlilik gördüğünü ifade eden Uz, B kapı civarında kaldığını ve burada yaşananları takip ettiğini bildirdi.

İlerleyen saatlerde Genelkurmaydan çıkan üniformalı birinin emniyet güçleriyle tehditkar konuşması ve silah sesleri nedeniyle terör saldırısı olmadığını anladığını belirten Uz, paniğe kapılarak sivil vatandaşlara ateş etmemeleri konusunda askeri uyardığını, Genelkurmay önünde ateş altında kalan vatandaşların kuzey nizamiyeden alınıp güney nizamiyeden tahliye edilmesine yardımcı olduğunu ifade etti.

- "Darbeye yönelik herhangi bir eylem olmamıştır"

Sanıklardan eski başçavuş Necati Köksal da 15 Temmuz 2016'da ataması gerçekleşen Hakan Karakuzey ile vedalaşmak için odasına gittiğini, atandığı bölge ve göreviyle ilgili konularda sohbet ettiklerini, bunun darbe toplantısı gibi yansıtılmasına anlam veremediğini bildirdi.

Mesaisinin ardından karargahtan personel servisiyle ayrıldığını belirten Köksal, gece Karakuzey'in terör tehdidi nedeniyle araması üzerine birliğine geldiğini, saat 21.52 sularında karargaha girdiğini ve Karakuzey'in yanına çıktığını anlattı.

Fiziki güvenlik uzmanı olduğu için yardımcı olma düşüncesiyle nizamiye bölgesine geçtiğini belirten Köksal, darbe kalkışmasını internetten Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklamalarıyla öğrendiğini, nizamiyede havalandırmanın emniyete alındığı duvar arkasına geçtiğini, sabaha kadar da bu civarda kaldığını dile getirdi.

Köksal, "Nöbetçi erlere, sakin olmaları, vatandaşların bizim vatandaşımız olduğu, onlara silah doğrultmamaları yönünde ikazlarda bulunduk. Deniz Kuvvetleri Komutanlığında benim bulunduğum bölgeye yansıyan darbeye yönelik herhangi bir eylem ve söylem olmamıştır. Evimde yatıp uyusaydım şimdi görevimin başındaydım. Görev bilinciyle birliğime katıldım. Bu nedenle cezaevine gönderilmekle mükafatlandırıldım." ifadelerini kullandı.

Hava aydınlanınca karargahtan ayrıldığını anlatan Köksal, 18 Temmuz'da mesaiye geldiğinde gözaltına alındığını, FETÖ ile bağlantısının olmadığını savunarak tahliyesini istedi.

- "Tüm sorumluluk bana ait"

Sanık eski yarbay Özgen Aykan da 20 Ağustos 2014'ten 15 Ağustos 2016'ya kadar Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Güvenlik ve Tabur Komutanı olarak görev yaptığını kaydetti.

Görevinin karargahı korumak olduğunu belirten Aykan, şöyle devam etti:

"15 Temmuz Cuma günü sabah erkenden işe geldim. Akşam saat 19.30-20.00 civarlarında iş yerinden ayrıldım. Genelde bu şekilde geç çıkarım. Kuvvet Komutanı ve Kuvvet Kurmay Başkanı çıkmadan, ben iş yerinden ayrılmam. Akşam eve geldikten bir süre sonra Tuğamiral İrfan Arabacı cep telefonumdan aradı. Kendisi Harekat Plan Teşkilat Daire Başkanıdır. O gün kuvvet komutanı Ankara dışındaydı. Kuvvet Komutanı Kurmay Başkanı senelik izindeydi. Harekat Başkanı Tümamiral Sinan Azmi Tosun da Ankara dışındaydı. İrfan Arabacı ona vekalet ediyordu. Cep telefonunda bana 'Acil bir durum var, odama gel' dedi. Ben evde olduğumu söyledim. 'Acele gel' dedi. Sivil kıyafetlerle ve kendi özel aracımla tekrar iş yerine gittim. Saat 21.00 civarındaydı. Henüz jetler uçmaya başlamamıştı, ayrıca silah sesleri de yoktu. İrfan Arabacı'nın yanına uğradığım. Bana 'Alarm durumuna geçiyoruz. Birliğin giriş ve çıkışlarını kontrol altına al. Bana sormadan giriş çıkış yaptırma' dedi. Bu günlerde zaten terör alarmımız vardı. Emrin bu tür bir faaliyete yönelik olduğunu düşündüm."

Aşkın Öge'yi, amiral haricinde girişin yasak olduğu kapıdan girmek istemesi üzerine şüphelendiği için karargaha almadığını ifade eden Aykan, İbrahim Kaplan'ı da yine şüphe üzerine karargahtan çıkardığını belirtti.

Özgen Aykan, "Aşkın Öge beni cep telefonuyla aradı ve neden içeri alınmadığını sordu. Karargah girişinden gelirse oradan içeri alabileceğimi söyledim, gelmedi. Girmek için değil, girmemek için uğraştı. Emir komutadan kaçmak için böyle davrandı." dedi.

"Darbeyi anlayınca 23.30 civarı, gerek kendi personelimize, gerekse diğer subay ve astsubaylara bizim bu girişimin dışında olduğumuzu, görevimizin kışlayı korumak olduğunu anlattım" ifadesini kullanan Aykan, "FETÖ üyesi değilim, tek gayem Deniz Kuvvetleri Komutanlığının güvenliğini sağlamaktı. Tüm hukuki sorumluluklar bana aittir. Tüm personel benim emirlerime uymuştur. Ortada bir suç varsa o da bana aittir. Emrimdeki personeli burada tutuklu görmek beni yaralamaktadır. Emrimdeki personelin tahliyesini talep ediyor. Son personel de tahliye edilene kadar tahliye talep etmediğimi bildirmek istiyorum." diye konuştu.

Aykan, ByLock kullandığı iddiasını da yalanladı.