19 Nis 2017 13:55 Son Güncelleme: 20 Kas 2018 00:29

Deniz Kuvvetleri Komutanlığındaki eylemlere ilişkin darbe girişimi davası

- FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davanın sanıklarından Serhat Ayyıldız, 15 Temmuz 2016 gecesi, Merasim Sokak saldırısı sonrasında, benzer olaylarda personele ulaşılabilmesi için kurulan sistemden, "bütün personelin görevine gelmesi, aksi halde..

ANKARA (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığındaki (DKK) eylemlere ilişkin 72 sanığın yargılandığı davanın sanıklarından Serhat Ayyıldız, darbe girişimi gecesi, Merasim Sokak saldırısı sonrasında, benzer olaylarda personele ulaşılabilmesi için kurulan sistemden, "bütün personelin görevine gelmesi, aksi halde firardan işlem yapılacağına" dair mesaj geldiğini söyledi.

Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinin Sincan Cezaevi yerleşkesi içindeki duruşma salonunda gördüğü davada "nöbetçi olmamasına rağmen birliğe gelerek darbeye iştirak ettikleri ve darbe girişiminin DKK karargahındaki yöneticisi olan eski tuğamiral İrfan Arabacı'nın emirlerini yerine getirdikleri" belirtilen tutuklu sanıklar Umut Demirhan ve Serdar Büyükeren savunma yaptı.

Olay tarihinde binbaşı rütbesiyle DKK Harekat Başkanlığında görev yaptığını bildiren Demirhan, darbe girişimi gecesi 22.30-23.00 gibi aynı şubede görev yaptığı binbaşı Serdar Büyükeren'in, arabayla evine gittiği sırada kendisini arayarak gelişmelerden haberdar olup olmadığını sorduğunu anlattı.

Demirhan, lojmanına ulaşıp televizyonu açtığında "dehşet verici" görüntülerle karşılaştığını ifade etti.

Sonrasında telefonla ne DKK santraline ne amirlerine ulaşabildiğini aktaran Demirhan, "Saat 22.00 gibi izinlerin iptali gibi kısa mesaj geldi. Ama sonraki saatlerde ne darbe karşıtı ne darbe yanlısı bir bildirim olmadı. Olaylara ilişkin öngörüm yoktu ve kiminle irtibat kurmam gerektiğini bilmiyordum." diye konuştu.

Birkaç kez Serdar Büyükeren'le konuştuklarını ve amirleriyle irtibat kuramadıklarını dile getirdiklerini kaydeden Demirhan, haber kanallarında önce Başbakan Binali Yıldırım, ardından da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarını gördükten sonra "darbe girişimine karşı harekete geçme yönünde kuvvetli istek duyduğunu", sonrasında da Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu'nun açıklamasıyla, DKK'nın darbe girişiminde yer almadığını gördüğünü savundu.

Sonuçta, Serdar Büyükeren ile saat 01.30 sıralarında karargaha doğru yola çıktıklarını bildiren Demirhan, Genelkurmaydaki askeri hareketliliği, toplanan vatandaşları gördüklerini, silah seslerini duyduklarını ifade ederek, şöyle devam etti:

"DKK karartılmış, kapılar kapatılmıştı. Ne vatandaşların DKK'ya ne DKK'dakilerin vatandaşlara olumsuz tepkisi vardı. Güney lumbarağzına geldiğimizde nöbetçi uzman silah doğrultarak 'Yaklaşma' dedi. Harekat Merkezinde görevli olduğumuzu söyledik, kimliklerimizi aldı, bizi bekletti. Sonunda bizi içeri aldılar. Serdar binbaşıyla Harekat Merkezine gittik. Murat Sinç oradaydı. Fazla bilgisi olmadığını, İrfan Arabacı'nın en kıdemli personel olarak odasında oturduğunu söyledi. İrfan amiralin odası bizim odanın yanındaydı. Kendimizi rapor ettik. Neden geldiğimizi sordu. Basına yansıyan açıklamalar sonrası televizyondan olanları seyretmek yerine darbe girişimine karşı geldiğimizi söyledik ve bilgi istedik. Eliyle televizyonu gösterdi, kaos ortamı olduğunu, olanları anlamlandırmaya çalıştığını söyledi. Ne yapabileceğimizi sordum. Karargahın emrine destek olabileceğimizi belirtti. İrfan amiralin verdiği emrin, olası bir darbeci baskını veya sabotajına ilişkin olduğu konusunda tereddüt etmedim."

Dışarıdan gelebilecek atışlar nedeniyle Serdar Büyükeren ile koridorda oturduklarını, gelen gidenlerle olanları yorumlamaya çalıştıklarını bildiren Demirhan, "Saat 04.00'e doğru İrfan amiral gelerek gidebileceğimizi söyledi." dedi.

İç Hizmet Kanunu'na göre, olağanüstü hallerde görev başında olmaları gerektiğini bildiren Demirhan, "Hayatım boyunca ondan daha olağanüstü bir durum görmedim. Ben dahil tüm personelin silahlandırılıp emre intizar hazır kıta olarak görevlendirilmesini normal buluyorum. İç Hizmet Kanunu, o geceki olaylara ilişkin tüm hareketlerimi meşru göstermekte, hatta beni ve olayları seyreden bütün askerleri vazifelendirmektedir." diye konuştu.

Demirhan, 18 Temmuz Pazartesi günü gözaltına alındığını belirterek, şunları kaydetti:

"15 Temmuz gecesi kimse tarafından çağrılmadım. Sayın Başbakan'ın, Sayın Cumhurbaşkanı'nın ve Deniz Kuvvetleri Komutanı'nın açıklamaları üzerine, sorumluluk bilinciyle sokağa çıktım. Kanun ve yönetmelik gereği, askeri usul ve doktrinler ışığında DKK'ya gittim. Burada bulunduğum yaklaşık 2 saat boyunca halka, diğer personele veya darbeye yönelik herhangi bir olaya şahit olmadım. Kuvvet içinde şüphe uyandıracak olay veya şahıs görmedim. Gördüklerim, bir kriz durumunda, görevinin başına gelmiş olması gereken personeldi. İrfan Arabacı'nın 'Emirlere destek olabilirsiniz.' emri dışında emir almadım, vermedim. Ben binadayken meydana gelen hiçbir olay yok. Silah kullanmadım ve kimseye doğrultmadım. Ne FETÖ/PDY ne başka bir terör örgütüyle bağlantım oldu. Tutuksuz yargılanmamı ve beraatımı talep ederim."

- Büyükeren'in savunması

Tutuklu sanık, eski binbaşı Serdar Büyükeren ise olay günü 17.30-18.00'de mesaiden ayrıldığını, 23.00 sıralarında televizyonda olayları gördüğünü, emrindeki personelden telefon ederek ne yapmaları gerektiğini soranlara bilgisi olmadığını ve beklemelerini söylediğini anlattı.

Bu sırada sanıklardan, arayarak bilgisi olup olmadığını sorduğu Umut Demirhan'ın da bilgisinin olmadığını söylediğini aktaran Büyükeren, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu'nun, DKK'nın darbe girişiminin karşısında olduğuna ilişkin açıklaması üzerine Demirhan ile karargaha gitmeye karar verdiklerini bildirdi.

Nizamiyede nöbetçi personelin üzerine namluları çevirerek kendilerini beklettiğini belirten Büyükeren, birlikte görev yaptığını belirtmesinin ardından silahı alınarak içeri girişine izin verildiğini vurgulayarak, şunları söyledi:

"Gittiğimiz Güvenlik Harekat Merkezindeki vardiya amiri Murat Sinç neler olduğunu anlayamadığını söyledi. Sonra İrfan Arabacı'yı gördük. Ne olduğunu anlamaya çalıştığını söyledi, karargahın güvenliğini sağlamaya çalışabileceğimizi belirtti. Lumbarağzına giderek silahımı aldım. Saat 04.30 civarı İrfan amiralin 'Gidebilirsiniz' emri ve arkadaşlarla yaptığımız görüşme sonucunda evime gittim. 2 gün sonra gözaltına alındım.

İddianameyi defalarca okudum, hangi suçları işlediğimi bulamadım. Hiçbir zaman darbe taraftarı olmadım. Darbe girişiminin hiçbir safhasında yer almadım. Bu girişimden haberim olsaydı 22.00'ye kadar babamın evinde ne işim vardı? 02.08'e kadar karargaha gelmeyen biri nasıl darbecilikle suçlanır? Ne karargaha gitmeden önce ne karargahtayken hiçbir darbe emri almadım, vermedim. Silah kullanmadım, üniforma bile giymedim. Görev bilinci ve sorumlulukla hareket ettim. İç Hizmet Kanunu ve yönetmeliği uyarınca görev yaparım. Hayatımın hiçbir döneminde FETÖ ya da başka terör örgütüyle alakam olmadı."

Büyükeren, "emirlerine en çok ihtiyaç duydukları anda pasif kaldığı ve telefonunu kapattığı" gerekçesiyle Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bostanoğlu ile DKK'dan şikayetçi olduğunu aktardı.

Sanık Büyükeren, sanık avukatlarının, "İrfan Arabacı'nın darbeye ilişkin normal görünmeyen bir emrini duydunuz mu?" sorusuna da "Hayır" karşılığını verdi.

- Gölcük'ün savunması

Tutuklu sanık Doğan Gölcük de olay günü harekat merkezinde sık sık nöbet tuttuğunu bildirdi. Gölcük, her nöbet sırasında terör saldırısı uyarılarına ilişkin 10-15 evrak geldiğini, bu yüzden benzer saldırılara karşı "uyanık olduğunu" kaydetti.

O geceki hareketliliğin kendisinde darbe değil, terör şüphesi oluşturduğunu bildiren Gölcük, iddianamede, sanıklardan Yunus Tosun'un verdiği tabancayı almasının aleyhine yorumlanmasına ilişkin, "Tabancayı alarak çekmeceye koydum. Terör saldırısı olduğunu düşündüğüm sırada tabancayı almamak, mesleki gereklere aykırı düşerdi." dedi.

Nöbetçi olması nedeniyle karargahta bulunduğunu, darbeye fayda sağlayabilecek hiçbir eylemi olmadığını, darbeyle suçlanan kimseyle görüşmediğini söyleyen Gölcük, "FETÖ ile hiçbir bağım yok. Gizli mesajlaşma sistemini kullanmadım, okullarına ve dershanelerine gitmedim. Olaydan sonra 28 gün daha görevimin başında bulundum ve kaçmadım. Beraatımı istiyorum." diye konuştu.

Gölcük, Mahkeme Başkanı Zikrullah Özbağ'ın, dosyadaki ifadelerine ilişkin sorusu üzerine, "Murat Sinç'in odasında, başlığında 'sıkıyönetim' kelimesi yazan ancak içeriğini okumadığım bir evrak gördüm. O sıralarda Sayın Başbakan da televizyonda kalkışma olduğunu söylüyordu. O nedenle kalkışma olduğunu düşündüm." dedi.

- Sanık Ayyıldız'ın sözleri

Tutuklu sanık Serhat Ayyıldız da üsteğmen rütbesiyle güvenlik bölük komutanlığı yaptığını ifade etti. Evindeyken 22.00 sıralarında uçak sesleri geldiğini, tatbikat ya da eğitim olduğunu düşündüğünü anlatan Ayyıldız, uçakların sıklaşması üzerine şiddetli terör saldırısından şüphelendiğini, yakınlarını arayarak durumlarını sorduğunu belirtti.

Merasim Sokak saldırısı sonrasında, benzer olaylarda personele ulaşılabilmesi için kurulan sistemden, "bütün personelin görevine gelmesi, aksi halde firardan işlem yapılacağına" dair mesaj geldiğini ifade eden Ayyıldız, 22.40 civarında otomobille DKK'ya doğru gittiğini, Genelkurmay Başkanlığı civarında birçok ambulans bulunduğunu, kargaşa olduğunu ifade etti.

Burada polislerle konuştuğunu, onların ne olduğunu tam bilmediklerini, terör saldırısı olabileceğini söyleyip başka yoldan gitmesini istediklerini kaydeden Ayyıldız, Ayrancı Pazarı civarına otomobilini bırakarak 23.00 civarında DKK ek binasına doğru vardığını ifade etti.

Nizamiyeye gelince nöbetçilerin, "Yaklaşma, uzaklaş." diye bağırdıklarını, "Ben bölük komutanınızım. Açsanıza kapıyı." diye çıkıştığını aktaran Ayyıldız, nöbetçilerin, telsizle konuştuktan sonra kendisini içeri aldıklarını belirtti."Dışarıda silahlar patlıyor, beni almıyorsunuz." diye bağırdığı nöbetçi Sercan Gergin'in, "Özgen yarbayın emri var.' dediğini vurgulayan Ayyıldız, Güvenlik Harekat Merkezindekilerin tam olarak ne olduğunu bilmediklerini, kendisinin ise darbe girişimini televizyondan duyduğunu dile getirdi.

Ayyıldız, saat 02.30 sıralarında TBMM'nin bombalandığını, nöbetçilerle yere yattıklarını, üzerlerine toz, taş, toprak parçaları geldiğini ve kulaklarının çınlamaya başladığını belirterek, şöyle devam etti:

"Hakkında takipsizlik kararı verilen Sercan Gergin, 'Bacağım, bacağım' diye bağırıyordu. Onu sedye bularak, içeri taşıdık. Sakinleştirip üzerindeki malzemeleri çıkardık. Yaşananları telsizden duyan Hakan Karakuzey geldi. Yaralıyı revire götürdüler. Binanın dışına çıktım, yıkılan tel örgüyü askerlerle düzelttik. Uçakların alçak uçuş yapmasından tedirgin olduk. TBMM'ye hain darbecilerin bomba attığı yere en yakın yer, bizim bulunduğumuz yerdi. Bomba 50 metre daha yakına düşseydi, muhtemelen şehit olacaktık. Yaralı erler vardı. Halen panik içindeki erleri rahatlatarak ailelerini aramalarını sağladım. Arayarak iyi olduklarını bildirdiler. Bu sırada bir patlama daha oldu. Erlerin yaralanmalarını engellemek için onların üzerine kapandım. 'Korkmayın, hain darbeciler bombalıyor. Bana şans dileyin.' diyerek diğer personelimin güvenliğini sağlamaya gittim. Hain darbecilerin yoğun saldırılarına karşı bölüğümü sabaha kadar korudum."

Ayyıldız, sabah saatlerinde karşılaştığı Aşkın Öge'nin kendisine nöbetçi olup olmadığını sorduğunu, nöbetçi olmadığını söylemesinin ardından alındığını ifade ederek, "takdir edilmeyi beklerken, suçsuz yere gözaltına alındığını" savundu.

Sanık Ayyıldız, "3 yaralıyı tahliye ettim ama hain damgası yemiş şekilde 9 aydır tutukluyum. Halen muvazzaf subayım, tahliyem halinde görevime devam edeceğim. Terör örgütleriyle bağlantılı eğitim kurumları, dersaneler ve diğer kurumlarla ilgim yok. ByLock ve diğer haberleşme sistemlerini kullanmadım. 15 Temmuz 23.00 sıralarında bölüğüme katıldım. Yasal olarak yapmam gerekeni yaptım." diye konuştu.

Sanık avukatlarının, "Telefonunuza gelen mesaj ve mevzuata rağmen birliğinize katılmasanız ne olurdu?" sorusuna, "Şu an kahraman olmuştum." yanıtını veren Ayyıldız, başka bir soru üzerine Merasim Sokak saldırısının ardından da karargaha gelerek tedbir aldıklarını belirtti.

Sanıklardan Özgen Aykan'ın sorusunu yanıtlayan Ayyıldız, "Aykan'a ne yapmamız gerektiğini sordum. O da bana 'Biz birliğimizi darbecilere karşı savunuyoruz. Sen de askerlerin başına git de yanlış bir şeyler yapmasınlar.' dedi." ifadesini kullandı.

Ayyıldız, yine Aykan'ın yönelttiği bir soruya da "Güvenlik Tabur Komutanı Aykan'ın, daha önceki terör saldırılarından sonra 'Benzer olaylarda, emir beklemeksizin herkes birliğine katılacak.' diye sözlü ve yazılı emri vardır. Terör eylemlerinde birliğe geliriz ama sadece eylemlerinde değil, şüphesinde bile geliriz. Merasim Sokak saldırısında emir beklemeksizin birliğe geldiğimizden memnuniyet duyuldu." dedi.