09 Haz 2014 10:00
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:16
Deniz Feneri'nde yeni skandal
Deniz Feneri’ne kara para aklamaktan takipsizlik verilmesi unutulunca dinleme kayıtlarını imha edebilmek için yeni soruşturma açılıp kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş.
Almanya’da “yüzyılın bağış yolsuzluğu” olarak görülen Deniz Feneri e.V Derneği’nin gurbetçilerden topladığı milyonlarca Avro’nun iç edilmesine ilişkin Ankara’da yürütülen soruşturmada büyük bir skandal ortaya çıktı. Görevden alınan savcıların yerine atanan üç savcı, şüphelilerin telefon dinleme kayıtlarının imha edilmesi için Ankara Başsavcılığı’na bağlı Teknik Büro’ya yazı gönderdi. Teknik Büro, şüphelilerin “suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin aklanması” suçundan da dinlendiğini ancak soruşturma sonucunda bu suçtan takipsizlik kararı verilmediğini, dolayısıyla kayıtları imha edemeyeceğini bildirdi. Bu unutkanlığın farkına varan ve “usul” işlemini tamamlamak isteyen savcılar, oturup Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman ve Genel Yayın Yönetmeni Zahid Akman’ın arasında bulunduğu 15 şüpheli hakkında 18 milyon Avro’luk “kara para aklamak” suçundan yeni bir soruşturma açtı. Savcılar, bu suçtan açtıkları soruşturmayı da hemen takipsizlik kararıyla kapatarak telefon dinleme kayıtlarının imha edilmesinin önündeki engeli kaldırdı. Böylece sanıklar rahat bir nefes aldı!
Takipsizlik kararı sonrasında yasal dinleme tapelerinin de imha edildiği haberleri yayımlanmıştı. Ancak Cumhuriyet gazetesinden Alican Uludağ'ın ulaştığı bir belge, yeni skandallar zincirini gün yüzüne çıkardı:
Deniz Feneri hakkında basit suçlardan dava açan savcılar, şüphelilerin isteği üzerine Ankara Başsavcılığı’na bağlı Teknik Büro’ya yazı göndererek dinleme kayıtlarının imhasını istedi. Savcılar, örgüt ve dolandırıcılık suçlarından takipsizlik verildiğini, “katalog suçların hiçbirisinden dava açılmadığı için bu maddeler uyarınca elde edilen verilerin delil olarak kullanılmasına yasal imkân kalmadığını” bildirdi. Dosyayı inceleyen iki savcı, bu unutkanlığının farkına vardı ve “Teknik Büro’nun yazısı doğrultusunda usuli işlemlerin tamamlanması amacıyla yeni bir soruşturma kaydı aldı.” Savcılar, şüpheliler, İsmail Karahan, İzzet Kurum, Kadir Sadal, Mehmet Sıdık Balıkçı, Mustafa Çelik ve Zekeriya Karaman hakkında “suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklamak” suçundan 2012/150576 esas numarasıyla soruşturma kararı aldı.
Savcılık, tapeleri imha etmek üzere usül işlemlerini tamamlamak için kara para aklamak suçundan tüm şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. 14 Aralık 2012 tarihli takipsizlik kararına MASAK’ın hazırladığı “Aklama suçu inceleme raporu” delil olarak gösterildi. Bu raporun sonuç bölümünde,“Deniz Feneri e.V. hesabından 2002-2007 arasında nakit olarak çekilen 18.574.000 Avro’nun ve diğer hesaben yapılan ödemelerin Türkiye’deki yerleşik kişi ve kuruluşlara ve Almanya’da kurulu olan şirketlere aktarıldığına dair incelemede mevcut bilgiler çerçevesinde TCK’nın 282. maddesi hükmü uyarınca herhangi somut bir tespitin yapılamadığı sonucuna varıldığı” ifadesine yer verildiği belirtilen kararda, takipsizliğin dinleme tapelerini yok etmek için verildiği şu cümlelerle anlatıldı:
“Soruşturma evrakı kapsamı ve MASAK raporu birlikte değerlendirildiğinde, şüphelilerin suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin aklanması suçunu işlediklerine dair haklarında kamu davası açmaya yeterli şüphe uyandıracak delil bulunmadığı anlaşılmıştır.”
Takipsizlik kararı sonrasında yasal dinleme tapelerinin de imha edildiği haberleri yayımlanmıştı. Ancak Cumhuriyet gazetesinden Alican Uludağ'ın ulaştığı bir belge, yeni skandallar zincirini gün yüzüne çıkardı:
Deniz Feneri hakkında basit suçlardan dava açan savcılar, şüphelilerin isteği üzerine Ankara Başsavcılığı’na bağlı Teknik Büro’ya yazı göndererek dinleme kayıtlarının imhasını istedi. Savcılar, örgüt ve dolandırıcılık suçlarından takipsizlik verildiğini, “katalog suçların hiçbirisinden dava açılmadığı için bu maddeler uyarınca elde edilen verilerin delil olarak kullanılmasına yasal imkân kalmadığını” bildirdi. Dosyayı inceleyen iki savcı, bu unutkanlığının farkına vardı ve “Teknik Büro’nun yazısı doğrultusunda usuli işlemlerin tamamlanması amacıyla yeni bir soruşturma kaydı aldı.” Savcılar, şüpheliler, İsmail Karahan, İzzet Kurum, Kadir Sadal, Mehmet Sıdık Balıkçı, Mustafa Çelik ve Zekeriya Karaman hakkında “suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklamak” suçundan 2012/150576 esas numarasıyla soruşturma kararı aldı.
Savcılık, tapeleri imha etmek üzere usül işlemlerini tamamlamak için kara para aklamak suçundan tüm şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. 14 Aralık 2012 tarihli takipsizlik kararına MASAK’ın hazırladığı “Aklama suçu inceleme raporu” delil olarak gösterildi. Bu raporun sonuç bölümünde,“Deniz Feneri e.V. hesabından 2002-2007 arasında nakit olarak çekilen 18.574.000 Avro’nun ve diğer hesaben yapılan ödemelerin Türkiye’deki yerleşik kişi ve kuruluşlara ve Almanya’da kurulu olan şirketlere aktarıldığına dair incelemede mevcut bilgiler çerçevesinde TCK’nın 282. maddesi hükmü uyarınca herhangi somut bir tespitin yapılamadığı sonucuna varıldığı” ifadesine yer verildiği belirtilen kararda, takipsizliğin dinleme tapelerini yok etmek için verildiği şu cümlelerle anlatıldı:
“Soruşturma evrakı kapsamı ve MASAK raporu birlikte değerlendirildiğinde, şüphelilerin suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin aklanması suçunu işlediklerine dair haklarında kamu davası açmaya yeterli şüphe uyandıracak delil bulunmadığı anlaşılmıştır.”