Deneyimli ekonomi gazetecisinden dikkat çeken yazı: Doğan Grubu ucuza mı satıldı?
Doğan Medya Grubu'nun Demirören Grubu'na borçlar düşüldükten sonra 890 milyon dolara satılmasının yankıları sürüyor.
Deneyimli ekonomi gazetecisi Barış Soydan, bugün T24'te kaleme
aldığı yazıda Demirören Medya Grubu tarafından satın alınan Doğan
Medya Grubu'nun satış rakamıyla ilgili dikkat çeken bilgiler
paylaştı.
İşte, Soydan'ın o yazısı:
"Doğan Grubu gerçekten ucuza mı gitti?
Doğan Grubu’nun ucuza satıldığını savunanlar (Konuya balıklama
girdik ama duymayan yok herhalde: Doğan Grubu’nun medya varlıkları
Demirören Grubu’na 1,1 milyar dolar değerleme üzerinden, borçlar
düşüldükten sonra 890 milyon dolara satıldı), buna kanıt olarak
Star TV'nin 2011'de Doğuş Grubu'na 327 milyon dolarlık fiyattan
satılmasını gösteriyorlar. O günden bu yana reklam pastası
küçülmedi, büyüdü; kanalların reklam gelirleri arttı. Üstelik Kanal
D, Star’dan daha etkili bir kanal. Ona Hürriyet’i, Posta’yı,
CNNTürk'ü, irili, ufaklı kanalları, koca bir dağıtım şirketini, bu
arada Türkiye’nin en çok tıklanan internet sitelerinden birkaçını
ekleyin... Doğan Grubu’nun daha fazla etmesi gerekmez miydi?
Ama karşı tezin de güçlü bir dayanağı var: Borsa fiyatı. Doğan
Grubu ve Hürriyet Gazetecilik, borsaya açık şirketler… Satışın
hemen öncesinde Doğan Holding’in borsadaki piyasa değeri 580 milyon
dolardı. Hürriyet Gazetecilik 173 milyon dolar, Doğan Gazetecilik
ise ise 91 milyon dolardan işlem görüyordu.
Doğan Holding medyadan ibaret değil. Bünyesinde Aydın Doğan'ın ilk
gözağrısı otomotivden perakendeye, turizmden enerjiye kadar birçok
sektörden şirket var. Bunların tümünün değeri 580 milyon dolarken
medya şirketlerine 1,1 milyar dolar değer biçilmesine bakıp, “Doğan
Grubu iyi fiyata satıldı” demek bile mümkün. Nitekim Fatih Altaylı,
“5 yıl önce 2.2 milyar dolar teklif edilen grubun borçlar
düşüldükten sonra 890 milyon dolara gitmesi aslında satışta geç
bile kalındığını gösteriyor. Çünkü borsa değeri bunun bile altına
inmişti” diye yazdı önceki gün.
Kim haklı?
Satış kararı açıklanır açıklanmaz Doğan Grubu’nun borsadaki
hisseleri yükselmeye başladı. Satıştan önce 580 milyon dolar olan
Holding’in piyasa değeri geçtiğimiz Cuma günü 820 milyon dolara
çıkmıştı. Zaten 580 milyon dolar, ucuz bir fiyattı. Doğan Holding
bünyesindeki şirketlere kısaca göz atalım: Otomotiv yan sanayi
şirketi Ditaş Doğan, sanayi şirketi Çelik Halat, elektrik üreticisi
Aslanbey, perakende devi D&R, yayıncılık devi Doğan Kitap,
turizm şirketleri Milpa ve Marlin, kablolu TV platformu D-Smart,
Suzuki otomobillerinin distribütörlüğü… Bütün bu şirketlerin bedeli
600 milyon dolar mıydı yani? Saçma...
İşin doğrusu şu: Doğan Holding satıştan önce ederinin çok altında,
borsa tabiriyle “iskontolu” fiyattan işlem görüyordu. Nitekim satış
kararının açıklanmasından sonra hisselerin uçuşa geçmesi de bunun
bir göstergesi. Buradan bakıldığında evet, Doğan’ın medya
şirketleri ucuza gitti… (Durun, hemen hüküm vermeyin.)
Peki Doğan Holding’in borsada ucuza işlem görmesinin sebebi neydi?
İki neden var. Ana neden, “Ankara”nın hissenin tepesinde
Demokles'in kılıcı gibi sallanmasıydı. Sürekli iktidarın hışmına
uğrayan, ha bugün el konuldu, ha yarın el konulacak diye bakılan
bir şirketin hisselerine kim yatırım yapar ki?
Fakat hisselerin borsada iskontolu işlem görmesinin tek nedeni bu
değil. Doğan Holding aynı zamanda zarar eden bir şirket. 2017’nin
son üç aylık döneminde 226 milyon TL net zarar açıkladı. Üçüncü
çeyrekte 72 milyon, bir önceki yılın dördüncü çeyreğinde ise 113
milyon TL zarar etmişti...
Doğan Holding neden zarar ediyordu? Çünkü Holding’in medyadaki
işleri kötü gidiyordu. (Nitekim Hürriyet, geçen yılı 264 milyon TL
zararla kapattı.)
Şimdi dikkat: Buna rağmen dördüncü çeyrekte Doğan Holding’in faiz,
vergi, amortisman öncesi kârı (Borsa tabiriyle FAVÖK’ü) yıllık
bazda yüzde 80, çeyreksel bazda ise yüzde 85 artış göstererek 345
milyon TL’ye yükselmişti. Bu yükselişe en büyük katkı, Holding’in
enerji, perakende ve diğer iş kollarından gelmişti. Kısacası
Holding, aslında medya dışındaki işlerinde başarılı bir performans
gösteriyordu. Medya, diğer sektörlerdeki başarıyı gölgelemeye
başlamıştı...
(Doğan’ın medya işlerinin Türkiye’den ibaret olmadığını, ciddi bir
başarısızlık öyküsüne dönüşen Rusya’daki reklam işinin de bu
kapsamda değerlendirildiğini yeri gelmişken vurgulayalım. Doğan
Grubu, Rusya’daki şirketi Pronto Media Holding’in bünyesinde
faaliyet gösteren dijital platformların faaliyetlerini durdurma
kararı almış ve bu işten 252,4 milyon TL zarar kaydetmişti.)
Böylece geliyoruz en başta söylenmesi gereken şeye. Türkiye’de
medyaya neden girildiği meselesine…
Medyaya neden girilir? Türkiye’nin yakın tarihinin bu soruya yanıtı
şöyle: Başka sektörlerde büyümek için.
Sabah Grubu’nun kurucusu Bilgin Ailesi’nin hikayesi buna iyi bir
örnektir: Kuşaklar boyunca İzmir’de bölgesel ölçekli bir medya
girişimcisi olarak kalan aile, İstanbul’a geldikten sonra banka
sahibi olacak, Koç'a kafa tutacak kadar büyümüştü… Çünkü medya, 2
liralık malı 1 liraya aldıran, ihaleler kazandıran, imar planlarını
değiştiren sihirli bir değnekti. 2001 krizinde iflas etmemiş olsa
bugün Doğan’ın yanı sıra Dinç Bilgin’in devir hikayesini de
konuşuyor olacaktık.
Dünün sihirli değneği, bugün artık bir ayakbağı… Diğer işleri
kurtarmanın yolu, o değneği haraç mezat elden çıkarmaktan geçiyor."