Demirören, zarar eden gazetelerini gözden çıkarabilir! En zayıf halka hangi gazete?
Cumhuriyet gazetesi yazarı Ceren Sözeri Doğan Medya satışını değerlendirirken Demirören'in zarar ettiği gazeteleri gözden çıkarabileceğini belirtti.
Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden Doç. Dr. Ceren
Sözeri Türkiye medyasının en büyük grubu olan Doğan Medya Grubu'nun
Demirören grubuna satışını değerlendirdi. Satışın pek çok
gazeteciyi işsiz bırakacağını söyleyen Sözeri, "Hürriyet halen daha
kâr edebilen az sayıda gazeteden biri. Demirören’in Hürriyet’e
sahip olması demek zarar eden gazeteleri gözden çıkarmasına yol
açabilir" ifadesini kullandı.
"Milliyet’in hala belki bir marka değeri var ama Vatan en zayıf
halka. Bu zamana dek ettiği zararı biraz olsun azaltmak için
maliyeti düşürme yolunu seçmesi olası" diyen Sözeri, Cumhuriyet'te
"Ana akım medyanın bitişi demek" başlığıyla bir
yazı kaleme aldı.
Sözeri yazısında şu ifadeleri kullandı:
Ne zamandır ana akım medya kavramının tartışmalı olduğu, artık
kalmadığı dillendirilmekteydi. Ana akım denilen medya en genel
tabirle yaptığı haberlerle geniş bir kitleyi etkileyebilme gücüne
sahip gazeteleri, televizyonları işaret eder. Ülkenin en büyük,
sahiplik yapısı itibariyle en eski medya grubu olan Doğan Grubu’nun
nicedir hükümetin suyuna giden yayıncılık anlayışıyla ana akım olma
özelliğini yitirdiği, iktidar medyasından bir farkı kalmadığı
eleştirilerin odağıydı. Haksız bir çıkarım değil elbette, yayın
çizgisinin özellikle Deniz Feneri yolsuzluğuna ilişkin haberlerin
ardından gelen vergi cezalarından sonra nasıl değiştiği, zaman
zaman ekranlarda programcıların ağzından kaçan otosansürün
yaygınlığı ve içselleştirilmesi, her kriz sonrası Aydın Doğan’ın
adeta özür dileyen mektupları bunların işaretiydi. Ancak her
durumda Doğan Grubu’nun varlığı hükümetin tamamen kontrolündeki
medyanın karşısında bir denge unsuruydu. Diğerlerinde mümkün olmasa
bile Doğan Grubu gazetelerinde “kaçaklar” yani iyi habercilik,
eleştirel duruş gözlenebiliyordu. Ayrıca Hürriyet gazetesi örneğin,
okur temsilciliği kurumu ve onu yürüten Faruk Bildirici’nin
olağanüstü çabalarıyla iç özdenetim mekanizmasını işletebiliyordu.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü ve Bianet’in ortak projesi olan
Medya Sahipliği Gözlem Raporu’nun Türkiye ayağında en çok okunan 10
gazetenin, en çok izlenen 10 televizyonun yedisi hükümetle doğrudan
ilişki içinde olan sahiplere ait tespiti yapılırken Doğan Grubu
bunun dışında bırakılmıştı.
Bir başka deyişle hükümete karşı bir nebze de olsa mesafesini
korumuştu. Doğan Grubu’nun Demirören Grubu’na satışı işte bu
mesafenin tamamen ortadan kalkması anlamına geliyor. Demirören
Grubu medyada tecrübeli bir grup değil, Vatan ve Milliyet
gazetelerinin kontrolüne tamamen sahip oldukları 2012’den bu yana
gazetecilik anlamında iyi bir sınav vermediler. Grup belki bu
sayede inşaat, enerji alanlarında yeni ihaleler aldı, nasıl
satıldığı hala belirsiz Zeytinburnu limanıyla büyüdü ama gazeteler
değer kaybetti. Okuyucuları ve reklam gelirleri azaldı. Pek çok
gazeteci işsiz kaldı. Patron Erdoğan Demirören’i hepimiz en iyi
“İmralı Zabıtları” haberi sonrası Erdoğan’dan fırça yerken
ağlamaklı “üzdük mü seni patron!” cümlesiyle ve Derya Sazak’ın
Batsın Sizin Gazeteciliğiniz adlı kitabındaki tanıklığıyla gazeteyi
satın aldıktan sonra Erdoğan’ı arayıp “Beyefendi ben gazeteyi satın
aldım. Bir talimatınız olur mu, gazetenin başına kimi getirelim”
sorusuyla hatırlıyoruz. Özetle ifade edecek olursak Demirören
Grubu’nun medya sahibi olma gerekçeleri arasında iyi gazetecilik
yapmak ve medyadan kâr etmek yok. Peki bu durumda ne olacak?
Hürriyet halen daha kâr edebilen az sayıda gazeteden biri.
Demirören’in Hürriyet’e sahip olması demek zarar eden gazeteleri
gözden çıkarmasına yol açabilir. Milliyet’in hala belki bir marka
değeri var ama Vatan en zayıf halka. Bu zamana dek ettiği zararı
biraz olsun azaltmak için maliyeti düşürme yolunu seçmesi olası. Bu
da maalesef çok sayıda gazetecinin işini kaybetmesi anlamına
gelebilir.
Öncelikle muhalif olarak etiketlenen gazetecilerden, yazarlardan
başlanacaktır. Malum Doğan Grubu zaman zaman “Patron”u üzmüştü, ne
kadar eleştirsek de, çok göze batanlar dışında hedef haline gelen
gazetecileri, yazarları belirli dönemlerde geriye çekerek onları
korudu. İyi gazetecileri, yazarları elinde tutmayı tercih etti.
Demirören’in böyle bir kaygısı olacağı kuşkulu. Demirören Grubu bu
satıştan kısa vadeli kazanç sağlayabilir. Daha fazla ihale
alabilir, dediğimiz gibi medya zararını azaltabilir. Ancak
Türkiye’de medya sahipliği aynı zamanda çok riskli bir alan.
İktidarın bir gecede verdiğini bir gecede alabilmesi mümkün.
Erdoğan Demirören’e bundan sonra uyku yok, her daim diken üstünde
olacaktır. Bu satışı hükümet ya da Erdoğan desteklediyse (ki
onların izni olmadan kuş uçmayacağı biliniyor) medya politikaları
açısından çok yanlış bir adım.
Hürriyet’in Sabah ya da Milliyet gazetesine dönüşmesinin ya da CNN
Türk’ü A Haber’e çevirmenin bir faydası yok. Aksine bu haliyle
değerliydi hükümet için, çünkü hem onlara oy vermeyen yüzde 50’ye
erişebiliyor, hem de kontrolü altında tutabiliyordu. Yayın
politikasında ciddi bir değişiklik ve büyük bir tenkisat olursa
bunun faturası illa ki hükümete kesilecektir. Bu duruma
gelinmesinin sebebi medyaya uygulanan yoğun baskılar çünkü. Bu
satış Türkiye medya tarihi açısından büyük bir kırılmanın işareti,
hatta 1980’lerdeki medya sahipliği değişimi ile dahi
kıyaslanabilir, bunu başka satışlar izleyebilir. Okuyucu açısından
ise artık daha kısır bir medya iklimi söz konusu, bu durumda daha
muhalif görünen yayınlara yani Sözcü, Cumhuriyet, Evrensel, BirgGün
gibi gazetelere, internet medyasına ilgi artacaktır. Buna
hazırlıklı olmaları gerek.