Demirören Medya Grubu neden huzursuz?

Demirören medya neden huzursuz?

Nerede bir huzursuzluk…
Nerede bir isyan…
Nerede bir dram…
Keskin Kalem’iniz orada!

Türkiye’nin belki de en büyük medya grubu olan Demirören medyada sessiz bir isyan var.
Kazanlar fokur fokur kaynıyor…

Nereden mi biliyorum?
Çünkü emekçiler neredeyse her gün başımın etini yiyor.
‘Ne olur şu derdimizi bir daha yaz Keskin kardeş’ diyorlar.

Daha önce onlara söz verdiğim gibi kaleme aldım.
Yine istediler.
Yine alıyorum.
Emekçi karşısında boynum kıldan ince.

Şimdiii isyanın nedeni her yıl hesaplara, istisnasız olarak yatan yıllık zam.
Takvimler Nisan sonunu gösteriyor.
Ama ortada yıllık zam yok!

Bir önceki ay, ‘bu ay yatacak’ denildi.
Geçen ay da ‘haydi az sabır gelecek ay hesaplarda’ cevabı verildi.
Emekçiler dört gözle Mayıs ayını bekliyor ki, bir umut zamlı maaş yatmış olsun.

Demirören yönetimi önemli bir adım attı aslında, emekçinin yemek parası isyanına ses verdi.
Ama aylık 350 liralık kart, büyük hayal kırıklığı yarattı.

Umarım bir kere de kalpler zamsız maaşla kırılmaz da, eriyen maaşlara can suyu verilir…

Hele ki bazı köşe yazarlarının, koca departmanların maaşlarına denk maaşlar aldığı bilinirken.

Demirören yönetimi nasıl ki Gülben Ergen gibi, Aydın Doğan döneminden kalan bazı haksız maaşları sıfırladıysa…
Bence artık kangren olmuş haksızlıklara da bir çırpıda son verebilir.

Türkiye’de ‘gazeteci’ nasıl rezil olmaz?
Bir kabine toto vakası

Ne Spor Toto, ne Milli Piyango, ne Altılı Ganyan.
Ülkede en çok oynanan toto, KABİNE TOTO.

Malum, ülkemizin bazı güzide gazetecilerine bakacak olursak, son 3 aydır her gün kabine değişiyor.

Mesela Hürriyet köşe yazarı Abdulkadir Selvi.
Kaç kere yazdı,
kaç kere olmadı.

Hatta sayın Selvi’yi tiye alan da oldu.
Bu aralar kabine yazmayı bıraktı ya…
Belki büyü bozulur da kabine bu kez değişir diye bekleyen çok.

Ama kabine totonun açık ara en büyük skandalına, Habertürk ekranlarında imza atıldı.

‘Gazeteci’liğiyle Pulitzer alması gereken Sevilay Yılman, geçen gece bir tartışma programının ortasında, gizemli bir sesle ‘büyük kulis aldım, kabine bu gece değişiyor’ deyiverdi.

Stüdyoda AK Parti’ye yakın olan ve bu işlerden anlayan isimlerse, ‘yahu nereden çıkarıyorsun’ dedi ama…
Yılman kendinden o kadar emindi ki.

Sonuçta kocaman bir haber kanalının ekranında ‘kabine bu gece değişiyor’ denilince,
pek çok haber kuruluşu da ciddiye aldı.

Başladı gazeteciler yine, gece yarısı, Resmi Gazete mesaisine.
Ne oldu dersiniz?
Tabii ki kabine değişmedi.

Kabine değişecek demek için bir gazetecinin, çok emin olması gerek.
Tabii gerçekten gazeteciyse.
Çünkü bunun borsası var.
Piyasası var.
Yatırımcısı var.
Türkiye’yi yakından izleyen dış basını var…

Ekrana çıkıp, atıp tutmak en hafif tabirle sorumsuzluktur.
Sonunda bir özür bile dilenmemesi ise, resmen skandaldır.

Artık sayın Yılman mı trollendi,
yoksa sosyal medyada konuşulmak için kendi mi herkesi trolledi bilemem.

Bu işlerden anlayanlar, kabine değişikliğinin ne zaman olacağını bir tek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bileceğini bilir…

Ama kızmayın Yılman’lara…
Suç, gazeteciliği ehliyetsizce kullanan bu şahısları, her akşam milyonların karşısına servis edenlerde.
Ülke siyasetinde suyu bulandıranlarda.

Altaylı bir bakanla nasıl kendince dalga geçebiliyor?

Kestirmeden, hiiiiç uzatmadan cevabını vereyim: AK Parti’liler nedeniyle.

Diyeceksiniz ki, ‘yahu ne alakası var bre Deli Keskin…

Eminim gören AK Partlil’erin de canı sıkılıyordur.’

Elbet canı sıkılan çoktur da, ben size AK Parti içindeki bir davranış kalıbının,
nasıl bu sonuçları yarattığını aktarmaya çalışayım.

Katılan katılsın, katılmayan itirazını dile getirsin.
E-posta adresim aşağıda…

Daha önceden bir yazı yazmıştım, Altaylı bakanları ağına nasıl düşürüyor diye…

Özetle ‘önce çakıyor, sonra kendini savunmak isteyen bakanlar telefon açıyor, Altaylı da böbürlenerek şu bakan beni aradı diye köşe yazıyor’ demiştim.

Basın danışmanlarını uyarmıştım, ‘düşmeyin bu tuzağa’ diye.
Gene düşen oldu.

Neyse…

Bu meseleyi yeniden gündeme getirmemin nedeniyse Sanayi Bakanı Mustafa Varank’ın Altaylı’ya verdiği cevap oldu.

Bakan Varank kabinenin en gayretkeş isimlerinden.

VLP tekniği kullanılarak geliştirilen yerli Covid-19 aşısının insan denemelerine gönüllü olduğunu sosyal medya hesabından paylaştı.

Spordan sağlığa, siyasetten eğitime, otomobilden futbola her konuda ahkam kesen Altaylı,
kendini fahri korona uzmanı ilan ettiği için, ses tabii ki O’ndan geldi.

Varank’ın tweetini görünce eminim kendince şöyle dedi: ‘ohhh burada bir açık kokusu seziyorum, hemen bir köşe döşeneyim de bakan beni arasın.’

Bu kez öyle olmadı.

Bakan Varank Twitter üzerinden cevap verdi.

‘Her lüzumsuzluğa cevap vermem ama gönüllülerin aklını karıştırmak isteyen bu çok bilmişe cevap vereceğim. 30 Ocak 2020’de aşı geliştirmek isteyen hocalarıma başardıklarında gönüllü olacağıma söz verdim. O günden beri aşı yaptırmadan bekledim, yerli vlp aşı faz-1 gönüllüsü oldum,’ dedi.

Altaylı bu durur mu?

‘Bakan madem aramadı, üzerine bir açık daha bulayım, bu kez kesin arar’ demiş belli ki.

Gene bir köşe döşenmiş.

Kendince, kibarca yazmış ama resmen dalga geçmeye çalışmış kendince, Bakan Varank’la…

‘Bana verdiğiniz yanıtta, 20 Ocak 2020’de Gürsel çiftine aşı çalışmalarında denek olma sözü verdiğinizi belirtmişsiniz. Bu gerçekten kutlanması gereken bir öngörü. Çünkü biliyoruz ki, COVID-19 2019 Aralık ayında Çin’in Wuhan eyaletinde ilk kez görüldü. Dünya Sağlık Örgütü ise bunun bir “küresel salgın” olduğunu 11 Mart’ta ilan etti. Bu durumda daha ortada bir pandemi yokken, Çin dışında bu hastalığa rastlanmamışken ya da rastlandığı açıklanmamışken bunun aşısını bulma çalışmalarına başlamış olmak müthiş ötesi bir öngörüdür.’

Şimdi diyecek, yazacak, çizecek çok şey var.

Altaylı, eski Türkiye günlerine özlemle, gazetecilikle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir şekilde, kişisel egosunu tatmin için, bakanlara, devlet büyüklerine ayar verme alışkanlığını sürdürüyor.

Tabii uzun bir ‘yandaşlık’ döneminin ardından, sahalara dönme iddiasında…

Ama bu çaresiz girişimin değirmenine su taşıyanlar, kusura bakmasınlar ama AK Parti’liler.

Altaylı’yı hala, ciddiye alan, arayan, kendini açıklama zorunluluğu hissedenler...

KESKİN KALEM

[email protected]