03 Eki 2012 22:18 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:13

DEMİREL KENDİSİNİ YAYLIM ATEŞİNE TUTAN AYDINLIK'IN MUHABİRİNE NE DEMİŞTİ?

Yıl 1977.Balıkesir'deki seçim gezisi sırasında, Demirel "Aydınlık muhabiri kim?" diye sordu! Devamını Yurt yazarı Cevher Kantarcı'da okuyalım...

Aynaya bakınca!

Yanlış hatırlamıyorsam, 1977 seçimleri idi..

Aydınlık Gazetesi, Demirel’in başında olduğu Milliyetçi Cephe hükümetini “Türkiye’yi satan Amerikan uşağı faşistler!” diye hergün yaylım ateşine tutuyordu!

Balıkesir’deki seçim gezisi sırasında, Demirel “Aydınlık muhabiri kim?” diye sordu!

İçindeki güzellik yüzüne vurmuş, sağcısı solcusu herkesin gönülden sevdiği tertemiz suratlı Osman Nuri arkadaşımız “Benim efendim!” diye yanına yaklaştı!

Ortalık buz gibi, herkes Demirel’in fırça atmasını bekliyor!

Derken Demirel, Osman Nuri’nin yanağını okşamaya başladı ve kendine mahsus üslubuyla seslendi:

“Evladım, sen ne güzel bir çocukmuşsun böyle? Ne güzel bir yüzün var! Bu temiz yüzle nasıl komünist olmuşsun?”

Herkes gülmekten yerlere yatarken, Demirel’e hergün “Faşist!” diye saydıran Aydınlık’ın muhabiri, bir anda gezinin en popüler muhabiri olmuştu!

Uzun süre İzmirli işadamları, gazeteci arkadaşları, siyasiler, Osman Nuri’nin yanağını okşayarak “Ne güzel çocuksun?” diye espri yapmıştı!

Gelelim günümüze..

Ülkemizde “İleri demokrasinin mimarı” Başbakan Erdoğan’a, kongreye bazı gazeteleri niye almadıkları soruldu..

“Herkesi içeri sokmak zorunda değilim! Hergün hakaret edenleri, en özel günümüze davet etmek zorunda değilim! Çok heveslilerse, televizyondan seyretsinler!”

Türkiye’de gazetecilerin ve gazeteciliğin geldiği nokta, AKP icadı “İleri demokrasi” döneminde budur!

Niye?

Artık gemisini yürüten gazeteci kaptan oldu!

Her gazete, kendi bacağından asılıyor!

İktidara dokunmayan gazete, bin yaşıyor!

Denize düşen gazete patronu, iktidara sarılıp kurtuluyor!

Düşünüyorum..

Bizler dangalak mıyız da, iktidara sarılmıyoruz!

Sarılsak da, Başbakan’ın tayyaresine kapağı bir atabilsek; karada, havada, denizde, uzayda, yerde gökte, ölüm yok!

İşimiz garantide, maaşlar bizim sanayicilerin hükümeti öven reklamlarda söylediği gibi tıkır tıkır çalışacak!

Ne kira derdi, ne kart borcu, ne gelecek kaygısı!

Ne dersiniz?

Şu üç günlük dünyada, nefsimizin dalgasına mı baksak?

Nefsimizin dalgasına bakarsak, ezilenin, sürünenin, süründürülenin yüzüne nasıl mı bakarız?

Ezilen ve süründürülenle ne işimiz olur ki, köşeyi dönünce?

Ezileni süründürüleni göremeyen, suratını da görmez, rahatlar!

Sadece sabahları aynada kendi yüzüne bakar!

Orada ne görürse veya göremezse artık!

Cevher Kantarcı/Yurt Gazetesi