31 Oca 2011 08:41 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:00

DEFNE SAMYELİ'NİN BÜYÜK PİŞMANLIĞI!

1991 Türkiye üçüncü ve Avrupa dördüncü güzeli Defne Samyeli, hayatında yeni bir sayfa açtı.

“Son beş yıldır doğrularım ve yanlışlarımla kendimi yeniden keşfettiğim ve yeniden doğduğum müthiş bir evreyi yaşıyorum” diyen Samyeli, Elele dergisine verdiği röportajda yakında bir haber programı ile tekrar izleyici karşısına çıkacağını söyledi.

Tescilli bir güzelsiniz. Hiç, içten içe “güzel olmak, hayata 1-0 önde başlamaktır” diye düşündüğünüz oluyor mu?
- Yaptığım işte doğal olarak güzellik bir avantaj. Dünya güzeli olmam gerekmiyor. Ama eli yüzü düzgün olanlar, yüzünde belirgin kusuru olanlara oranla elbette daha şanslı televizyonda. İşi bir yana bırakacak olursak, kadın-erkek hepimiz sosyal varlıklarız. Aynada önce kendimizle, hayatın içinde de başka insanlarla devamlı yüz yüzeyiz. İlk izlenimi veren, yüzümüz, fiziksel özelliklerimiz. Bu nedenle, güzellik hayata 1-0 önde başlamaksa, bu durumu kendine özen gösteren, bakımlı olan herkes avantaja dönüştürebilir. Kişinin güzelliği tartışılabilir ama bakımı asla. Özenilmiş olan, güzeldir.

38 yaşındasınız. En net olarak, hayatta neyi öğrendiğinizi söyleyebilirsiniz?
- Benimle ilgili tek söz sahibi olması gereken kişinin aynada gördüğüm kişi olduğunu, kulak vermem gereken tek sesin de iç sesim olduğunu öğrendim.

Şu anda, hayatın hangi evresinde olduğunuzu düşünüyorsunuz?
- Son beş yıldır, doğrularım ve yanlışlarımla kendimi yeniden keşfettiğim ve yeniden doğduğum müthiş bir evreyi yaşıyorum.

KÜÇÜK YAŞTA BÜYÜK ACILARLA TANIŞTIM
“Şu olay olmasaydı, ben asla bugünkü Defne olamazdım” dediğiniz bir olay var mı?
- Babamı 13 yaşında kaybetmem. 18 yaşında televizyonda canlı yayın sorumluluğu üstlenmem. İkinci çocuk hayali kurduğum bir dönemde rahim kanseri ile tanışmam.

Hayatta “keşke”leriniz var mıdır?
- Hiçbir zaman! Her olanda ve olmayanda bir hayır olduğunu düşünenlerdenim.

Güçlü bir kadın imajı çiziyorsunuz. Bu kadar sağlam durabilmeyi nasıl başarıyorsunuz?
- Çok küçük yaşlarda büyük acılarla tanışmış olmama bağlıyorum bunu. Babayı, sağlığı, varlığı kaybetmek hayatımın her döneminde beni korkular karşısında özgürleştirdi sanki. Olumsuz durumlarla nasıl mı baş ediyorum? Sakinlikle! Direnmeden. En kötü olayda bile öğrenilecek büyük dersler var. Kendime önce üzülmek için belli bir süre verir, sonra gözyaşımı siler, bundan ne öğrendim ona bakarım.

MEDYA BENİ MIKNATIS GİBİ KENDİNE ÇEKİYOR

Güzellik yarışmasından çıkanlar genelde oyunculuk yapıyor. Siz niye medyayı seçtiniz?
- Medya 18 yaşındayken geldi ve beni buldu. Ben iletişimci olarak doğduğuma inanıyorum. Kendimi en mutlu hissettiğim zamanlar, başkalarına -canlı yayında olsun, sohbet ederken olsun, yazarken olsun- bir şeyler anlattığım zamanlar. Zaman zaman sektör değiştirmeyi düşünsem de medya beni çok güçlü bir mıknatıs gibi içine çekiyor. Yazmak da çok önemli benim için. Gazeteyi bıraktım. Şimdi kitap yazıyorum.

Tekrar haber programı sunmak istiyor musunuz? Bu konuda planlarınız var mı?
- Haberle profesyonel bağlantımı hiç koparmadım. Sanırım hücrelerime işledi. Birkaç ay birbirinden farklı formatlar üzerinde kafa yorduktan sonra yine bir haber programı formatıyla ekrana dönmeye karar verdim. Beni çok heyecanlandıran bir proje. Gelecek aydan itibaren yayında olmayı umuyorum, zira bir haberci olarak seçim dönemini kaçırmak istemiyorum.

ŞAN EĞİTİMİ ALMAYA DEVAM EDİYORUM

Bir albüm çalışmanız olmuştu. Müzikle bağlantınız ne durumda?
- New York’ta iki medya koçum var, yıllardır ders aldığım. Bunlardan biri aynı zamanda operacıları ve Broadway yüzlerini çalıştırıyor, ses ve şan eğitimi veriyor. Geçen yıl ilk kez beni bir de şarkı söylerken dinlemek istedi, utana sıkıla söyledim. Bunun üzerine eğitimi tamamen şan eğitimine çevirmeye karar verdik! Profesyonel bir hedefim yok. Müzik çocukluğumdan beri hayatımın önemli bir parçası ve şarkı söylerken dünyanın en mutlu insanıyım. Şan eğitimine ve ailemin kulaklarını yormaya devam ediyorum anlayacağınız.

Oyunculuğu hiç düşündünüz mü?
- 21 yaşındayken ABD’de bir yakınım aracılığıyla önemli olduğunu sonradan anladığım bir teklif aldım. Önemsemedim. Sonra da çok pişman oldum. Ondan beri kafamın bir yerinde hep vardır. Ama çok gençken yaptığım şov programlarının içine komiklik olsun diye hazırladığımız skeçler dışında kendimi oyuncu olarak sınama şansım hiç olmadı. Onlarda da pek parlak değildim doğrusu. Belki de oyunculuk yeteneğim sıfırdır, kimbilir! Beni heyecanlandıracak bir rol, bir proje olursa kim ne der diye hiç düşünmem, yaparım. Olmazsa “Ne fenaymışım” der, güler geçerim.

KIZLARIM İÇİN CANIMI VERİRİM

Biri 14, biri 7 yaşında iki kız annesi olmak nasıl bir duygu? Hayat kızlarla nasıl gidiyor?
- Benim için hayattaki en büyük mucize onlar. Bebekliklerinden beri kızlarıma çok şefkat verdim. Şimdi bu şefkati fazlasıyla geri alıyorum. Bana çok düşkünler. Arkadaşlarımdan bile kıskanırlar. Böyle bir sevgiye nasıl bağımlı olmazsınız? Kızlarım için canımı veririm.

“Evde trafik polisi gibiyim; kızlar, kediler, köpekler…” dediniz. Sizde hep bir çekip çevirme, müdahale etme durumu mu var?
- Başka çarem yok. Hayatım boyunca bulunduğum ortamın çekip çevireni ben oldum. Başkası bu göreve talip olsa, seve seve yerimi ona bırakırım. Zannetmeyin ki her şeyi düşünüp çekip çevirmekten büyük keyif alıyorum.

PEK CESUR BİRİ DEĞİLİM

Kendinizi bize anlatacak beş sıfat sayabilir misiniz?
- Sonsuz empati sahibi, çok duygusal, feci disiplinli, çalışkan ve de kesinlikle alıngan.

Sizin çılgınca bir şey yapma ihtimaliniz yok sanırım...
- Valla, pek çılgın biri değilim. Geçen yaz bir parasailing yaptım diye kendimi dünyanın en cesur insanı ilan ettim, düşünün yani!
ETİKETLER
#defne samyeli #elele