04 Şub 2011 08:27
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:01
DEFNE İÇİN VATANDAŞ NE DÜŞÜNÜYOR GAZETELER NE YAZIYOR?
"İki gündür tüm yazılanları okudum. Herkes kafasına göre bir şey yazıp duygu sömürüsü yaptı."
Defne için vatandaş ne düşünüyor gazeteler ne yazıyor?
’Dost acı söyler’ diye bir söz vardır.
Ben çok severim. Çünkü hatalarını görmene ve düzeltmene yarar. Tabii normal insanlardan söz ediyorum. Her yanı kıskançlık ve kompleks ile kaplanmış insanlar için değil... Onlar kimsenin sözüne aldırmayıp hep kendi yolunda yürür.
Bu ülkede doğruları söyleyen, hatırlatan insanlar da sevilmez. "Ya bu adamın sözlerinde belki doğruluk payı vardır, şu konuyu biraz daha düşüneyim, araştırayım" denilmez. Başarılı veya bilen kişi demişse tam tersi uygulanır.
Bu gerçekleri iyi bildiğim halde yıllarca hep doğruları yazmaya-söylemeye veya düşündüklerimi açık açık söylemeye çalıştım. Çalışmak ne kelime, resmen savaştım. Ve hep kötü kişi oldum. Gerçi belli zaman sonra hep haklı çıktım ama neye yarar? İlk günlerinde hep üzdünüz. Doğruları itiraf etmek istemediniz. Kimi çıkarı için, kimi de zavallı oluşundan... İşinize gelmedi. Ben "Bu olayı veya kişiyi iyi düşünüp doğru karar verin" dedikçe üzerime geldiniz. Ve yalaka, yalancı, sadece tribünlere oynayan kişilere alkış tuttunuz. El üstünde tutulan kişi hep onlar oldu. Sonunda gazeteci, televizyoncu ve sanatçı diye canavarlar yarattınız. Hadi bakalım şimdi hem ağlayıp hem bağlayın. Bakalım çocuklarınızı nasıl koruyacaksınız? Şimdilerde kameralar karşısında dökülen o gözyaşları bir bakıma sizin eseriniz.
Siz gazeteciler meyhanelerde içkiyi kaçırınca "Yaa ben aslında neler biliyorum ama" deyip anlatmaktan vazgeçin. Oralarda anlattıklarınız gazete sayfalarında olsun... Hele TV ekranlarında görelim. Her şey olup bittikten sonra "Ben zaten biliyordum" diye ortaya çıkmayın. "Arkadaşımdır, yazarsam ayıp olur, ortalık karışır, suçlu ben olurum, mahkemeye verir" gibi iğrenç gerekçeleri atın hayatınızdan.
Siz duyduklarınızı yazmak için para alıyorsunuz. Arkadaşlarınıza kıyak yapmak için değil. Yazmaya korkuyorsanız, hep böyle tatlı su balığı kalacaksanız gazeteci olmayıp başka iş yapsın.
Şu son olay yani Defne Joy Foster’ın ölümü bunu en güzel örneği... İki gündür tüm yazılanları okudum. Herkes kafasına göre bir şey yazıp duygu sömürüsü yaptı. Ama biri de ortaya çıkıp ’okurlar’ gibi yürekli yorum yapamadı. Kimi meslektaş, kimi arkadaş kıyağına takılı kaldı. Oysa kadınlar TV izlerken aralarında başka şeyler konuşuyor. Erkekler kahvede pişti oynarken aralarında Defne’nin olayını bambaşka yorumluyorlar. Amerika’da yaşayan okurum A. Sudan Anderson’ın sorusu çok önemli.... "Benim anlamadığım şey, eğer Defne astım hastası ise ki bu kesin... İlaç ve sprey kullanıyordur. Peki bu kızı nasıl dans yarışmasına soktular? Şayet bu iş Amerika’daki versiyonu olan yarışmada olsa ailesi yapımcı firmaya mutlaka tazminat davası açardı."
Çok önemli bir iddia. Yapımcısı Acun Ilıcalı’yı ilgilendiriyor. Yarışmayı iki hafta ertelemesi çok akıllı bir karar. Bence o yarışma bitti. Üç değil 33 hafta da geçse unutulmaz. Acun’un yarışmacılardan ’doktor raporu’ istemek herhalde aklına gelmedi. Ya ’Defne’ yarışmada dans ederken ölseydi?
Ben hiç yorum yapmıyorum. Sadece gelen bazı soruları size iletiyorum... Bakın ne diyorlar?
"Madem 2 yaşında çocuğu vardı. Üstelik astım hastası olduğunu biliyordu. Devamlı ilaç alıyordu. Neden dans yarışmasına katıldı? Sanatçı da olsa evli de olsa sabahın o saatinde barlarda ne işi vardı? O gece tanıştığı adamın evine neden gitti? O sırada eşi ve çocuğu nerede idi? TV sunucuları veya dansçılar sabahın 04.00’ünde yeni tanıdıkları erkeklerin evine mi gider? Sunuculuk meslek değil yaşam biçimi mi?"
Defne’nin sabaha karşı misafir olduğu ve vefat ettiği evin sahibi genç gazeteciye sorulan sorular ise o kadar çok ki. Tabii bu biraz da çalıştığı gazete, ünlü babası ve dedesinden kaynaklanıyor... Ben hepsini bir kenara çekip sadece insani taraflara bakıyorum.
Vatandaş bakın neler soruyor:
"Baktın ki konuğun kadın fenalaştı... Neden hemen bir ambulans çağırıp acil servisi olan hastaneye götürmedin? Caddebostan’a yakın olan Göztepe, Numune ve Kartal’ın acil servisleri çok mükemmel. 24 saat, açık kalp ameliyatı bile yapılıyor. Evinin civarında klinik ararken zaman kaybı yapmadın mı? Kız ile bardan çıkarken herhangi bir anormallik hissetmedin mi? Yüzündeki ifade çok yorgun olduğunu gösteriyor."
Sen ne düşünüyorsun diye soracak olursanız... Defne bir başına kurtlar sofrasında ekmek savaşı yapıyordu. Ve oyunu kuralına göre oynayacağını sanıyordu. Oysa o da başka sanat... Genç yaşta ölümü umarım tüm genç kızlara ve yapımcılara ders olur...
Aykut IŞIKLAR / www.bugun.com.tr
’Dost acı söyler’ diye bir söz vardır.
Ben çok severim. Çünkü hatalarını görmene ve düzeltmene yarar. Tabii normal insanlardan söz ediyorum. Her yanı kıskançlık ve kompleks ile kaplanmış insanlar için değil... Onlar kimsenin sözüne aldırmayıp hep kendi yolunda yürür.
Bu ülkede doğruları söyleyen, hatırlatan insanlar da sevilmez. "Ya bu adamın sözlerinde belki doğruluk payı vardır, şu konuyu biraz daha düşüneyim, araştırayım" denilmez. Başarılı veya bilen kişi demişse tam tersi uygulanır.
Bu gerçekleri iyi bildiğim halde yıllarca hep doğruları yazmaya-söylemeye veya düşündüklerimi açık açık söylemeye çalıştım. Çalışmak ne kelime, resmen savaştım. Ve hep kötü kişi oldum. Gerçi belli zaman sonra hep haklı çıktım ama neye yarar? İlk günlerinde hep üzdünüz. Doğruları itiraf etmek istemediniz. Kimi çıkarı için, kimi de zavallı oluşundan... İşinize gelmedi. Ben "Bu olayı veya kişiyi iyi düşünüp doğru karar verin" dedikçe üzerime geldiniz. Ve yalaka, yalancı, sadece tribünlere oynayan kişilere alkış tuttunuz. El üstünde tutulan kişi hep onlar oldu. Sonunda gazeteci, televizyoncu ve sanatçı diye canavarlar yarattınız. Hadi bakalım şimdi hem ağlayıp hem bağlayın. Bakalım çocuklarınızı nasıl koruyacaksınız? Şimdilerde kameralar karşısında dökülen o gözyaşları bir bakıma sizin eseriniz.
Siz gazeteciler meyhanelerde içkiyi kaçırınca "Yaa ben aslında neler biliyorum ama" deyip anlatmaktan vazgeçin. Oralarda anlattıklarınız gazete sayfalarında olsun... Hele TV ekranlarında görelim. Her şey olup bittikten sonra "Ben zaten biliyordum" diye ortaya çıkmayın. "Arkadaşımdır, yazarsam ayıp olur, ortalık karışır, suçlu ben olurum, mahkemeye verir" gibi iğrenç gerekçeleri atın hayatınızdan.
Siz duyduklarınızı yazmak için para alıyorsunuz. Arkadaşlarınıza kıyak yapmak için değil. Yazmaya korkuyorsanız, hep böyle tatlı su balığı kalacaksanız gazeteci olmayıp başka iş yapsın.
Şu son olay yani Defne Joy Foster’ın ölümü bunu en güzel örneği... İki gündür tüm yazılanları okudum. Herkes kafasına göre bir şey yazıp duygu sömürüsü yaptı. Ama biri de ortaya çıkıp ’okurlar’ gibi yürekli yorum yapamadı. Kimi meslektaş, kimi arkadaş kıyağına takılı kaldı. Oysa kadınlar TV izlerken aralarında başka şeyler konuşuyor. Erkekler kahvede pişti oynarken aralarında Defne’nin olayını bambaşka yorumluyorlar. Amerika’da yaşayan okurum A. Sudan Anderson’ın sorusu çok önemli.... "Benim anlamadığım şey, eğer Defne astım hastası ise ki bu kesin... İlaç ve sprey kullanıyordur. Peki bu kızı nasıl dans yarışmasına soktular? Şayet bu iş Amerika’daki versiyonu olan yarışmada olsa ailesi yapımcı firmaya mutlaka tazminat davası açardı."
Çok önemli bir iddia. Yapımcısı Acun Ilıcalı’yı ilgilendiriyor. Yarışmayı iki hafta ertelemesi çok akıllı bir karar. Bence o yarışma bitti. Üç değil 33 hafta da geçse unutulmaz. Acun’un yarışmacılardan ’doktor raporu’ istemek herhalde aklına gelmedi. Ya ’Defne’ yarışmada dans ederken ölseydi?
Ben hiç yorum yapmıyorum. Sadece gelen bazı soruları size iletiyorum... Bakın ne diyorlar?
"Madem 2 yaşında çocuğu vardı. Üstelik astım hastası olduğunu biliyordu. Devamlı ilaç alıyordu. Neden dans yarışmasına katıldı? Sanatçı da olsa evli de olsa sabahın o saatinde barlarda ne işi vardı? O gece tanıştığı adamın evine neden gitti? O sırada eşi ve çocuğu nerede idi? TV sunucuları veya dansçılar sabahın 04.00’ünde yeni tanıdıkları erkeklerin evine mi gider? Sunuculuk meslek değil yaşam biçimi mi?"
Defne’nin sabaha karşı misafir olduğu ve vefat ettiği evin sahibi genç gazeteciye sorulan sorular ise o kadar çok ki. Tabii bu biraz da çalıştığı gazete, ünlü babası ve dedesinden kaynaklanıyor... Ben hepsini bir kenara çekip sadece insani taraflara bakıyorum.
Vatandaş bakın neler soruyor:
"Baktın ki konuğun kadın fenalaştı... Neden hemen bir ambulans çağırıp acil servisi olan hastaneye götürmedin? Caddebostan’a yakın olan Göztepe, Numune ve Kartal’ın acil servisleri çok mükemmel. 24 saat, açık kalp ameliyatı bile yapılıyor. Evinin civarında klinik ararken zaman kaybı yapmadın mı? Kız ile bardan çıkarken herhangi bir anormallik hissetmedin mi? Yüzündeki ifade çok yorgun olduğunu gösteriyor."
Sen ne düşünüyorsun diye soracak olursanız... Defne bir başına kurtlar sofrasında ekmek savaşı yapıyordu. Ve oyunu kuralına göre oynayacağını sanıyordu. Oysa o da başka sanat... Genç yaşta ölümü umarım tüm genç kızlara ve yapımcılara ders olur...
Aykut IŞIKLAR / www.bugun.com.tr