Dayın olacağına FETÖ'n olsun! Temizlik işçisi nasıl Genelkurmay İmamı oldu?
Abdülkadir Selvi, bugünkü yazısında Genelkurmay imamı Muhammet Uslu'nun hayatından ilginç ayrıntılar aktardı.
Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi, 2000 yılında özel sektörde temizlik işçisi olan Muhammed Uslu'nun nasıl Genelkurmay imamlığına yükselişinin hikayesini yazdı.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından yürütülen soruşturmalarda FETÖ yapılanması bir bir deşifre oluyor. İşte o darbecilerden biri de Başbakanlık Özel Kalem'de çıkan Genelkurmay imamı Muhammet Uslu'nun ifadesi çok konuşulmuştu.
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın yaveri Yarbay Levent Türkkan'ın savcılık ifadesinde, "Abi" dediği Muhammet Uslu'yu köşesinde anlatan Selvi'ye kulak veriyoruz:
DAYIN OLACAĞINA FETÖ'N OLSUN
"7 Temmuz ile 15 Ağustos 2000 tarihleri arasında Çankaya’da özel sektörde temizlikçi olarak çalışıyor Muhammet Uslu. Daha sonra ise Anadolu Üniversitesi İşitme Engelliler Öğretmenliği Bölümü’nü bitiriyor. Cemaat evlerinde kalmaya da o sırada başlıyor. Ankara’da dayın olacağına sırtını dayayabileceğin FETÖ’n olsun. Muhammet Uslu, okulu biter bitmez GATA Sağlık Vakfı’nda işbaşı yaptırılıyor. Bu sırada askerlik zamanı gelip çatıyor. Ne tesadüf! Askerliğini de çalıştığı yer olan GATA Destek Komutanlığı’nda yapıyor.
SINAVDA RAKİPLERİ ELENİYOR VE YİNE ÖNÜ AÇILIYOR
Askerlik bitince bu kez tayini Kars’a çıkıyor. 2-3 yıllık öğretmen olarak çalışıp, kısa sürede müdür vekili olarak Ankara’ya atanıyor. Muhammet Uslu’nun Paralel Yapı’daki konumu yükseldikçe bürokrasideki yükselişi de sürüyor. Kara Kuvvetleri’nde bir grubun imamlığına yükseliyor. Aynı zamanda Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü’ne geçiyor. 1 yıl çalışıyor. 2012 yılında KPSS’ye giriyor. Hani şu Fetullahçı çetenin soruları çaldığı şaibeli KPSS sınavı.
Konumu değişince evini de değiştiriyor. Ama sadece evi değil, abisi de değişiyor. “Y. abi beni Selahattin abiye devredince eskiden gelen askerler de değişti.”
Muhammet Uslu bu arada bakanlığın açtığı Milli Eğitim uzman yardımcılığı sınavına başvuruyor.
Aynı bölüme 14 kişi daha başvuruda bulunuyor. Sınav günü gelince ne tesadüf, daha önce evraklarını teslim edip sınava girmeye hak kazanan 11 kişi başvurularını geri çekiyor. Geriye 3 kişi kalıyor. Biri Muhammet Uslu, diğeri eşi Yasemin Uslu üçüncü şahıs ise Hatice Ünal. Mülakat günü gelip çatıyor ama Hatice Ünal isimli öğretmen sınava gelmiyor. Muhammet Uslu buna ne yapsın! Tabii o da sınavda eşini eleyip, uzman yardımcısı oluyor. Rakipleri elenip, her defasında önü açılıyor Muhammet Uslu’nun...
Kod adı, ‘Murat’ olan Muhammet Uslu’nun FETÖ içindeki unvanı da yükselmiştir. O artık Genelkurmay imamıdır. Siz onu ‘FETÖ’nün Genelkurmay İmamı Başbakanlık Özel Kalem’de çıktı’ haberlerinden okudunuz..."
Peki Muhammet Uslu, darbe sonrası savcılığa verdiği ifadede neler söylemişti? Habertürk'ten Fevzi Çakır imzasıyla çıkan haberde Uslu, Genelkurmay'da neler yaptıklarını böyle anlatmıştı:
"CEMAAT ADINA DİNLEDİK"
Genelkurmay Başkanı'nın emir subayı Levent Türkkan 'Ahmet' kod adını; Genelkurmay'da çalışan Gökhan Eski ise 'Salih' kod adını kullanıyordu. Bu 2 şahıs Genelkurmay Başkanı'nın odasına benim kendilerine verdiğim 'radyo' diye tabir ettiğimiz ses kayıt cihazlarını yerleştirip cihazlar dolduktan sonra bana getiriyordu. Ben de onlara boş cihazları veriyordum. Bu şekilde uzun süre Genelkurmay Başkanı'nı Cemaat adına dinledik. Genelde 2-3 adet radyo diye tabir edilen kayıt cihazı alıp veriyordum. Cihaz ince bir araç kumandasına benziyordu, siyah renkliydi, yassı yuvarlak saat pili vardı. Pilin ne kadar gittiğini dinleyen arkadaşlar ya da benim cihazı alıp verdiğim Selahattin Abi bilir. Elemanlar bana radyoları dolu vaziyette getiriyorlardı. Ben Selahattin Abi'ye veriyordum.
PROGRAM YÜKLÜ LAPTOP
Bir ara Selahattin Abi bana içerisinde program yüklü bir laptop getirdi. Radyolardaki ses kayıtlarını benim laptopa aktarıp oradan flash belleğe aktarmamı istedi. Bu işlemi 1 yıl yapıp flash belleği Selahattin Abi'ye verdim. Radyoları laptopa bağladığında içerisindeki ses dosyası görünüyordu. Onu bana verilen flash belleğin içine aktarıyordum. Aktarırken de 'TC' isimli bir şifreleme programı kullanıyordum. Bu program laptopun içinde kurulu olarak bana gelmişti. Radyonun içindeki ses dosyasını belleğe attıktan sonra içini siliyordum ya da formatlıyordum. Bu program sayesinde bellek başkasının eline geçse bile içeriğini görmesi mümkün olmuyormuş.
ŞİFRELİ PROGRAM
Merak edip bana gelen radyoda kayıtlı ses dosyasını dinlemek istedim. Ses dosyasını açtığımda çok anlaşılmaz kısık sesler geliyordu. Çıplak kulakla dinlemek ve anlamak mümkün değildi. Muhtemelen o sesleri dinlenebilir hale getirmek için belli teknik işlemlerden geçiriyorlardı. O işlemleri kim, nerede yapıyor, bilmiyorum. Ayrıca bu teknik işlemlerden sonra elde edilen ses verileri nereye gidiyor, onu da bilmiyorum. Selahattin Abi, "Ses kayıtlarını biz değerlendirip ilgili arkadaşlara veriyoruz, onlar da ne yapacaklarına, nasıl davranacaklarına karar veriyorlar" demişti. Yaklaşık 6-7 ay önce bu dinleme ses kayıt işlemini bıraktım. Selahattin Abi, ekipmanları benden alarak, "Tamam bırakıyorsun" demişti.
"2. BAŞKAN'I DA DİNLEDİK"
Levent Yarbay'dan sonra ses kayıt cihazlarını Rauf ve Serdar adında astsubaylar bir süre getirip bana teslim etmişlerdi. Astsubaylar eve girmeyip kapıdan cihazları verip alıyorlardı. Ayrıca Genelkurmay 2. Başkanı'nın emir subayı olan 'Ramazan' kod adlı Mehmet Akkurt isimli subay da 2. Başkan'ın ses kayıtlarını aynı kanaldan bana getiriyordu; ben de Selahattin Abi'ye aktarıyordum.
"TANGO İLE HABERLEŞTİK"
Selahattin Abi bana içerisinde 'Tango' programı yüklü bir tablet getirmişti. İçerisinde telefon hattı yoktu. Tablete takınca internete bağlanabileceğim bir mobil telefon hattı da vardı. Onu da Selahattin Abi vermişti. Bazen bu şekilde bazen de bulunduğum ortamda Wi-Fi varsa onun üzerinden internete bağlanıp Tango'dan Cemaat yazışmaları, görüşmeleri yapıyordum. Orada Selahattin Abi, Y. Abi ve Akkurt kayıtlıydı. Tango üzerinden yazışıyorduk. Kullandığım Tango programının orijinal program olup olmadığını, değiştirip değiştirilmediğini bilmiyorum. Darbe teşebbüsü olduktan sonra ve yakalanmadan hemen önce tableti kırdım, çöpe attım. Selahattin Abi, Çukurambar'da ikâmet etmektedir. Selahattin Abi'nin bağlı olduğu A. Abi bulunmaktadır. Benim en üst seviyede tanıdığım A. Abi'dir.
"İRTİBATLI OLDUĞU KİŞİLERİ VERDİ"
Benim evde olmadığım HTS kayıtlarından, işyerinden öğrenilebilir. El yazısıyla yazdığım 4 sayfalık listede bugüne kadar irtibatlı olduğum Cemaatçilerin kod adlarını ve bildiğim isimlerini yazdım, toplam 22 kişiyle irtibatım bulunmaktadır. Bunların çoğu asker şahıslardır. Sivil olanları parantez içerisinde yazdım; gerçek kimliklerini, adres ve işyeri bilgilerini bilmem mümkün değildir çünkü yasaktır.
"DARBEYİ BENİM EVDE GÖRÜŞMÜŞLER"
"15 Temm uz tarihinden bir gün önce yani perşembe günü benim haberim olmadan Selahattin Abi benim evime gelip salonda birileriyle görüşme yapmışlar. Ben eve geldikten sonra eşim bana anlattı, hatta bana kızdı. Onun anlattığına göre Selahattin Abi önce tek başına gelmiş. Eşimden, 'Salonu kullanabilir miyim? Bir görüşme yapmam gerekiyor' diye izin almış. Yengem de eşimin yanına geldikten sonra mutfağa geçip kapıyı kapatmışlar. Dolayısıyla Selahattin'in salona kiminle geçtiğini, kiminle görüştüğünü bilmiyorum. Selahattin eve geldikten sonra eşim birkaç defa daha kapı zilinin çalındığını söyledi. Normalde ben evde olmadan eve gelmezler. Demek ki acil bir durum vardı ki darbe teşebbüsünden bir gün önce benim evde görüşme yapmışlar. Kimin eve geldiğini tam bilmiyorum. 'Ahmet' kod adlı Levent Yarbay ile 'Salih' kod adlı Gökhan Yarbay geldiklerini söylüyorlarsa doğrudur."
"ALLAH RIZASI İÇİN DİNLEDİM"
"Gülen Cemaati'ne (FETÖ/PDY), Allah rızası için, vatan millete hayrı olsun diye girdim. İlk başta manevi, dini işleri yapıyordum ancak Genelkurmay Başkanı'nı dinleme işi başlayınca gizlilik içerisinde hareket etmem gerektiğini söylediler. Genelkurmay Başkanı'nı dinlerken yine Allah rızası için, hayır için yaptıklarını söylemişlerdi; ben de inandım. Ayrıca beni üniversite yıllarından beri okutup bugünlere getirdikleri için biraz da minnet duygusuyla hareket ediyorum."
"AĞABEYİMİN ÖRGÜTSEL FAALİYETİ YOK"
"Ben sorumlu olduğum Cemaat mensuplarıyla kendime ait 12 numaralı dairede görüşme yapıyordum. Aynı binanın 10 numaralı dairesi ağabeyime aittir. Burada annem tek başına oturur. 'Ahmet' kod adlı Levent Türkkan o daireyi polislere neden göstermiş, bilmiyorum. Ağabeyim M., tatilde olduğu için polisler geldiğinde tesadüfen o evdeydi. Bu işlerle hiç ilgisi yoktur. Ağabeyim de Cemaatçidir fakat benim anlattığım gibi örgütsel faaliyeti yoktur."
"CEMAATÇİLER DARBEDE ROL OYNADI"
"Son darbe girişimi olayında asker ve polisin birbirine kırdırılması, sivil vatandaşların öldürülmesi benim kabul edebileceğim bir şey değildir. Benim bildiğim Cemaat bu tür faaliyetlere katılmamalıydı. Benim askeri elemanlarımın darbeden önce Selahattin Abi'yle yaptığı görüşmeler darbeyi Cemaatçilerin önceden bildiklerini, asker Cemaatçilerle görüşmeler yaptıklarım ortaya koymaktadır. Bu durum da Cemaat'in darbe girişiminde rol oynadığını göstermektedir. Bu nedenlerle ben bir Cemaat mensubu olduğum için çok pişmanım. Genelkurmay Başkanlarının ve 2. Başkan'ın dinlenmesi faaliyetlerine katılmaktan dolayı da çok pişmanım. Mümkünse lehime etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını istiyorum."
"TEKNOLOJİK İMKÂNLARIN KULLANILMAMASINA DİKKAT EDİLİR"
Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü'nde çalışan 'Murat' kod adlı Uslu, Selahattin Abi'nin Cemaat'in gizlilik kurallarını öğrettiğini de ifadesinde belirtti ve bu kurallarla ilgili şu bilgileri verdi: "Selahattin Abi bana birtakım kurallar öğretti. Bunlardan bahsetmek istiyorum: Gidilen yere telefonla gidilmez. Dışarıdan kontörlü telefonla konuşulmaz. Araç, gittiğin evin önüne bırakılmaz. Buluşamadıysan haftaya tekrar aynı saatte gidilir. Teknolojik imkânların kullanılmamasına dikkat edilir. Eleman devirleri, bağlı olunan 'abi' tarafından organize edilir. Devir işleri için farklı kişiler üzerinden alınmış farklı telefon hatları kullanılırdı. Devreden, devralan ve devralınan kişi buluşup tanışma ve devir işlemini yaparlardı."