Davutoğlu'ndan merak uyandıran Bahçeli paylaşımı! 8 dakikalık video yayınladı!
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi saat 23.30'u beklemeye davet etti. Davutoğlu ardından 8 dakikalık bir video paylaştı.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, sosyal medya hesabından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye çağrıda bulundu.
“Sayın Bahçeli, bugün biraz uykusuz kalmanızı rica ediyorum” diyen Davutoğlu, “Saat 23:30’u bekleyin lütfen” ifadelerini kullandı.
Davutoğlu'nun paylaşımı şöyle:
VİDEO YAYINLADI
Davutoğlu, paylaşımının ardından 8 dakikalık bir video yayınladı.
"BİR İNSAN NASIL BU KADAR ÖFKELİ OLABİLİYOR"
Davutoğlu'nun Bahçeli'ye seslenişi şöyle:
"Sayın Bahçeli, son grup toplantısını dinlerken sizin adınıza yine çok üzüldüm. Yine asabi bir yüz, yine sert cümleler, yine hakaret dili. Ve her haliyle yüreğiyle dili arasında bağı olmayan bir insan gördüm. Daha önceki bir hasbihalimizde 'aman kendinize dikkat edin' demiştim. Şimdi bir kez daha söylüyorum: Sizin psikolojik sıhhatiniz konusunda ciddi şekilde kaygılıyım"
Bir insan nasıl bu kadar öfkeli olabiliyor. Diline nasıl bu kadar ağır kelimeler yükleyebiliyor. Mevlana'nın bir sözü var: 'Kalp deniz, dil kıyıdır; denizde ne varsa kıyı odur' Aslında sizin şu anda anlıyorum ki probleminiz dilinizde değil, kalbinizde. Şu anda akademik hayatta olsam bir doktora öğrencime sözcükler, mimikler ve siyaset ilişkisi bağlamında sizi incelemesini tavsiye ederdim.
Bir sonuca aslında ben ulaştım: Sizin probleminiz yalnızlık. İnsan insanın şifasıdır Sayın Bahçeli. Siz insan arasına karışmadığınız için, Diyarbakır'a gidemediğiniz için mesela, Kürtlerin halini anlayamazsınız. Toroslara Yörüklerin arasına karışmadığınız için onları da anlayamazsınız. Sizi son olarak Trakya'da ne zaman gördük Sayın Bahçeli, ya da Erzurum'da...
Hakkınızı yemeyelim, Sayın Erdoğan ile Ahlat'a gitmişliğiniz var Doğu adına. Resmi protokolle, resmi bir şekilde. Sayın Bahçeli ile aramızdaki fark bu. Siz bizi anlayamazsınız. Ama ben sizi anlıyorum. Sizin niye öfkeli olduğunuzu da biliyorum. Diyarbakır'da yayınlamış olduğumuz, demokratik geleceğimizin inşası Kürt Meselesi Çalıştayı'na takmışsınız.
Hayır, aslında ondan rahatsız değilsiniz. Ona geleceğim ama siz ondan rahatsız değilsiniz. Siz neden rahatsızsınız biliyor musunuz? Daha bir ay önce, Antalya'da Yörük Ahmet diye karşılanan birinin bundan bir kaç gün önce Diyarbakır'da Serok Ahmet diye gür bir sesle karşılanmasından rahatsızsınız. Siz Doğu'da ve Batı'da, Türkler ve Kürtler, Sünniler ve Aleviler tarafından aynı anda sevilen herkesten rahatsız olursunuz. Sizin zıt kutbunuz olan örgüt de rahatsız olur. Çok ilginç.
Çünkü biz, sizlerin beslendiği o nefret dilini kurutmaya geliyoruz. Çünkü biz sizlerin beslendiği o kutuplaştırıcı dili tasviye etmeye geliyoruz. Onun için yeni bir zihniyet diyoruz. Ne demişiz 10 maddede: 'Yeni bir zihniyet' demişiz. Buna mı karşısınız? Çünkü siz eski zihniyetin, 90'lı yılların zihniyetinin hakim olmasını istiyorsunuz. Yerli bir yaklaşım dilemişiz, buna mı karşı çıkıyorsunuz? Evet bu ülkenin insanları bu toprakların çocukları siz isteseniz de istemeseniz de yerli bir yöntemle anlaşacaklar.
'Düşünce ve ifade özgürlüğü' demişiz. Buna mı karşı çıkıyorsunuz? Doğru, karşı çıkarsınız. Çünkü sizin gibi düşünmeyen herkes sizin için ya hain ya terörist. Alışın Sayın Bahçeli. Sizden farklı düşünenler de bu ülkenin vatandaşı. Ne demişiz? 'Ana dilde eğitim' demişiz. Allah aşkına; ana dil, Allah'ın insana bir lütfudur. İsteyen istediği dili öğrenir, öğretir.
Aynı metinde resmi dilimiz Türkçe diyoruz. Fethiye Teyran'ın o güzel Kürtçesini anlayabilseydiniz, Yunus Emre'den farklı bir şey söylemediğini görürdünüz. Ama sizin gönlünüz kapalı. Ne demişiz? 'Yerel yönetimlerde demokrasi' demişiz, evet. Biz KCK'ya da kayyuma da karşıyız, seçimle iş başına gelenin, seçimle gideceğine inanırız.
Ne demişiz? 'Doğu'da yeni bir sosyo - ekonomik kalkınma planı' demişiz. Yanlış mı demişiz Sayın Bahçeli? O bölgede teknolojik üsler kurulsun demişiz, yanlış mı demişiz? Türkiye'nin batısında ne varsa doğusunda da olsun demişiz. Bundan mı rahatsız oluyorsunuz? Ne istiyorsunuz Allah aşkına? Nedir bu kutuplaştırıcı dil.
Bir takım örgütlerden bahsediyorsunuz. Şimdi ben size sorayım: Bir ara terörist başı Öcalan'a gül veren biri vardı. Şimdi size yoldaşım diyor, hiçbir açıklama yapmadınız. Yoldaşının yoldaşı hakkında ne düşünüyorsunuz Sayın Bahçeli. Bir seçim kazanmak için İmralı'dan mektup getirmeyi meşru gördünüz. Kırmızı bültenle aranan Osman Öcalan'ın televizyonlara çıkmasını neredeyse alkışladınız. Bunlar terörle iş birliği değil mi?
Biz ise açığız, yalınız, netiz. Bir kez daha söylüyoruz. Evet, Türkiye'de cumhuriyetimizin yüzüncü yılına girerken yepyeni bir zihniyete ihtiyaç var Sayın Bahçeli. Asık suratlı bir zihniyete değil, mütebessim bir zihniyete... Bir nefret diline değil, 'biz bu topraklara sevgi tohumu ekmek istiyoruz' diyen Hz. Mevlana'nın diline ihtiyaç var Sayın Bahçeli. Siz isteseniz de istemeseniz de bu toprağın insanları, yeni nesilleri bu dille konuşmayı başaracaklar, siz ise tarihe başarısız bir lider olarak geçeceksiniz.
Yoldaşını yolda bırakan bir lider olarak geçeceksiniz. Sayın Ecevit'i nasıl bıraktığınızı herkes biliyor. 'Siyasi kundakçı' diyorsunuz ya, kim kundakladı o günkü hükümeti. Şimdi Sayın Erdoğan'ı da buradan uyarıyorum: Yakın bir zamanda aynı kundakçılığı, şu anki Cumhur İttifakı'na yaparsa hiç şaşırmayın Sayın Erdoğan.
Aslında Sayın Bahçeli, bu mesajlarını bize vermiyor, Sayın Erdoğan'a veriyor. 'Sakın ola ki, yeniden demokratik bir yaklaşımla yeni bir zihniyet geliştirmeye kalkma.' Serok Ahmet ifadesiyle bana yüklenirken aslında başka yerlere de mesaj veriyor. Bir de şu 'mandacı' meselesine gelelim Sayın Bahçeli. Ben bu ülkenin Dışişleri Bakanlığı'nı da yaptım Başbakanlığını da... Büyükelçi olarak temsil ettim bu ülkeyi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin salonları da duvarları da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun duvarları da Brüksel'deki Avrupa Birliği koridorları da, Cidde'deki İslam İşbirliği Teşkilatı'nın koridorları da ve daha nice uluslararası örgüt, benim bu ülkeyi nasıl temsil ettiğime şahittir.
Bir tek örneği yoktur ki bu aziz milletin hakkının hukukunun çiğnendiği yerde sessiz kalmış olayım. Ama şimdi size söylüyorum:
Mandacılık nedir biliyor musun Sayın Bahçeli? 'Aptal olma' diye bir ülkenin Devlet Başkanı'ndan gelen mektubu sineye çekmektir mandacılık. Sizi, mandacı ortağı ilan ediyorum. Niye sustunuz Trump'ın mektubuna Sayın Erdoğan sessiz kaldığında?
Mandacılık nedir bilir misin Sayın Bahçeli? Daha milletimizin yüreğine düşen 36 şehidin acısı hepimizi yakıp kavururken, bu 36 şehidin düşmesine vesile olan Rus uçaklarının talimatının verildiği kapıda dakikalarca beklemektir mandacılık, mandacı olmak. Sordunuz mu Sayın Erdoğan'a, 'şehitlerimizin hakkını hukukunu Putin karşısında savundunuz mu' diye.
Mandacılık nedir bilir misin Sayın Bahçeli? Mandacılığı kabul etmek, gelecek ekonomiyi yerle bir ettikten sonra, gelecek birkaç milyar dolar swap için Çin'in önünde boyun eğmektir mandacılık. Bütün bu mandacılık örneklerine sessiz kaldınız. Sizin hiçbir şeyiniz sahici değil Sayın Bahçeli. Asık suratınız da sahici değil. Hiçbir hususta gerçek bir tavrı ortaya koyamadınız.
Şunu size söyleyeyim; evet sizi kızdırmaya devam edeceğiz, sinirlerinize hakim olun. Bu ülkede kardeşlik egemen olacak. Bu ülkede konuşulan her dile saygı gösterilecek. Bana 'Serok Ahmet' demenizden gocunmadım. Çünkü doğduğum Toros dağlarının Yörükleri bana Yörük Ahmet der. Balkanlarda Boşnak Ahmet diye karşılanırım. Cengiz Dağcı'nın cenazesini Kırım'a götürdüğümde Tatar Ahmet sesleriyle karşılanmış, Şeyh Şamil'in torunları da beni Çerkez Ahmet olarak görmüşlerdi.
Biz bu ülkeyi birleştireceğiz Sayın Bahçeli. Bu ülkeyi size bırakmayacağız. Sizin gibi düşünenlerin kutuplaştırıcı dillerine de bırakmayacağız. Buradan aziz milletimize de sesleniyorum: Siz bizi de bilirsiniz, Sayın Bahçeli'nin bu ülkeye ne felaketler getirdiğini de bilirsiniz. Biz bu ülkenin aydınlık geleceğiyiz. Biz bu ülkenin kardeşlik müjdeliyicileriyiz. Bu millet etle tırnak gibi bir arada yaşamaya devam edecek. Sayın Bahçeli, siz tarihe siyaset psikolojisi açısından incelenmesi gereken bir vaka olarak geçerken, gelecek nesiller sizi örnek almayacak. Sizin dilinizi örnek almayacak, kendi dilleriyle, barış diliyle, nezaket diliyle, nezahat diliyle ve milli bir dille gerçek anlamda milli bir dille konuşacaklar.
Ümit ederim bundan sonra biraz daha sinirlerinize hakim olursunuz.