Darbeyi anlamak için Cinler, Periler ve Gulyabanilere ihtiyacımız yok!..
Medyaradar medya-siyaset analisti Atilla Akar, Melih Gökçek’in darbe olayını cinlerle izahını oldukça garip ve sakıncalı bulup eleştirdi…
Efendim; son günlerde garip bir eğilim belirdi. Belli bir cenahta illâ ki Fethullah Gülen aleyhine bir şeyler söyleyeceğim kaygısıyla her tür “manasız”, gereksiz ve ölçüsüz yaklaşım gündeme getirilir oldu. Bunlar bazen o kadar garip ve aşırı biçimler alabiliyor ki insan “Pes!” demeden edemiyor. Anlaşılan bu dalga sonunda işi o kadar sulandıracak ki sonuçta kimse anlatılan hiçbir şeye inanmayacak. Gerçekle hayali kurgular, olgularla mesnetsiz isnatlar birbirine iyice karışacak. Bu gibiler kaş yapayım derken göz çıkartacak!
DARBEDE BİR “CİN”İMİZ EKSİKTİ O DA TAMAM!..
Nitekim bu tarz yaklaşımlardan birisi de Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’ten geldi. Hemen belirteyim ki derdim -kimileri gibi- Melih Gökçek’e “Laf yetiştirmek” değil. İşin bu gibi yönleri benim için hiç önemli değil. Çünkü benim kavrayışımda “kişiler” değil, “anlayışlar” önemlidir. Burada da darbe olgusunu yanlış temellere oturtan bir bakış olduğu için karşı çıkma ihtiyacı hissettim. Yoksa isteyen cinlere, isteyen perilere, isteyen de Gulyabani’ye inanır. Tartışmam, sorgulamam bile. Tümüyle itikat meselesidir. Lakin bunu sözüm ona bir “darbe analizi”nde(!) anahtar bir kavram gibi kullanırsanız o başka!
Ancak ve maalesef son zamanlarda bilhassa belli bir kesimde böylesi anlayışlar o kadar yaygınlaştı ki, bu da onun çok kaba ve klasik tekrarlarından biri oldu bence. Nitekim bende bu anlayışa karşı çıkmak için daha önceleri yazdığım bir gazetede “Kadrolu 007 Ajan Cinler Aranıyor!” başlıklı bir yazı yazmış ve bu anlayışın sakıncalarını anlatmaya çalışmıştım. Bu kalıplaşmış yaklaşım o kadar kabul görmüştü ki karşı çıkan da pek yoktu. En son Salih Tuna Yeni Şafak’ta “Madem öyle bu acayip cinleri konuşun” diye bir tepki yazısı yazdı sadece. Onun dışında takip edebildiğim kadarıyla nedense aynı kesimden çıt çıkmadı.
Neyse uzatmayayım; “Fethullah Gülen’in kontrolünde cinlerin olduğunu ve darbe girişimi gibi işleri bu cinler vasıtasıyla organize ettiğini” öne süren Gökçek, “Size çok komik gelecek ama bunu enteresan bir metotla yapıyor. Üç harflilerle yapıyor. Herkes bundan sonra biraz da onu tartışsın. İnsanları cinlerle esir alıyor. Bakın etrafımızda birçok insanın belli konularda esir alındığı aşikardır. Böyle bir kabiliyeti var. Haşhaşiler denmesinin nedeni bu. İnsanlar büyüleniyor ve esir alınıyor. Bana da getirdiler verdiler bir dönemde. Onun (Fethullah Gülen) böyle ufak altın şeyi var. Altın değil de değerli bir metali var ondan dağıtırlar. Derler ki ‘bu üzerinde olduğu takdirde sen her şeyden korunursun.’ Bir de cevşeni var. İçinde de belli bir takım formüller vardır. Bunlarla insanları etkileyip esir alıyor” demekteydi.
DARBE İÇİN CİNLERE NE GEREK VAR?
İnsan hakikaten ne diyeceğini bilemiyor. Bence bu olaya cinleri filân karıştırmanın hiç alemi yok. Çünkü burada hem 50 yıldır adım adım devleti ele geçirmeye çalışan, bunun için sabırla adam yetiştiren, planlı ve programlı bir şekilde devletin belli mevkilerine yerleştiren (Ordu, bürokrasi, polis, adalet, eğitim, vb), liderine inanmış yaygın “mürit ağı” olan bir “yapı”dan söz ediyorsunuz hem de “cinler”e ihtiyaç duyuyorsunuz? Ayrıca hem bu yapının “CIA kontrolünde”, “uluslararası destekli” bir hareket olduğunu söylüyorsunuz hem de olayı halen cinlerle izah etmeye çalışıyorsunuz. Benim elimde iddia edildiği şekliyle bir “yapılanma” olduktan sonra cinlere ne gerek var? Kendim “Cin” olup, ortalığı çarpmaya kalkarım!
Ayrıca darbe için cinlere ne gerek var? Askeri cemselerin, kariyerlerin, tankların, uçakların, helikopterlerin, silahların suyu mu çıktı? Tutuklanan onlarca komutan, binlerce asker niye vardılar? Darbe için asıl bunlar lâzım. Başaramadılar o başka!
İşin garibi geçenlerde internette Fethullah Gülen’in bir videosuna rastladım. O da kendisine “Cinler vasıtasıyla ve büyü yapılarak defalarca öldürülmeye çalışıldığını” söylüyordu. Yani her iki yaklaşımın da kalkış noktası aynı. O yüzden bu gibi zihniyetlerle bir olguyu kolayca açıklamak mümkün değil!
Dediğim gibi burada “İnanç”ın kendisini tartışacak değilim. Allah’a inanıyorsanız onun yarattığı cinlere de inanacaksınız. Bu konuların kendine özgü ilmi alanları da mevcuttur. Ancak bu alan kullanılmaya, çarpıtılmaya, sömürülmeye de çok müsait bir alandır ve öyle olur olmadık her noktada, kolayca ve gelişigüzel benzetmelerle, zanlarla tanımlanabilir gibi değildir. Hele darbe, istihbarat, vb gibi konularda bu kavramları kullanırken çok dikkatli olacaksınız. Aksi takdirde saçmalarsınız!
Bu gibi olayları izah etmede cinlere gelene kadar siyasi, istihbari, psikolojik, telkine dayalı zihin kontrol metotlarına ait, vb bir dizi kavram varken olayları cinlerle açıklamaya kalkarak kendinizi gülünç durumlara düşürebilirsiniz. (İnsanoğlu bazı inanışlara, grupsal ait olma hislerine öylesine kolay yenik ve esir düşer ki ayrıca cinlere hiç ihtiyaç yoktur!) Aksi taktirde akıldan, mantıktan, bilimden giderek uzaklaşırsınız.
İSTİHBARAT ÖRGÜTLERİ CİNLERE BEL BAĞLASALARDI ÇUVALLARLARDI!
Buna rağmen şu denilmeye çalışılırsa anlarım. İstihbarat örgütleri elbette “Parapsikolojik” ya da “Metafizik” sayılan alanlarda da çalışmalar yaparlar. Geçmişte Soğuk Savaş yıllarında CIA ve KGB’nin bu gibi deneyler yaptıkları biliniyor. Bu gibi kuruluşlar vaktiyle para-psişik yeteneği olan insanlara yönelik deneyler yapmışlar, bu alandaki araştırmalara ciddi fonlar ayırmışlardır. ESP (Duyu ötesi algı) alanında düşünce aktarıcıları, önceden hissedenler, telepati, telekinezi, haberci rüyalar görenler, psikokinetik şahsiyetler, telepatlar, medyumlar bulmuşlardır.
Ancak çoğu deneyleri başarısız ya da istenen verimlilikte olmadığı için vazgeçtikleri de söylenmiştir. Fakat hiçbiri çalışmalarının esasını bunlar üzerine kurmamış, buna bel bağlamamışlardır. Zaten bağlasalardı bugünkü gelişmişlik seviyesinde olamazlardı. Her “operasyonlar”ında çuvallarlardı. Ya da hiçbir istihbarat örgütü bir ülkedeki “darbe girişimi”ni cinler üzerinden analiz etmeye kalkmaz herhalde. Edene de epeyce gülerler!
DÜNYEVİ OLAYLAR İLE METAFİZİK KAVRAMLAR KEYFİ BAĞDAŞTIRILAMAZ!
Darbe konusu gayet ”dünyevi” bir hadisedir. Reel kavramlarla izah edilebilir. Birtakım “Hurafe varsayımlar”, “metafizik yakıştırmalar”la açıklanamazlar, gerek de yoktur. Gerisi “Siyasi vesvese”ye girer. Tam tersine durumu sulandırmaktan, iyice anlaşılmaz kılmaktan ve çarpıtmaktan başka bir işe yaramaz. Bu gibi lafları duymaktan haz alan, sorgulamaktan uzak insanların, kolay ve hazır cevaplar arayan vasati kitlenin kulağına hoş gelebilir ama ciddi cevaplar arayanların algılarını karıştırmaktan –bilinçli veya bilinçsiz- yanıltmaktan başka bir işe yaramaz. O yüzden bazı konularda her aklımıza esen “orijinal” (!) fikir söylenmemeli bence.
Kısaca bu kafayla biz ne son darbe girişimini anlayabiliriz, ne çözümleyebilir ne de bu gibi durumlarla karşılaştığımızda “çare” üretebiliriz. Darbeyi veya benzeri olayları anlamamız, açıklamamız için cinlere, perilere, gulyabanilere ihtiyacımız yok. Birazcık “akıl” ve bilgi bize yeter!..
Tabii “Çocuk masalı” niyetine dinlemek istiyorsanız o başka!..
27. 07.2016.
[email protected]