25 Haz 2007 00:46 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:49

DARBENİN TELLALI,DEHŞET SENARYOLARININ MİMARI ZEYNO BARAN KİM?...

Yazdığı makalede "2007'de Türkiye'de darbe olma ihtimali yüzde 50-50" diyordu.Bir yıl sonra, geçen hafta Türkiye'yi neredeyse bir krize sürükleyecek olan "dehşet senaryolarıyla" yeniden gündeme oturdu.

Zeyno Baran ilk kez 2006'da Newsweek'te yayımlanan makalesiyle Türkiye'nin gündemine bomba gibi düşmüştü. Yazdığı makalede "2007'de Türkiye'de darbe olma ihtimali yüzde 50-50" diyordu. Bir yıl sonra, geçen hafta Türkiye'yi neredeyse bir krize sürükleyecek olan "dehşet senaryolarıyla" yeniden gündeme oturdu.

Zeyno Baran 31 Ocak 1972 doğumlu. Gazeteci bir ailenin kızı. Babası Ahmet Uran Baran, Hürriyet'in ilk Moskova ardından Atina temsilcisiydi. Annesi Füsun Arsan da Günaydın'da gazeteciydi. Zeyno Baran Avusturya Kız Lisesi'nden 1991'de mezun oldu. ABD'nin en prestijli siyaset okullarından Stanford Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler okudu.
1996'da Dünya Bankası'nda Kemal Derviş'le Bosna konusunda çalıştı. Think tank hayatına ABD'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından CSIS'te (Center for Strategic and International Studies) Bülent Ali Rıza'nın başkanlığını yaptığı Türkiye programında başladı. 1998'de CSIS'te Gürcistan Programı'nı kurdu. Özellikle Kafkasya ve enerji sorunu üzerinde yoğunlaştı. 2003'te Nixon Center'a geçti. Uluslararası Güvenlik ve Enerji Programları Masası başkanı oldu. Üç yıl çalıştığı Nixton Center'dan 2006 Nisan'ında ayrıldı ve Hudson Institue'a geçti. Bu geçişe neden olarak Nixon Center'ın aşırı realist politikalarını gösterdi. Halen Hudson Institue'un Avrasya Politikaları programının başkanı.

Onu tanıyan kişilerin bir kısmı Zeyno Baran'ı aşırı çalışkan, çok hırslı biri olarak tanımlıyor. Az yiyip az uyuduğunu, sosyal hayatının yok denecek kadar az olduğunu anlatıyorlar. Bazıları onun okulda karizmatik ve parlak olduğunundan bahsederken, bazıları da aşırı birikimli ve uzman denebilecek biri olmadığını, hâlâ bir çocuk olduğunu belirtiyor.
Zeyno Baran son günlerde yaşadıklarını "kocaman" bir yanlış anlaşılma olarak yorumluyor ve "Analizlerime devam edeceğim" diyor. Bu yıl içinde nişanlısı ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Matthew Bryza ile evleneceğini de ekliyor.

Türkiye'nin gündemine bomba gibi düştünüz. Gündeme geldiğiniz konuyla ilgili gelişmeleri nasıl karşıladınız?

Toplantı bitince Paris'e döndüm. Olayları ertesi gün öğrendim. Başta gelişmeleri çok da ciddiye almadım. Ama Türkiye o kadar gerilmiş ki, hemen şahsım ve toplantıya katılanlar için kötü niyet arandı.
Kesinlikle böyle bir şey yaşayacağımı beklemiyordum. Böyle kapalı toplantılar hep olur. Mesela biz "ABD İran'a girerse ne olur?" gibi sorular üzerinden çalışmalar yaparız.

Toplantı öncesi dönemde senaryolar yazıldı. Fakat o dönemde ben Türkiye'deydim. Dönünce toplantının amacı, katılımcılar konuşuldu. Bu senaryolara gerek görülmediğine karar verdik. Zaten bu toplantının amacı Türkiye'nin sabrının kalmadığı, Kuzey Irak'a girebiliriz mesajlarını verirken o bölgede büyük sıkıntılar yaşayan ABD'yle bir fikir tartışmasıydı. Çünkü ABD PKK'yı El Kaide gibi görmüyor.
Beni en çok üzen bana CIA ya da MOSSAD ajanı yakıştırmalarıydı.

2006'da da Newsweek'teki yazınızla dikkatleri üzerinize çekmiştiniz. Bu tür yazılar ya da denildiği gibi "senaryolar" üretmeye devam edecek misiniz?
Yazılarımda birilerinin dikte ettirdiği şeyler yok. Newsweek'teki yazımın tek talihsizliği zamanlamaydı. Benim yazımdan önce Ahmet Necdet Sezer olsun, Yaşar Büyükanıt olsun bu tür söylemler yapmışlardı. Ayrıca ben bir analiz ve yorum yaptım. Yaptığım şey haber değildi.
ABD ve Avrupa'da içerideki gerginliğin tam anlaşılmadığını ve bu sürecin sürprizlere yol açab