Darbe girişiminin çatı iddianamesi (6)
- FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili iddianamede, 16 Temmuz saat 03.00 olarak belirlenen darbe girişiminin, darbe hazırlığı yapan örgüt üyelerinin tutuklanacağı endişesiyle Adil Öksüz ve diğer sivil örgüt üyelerinin bilgisi dahilinde.
ANKARA (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili iddianamede, 16 Temmuz saat 03.00 olarak belirlenen darbe girişiminin, darbe hazırlığı yapan örgüt üyelerinin tutuklanacağı endişesiyle Adil Öksüz ve diğer sivil örgüt üyelerinin bilgisi dahilinde 15 Temmuz saat 20.30 sıralarında başlatıldığı belirtildi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanarak Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamede, 15 Temmuz akşamında Genelkurmay Karargahında yaşananlara geniş yer verildi.
FETÖ'nün darbe için harekete geçme saatinin 16 Temmuz 2016 saat 03.00 olarak belirlendiği, bu minvalde darbeyi planlayan ve icra eden ekipte yer alan Kurmay Albay Mustafa Barış Avıalan'ın saat 13.38'de mesaiye gelerek çalışma odasında Mehmet Partigöç ve Cemil Turhan ile görüştüğü belirtildi.
Avıalan'ın daha sonra gece boyu faaliyetlerini sürdüreceği 4. Ana Jet Üssü'ne gittiği aktarılan iddianamede, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim ve Doktrin Komutanlığında görevli Korgeneral Metin İyidil, şüpheliler Doğan Öztürk, Orhan Yıkılkan, Cemil Turhan, Gökhan Eski ve Partigöç arasında sıklıkla görüşmeler yapıldığı anlatıldı.
İddianamede, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak'ın, YAŞ hazırlıkları kapsamında Genelkurmay Başkanı Orgenaral Hulusi Akar ile çalışma yapmak üzere karargaha giriş yaptığı saat 16.10 sıralarında örgüt üyesi bir subayın MİT Müsteşarlığına giderek, "örgüt üyesi askerler tarafından Müsteşar Hakan Fidan'ın alınmasına ve kuruma bir saldırı olacağına" yönelik ihbarda bulunduğu belirtildi.
Fidan'ın ihbarı ciddiye alarak Orgeneral Yaşar Güler ile görüştüğüne yer verilen iddianamede, Fidan'ın karargaha çağrıldığı, karargahta Orgeneraller Salih Zeki Çolak, Hulusi Akar, Yaşar Güler ile bir araya geldiği ve Akar'ın Çolak'tan Kara Havacılık Komutanlığına giderek uçuşlara izin vermemesini istediği kaydedildi.
İddianamede, Hulusi Akar'ın, saat 18.30'da Silahlı Kuvvetler Komuta Harekat Merkezini arayarak, "havada bulunan araçlarının indirilmesi" emrini verdiği, bu hususların, Başbakanlık Koordinasyon Merkezi ile Devlet Bilgi Koordinasyon Merkezine iletildiği, söz konusu emrin hava sahasının kapatılmasına yönelik değil, havadaki araçların indirilmesine yönelik olduğu aktarıldı.
Bu emir üzerine o sırada havada bulunan 4 İHA/İKU, 2 ulaştırma, 7 helikopter, eğitim uçuşu yapan 14 araç, 2 Suriye CAP uçağı, 2 kurye ve 2 F16 olmak üzere toplam 33 hava aracının inişinin sağlandığı, 4 İHA/İKU ve 2 Suriye CAP uçağının da terörle mücadele kapsamındaki görevleri nedeniyle uçuşlarına izin verildiği bildirildi.
MİT Müsteşarı Fidan'ın da bu esnada Marmaris'te bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı bilgilendirmek amacıyla aradığı, ulaşamayınca koruma müdürüyle görüşerek Erdoğan'ın güvenliği ile ilgili bir problemin olup olmadığını ve ilave güvenlik tedbirine ihtiyaç duyup duymadıklarını sorduğu belirtilen iddianamede, saat 19.26'da Yaşar Güler'in Özel Kalem Müdürü şüpheli Kurmay Yarbay Bünyamin Tuner’in, Partigöç'ün odasına giderek komutanlar ile Fidan arasındaki görüşmeler hakkında bilgi verdiği kaydedildi.
İddianamede, Genelkurmay Başkanlığı Karargahında yaşananlar şöyle anlatıldı:
"Saat 20.09'da Hulusi Akar'ın makamından çıkan Fidan'ı gören İlhan Talu, Cemil Turhan'a Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Çolak'ın Kara Havacılık Komutanlığına gittiğini, FETÖ mensubu personelle ilgili tutuklamaların hemen başlayacağını söylemiştir. Tüm bu olanlar karşısında yapmış oldukları darbe planının sekteye uğraması ve bundan daha önemlisi, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturma kapsamında alınan itirafların Kara Havacılık Komutanlığı personelinin deşifre olmasını sağlamaya yönelik olması ve Kara Kuvvetleri Komutanı'nın Kara Havacılık Komutanlığına gitmesi, ayrıca Genelkurmay Başkanı'nın askeri savcıları karargaha davet etmesi nedenleriyle, karargah içindeki darbeci grup paniğe kapılmıştır. Kendilerinin ve darbe hazırlığı yapan diğer örgüt üyelerinin tutuklanacağı endişesi içinde, Adil Öksüz ve diğer sivil örgüt üyelerinin de bilgisi dahilinde FETÖ mensubu olan Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin koordinesiyle, 16 Temmuz saat 03.00 olarak belirlenen darbe faaliyeti, 15 Temmuz saat 20.30 sıralarında başladı."
Tümgeneral Mehmet Dişli'nin darbenin gece saat 03.00’te başlayacağını düşünerek karargahtan saat 20.07’de ayrıldığı, saat 20.46'da özel aracıyla yeniden karargaha döndüğü belirtilen iddianamede, Dişli'nin elinde "bond tipi" çantayla 4 numaralı kapıdan kartını okutmadan geçtiği, bu saatten sonra faaliyetin Mehmet Partigöç, Orhan Yıkılkan, Ramazan Gözel, Mehmet Dişli tarafından organize edildiği bildirildi.
İddianamede, şu tespitlere yer verildi:
"Saat 20.51'de ise Dişli ve Yıkılkan'ın komuta katına doğru çıktıkları, saat 21.00 sıralarında önce Mehmet Dişli'nin, Hulusi Akar’ın makam odasına girdiği, burada kendisine, 'Komutanım, operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, tugaylar yola çıktı, biraz sonra göreceksiniz.' diyerek darbeyi tebliğ ettiği, bunun üzerine Hulusi Akar'ın söylenenlere tepki göstererek bu girişimi hiçbir şekilde desteklemediğini net olarak belirttiği, Genelkurmay Başkanı'nın bu duruş ve söyleminin, darbe girişiminin başarısızlığa uğramasının en büyük nedenlerinden biri olduğu, buna rağmen Dişli’nin geri adım atmadığı, odanın dışına çıkarak hazır durumda bekleyen ekibe komutana müdahale etmeleri emrini verdiği anlaşıldı."
Akar'ın Özel Kalem Müdürü Kurmay Albay Ramazan Gözel, Kurmay Albay Orhan Yıkılkan, Yüzbaşı Serdar Tekin, Başçavuş Abdullah Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Emir Subayı Yarbay Levent Türkkan tarafından derdest edildiği belirtilen iddianamede, Akar'ın derdest edildiği sırada havlu benzeri bir cisimle ağzı ve burnunun kapatıldığı, ellerinin plastik kelepçeyle bağlandığı, Akar'ın elindeki tabancayı kendisine doğrultup tehdit içeren sözler söyleyen Türkkan'a, "Sık ulan." diyerek tepki gösterdiği anlatıldı.
Akıncılar Üssü'nden gelen 33 Özel Kuvvetler personeline şüpheli Korgeneral İlhan Talu tarafından yol gösterildiği aktarılan iddianamede, darbecilerin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'i makam odasında etkisiz hale getirdiği, Güler'in, komuta katından elleri ve gözleri bağlı şekilde 5 Özel Kuvvet personeli eşliğinde koridorda yerlerde sürüklenerek götürüldüğü bildirildi.
İddianamede, o gece nöbetçi olan ve durumu fark eden Muhafız Tabur Komutanı Yarbay Osman Tolga Kılıçarslan'ın darbecilere direnmesi neticesinde vurulduğu, bunu gören Nizamiye Takviye Nöbetçi Subayı Üsteğmen Muhammet Reşit Budak'ın da Kılıçarslan'ı vuran darbeci Mehmet Akkurt'u vurarak öldürdüğü kaydedildi.
- Komuta Harekat Merkezi ele geçirildi
Genelkurmay Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı Tuğgeneral Ertuğrul Özkürkçü'nün darbeci Ramazan Gözel'in talimatıyla saat 21.24'te derdest edildiği, bu saatten sonra da Silahlı Kuvvetler Komuta Harekat Merkezi ve Muhabere Merkezinin darbecilerce ele geçirildiği ifade edilen iddianamede, darbecilerin emirlerinin de bu merkezlerin ele geçirilmesiyle birliklere, bakanlıklara gönderildiği belirtildi.
Kara Havacılık Komutanlığında Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Orgeneral İhsan Uyar ile denetim yapan Salih Zeki Çolak'ın da karargaha girdikleri sırada darbeci Özel Kuvvet personelinin desteğiyle derdest edildiği vurgulanan iddianamede, bu sırada Çolak'ın koruma müdürü Yüzbaşı Burak Akın'ın bacağından yaralandığı, Özel Kuvvet personeli Binbaşı Adnan Arıkan tarafından hedef gözetilerek yapılan atış sonucunda da Akın'ın tekrar vurulduğu bildirildi.
Bu olaylar yaşanırken Akıncı Üssü'nden kalkan 4 F-16 uçağının darbe faaliyeti kapsamında Ankara üzerinde alçak uçuş yapmaya başladığı, saat 22.17'de derdest edilen generaller Salih Zeki Çolak, İhsan Uyar, Ertuğrul Gazi Özkürkçü ve Yunus Can'ın helikopterle Akıncı Üssü'ne götürüldüğü, aynı helikopterin ikinci kez geldiği Genelkurmay Karargahından ise bu sefer darbecilere direnen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın, darbeci Mehmet Dişli nezaretinde Akıncı Üssü'ne götürüldüğü bilgisine yer verildi.
- "Hukuki dayanaktan yoksun"
İddianamede, bazı şüphelilerin kendilerinin tatbikat yapılacağı bahanesiyle olayın içine sokulduğuna dair savunmalarının, bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere hukuki dayanaktan yoksun olduğu vurgulandı.
Hulusi Akar'ın karargahtan tahliyesinin ardından Mehmet Partigöç'ün, Akın Öztürk'ün emir Astsubayı İsmail Keskin'in telefonunu aradığı belirtilen iddianamede, "Partigöç'ün, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın ikna edilememesi ihtimaline göre, darbe girişiminin başarılı olması halinde darbeci teröristlerin atama listesinin incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, örgütün Genelkurmay Başkanlığına getirilmesine karar verdiği YAŞ Üyesi Akın Öztürk'e gece boyunca derdest edilen komutanların toplanacağı ve darbe faaliyetlerinin sürdürüleceği Akıncı Üssü'ne geçebileceğini söylediği anlaşılmıştır." denildi.
Daha sonra Orgeneral Akar ve Güler'in, Akıncı Üssü'ne götürüldüğü ifade edilen iddianamede, bu sırada TRT'den zorla darbe bildirisinin okutulduğu anımsatıldı.
Karargahta ise saat 00.17'de rehin alınan 42 personelin sosyal tesisler bölgesinden spor salonu istikametine tek sıra halinde götürüldükleri, saat 00.21'de diğer komutanların da Akıncı Üssü'ne götürüldüğü anlatılan iddianamede, personelin rehin alınması ve etkisiz hale getirilmesi eylemlerinin, TCK’nın 317. maddesinde düzenlenen "askeri komutanlıkların gasbı" suçunun unsurları içinde değerlendirilmesi gerektiği kaydedildi.
- "Korsan darbe bildirisi"
İddianamede, TRT'de okutturulan korsan darbe bildirisinin tam metninin saat 00.45’de Genelkurmay Başkanlığının resmi internet sitesinden yayımlandığı anlatılarak, "Bu metnin Ramazan Gözel'e ait olduğu değerlendirilen '[email protected]' adresinden, '[email protected]' adresine, bu adresten Muzaffer Çoban’a ait '[email protected]' adresine gönderildiği, saat 23.48'de ise yayınlanan korsan darbe bildirisinin metninin, '[email protected]' adresinden '[email protected]' adresine gönderildiği belirlenmiştir." ifadelerine yer verildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın saat 00.24'te televizyon kanallarına bağlanarak halkı meydanlara davetinin ardından karargahın çevresinde toplanan vatandaşların sayısının arttığına işaret edilen iddianamede, saat 00.52'de 28. Mekanize Tümen Komutanlığına ait tankların güney nizamiye girişine geldiği, bu sırada dışarıda bulunan polis aracının bir tank tarafından ezildiği belirtildi.
İddianamede, güney nizamiyenin batı yönünde darbe faaliyetine karşı çıkmak amacıyla tankların karşısında duran "Yusuf Çelik" isimli vatandaşın ise darbeci tank personelinin açtığı ateş sonucu sol göğüs bölgesine aldığı tek isabetle şehit olduğu, ardından saat 01.32'de 'Kobra' aracına alınarak karargah içinde bulunan Ayyıldız Caddesi üzerine bırakıldığı anlatıldı.
Saat 01.18’de Kara Harp Okulunda görevli Bando Başçavuş Ziya İlhan Dağdaş'ın ise darbe faaliyetini öğrenir öğrenmez silahsız olarak karargahın önüne geldiği, burada tankların önüne geçerek darbecilerle mücadeleye başladığı aktarılan iddianamede, nizamiye önünde bekleyen darbeci personelle tartışmaya girdiği, karargahın içinden açılan yoğun ateşe rağmen darbecilere karşı direnişini sürdürdüğü, saat 01.29’da şehit olduğu bildirildi.
Saat 01.45’te Genelkurmay Destek Kıtaları Komutanı Albay Cengiz Aydın’ın, darbe faaliyetine katılmak için Kara Harp Okulu ve Muhafız Alayından gelen personele, nöbet kulelerinin takviye edilmesi amacıyla personeline silah ve hücum yeleği dağıttığı aktarılan iddianamede, saat 02.21'de darbe girişimine karşı mücadele eden sivil halkın Genelkurmay Karargahına girdikleri, saat 02.25’te de doğu çıkış kapısında toplanan vatandaşların büyük demir kapıyı kırarak kışlaya giriş yaptığı kaydedildi.
İddianamede Genelkurmay Kışlasına helikopterle 7 sorti yapıldığı, Kara Harp Okulunda eğitim gören 161 kursiyerin, darbe faaliyeti kapsamında helikopterle kışlaya indirildiği, burada Gökhan Eski ile Oktay Felekoğlu tarafından yönlendirildikleri belirtildi.
Karargaha giren ve genel sekreterlik katına çıkan vatandaşlara 02.45'te Sinan Sürer, Abdurrahim Aksoy, Gökhan Balcı ve Mustafa Mengi tarafından açılan ateş sonucu Resul Kaptancı ve Mesut Acu'nun şehit olduğu anlatılan iddianamede, eyleme, diğer şüpheliler Recep Özkan, Asım Şanöz, Vahap Kavaker, Bünyamin Tuner, Emin Anar, Talha Atınel, Suat Sağlam, Murat Bingül, Serhat Pahsa, Fırat Alakuş, Serkan Cancan, Cahit Kukey ve Ahmet Yıldız'ın da maktulleri fiili hakimiyetleri altına almak suretiyle "fail" olarak katıldıkları kaydedildi.
Darbeci personelin açtığı ateş sonucu yaralananların vatandaşlarca dışarı çıkarıldığı, saat 02.37'de halkın büyük kısmının, saat 02.47'de ise karargah içinde kalan son grup vatandaşın kışladan çıktığı ifade edildi.
İddianamede aynı saatlerde Jandarma Genel Komutanlığı ile Genelkurmay Kışlası arasında toplanan vatandaşlara helikopterlerden ateş edildiği, karargah içinde vurularak şehit olan ve yaralanan 7 vatandaşın doğu çıkış kapısı önüne bırakıldıkları belirtildi.
Saat 03.10’da Genelkurmay Başkanlığının resmi internet sitesinden Türk Silahlı Kuvvetlerinin ülke yönetimine bütünüyle el koyduğu, uluslararası anlaşmaların geçerli olduğuna dair üçüncü korsan basın açıklamasının yayımlandığı anımsatılan iddianamede, gece boyunca karargaha helikopterlerce 16 sorti yapıldığı bildirildi.
- "Görüntüler imha edildi"
İddianamede saat 06.11'de poşet, kutu gibi muhtelif taşıma vasıtalarıyla Genelkurmay Karargah binasına ait görüntülerin kaydedildiği belleklerin, tankların park halinde bulunduğu Ayyıldız Caddesi'ne getirildiği ve 092660 plakalı tank altında ezildikleri, daha sonra ise doldur boşalt istasyonu bölgesine götürülerek yakıldıkları anlatıldı.
Saat 06.50'de Genelkurmay Başkanlığının resmi internet sitesinden Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yurtta Sulh Harekatı’na kararlı bir şekilde devam ettiğine dair dördüncü korsan basın açıklamasının yayımlandığına yer verilen iddianamede, darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlandığını kabul eden bir kısım darbeci personelin saat 10.22'de kışlayı terk etmeye başladıkları, saat 10.25’de Polis Özel Harekat görevlilerinin darbecilerin gözaltı işlemlerini yapmak üzere güney nizamiyeden kışlaya girdiği belirtildi.
Daha sonra teslim olmaların başladığı anımsatılan iddianamede, darbeci personelin etkisiz hale getirilmesi ve darbe eylemlerini sonlandırmak üzere Albay Oğuz Tozak komutasındaki Özel Kuvvetler personelinin kışlaya gönderildiği, saat 13.22'de gözaltı işlemlerinin başladığı ifade edildi.
Darbe girişiminde 8 binden fazla askeri personelin, 35 uçağın, 37 helikopterin, 74 tankın, 246 zırhlı aracın ve 4 bine yakın hafif silahın kullanıldığı bilgisine yer verilen iddianamede, bu eylemler sonucunda 172'si sivil, 4'ü asker, 63'ü polis olmak üzere 250 vatandaşın şehit olduğu, 23'ü asker, 154’ü polis 2 bin 735 vatandaşın yaralandığı bildirildi.
Darbe girişimiyle başta Genelkurmay Karargahı olmak üzere devletin demokratik değerleri ve kurumlarına ait binalar bombalanarak ülkenin teslim alınmaya çalışıldığına işaret edilen iddianamede, şunlar kaydedildi:
"Bu girişim, TSK'nın tarihine kara bir leke olarak sürülmüş olmakla birlikte, TSK’nın vatansever, milli, demokrasiye inanan ve ettiği yemine sadakatle bağlı komutanları ve personelinin üstün gayreti, kahraman Türk milletinin demokrasiye inancı ve bağlılığının TSK’ya güveniyle birleşmesi neticesinde örgüte destek veren yabancı güçlerin de her türlü müdahalesine rağmen akamete uğratılmıştır. Türk tarihi içerisinde devlet ve ordu bürokrasisi, devletin, tarikat ve benzeri yapıların etkisinden uzak tutulmasına özen gösterildiği bir geleneğe sahiptir.
Osmanlı tarihinde aynı zamanda halife unvanını taşıyan padişahların bile devlet kurumlarında belli bir inancın egemen olmasını engellemeye yönelik tedbirler aldığına dair birçok örnek bulunmaktadır. Başlangıçta kendi halinde, Nakşibendi/Halidi gelenekten gelen, 'Nur talebeliği' iddiası ve görünümüyle ortaya çıkan ancak hem kurucusunun en başından beri taşıdığı sapkın ideoloji hem ilham aldığı geleneğin kendi iç dinamikleri hem de çok çeşitli harici faktörler sonucu devletin başına bela olan, onun varlığına tasallut edecek kadar cüret kazanan FETÖ, ülkeyi 15 Temmuz sürecine taşımıştır. Bu husus küresel devletlerin Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti üzerindeki hesaplarından ve çıkarlarından bağımsız değerlendirilmemelidir."
FETÖ’ye mensup hainlerin tarih boyunca başka hiçbir milletin maruz kalmadığı bir ihanet örneği sergilediğine işaret edilen iddianamede, "Köprülüler dönemi Kadızadeliler Hareketi, II. Abdülhamit döneminde Said-i Nursi'nin zararlı faaliyetlerinden dolayı bizzat padişah direktifi ile tutuklanması ve akıl hastanesine kapatılması, bu hususa örnek gösterilebilir." ifadelerine yer verildi.
TSK içinde 40 yılı aşkın süredir yuvalanan hain terör örgütü mensuplarının, TSK’nın sahip olduğu silah gücü nedeniyle, bu olayda en önemli ve öncelikli vasıta olarak TSK'yı kullandığı vurgulanan iddianamede, "Evlatlarını eline kına yakarak vatanına kurban olsun diye askere gönderen, şehitlerini 'Vatan sağ olsun.' diyerek karşılayan milletimiz, her türlü fedakarlığı yaparak ödedikleri vergilerle alınan silahların namlularından çıkan kurşunlarla şehit olmuştur." değerlendirmesinde bulunuldu.
İddianamede "haşhaşi" nitelemesi yapılan FETÖ'nün faaliyetlerinden en çok etkilenen kurumun TSK olduğuna işaret edilerek, silah arkadaşlarına, korumaya yemin ettiği vatandaşlarına, sadakat yükümlülüğü taşıdığı devletine silah kullanacak hale gelmiş/getirilmiş bu militan kadronun tasfiyesi yanında, gelecek nesillerin aynı tehlikelere düçar olmasını önleyecek tedbirlerin alınmasının TSK için hayati önem taşıyan zorunluluk olduğu vurgulandı.
(Sürecek)