CÜNEYT ÖZDEMİR TWİTTER'DE HANGİ KÖŞE YAZARINI GÖRMEK İSTİYOR? YENİ PROJELERİ NELER?
5N 1K'da 10. yılı geride bırakan Cüneyt Özdemir televizyonculuk, gazetecilik ve gelecek planlarıyla ilgili soruları yanıtladı...
Cüneyt Özdemir, “Köşe yazmakla twitter’da bir şey yazmak arasında fark görmüyorum. İkisinde de bir duruşunuz varsa aynı tepkiyi alıyorsunuz. 5N?1 K’da iyi bir ekibimiz var. İyi televizyoncu olunur ama iyi insan olmak kolay değil” dedi.
Televizyon programı 5N 1K’da 10 yılı geride bırakan, sayısız canlı yayına imza atan Cüneyt Özdemir (40) hayatının mesleğini yaptığını söylüyor. Yenilenen programıyla hafta içi her gün izleyici karşısına çıkan Özdemir, “Türkiye’de gazetecilerin hiçbir önemi yok. En güvenilir 10 insan arasında bir tek Uğur Dündar var. İnsanlar Seda Sayan’a, Cem Yılmaz’a daha çok güveniyor” diyor. Televizyoncu, gazeteci Cüneyt Özdemir ile Taksim’deki ofisinde televizyon programından gelecek planlarına kadar her şeyi konuştuk.
5N 1K bir ekran klasiği haline geldi. Programın başarısını neye bağlıyorsunuz?
Midemizde bir ağrıyla dolaşıyoruz. Her gün ilk kez yapıyormuş gibi programa asılıyoruz. Ve hiç taviz vermiyoruz. Her gün başara başara bugüne geldik. En son İrfan Şahin’in Kanal D’ye gelmesiyle birlikte ilk konuştuğu isimlerden biri de ben oldum. 5N 1K’yı yenileyelim, canlı yayını artıralım, stüdyoyu içeri alalım dedi. Programı baştan sona İrfan Şahin yeniledi. Çok da iyi yaptı, izlenme oranları arttı.
Gazeteci olmak hayaliniz miydi?
Öyle bir hayalim yoktu. Üniversite sisteminde uluslararası ilişkiler istiyordum ama matematiğim iyi olmadığı için kazanamadım. Ankara Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nü yazmıştım ve tuttu. Hayalini kuramayacağım yerlerde oldum. Kralların masasında da yemek yedim, aç kalıp iki gün boyunca haber peşinde de koştum. Televizyon gazeteciliği ise çok daha fazla performans gerektiriyor.
Birçok ülke gezdiğinizi biliyoruz. Sizi en fazla etkileyen neresi oldu?
Afganistan ve Irak oldu. Bağdat düşerken Irak’ta olmak çok ilginçti. Kabil, Taliban’ın eline geçtiğinde şehre giren gazetecilerden biriydim. Bağdat düştükten beş on gün sonra girmiştim. Bir şehirde otoritenin olmaması, o büyük kaos insanı çok etkiliyor. Güneydoğu coğrafyasını çok severim. Mardin ovası coğrafi olarak insanı çok etkiler. Bir de Şili’yi çok sevmiştim.
Özgür ve bağımsız medya ütopyasıyla ilgili neler söyleyeceksiniz?
Ticari bir dünyada özgürlüklerin çok olduğunu düşünmüyorum. Ama teknolojinin de özgürlüklere bir alan açtığını düşünüyorum. Gazetede köşe yazmakla twitter’da bir şey yazmak arasında bir fark görmüyorum. İkisinde de bir sözün varsa bir duruşunuz varsa aynı etki ve tepkiyi alıyorsunuz. O yüzden ben bunun hayal ve ütopya olduğunu düşünmüyorum.
Gazetecilerin twitter’da yer alması eleştiriliyor. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?
Bizim işimiz bu, bir haber aldığımız zaman duyuruyoruz. Bunu da ister televizyonda, ister twitter’da ister köşenizde yapmışsın önemli değil. Önemli olan mecra değil, içerik. Zaten bir dönem bunu eleştiren gazeteciler de bir baktım twitter hastası olmuş. Hepsi bir hesap açtırmış kendi aralarında konuşuyorlar. Benim de twitter’da görmek istediklerim var. Haşmet Babaoğlu’nu zevkle takip etmek isterdim.
Babanızın Kıbrıs gazisi olması, savaş muhabirliği yapmanızda etkili oldu mu?
Hiç böyle düşünmemiştim. Belki etkisi olmuştur. 2001’de 40 dakikalık ‘Herkesin babasını anlatacak bir hikayesi var’ adlı bir belgesel çektim. Ve babamı Kıbrıs’a götürdüm. Baba oğul savaşı konuştuk ve fark ettim ki babam bana hiç anlatmamış. Çünkü büyük bir travmayla dönmüştü. İlk kez o zaman babamdan savaşı dinleme fırsatı buldum. Ama büyük bir etkisi olduğunu zannetmiyorum. Zaten benim yaptığıma savaş muhabirliği dersek o zaman Christiane Amanpour’a ne diyeceğiz. Savaşlara gidiyoruz ve kısa bir dönem kalıp geliyoruz. Gerçek bir muhabir ise orada aylarca kalıyor.
Uzun yıllar Soner Yalçın’la birlikte çalıştınız. Medyada ekip çalışması önemli mi?
Soner Yalçın’la çok uzun yıllar beraber çalıştık. Bir daha da ne ben ne o konuştu. Ama bizim iyi bir ekibimiz var. Ben iyi televizyoncudan çok iyi insanlarla çalışıyorum. İyi televizyoncu olunur ama iyi insan olmak kolay değil.
Türkiye’de sizce neden freelance gazetecilik yapılmıyor?
Türkiye’de gazetecilerin hiçbir önemi yok. Türkiye’nin en güvenilir on insanını arasında bir tek Uğur Dündar var. İnsanlar Seda Sayan’a, Cem Yılmaz’a daha çok güveniyor. Böyle bir ortamda, saygınlığını yitirmiş bir meslekte saygın bir şey beklemeye hakkınız yok. Üç anchorman yani Mehmet Ali Birand, Ali Kırca ve Uğur Dündar’a çok saygı duyuyorum. Pekçok kişinin emekliliği düşüneceği yaşta işlerini hırsla ve severek yapıyorlar. Hayatımıza bir motivasyon katıyorlar. Ama benim öyle bir hayalim yok. O yaşta inşallah emekli olurum gibi bir hayalim var.
KISA DÖNEMDE EVLENMEYi DÜŞÜNMÜYORUM
Yeni projeleriniz var mı?
Bir film çekmek istiyorum. Araştırmaya ve yazmaya başladım.Yönetmenliğini de ben yapacağım. Uluslararası bağımsız bir hikaye olacak. Önümüzdeki yıl ara verip bir sene o filmi çekebilir ya da aynen bu tempoda devam edebilirim.
Evliliği düşünüyor musunuz?
Bir defa denedim ama yürümedi. Kısa dönemde öyle bir şey düşünmüyorum.
Korsan kitaba karşıyım ama filme değil Süreli yayınların hepsini takip ediyorum çünkü günlük bir yayın yapıyorsanız ve her gün canlı yayındaysanız gündemi çok iyi bilmeniz gerekiyor. Çok iyi bir Orhan Pamuk okuruyum. Paul Auster okumayı seviyorum. Ama asıl favorim İhsan Oktay Anar. Rutin hayatta çok kitap okumuyorum ama çok film izliyorum. Hatta korsan film izliyorum çünkü bazı filmleri Türkiye’de bulamıyorsunuz. Ama tabii ki kitapta korsana yüzde 100 karşıyım.
En son okuduğu kitap: Uğur Dündar: İşte Hayatım
En son izlediği film: Başka Dilde Aşk
Röportaj: Senem Aydın
Fotoğraflar: Ozan Güzelce
MİLLİYET