Cüneyt Özdemir: Cemaat bir değil üç operasyon bekliyor!
Radikal yazarı Cüneyt Özdemir bugünkü köşesinde,cemaatin bir değil üç operasyon beklediğini köşesine taşıdı.
Cüneyt Özdemir: Bugün yarın cemaat kendisine yönelik bir değil üç
ayrı operasyonun düzenleneceğini düşünüyor. Medya, vakıf ve farklı
alanlarda cemaate yönelik isimlerin kademe kademe bu operasyonlarla
alınacağı endişesi hâkim. Bu üç operasyon beklentisinde bir
tedirginlikleri var ama garip bir şekilde korkuları yok.
Cüneyt Özdemir'in Radikal gazetesindeki "Cemaat bir değil
üç operasyon bekliyor" başlıklı yazısı şöyle:
Cemaatte, medya, vakıf ve farklı alanlarda bazı isimlerin kademe
kademe bu operasyonlarla alınacağı endişesi hâkim.
Kaderin bir cilvesi yine çok ‘tuhaf zamanlar’dan geçiyoruz. Hangi
birini örnek vereyim bilmiyorum. Mesela düne kadar Hanefi Avcı
aleyhine manşetleri döşenen kimi basın yayın organlarının şimdi
cezaevinin kapısında kuyruk olmasını mı? Ya da aynı gazetelerde
düne kadar Hanefi Avcı aleyhine atılan manşetlerin, bugün lehine
dönmüş olmasını mı? Veya düne kadar canla başla savunulan
askeriyeye yönelik davaların bugün bizzat savunan isimler
tarafından yerden yere vurulmasına mı şaşıralım, mazlumlar ve
mağdurların bir kez daha yer değiştirmelerine mi?
O kadar çok dönüşüm hikâyesi ve örneği var ki hangi birini
sayacaksınız.
Türkiye’de 5 dakikada değişiyor bütün işler.
Bu yüzden en iyisi bildiğiniz evrensel doğrulardan şaşmamak. Mesela
1996 yılından bu yana tandığım şu anda cezaevinde tutuklu bulunan
Hanefi Avcı’nın duruşunda milim oynama yok. 18 yıl önce nerede
duruyorsa bugün de hâlâ aynı noktada duruyor. Değişen o değil. Onu
alkışlayanlar ve taşa tutanlar, o kadar. Zindanlar boşalırken,
müebbetlik tutuklular Yargıtay sürecinde serbest kalırken gerçek
tüm çıplaklığı ile ortada dururken Hanefi Avcı neden hâlâ tutuklu
anlayan beri gelsin.
Hanefi Avcı’nın en son Sabah gazetesine verdiği röportajı eminim
okumuşsunuzdur. Bu röportajda Avcı, 17 Aralık’taki yolsuzluk
soruşturmasını eleştirerek kendisinin daha önce Enerji Bakanlığı’na
yönelik yaptığı soruşturmadan örnek verip bu işin nasıl yapılması
gerektiğini anlatıyordu. Bir soruşturma yapıldığının en azından
bakanlığa genel olarak bilgisinin verilmesi gerektiğini söylüyordu.
Yıllar var ki Hanefi Avcı ile görüşmedim. Sadece arada sırada bana
yazdığı mektuplardan ve verdiği röportajlardan, zaman zaman da
yakınlarının getirdiği selam sabahtan kendisi ile ilgili haberdar
olabiliyorum. Yine de görüşlerini önemserim. Hanefi Avcı’nın bu
röportajındaki bu sözleri kafama takıldı. Geçen gün tecrübeli bir
emniyet müdürüne sordum. Bir gazeteci olarak çok basit bir şeyi
merak ediyordum. ‘Bir yolsuzluk ve rüşvet ihbarında İçişleri
Bakanı’nın, oğlunun, Başbakan’ın, onun da oğlunun adı geçtiği bir
soruşturma teknik olarak nasıl yapılabilirdi?’
Daha da önemlisi ‘Türkiye’de resmi olarak bunu yapmanın yolu
yöntemi ne olmalıydı’
Bildiğiniz gibi İçişleri Bakanı Muammer Güler görevinden istifa
etti, oğlu hâlâ tutuklu cezaevinde, Başbakan Erdoğan’ın işadamları
ile yaptığı çeşitli konuşmalar internette yayımlanıyor, oğlu Bilal
Erdoğan’ın başında olduğu vakıfla ilgili başta muhalefet lideri
Kılıçdaroğlu’nunkiler olmak üzere ortaya atılan son derece önemli
yolsuzluk iddiaları var. Bu da yetmezmiş gibi 7 bakan hakkında
fezleke hazırlanıp Meclis’e gönderildiği söyleniyor. Buna rağmen al
takke ver külah paralel devlet iddialarının arkasında barikat kuran
hükümet hâlâ ayakta.
Şimdi doğruya doğru soralım. Böylesine bir soruşturmanın normal
şartlarda hayata geçirilmesinin imkânı var mıdır?
Polisiye olarak bu sistem içerisinde bunu yapmak mümkün müdür?
Emniyet müdürü dostumla uzun bir konuşmanın sonrasında benim
edindiğim izlenim, ‘Hayır (bugünkü sistem içinde) bunları yapmak
mümkün değildir.’ Böyle bir soruşturma Türkiye’deki sistem içinde
ya en başından engellenir ya da bu soruşturmayı yapanlar en azından
görevden alınıp sürgün edilir hatta meslekten atılır üstüne üstük
yargılanırlardı.
Bildiğiniz gibi bugün bu soruşturmayı paralel yapı olarak
adlandırılan cemaatin yaptığı iddia ediliyor. Soruşturma ile ilgili
bakanların, başbakanların bilgilendirilmediği, UYAP sistemine
girilmediği, aslında iddiaların da doğru olmadığı hatta kumpas
olduğu öne sürülüyor. Sonuç; binlerce polis sürgün, yüzlerce
savcının görev yerleri değiştirildi.
Ortaya atılan ciddi yolsuzluk iddiaları işin bir yanı, ancak diğer
yanında da ortaya saçılan tapeler ve kimi dinleme kayıtlarına
baktığınız zaman tatmin olamıyorsunuz. Son 5 yılda sahte deliller,
tapeler, cd’ler yüzünden ‘efsane’ davalar tek tek çöküp, zindanlar
boşalırken bu düzeyde sızdırmaların artık ‘alıcısı’ yok. Tamam
rüşvetin, yolsuzluğun belgesini bulmak kolay değil ama bu tür 3.
şahıs konuşmaları en azından ‘algıda’ dedikodunun ötesine
geçemiyor.
Bu arada zaman geçtikçe cemaat ‘olağan şüpheli’ olarak kendi
kendini mimliyor.
Farklı kesimlerle görüşmelerim sonrasında burada ilk kez
okuyacağınız ilginç bir izlenimimi sizlerle paylaşayım. Bugün yarın
cemaat kendisine yönelik bir değil üç ayrı operasyonun
düzenleneceğini düşünüyor. Medya, vakıf ve farklı alanlarda cemaate
yönelik isimlerin kademe kademe bu operasyonlarla alınacağı
endişesi hâkim. Bu üç operasyon beklentisinde bir tedirginlikleri
var ama garip bir şekilde korkuları yok.
Bu ruh hali de bana ilginç geliyor. “Sanırım bizim bilmediğimiz çok
önemli bir şeyi biliyolar” diye içimden geçirmekten kendimi
alamıyorum.
Başa dönersek. Kimi görüşlerini tartışsak bile soralım: “Zindanlar
boşalırken Hanefi Avcı neden hâlâ tutuklu?”
Bunun doğru dürüst cevabını verebilecek tek bir kişi var mı?
Yazının tamamı için tıklayınız