Cumhuriyet'ten Yalçın Akdoğan'a "niyet okuma" yanıtı!
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Utku Çakırözer, Yalçın Akdoğan'a köşe yazısıyla cevap verdi.
Yeni kurulan hükümette basından sorumlu başbakan yardımcılığı
görevini üstlenen Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ile bir
söyleşi yapan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Utku
Çakırözer, Akdoğan'ın HSYK seçimleri ile ilgili değerlendirmelerini
köşesine taşımıştı.
Ancak Akdoğan, yazı yayımlandıktan üç gün sonra bir televizyon
kanalında, HSYK ile ilgili görüşlerinin ve bu görüşlerden
Cumhuriyet gazetesinin çıkardığı "HSYK’de B Planı: Referandum"
yorumunun "gazetecilik ve basın ahlakına uygun olmadığı"nı
söyleyerek Cumhuriyet'i "niyet okumakla" suçlamıştı.
HSYK seçimlerinde Cemaat'in kazanma ihtimali ile ilgili Akdoğan,
"Ülkenin kaderini 12 binin değil, 55 milyonun yapacağı seçim
belirler" ifadelerini kullanmıştı. Çakırözer de bu sözleri "HSYK
seçimlerinde istenen sonucun çıkmaması durumunda hükümetin
kafasında seçmenleri sandığa götürecek bir anayasa değişikliği
planı olduğu" şeklinde yorumlamıştı.
Akdoğan'ın suçlamalarına bugün Utku Çakırözer'den yanıt geldi.
Akdoğan için "Bizi niyet okumakla suçlamasını ve gazetemizle ilgili
de gerçeğe uygun olmayan bazı sözler kullanmasını üzülerek
dinledik." diyen Çakırözer şunları yazdı:
"BİZ NE SORDUK, O NE SÖYLEDİ
Öncelikle rahatsızlık konusu yazıdan başlayalım. Bu haber
formatında bir yazı değil, köşe yazısıdır. Elbette sadece
Akdoğan’ın kendi ifadeleri ve açıklamalarına yer verilmemiş, onun
söyledikleri ışığında kendi değerlendirmelerimiz de okuyucu ile
paylaşılmıştır. HSYK seçimlerinin olası sonuçlarına göre hükümetin
bir anayasa değişikliği sürecini başlatabileceği şeklindeki
tespitimiz, kendi kafamızdan uydurduğumuz, soyut olarak yaptığımız
bir analiz değil, kendisine bu konu bağlamında yönelttiğimiz somut
soruya verdiği yanıttan yola çıkarak yaptığımız bir çıkarsamaydı. O
bölümde sorduğumuz soru teypte kayıtlı haliyle şöyledir:
“Son sorum da bu HSYK ve paralel meselesi. Mesela bugün
(Yargıtay’da HSYK üyelik seçimlerinin yapıldığı 23 Eylül günü.)
Yargıtay’da arzu ettiğinizin tam tersi sonuç çıktı. Yine arzu
etmediğiniz sonuç çıkarsa anayasa değişebilir mi tekrar?”
Akdoğan’ın yanıtı ise şuydu:
“Bunu göreceğiz. Devlete meydan okuma yeri değil hiçbir organ.
Ülkenin kaderini de 12 binin yapacağı değil 55 milyonun yapacağı
seçim belirler. Bu yüzden bu her şeyin başıdır, sonudur gibi
abartılması doğru değil. Önemlidir; bu doğrudur. Yargının belli
vesayet odaklarının denetimine geçmemesi önemlidir, ama ülkenin
kaderini geleceğini etkileyecek diye bakmak da bence doğru
değildir.”
Aramızdaki soru yanıt böyleydi
‘YORUM’ BASIN AHLAKINA AYKIRI MI?
Köşe yazımızda, bu yanıtı tam olarak aktardıktan sonra, ‘Ülkenin
kaderini 12 binin değil, 55 milyonun yapacağı seçim belirler’
ifadelerinden “HSYK seçimlerinde istenen sonucun çıkmaması
durumunda hükümetin kafasında seçmenleri sandığa götürecek bir
anayasa değişikliği planı olduğu” çıkarımını okurlarımızla
paylaştık. Bunu da onun beyanı olarak değil, beyanlarından
çıkardığımız sonuç olarak gördüğümüzü yazı içinde açıkça ifade
ettik. Bir köşe yazarının, bir bakanın beyanlarından yola çıkarak
herhangi bir çarpıtma yapmaksızın kendi değerlendirmesini
yazmasında ne gibi bir ilkesizlik ya da etik problem olabilir ki?
Bizim bir gazeteci olarak niyetimiz bir bakan ya da parti ile
polemiğe girmek değil, halkın bilgilenmesidir. Buna karşılık
iktidar mensubunun da gazetecilerin yorum yapma hakkına saygı
duyması, basın özgürlüğünün olmazsa olmazıdır.
Kaldı ki diğer bazı AKP ve hükümet yetkilileri de HSYK seçimlerinde
istedikleri sonucu alamamaları durumunda bunu büyük bir mesele
yapacaklarını günlerdir art arda verdikleri demeçlerle açıkça
söylüyorlar. Hatta Yargıtay ayağında seçimi kaybetmeleri üzerine
‘HSYK seçimlerini tanımayacakları’, ‘Gerekirse B ve C planlarını
devreye sokacakları’ şeklindeki açıklamaları yasal ve anayasal bir
düzenlemeye gitme niyetlerini ortaya koymaktadır. Bu olgular da
yapılan yorumun niyet okumak değil gerçeğin resmedilmesi olduğunu
göstermektedir.
TEMELSİZ, DAYANAKSIZ İDDİALAR
Başbakan Yardımcısı Akdoğan, dünkü söyleşisinde bir de “Paralel
medya ile Cumhuriyet’’in paslaşarak bu süreci yönettiği” gibi bir
iddiada da bulunuyor. Bize göre hiçbir temeli, dayanağı ve
tutarlılığı olmamakla beraber, bu iddianın dile getirilmesi yine de
Akdoğan’ın fikir özgürlüğüdür. ‘Bu süreç’ sözüyle neyin
kastedildiğini anlamak mümkün değildir. Ancak bugün kendisinin
paralel medya olarak nitelediği mecralarda, Cumhuriyet aleyhine
yıllarca büyük karalama kampanyaları yürütüldüğü de hafızalarda
tazeliğini korumaktadır. Hem de kendi hükümetlerinin aynı
mecralarla ‘Ne istediler de vermedik’ denecek kadar parlak
işbirliği ve dayanışma içinde olduğu çok yakın zaman öncesine
kadar. Hal böyleyken şimdi, kendilerinin çok uzun süren yakınlığını
ve işbirliğini unutarak Cumhuriyet’i, ‘paralel medya ile paslaşarak
süreç yürütmekle’ itham etmek sağduyulu, aklıselim sahibi kimsenin
inanmayacağı bir durumdur.
***
İktidara düşen komplo teorileri üretmek değildir. İktidara düşen,
kendi mesleki kural ve değerlerine bağlı olarak gazetecilik
görevini yapmaya çalışan basın çalışanlarına cephe almak değil,
onlarla haber kaynağı-gazeteci diyaloğunu sürdürmekten ibarettir.
AKP her eleştiriyi, her muhalif sesi, kendisine düşman görmekten,
‘şucu ya da bucu’ diye nitelemekten vazgeçmelidir. Eleştirilerden
yararlanmasını bilmeli hatta artık özeleştiri zamanının geldiğini
görmelidir."