17 Nis 2016 09:54
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 18:27
Cumhuriyet'te Cengiz Çandar çatlağı: "Çandar'a sahip çıkmak istiyorsanız..."
Cumhuriyet gazetesi okur temsilcisi Güray Öz, Cengiz Çandar’ın tartışma yaratan söyleşisinde “özeleştiri yapmadığını” belirtti.
Cumhuriyet gazetesi okur temsilcisi Güray Öz, Cengiz Çandar’ın
tartışma yaratan söyleşisinde “özeleştiri yapmadığını” belirtti.
Öz’ün Cumhuriyet’teki analizi, gazetenin İcra Kurulu Başkanı Akın
Atalay’a bir nevi yanıt niteliğindeydi.
Cengiz Çandar T24 sitesinden Hazal Özvarış’a bir söyleşi vermiş ve hem AKP’ye desteğine, hem de Silivri davalarındaki tavrına dair açıklamalarda bulunmuştu. Çandar’ın tartışma yaratan açıklamaları, Cumhuriyet’in en tepesindeki isim olan Akın Atalay tarafından “Helal olsun Cengiz Çandar’a. Keşke, hepimiz bu derece samimi, net bir özeleştiri yapabilsek” diye değerlendirilmişti. Atalay bu çıkışıyla, Çandar’ın açıklamalarına dair “mide bulantısına kapıldım” diye yazan Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı’yla da karşı karşıya gelmişti.
“ÇANDAR’A SAHİP ÇIKMAK İSTİYORSANIZ…”
İşte Cumhuriyet gazetesi okur temsilcisi Güray Öz de bugünkü köşesinde Cengiz Çandar konusunu irdeledi. “Benim ilk aklıma gelense ortada bir özeleştirinin bulunmadığıdır” diyen Cumhuriyet yazarı Güray Öz şöyle devam etti:
“(…) Ortada bir özeleştiri yoktur. Çandar geçmişteki siyasi tutumuyla ilgili ufak tefek rötuşlar dışında herhangi bir düzeltme gereksinimi duymuyor. Tam tersine o zamanki yaklaşımlarının haklılığının maddi temelleri olduğunu göstermeye, onları tahkim etmeye çalışıyor. Olumsuz sonuçlara yol açmasına karşın “yetmez ama evet” politikasının haklı, doğru olduğunu savunuyor. Ergenekon - Balyoz davalarında da, bu davaların genel siyasi hedefini tartışmak yerine hiçbir siyasi anlamı olmayan “kurular - yaşlar” retoriğine sığınarak liberallerin hep yaptığı gibi kendini kenara çekmeyi seçiyor.
***
Bu davaların önemi, yargılananlara yönelen haksızlıklar ya da gerçekten darbe girişimi olup olmadığı tartışmasından kaynaklanmaz. Davaların siyasi önemi sonuçları bakımından Türkiye’yi nereden nereye getirdiği meselesi ile ilgilidir. Bugün Türkiye’de bir faşizm tehlikesinden söz ediyorsanız, durumu “askeri vesayetin kırılması” ile açıklamanız zordur. Çünkü bu davalar böyle bir sonuç doğurmamıştır. Tam tersine safraların, davaların teknik uygulayıcılarının tasfiyesi ile birlikte sivil vesayet, militer bir destekle kendini güçlendirmiştir.
***
Çandar’ın siyasi hayatında kendisinin de anlattığı gibi keskin dönemeçler var. Hiç kimse de ona neden böyle yaptın deme hakkına sahip değil. “Proleter Devrimci Aydınlık” Maoculuğundan Filistin’de gerillalığa, oradan Talabani dostluğuna, Turgut Özal danışmanlığına, Erdoğan savunuculuğuna ve şimdi de “gidiş faşizme doğru” “öngörüsüne” ulaşmada özeleştiri aramak abestir. Anladığım kadarıyla bu söyleşiyi önemli bulanlar, ona özeleştiri anlamı yükleyenler “geçmişteki yanlışlar temizlendi işte, daha ne istiyorsunuz” demek, Çandar’a sahip çıkmak istiyorlar.
***
Ona sahip çıkmak istiyorsanız, böyle bir gerekçe aramanıza gerek yoktur. En iyisi insanları oldukları gibi görmektir. Ama Çandar’a bir eleştiri yöneltmek, onun burnu büyüklükten kurtulmasına yardımcı olmak da gerekiyor: 2002 yılından, hatta öncesinden başlayarak çok sayıda gazeteci, aydın, entelektüel gidişin nereye doğru olduğunu açıklıkla, gerçekçi, kanıtlara, verilere dayanan analizlerle, politik değerlendirmelerle göstermişlerdi. Çandar’ın onları görmediği, görmek istemediği anlaşılıyor.
“Neden görmedin” diyecek değiliz; görebilseydi, görebilselerdi hayatın kısa zamanda reddettiği ama o günlerde liberallere gerekli olan “tutarlılık” mümkün olmayacaktı.”
Cengiz Çandar T24 sitesinden Hazal Özvarış’a bir söyleşi vermiş ve hem AKP’ye desteğine, hem de Silivri davalarındaki tavrına dair açıklamalarda bulunmuştu. Çandar’ın tartışma yaratan açıklamaları, Cumhuriyet’in en tepesindeki isim olan Akın Atalay tarafından “Helal olsun Cengiz Çandar’a. Keşke, hepimiz bu derece samimi, net bir özeleştiri yapabilsek” diye değerlendirilmişti. Atalay bu çıkışıyla, Çandar’ın açıklamalarına dair “mide bulantısına kapıldım” diye yazan Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı’yla da karşı karşıya gelmişti.
“ÇANDAR’A SAHİP ÇIKMAK İSTİYORSANIZ…”
İşte Cumhuriyet gazetesi okur temsilcisi Güray Öz de bugünkü köşesinde Cengiz Çandar konusunu irdeledi. “Benim ilk aklıma gelense ortada bir özeleştirinin bulunmadığıdır” diyen Cumhuriyet yazarı Güray Öz şöyle devam etti:
“(…) Ortada bir özeleştiri yoktur. Çandar geçmişteki siyasi tutumuyla ilgili ufak tefek rötuşlar dışında herhangi bir düzeltme gereksinimi duymuyor. Tam tersine o zamanki yaklaşımlarının haklılığının maddi temelleri olduğunu göstermeye, onları tahkim etmeye çalışıyor. Olumsuz sonuçlara yol açmasına karşın “yetmez ama evet” politikasının haklı, doğru olduğunu savunuyor. Ergenekon - Balyoz davalarında da, bu davaların genel siyasi hedefini tartışmak yerine hiçbir siyasi anlamı olmayan “kurular - yaşlar” retoriğine sığınarak liberallerin hep yaptığı gibi kendini kenara çekmeyi seçiyor.
***
Bu davaların önemi, yargılananlara yönelen haksızlıklar ya da gerçekten darbe girişimi olup olmadığı tartışmasından kaynaklanmaz. Davaların siyasi önemi sonuçları bakımından Türkiye’yi nereden nereye getirdiği meselesi ile ilgilidir. Bugün Türkiye’de bir faşizm tehlikesinden söz ediyorsanız, durumu “askeri vesayetin kırılması” ile açıklamanız zordur. Çünkü bu davalar böyle bir sonuç doğurmamıştır. Tam tersine safraların, davaların teknik uygulayıcılarının tasfiyesi ile birlikte sivil vesayet, militer bir destekle kendini güçlendirmiştir.
***
Çandar’ın siyasi hayatında kendisinin de anlattığı gibi keskin dönemeçler var. Hiç kimse de ona neden böyle yaptın deme hakkına sahip değil. “Proleter Devrimci Aydınlık” Maoculuğundan Filistin’de gerillalığa, oradan Talabani dostluğuna, Turgut Özal danışmanlığına, Erdoğan savunuculuğuna ve şimdi de “gidiş faşizme doğru” “öngörüsüne” ulaşmada özeleştiri aramak abestir. Anladığım kadarıyla bu söyleşiyi önemli bulanlar, ona özeleştiri anlamı yükleyenler “geçmişteki yanlışlar temizlendi işte, daha ne istiyorsunuz” demek, Çandar’a sahip çıkmak istiyorlar.
***
Ona sahip çıkmak istiyorsanız, böyle bir gerekçe aramanıza gerek yoktur. En iyisi insanları oldukları gibi görmektir. Ama Çandar’a bir eleştiri yöneltmek, onun burnu büyüklükten kurtulmasına yardımcı olmak da gerekiyor: 2002 yılından, hatta öncesinden başlayarak çok sayıda gazeteci, aydın, entelektüel gidişin nereye doğru olduğunu açıklıkla, gerçekçi, kanıtlara, verilere dayanan analizlerle, politik değerlendirmelerle göstermişlerdi. Çandar’ın onları görmediği, görmek istemediği anlaşılıyor.
“Neden görmedin” diyecek değiliz; görebilseydi, görebilselerdi hayatın kısa zamanda reddettiği ama o günlerde liberallere gerekli olan “tutarlılık” mümkün olmayacaktı.”