Cumhuriyet'te Cengiz Çandar çatlağı: "Çandar'a sahip çıkmak istiyorsanız..."
Cumhuriyet gazetesi okur temsilcisi Güray Öz, Cengiz Çandar’ın tartışma yaratan söyleşisinde “özeleştiri yapmadığını” belirtti.
Cumhuriyet gazetesi okur temsilcisi Güray Öz, Cengiz Çandar’ın
tartışma yaratan söyleşisinde “özeleştiri yapmadığını” belirtti.
Öz’ün Cumhuriyet’teki analizi, gazetenin İcra Kurulu Başkanı Akın
Atalay’a bir nevi yanıt niteliğindeydi.
Cengiz Çandar T24 sitesinden Hazal Özvarış’a bir söyleşi vermiş ve
hem AKP’ye desteğine, hem de Silivri davalarındaki tavrına dair
açıklamalarda bulunmuştu. Çandar’ın tartışma yaratan açıklamaları,
Cumhuriyet’in en tepesindeki isim olan Akın Atalay tarafından
“Helal olsun Cengiz Çandar’a. Keşke, hepimiz bu derece samimi, net
bir özeleştiri yapabilsek” diye değerlendirilmişti. Atalay bu
çıkışıyla, Çandar’ın açıklamalarına dair “mide bulantısına
kapıldım” diye yazan Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı’yla da karşı
karşıya gelmişti.
“ÇANDAR’A SAHİP ÇIKMAK İSTİYORSANIZ…”
İşte Cumhuriyet gazetesi okur temsilcisi Güray Öz de bugünkü
köşesinde Cengiz Çandar konusunu irdeledi. “Benim ilk aklıma
gelense ortada bir özeleştirinin bulunmadığıdır” diyen Cumhuriyet
yazarı Güray Öz şöyle devam etti:
“(…) Ortada bir özeleştiri yoktur. Çandar geçmişteki siyasi
tutumuyla ilgili ufak tefek rötuşlar dışında herhangi bir düzeltme
gereksinimi duymuyor. Tam tersine o zamanki yaklaşımlarının
haklılığının maddi temelleri olduğunu göstermeye, onları tahkim
etmeye çalışıyor. Olumsuz sonuçlara yol açmasına karşın “yetmez ama
evet” politikasının haklı, doğru olduğunu savunuyor. Ergenekon -
Balyoz davalarında da, bu davaların genel siyasi hedefini tartışmak
yerine hiçbir siyasi anlamı olmayan “kurular - yaşlar” retoriğine
sığınarak liberallerin hep yaptığı gibi kendini kenara çekmeyi
seçiyor.
***
Bu davaların önemi, yargılananlara yönelen haksızlıklar ya da
gerçekten darbe girişimi olup olmadığı tartışmasından kaynaklanmaz.
Davaların siyasi önemi sonuçları bakımından Türkiye’yi nereden
nereye getirdiği meselesi ile ilgilidir. Bugün Türkiye’de bir
faşizm tehlikesinden söz ediyorsanız, durumu “askeri vesayetin
kırılması” ile açıklamanız zordur. Çünkü bu davalar böyle bir sonuç
doğurmamıştır. Tam tersine safraların, davaların teknik
uygulayıcılarının tasfiyesi ile birlikte sivil vesayet, militer bir
destekle kendini güçlendirmiştir.
***
Çandar’ın siyasi hayatında kendisinin de anlattığı gibi keskin
dönemeçler var. Hiç kimse de ona neden böyle yaptın deme hakkına
sahip değil. “Proleter Devrimci Aydınlık” Maoculuğundan Filistin’de
gerillalığa, oradan Talabani dostluğuna, Turgut Özal
danışmanlığına, Erdoğan savunuculuğuna ve şimdi de “gidiş faşizme
doğru” “öngörüsüne” ulaşmada özeleştiri aramak abestir. Anladığım
kadarıyla bu söyleşiyi önemli bulanlar, ona özeleştiri anlamı
yükleyenler “geçmişteki yanlışlar temizlendi işte, daha ne
istiyorsunuz” demek, Çandar’a sahip çıkmak istiyorlar.
***
Ona sahip çıkmak istiyorsanız, böyle bir gerekçe aramanıza gerek
yoktur. En iyisi insanları oldukları gibi görmektir. Ama Çandar’a
bir eleştiri yöneltmek, onun burnu büyüklükten kurtulmasına
yardımcı olmak da gerekiyor: 2002 yılından, hatta öncesinden
başlayarak çok sayıda gazeteci, aydın, entelektüel gidişin nereye
doğru olduğunu açıklıkla, gerçekçi, kanıtlara, verilere dayanan
analizlerle, politik değerlendirmelerle göstermişlerdi. Çandar’ın
onları görmediği, görmek istemediği anlaşılıyor.
“Neden görmedin” diyecek değiliz; görebilseydi, görebilselerdi
hayatın kısa zamanda reddettiği ama o günlerde liberallere gerekli
olan “tutarlılık” mümkün olmayacaktı.”