17 Eyl 2018 14:58
Son Güncelleme: 24 Kas 2018 02:51
Cumhuriyet'te asıl kavga şimdi başlıyor! Alev Coşkun eski ekibi ihbar etti mi?
Habertürk yazarı Oray Eğin, daha önce kamuoyuna yansımayan bomba detaylarla Cumhuriyet'te yaşananları köşesinde paylaştı.
Cumhuriyet Vakfı'ndaki yönetim değişikliğinin ardından Cumhuriyet
gazetesinde görevden almalar, yeni görevlendirmeler ve istifaların
ardı arkası kesilmedi.
2 hafta önce seyahate çıkacağını belirterek yazısını, " Bir süre yokum… Aradığınız kişiye de ulaşılamayacak…" sözleriyle bitiren ve medya kulislerinde "Habertürk'ten ayrılıyor" izlenimi oluşan Oray Eğin de bugün döndüğü köşesine bu tartışmaları taşıdı.
Eğin Cumhuriyet Vakfı’nda yer alan üyeler, yazarlar, yöneticiler ve gazeteden ayrılan bazı eski köşe yazarlarıyla konuştu ve önemli ayrıntıları kaleme aldı.
"Cumhuriyet’te asıl kavga şimdi başlıyor" diyen yazar Alev Coşkun'un Cumhuriyet davasındaki tanık olarak verdiği ifadeyi paylaştı.
İşte Oray Eğin'in "Liberaller Cumhuriyet’ten 2 milyon TL istiyor" başlıklı yazısı:
Medyada yaratılan havaya bakılırsa büyük bir darbe olmuş, Cumhuriyet yönetimine hukuksuz bir biçimde el konmuştu. Gazeteden birkaç sene önce tasfiye edilen Kemalist eğilimli ekibin yeniden yönetime geçmesini açıklanır açıklanmaz kimi yazarlar hiç beklemeden istifalarını sosyal medyadan açıkladı. Türkiye’nin en eski gazetesi alışık olduğu sarsıntılı süreçlerin birinin daha merkezinde buldu kendisini. Tasfiyeler, suçlamalar, kavgalar gazetenin tarihinin bir parçasıydı, gelenek adeta bozulmadı.
Geçen hafta Cumhuriyet Vakfı’nda yer alan kimi üyeler, gazetenin yazarları, yöneticileri ve gazeteden ayrılan bazı eski köşe yazarlarıyla bütün gazeteciler ve gazete okurları için önemi yadsınamaz kurumda ne olup bittiğini konuştum.
Vakfın başındaki Alev Coşkun bu süreçte mülakat vermediğini, sadece kendisine yönelik bir iddiaya açıklık getireceğini söyledi. Bu açıklamayı sayfanın sonunda bulabilirsiniz.
Giden yazarlar hukuki sürece gelindiği için isimlerinin verilmesini istemedi. Cumhuriyet yayın kurulundaki isimler de tanıklıklarını arka planda olan bitenleri açıklığa kavuşturmak için anonim olarak bildirdi.
İşte daha evvel kamuoyuna yansımayan ayrıntılarla Cumhuriyet’te yaşananlar.
GAZETEYİ KİM ELE GEÇİRDİ?
Büyük ve uzun bir hukuk mücadelesinin sonunda yeniden Cumhuriyet Vakfı’nın başına geçen Alev Coşkun gazeteye geldiği gün ilginç bir teklifle karşılaştı. Sosyal medyada kopan gürültüye bakılırsa gazetede kriz vardı, ama Coşkun’un uzun zaman sonra ilk kez Cumhuriyet binasına atım attığı o Cuma günü içerideki hava çok farklıydı. Birkaç yıldır gazeteyi yöneten ve çizgisini gözle görünür bir şekilde değiştiren eski ekip sevecen ve yardımsever görünüyordu bir kere.
Yeni ekip değişimin en az iki-üç hafta süreceğini tahmin ediyordu halbuki. İş sadece Cumhuriyet Vakfı’nı ele geçirmekle bitmiyordu zira. Yayın yönetmenini atayan vakfın bir de diğer işleri yürüten bir şirketi ve ayrı bir yönetim kurulu vardı, bu yapıyı değiştirmek de vakit alacaktı.
Alev Coşkun ve ekibi şirketi yapılacak işler listesine eklerken bir gün sonra yönetim kurulundan beklemedikleri bir teklif geldi:
“Biz sizin işinizi kolaylaştıralım, önümüzdeki hafta birer birer istifa edelim ve yeni yönetimin önünü açalım.”
Haftalar sürecek bir değişim birkaç gün içinde tamamlanacaktı böylece. Vakıftaki kimi isimler bu nezaketten duygulandılar, daha tecrübeli olanlarsa şaşkınlık içinde kaldılar. Yılların politikacısı Alev Coşkun “Bizim onlara sunacağımız teklifi onlar bize yapıyor” diye kuşkulandı. “Bir bakalım, konuşuruz” dedi.
Bu arada birbirinin gazına gelip sosyal medyada istifa açıklama modasına uyan isimlerin bazılarına karşı yoğun bir diplomasi trafiği yaşandı. Son dönemde tek başına bir ekonomi gazetesi gibi çalışan Çiğdem Toker’in ayrılması gazetenin Orhan Bursalı gibi yazarlarını çok üzdü. Alev Coşkun yıllardır aradığı Toker’le 40 dakika süren bir telefon görüşmesi yaptı, ama ikna edemedi. “Eski ekibe arkadaşlık borcum” diyen gazeteci ayrıldı.
YÖNETİM KURULUNDA İSTİFA OYUNU
Ahmet İnsel gibi gazetenin çizgisiyle uyuşmayan, hatta gazetenin geçmişte mağdur olduğu FETÖ kumpası davalara destek veren liberaller zaten gönderilecekti, üzerinde durulmadı. Kadri Gürsel’in ayrılması beklenmiyordu, yakın çevresine “Liberal baskı altındayım” dediğini duydu yeni Cumhuriyet yönetimi.
Yeni hafta başladığında sosyal medyadaki modanın ötesinde yönetim kurulu üyeleri arasında yer alan Aydın Engin, Arif Kızılyalın ve Orhan Erinç’in imzalarıyla birçok istifa da resmiyet kazandı. İstifa edenlerin yerine yeni atama yapılmasının önünü açmaktı hedef görünürde.
Ama işin sırrı geçen hafta Cumhuriyet’ten istifa eden Ayşe Yıldırım’ın köşe yazısında kendini belli etti. Zaten bir süredir Almanya’da yaşayan ve Köln merkezli Artı Gerçek sitesini yöneten Celal Başlangıç’la evli olan Yıldırım “Yeni yönetimi rahatlatmak için şirketle anlaşarak ayrıldık” diye bir not düştü veda yazısına.
Cumhuriyet’ten ayrılan ekibin yurtdışı fonlarıyla yeni bir web sitesi kuracakları tahmin ediliyor; zaten birçok çalışan da daha yönetim değişmeden istifa konusunda örgütlenmiş.
Yıldırım’ın “Şirketle anlaşarak ayrıldık” dediği yönetim kurulunun istifa eden sekiz kişiye vaat ettiği yüksek tazminat miktarları. Akın Atalay avukat olduğu için bu kararlara imza atmadı; ileride hukuksal sorun yaratacağını biliyordu. Ama diğer üyelerin onayıyla astronomik rakamlar yönetimden geçti.
TAZMİNAT RAKAMLARI ŞİŞİRİLDİ
Birçok medya kuruluşunun krizden dolayı sarsıntı yaşadığı bir dönemde eski yönetim yeni gelenlere 2 milyon TL değerinde bir tazminat yükü bıraktı. Basın kanununa ve sözleşmelere aykırı şişirilmiş bir hesap yapıldı. Keyfi olarak yazılmış rakamlarla bir sene çalışan 45 bin TL, bir başkasına 300 bin TL vaat edildi. Mütevazı bütçesi olan Cumhuriyet’i aşan rakamlar bunlar. Hatta daha büyük gazetelerde bile böyle tazminatlar yok.
Vakıf apar topar gazeteye ziyarete gelen çok önemli ve kamuoyunun yakından tanıdığı ceza hukukçularına bu sözleşmeleri gösterdi. Kaçınılmaz bir hukuk süreci yeniden başlayacak şimdi.
Meğerse liberallerin “Saray darbesi” ve “Cumhuriyet’i faşistler ele geçirdi” diye yüksek sesle çığlık atmaları kamuoyunu yanıltma operasyonuymuş. “İşinizi kolaylaştıralım” dedikleri de bir alicengiz oyunu çıktı.
Cumhuriyet’te asıl kavga şimdi başlıyor.
***
Alev Coşkun’la konuştum: Eski ekibi ihbar etti mi?
Geçen hafta Cumhuriyet tartışmalarının odağındaki isim Alev Coşkun’a yönelik iddialardan biri birçok gazetecinin hapse atılıp mahkum edildiği davasındaki tanıklığıydı. Liberaller Coşkun’un mahkemeye gazetecileri FETÖ’cü diye ihbar ettiğini söylüyordu.
Önceki gün Coşkun’u arayıp tam olarak ifadesinde ne dediğini sordum.
Coşkun, öncelikle Cumhuriyet davasında tanık olarak çağrıldığını ve gidip ifade vermeye mecbur olduğunu söyledi. Hatta ilk seferinde duruşmayı kaçırmış, ikinci sefer de kaçırırsa zorla getirme kararı çıkacakmış.
Tutanaklarda da yer alan ifadesinde Coşkun’un söylediği özetle şu:
“Ben bu arkadaşlarla 22 sene çalıştım, bu iddianamede arkadaşlar için terör örgütüne üye olmamakla birlikte terör örgütüne yardım ediyorlar suçlaması geçiyor. Orhan Erinç’le 22 sene birlikte çalıştık… Kadri Gürsel, Turan Günay uzun yıllardır tanıdığım isimler. Ne eğitimleri, ne kültürel birikimleri terör örgütü üyeleri olmalarına imkan veriyor. Hatta Kadri Gürsel’in avukatı bu konuşmama dayanarak beraatını istedi, mahkeme açıkça böyle karar verdi.”
Ancak Coşkun mahkemede gazeteye yönelik eleştirilerini de dillendirdi:
“Yalnız bir nokta var, dedim. [Gazetenin yayın çizgisine] bir eleştirim var, bunu da açıkça söylemek zorundayım. Bu gazete bir vakıf gazetesi, çizgisi belli. İstediğini yapsınlar ama 90 yıllık yayın çizgisinde hiçbir tarikat şeyhini birinci sayfasına koymamıştır Cumhuriyet. 23 Mayıs 2015 ve 24 Mayıs 2015 tarihli gazeteleri açın. Birinde logonın yanında FETÖ lideri, diğerinde logonun üstünde. Buna karşıyım. Bu olamaz… Hatta 79 milyon kişi bir tarafa geçse ben ölünceye kadar tek başıma bunu savunurum… Hatta FETÖ liderinin gazetede sürmanşette görünce kendi kendime ‘Acaba Pennsylvania’da bir köpeğimi ısırdı da haber oldu’ diye düşündüm. Belki öyle bir şey olsa koyabilirsiniz… Ama saçma sapan bir haber.”
Duruşma sırasında Cumhuriyet avukatı Tora Pekin’in Coşkun’a yönelik suçlaması da bu gazetelerin savcılığa vermesiydi. Coşkun buna karşı da “Bu gazete o gün 60 bin adet basılmış, beş kişi okusa 300 bin kişi görmüş demektir. Ben versem ne olur vermesem ne olur… Mahkemede bu gazete Can Dündar’ın at oynatacağı yer değildir” dedim.
2 hafta önce seyahate çıkacağını belirterek yazısını, " Bir süre yokum… Aradığınız kişiye de ulaşılamayacak…" sözleriyle bitiren ve medya kulislerinde "Habertürk'ten ayrılıyor" izlenimi oluşan Oray Eğin de bugün döndüğü köşesine bu tartışmaları taşıdı.
Eğin Cumhuriyet Vakfı’nda yer alan üyeler, yazarlar, yöneticiler ve gazeteden ayrılan bazı eski köşe yazarlarıyla konuştu ve önemli ayrıntıları kaleme aldı.
"Cumhuriyet’te asıl kavga şimdi başlıyor" diyen yazar Alev Coşkun'un Cumhuriyet davasındaki tanık olarak verdiği ifadeyi paylaştı.
İşte Oray Eğin'in "Liberaller Cumhuriyet’ten 2 milyon TL istiyor" başlıklı yazısı:
Medyada yaratılan havaya bakılırsa büyük bir darbe olmuş, Cumhuriyet yönetimine hukuksuz bir biçimde el konmuştu. Gazeteden birkaç sene önce tasfiye edilen Kemalist eğilimli ekibin yeniden yönetime geçmesini açıklanır açıklanmaz kimi yazarlar hiç beklemeden istifalarını sosyal medyadan açıkladı. Türkiye’nin en eski gazetesi alışık olduğu sarsıntılı süreçlerin birinin daha merkezinde buldu kendisini. Tasfiyeler, suçlamalar, kavgalar gazetenin tarihinin bir parçasıydı, gelenek adeta bozulmadı.
Geçen hafta Cumhuriyet Vakfı’nda yer alan kimi üyeler, gazetenin yazarları, yöneticileri ve gazeteden ayrılan bazı eski köşe yazarlarıyla bütün gazeteciler ve gazete okurları için önemi yadsınamaz kurumda ne olup bittiğini konuştum.
Vakfın başındaki Alev Coşkun bu süreçte mülakat vermediğini, sadece kendisine yönelik bir iddiaya açıklık getireceğini söyledi. Bu açıklamayı sayfanın sonunda bulabilirsiniz.
Giden yazarlar hukuki sürece gelindiği için isimlerinin verilmesini istemedi. Cumhuriyet yayın kurulundaki isimler de tanıklıklarını arka planda olan bitenleri açıklığa kavuşturmak için anonim olarak bildirdi.
İşte daha evvel kamuoyuna yansımayan ayrıntılarla Cumhuriyet’te yaşananlar.
GAZETEYİ KİM ELE GEÇİRDİ?
Büyük ve uzun bir hukuk mücadelesinin sonunda yeniden Cumhuriyet Vakfı’nın başına geçen Alev Coşkun gazeteye geldiği gün ilginç bir teklifle karşılaştı. Sosyal medyada kopan gürültüye bakılırsa gazetede kriz vardı, ama Coşkun’un uzun zaman sonra ilk kez Cumhuriyet binasına atım attığı o Cuma günü içerideki hava çok farklıydı. Birkaç yıldır gazeteyi yöneten ve çizgisini gözle görünür bir şekilde değiştiren eski ekip sevecen ve yardımsever görünüyordu bir kere.
Yeni ekip değişimin en az iki-üç hafta süreceğini tahmin ediyordu halbuki. İş sadece Cumhuriyet Vakfı’nı ele geçirmekle bitmiyordu zira. Yayın yönetmenini atayan vakfın bir de diğer işleri yürüten bir şirketi ve ayrı bir yönetim kurulu vardı, bu yapıyı değiştirmek de vakit alacaktı.
Alev Coşkun ve ekibi şirketi yapılacak işler listesine eklerken bir gün sonra yönetim kurulundan beklemedikleri bir teklif geldi:
“Biz sizin işinizi kolaylaştıralım, önümüzdeki hafta birer birer istifa edelim ve yeni yönetimin önünü açalım.”
Haftalar sürecek bir değişim birkaç gün içinde tamamlanacaktı böylece. Vakıftaki kimi isimler bu nezaketten duygulandılar, daha tecrübeli olanlarsa şaşkınlık içinde kaldılar. Yılların politikacısı Alev Coşkun “Bizim onlara sunacağımız teklifi onlar bize yapıyor” diye kuşkulandı. “Bir bakalım, konuşuruz” dedi.
Bu arada birbirinin gazına gelip sosyal medyada istifa açıklama modasına uyan isimlerin bazılarına karşı yoğun bir diplomasi trafiği yaşandı. Son dönemde tek başına bir ekonomi gazetesi gibi çalışan Çiğdem Toker’in ayrılması gazetenin Orhan Bursalı gibi yazarlarını çok üzdü. Alev Coşkun yıllardır aradığı Toker’le 40 dakika süren bir telefon görüşmesi yaptı, ama ikna edemedi. “Eski ekibe arkadaşlık borcum” diyen gazeteci ayrıldı.
YÖNETİM KURULUNDA İSTİFA OYUNU
Ahmet İnsel gibi gazetenin çizgisiyle uyuşmayan, hatta gazetenin geçmişte mağdur olduğu FETÖ kumpası davalara destek veren liberaller zaten gönderilecekti, üzerinde durulmadı. Kadri Gürsel’in ayrılması beklenmiyordu, yakın çevresine “Liberal baskı altındayım” dediğini duydu yeni Cumhuriyet yönetimi.
Yeni hafta başladığında sosyal medyadaki modanın ötesinde yönetim kurulu üyeleri arasında yer alan Aydın Engin, Arif Kızılyalın ve Orhan Erinç’in imzalarıyla birçok istifa da resmiyet kazandı. İstifa edenlerin yerine yeni atama yapılmasının önünü açmaktı hedef görünürde.
Ama işin sırrı geçen hafta Cumhuriyet’ten istifa eden Ayşe Yıldırım’ın köşe yazısında kendini belli etti. Zaten bir süredir Almanya’da yaşayan ve Köln merkezli Artı Gerçek sitesini yöneten Celal Başlangıç’la evli olan Yıldırım “Yeni yönetimi rahatlatmak için şirketle anlaşarak ayrıldık” diye bir not düştü veda yazısına.
Cumhuriyet’ten ayrılan ekibin yurtdışı fonlarıyla yeni bir web sitesi kuracakları tahmin ediliyor; zaten birçok çalışan da daha yönetim değişmeden istifa konusunda örgütlenmiş.
Yıldırım’ın “Şirketle anlaşarak ayrıldık” dediği yönetim kurulunun istifa eden sekiz kişiye vaat ettiği yüksek tazminat miktarları. Akın Atalay avukat olduğu için bu kararlara imza atmadı; ileride hukuksal sorun yaratacağını biliyordu. Ama diğer üyelerin onayıyla astronomik rakamlar yönetimden geçti.
TAZMİNAT RAKAMLARI ŞİŞİRİLDİ
Birçok medya kuruluşunun krizden dolayı sarsıntı yaşadığı bir dönemde eski yönetim yeni gelenlere 2 milyon TL değerinde bir tazminat yükü bıraktı. Basın kanununa ve sözleşmelere aykırı şişirilmiş bir hesap yapıldı. Keyfi olarak yazılmış rakamlarla bir sene çalışan 45 bin TL, bir başkasına 300 bin TL vaat edildi. Mütevazı bütçesi olan Cumhuriyet’i aşan rakamlar bunlar. Hatta daha büyük gazetelerde bile böyle tazminatlar yok.
Vakıf apar topar gazeteye ziyarete gelen çok önemli ve kamuoyunun yakından tanıdığı ceza hukukçularına bu sözleşmeleri gösterdi. Kaçınılmaz bir hukuk süreci yeniden başlayacak şimdi.
Meğerse liberallerin “Saray darbesi” ve “Cumhuriyet’i faşistler ele geçirdi” diye yüksek sesle çığlık atmaları kamuoyunu yanıltma operasyonuymuş. “İşinizi kolaylaştıralım” dedikleri de bir alicengiz oyunu çıktı.
Cumhuriyet’te asıl kavga şimdi başlıyor.
***
Alev Coşkun’la konuştum: Eski ekibi ihbar etti mi?
Geçen hafta Cumhuriyet tartışmalarının odağındaki isim Alev Coşkun’a yönelik iddialardan biri birçok gazetecinin hapse atılıp mahkum edildiği davasındaki tanıklığıydı. Liberaller Coşkun’un mahkemeye gazetecileri FETÖ’cü diye ihbar ettiğini söylüyordu.
Önceki gün Coşkun’u arayıp tam olarak ifadesinde ne dediğini sordum.
Coşkun, öncelikle Cumhuriyet davasında tanık olarak çağrıldığını ve gidip ifade vermeye mecbur olduğunu söyledi. Hatta ilk seferinde duruşmayı kaçırmış, ikinci sefer de kaçırırsa zorla getirme kararı çıkacakmış.
Tutanaklarda da yer alan ifadesinde Coşkun’un söylediği özetle şu:
“Ben bu arkadaşlarla 22 sene çalıştım, bu iddianamede arkadaşlar için terör örgütüne üye olmamakla birlikte terör örgütüne yardım ediyorlar suçlaması geçiyor. Orhan Erinç’le 22 sene birlikte çalıştık… Kadri Gürsel, Turan Günay uzun yıllardır tanıdığım isimler. Ne eğitimleri, ne kültürel birikimleri terör örgütü üyeleri olmalarına imkan veriyor. Hatta Kadri Gürsel’in avukatı bu konuşmama dayanarak beraatını istedi, mahkeme açıkça böyle karar verdi.”
Ancak Coşkun mahkemede gazeteye yönelik eleştirilerini de dillendirdi:
“Yalnız bir nokta var, dedim. [Gazetenin yayın çizgisine] bir eleştirim var, bunu da açıkça söylemek zorundayım. Bu gazete bir vakıf gazetesi, çizgisi belli. İstediğini yapsınlar ama 90 yıllık yayın çizgisinde hiçbir tarikat şeyhini birinci sayfasına koymamıştır Cumhuriyet. 23 Mayıs 2015 ve 24 Mayıs 2015 tarihli gazeteleri açın. Birinde logonın yanında FETÖ lideri, diğerinde logonun üstünde. Buna karşıyım. Bu olamaz… Hatta 79 milyon kişi bir tarafa geçse ben ölünceye kadar tek başıma bunu savunurum… Hatta FETÖ liderinin gazetede sürmanşette görünce kendi kendime ‘Acaba Pennsylvania’da bir köpeğimi ısırdı da haber oldu’ diye düşündüm. Belki öyle bir şey olsa koyabilirsiniz… Ama saçma sapan bir haber.”
Duruşma sırasında Cumhuriyet avukatı Tora Pekin’in Coşkun’a yönelik suçlaması da bu gazetelerin savcılığa vermesiydi. Coşkun buna karşı da “Bu gazete o gün 60 bin adet basılmış, beş kişi okusa 300 bin kişi görmüş demektir. Ben versem ne olur vermesem ne olur… Mahkemede bu gazete Can Dündar’ın at oynatacağı yer değildir” dedim.