Cumhuriyet'in yazı dizisinden: Onlarda haber, bizde suç!
Barış sürecinde Kandil'de yapılan röportajların savcılık tarafından delil sayılması Cumhuriyet'in yazı dizisinin bugünkü konusu oldu.
Cumhuriyet gazetesinin yönetici ve yazarlarına yönelik olarak
düzenlenen operasyona ilişkin yayımladığı yazı dizisinin dokuzuncu
bölümünde, barış sürecinde Kandil'de yapılan röportajların savcılık
tarafından delil sayılması ele alındı.
Kemal Göktaş, Canan Coşkun, Alican Uludağ ve Sinan Tartanoğlu'nun
imzalarıyla yayımlanan dizinin "Onlarda haber Cumhuriyet’te suç!"
başlıklı dokuzuncu bölümünde, "Savcılık dosya genelindeki gerçeği
perdeleme geleneğini haberlerimizi suçlama konusu yaparken de
sürdürdü. PKK ile çözüm sürecindeyken yapılan röportajları delil
saydı. Oysa çözüm sürecinde başka basın yayın organlarından çok
sayıda gazeteci Kandil’e giderek PKK yöneticileriyle röportaj
yaptı. Ama savcı bunları görmezden geldi" ifadesi kullanıldı.
Cumhuriyet gazetesinde bugün yayımlanan dizinin dokuzuncu bölümü
şöyle:
Savcılık dosya genelindeki gerçeği perdeleme geleneğini
haberlerimizi suçlama konusu yaparken de sürdürdü. PKK ile çözüm
sürecindeyken yapılan röportajları delil olarak dosyaya koydu,
ancak kısa bir arşiv taraması, çözüm sürecinde başka basın yayın
organlarından çok sayıda gazetecinin PKK yöneticileriyle röportaj
yaptığını ortaya koyuyor.
Kandil röportajları
Cumhuriyet soruşturmasında Ahmet Şık’ın 16 Mart 2015’te “Ya Apo
Kandil’e ya Biz İmralı’ya”, Ayşe Yıldırım’ın 2 Haziran 2015’te
“Demirtaş Ölümü Bile Göze Aldı” başlığıyla yayımlanan KCK Yürütme
Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık ile yaptığı röportajlar suçlama
konusu yapıldı. Röportajların yayımlandığı tarihte çözüm süreci
devam ediyordu. Çözüm sürecinde Kandil’de ve hatta yurtiçinde
dağlık alanlarda PKK’lilerle yapılan yüzlerce röportaj yayımlandı.
Hatta PKK’nin silahlarını yurtdışına çıkaracağını açıkladığı basın
toplantısına Anadolu Ajansı muhabiri dahi katılmıştı. Basın
toplantısının ardından da Murat Karayılan Milliyet’ten Aslı
Aydıntaşbaş, Vatan’dan Ruşen Çakır, Radikal’den Ezgi Başaran ve CNN
Türk’ten Şirin Payzın’ın aralarında olduğu bir grup gazetecinin
sorularını yanıtlamış ve bu söyleşinin haberleri gazetecilik
başarısı olarak kutlanmıştı.
Kandil röportajları yandaş gazetelerde de yayınlandı. Türkiye
gazetesinde 23 Kasım 2009’da Murat Karayılan, 16 Haziran 2010’da
ise Mustafa Karasu ile yapılan röportajlar yayımlanmıştı. Sabah
gazetesinin 2 Ekim 2010 tarihli sayısında ise Karayılan’ın
Kandil’de yaptığı açıklama gazetenin muhabiri tarafından izlenip
haberleştirildi. Kandil röportajlarına Vatan gazetesi (1 Şubat
2013’de başlayan yazı dizisi) ve Milliyet de (26 Haziran 2011)
rahatlıkla yer veriyordu. Türk basınının Mehmet Ali Birand, Avni
Özgürel gibi önemli isimlerinin Öcalan röportajları arşivde
duruyor.
Gazeteci herkesle görüşür, hem Cumhurbaşkanı hem de bir suç
örgütünün lideri ile röportaj yapar. Bu çok temel gazetecilik
kuralı Cumhuriyet söz konusu olunca rafa kaldırıldı. Terörle
Mücadele Kanunu da bir açıklamanın terör örgütü propagandası suçu
oluşturabilmesi için “şiddeti teşvik” unsurunun olması gerektiğini
hükme bağlıyor. Anayasa Mahkemesi de Abdullah Öcalan’ın
açıklamalarına yer veren Ülkede Özgür Gündem gazetesine el
konulması ve dava açılmasını, basın ve ifade özgürlüğünün ihlali
saymıştı. AYM kararında “yasadışı bir örgütün mensubunun veya
yöneticisinin şiddeti övmedikçe görüş ve düşüncelerini
açıklamasının tek başına cezalandırma nedeni olamayacağı”
belirtilmişti. Savcılık ise her iki röportajda da suç unsuru
bulamadığı için Cumhuriyet’e özel ‘örgütü sevimli gösterme’ gibi
kanunda yeri olmayan bir suç icat etti.
FETÖ var, FETÖ yok
Ahmet Şık’ın 8 Temmuz 2015 tarihli “Bizimki gazetecilik sizinki
ihanet”, 9 Temmuz 2015 tarihli “MİT TIR’ları savcısı; MİT
Reyhanlı’ya göz yumdu, onlara bilgi vermesek engellerdik” ve 13
Şubat 2015 tarihli “TIR’daki sır aydınlandı” başlıklı haberleri de
suçlama konusu oldu. Ahmet Şık, büyük operasyondan 2 ay sonra FETÖ
ve PKK propagandası iddiasıyla tutuklandı. Ancak iddianame FETÖ
suçlaması çıkarılarak, PKK ve DHKP-C’ye yardım suçundan düzenlendi.
Zira Gülenci örgütlenmeyi ilk yazanlardan ve bu nedenle bir yıl
cezaevinde yatan bir gazetecinin, bu kez FETÖ’yle suçlanmasına
yandaş yazarlar bile tepki göstermişti. Savcılık bu eleştirilerden
kaçmak için iddianamede Şık’a FETÖ suçlaması yöneltmedi fakat bu
sadece göz boyamak için yapılan bir değişiklik oldu. Zira
iddianamede Şık için FETÖ suçlaması yoksa da savcıların FETÖ ile
ilişkilendirdiği haberler aynen yer alıyor.
Takipsizlik verilmişti
Şık’la ilgili DHKP-C’ye yardım suçlaması ise gerçek bir skandal.
Zira Şık’ın suçlanmasına neden olan haberi, bundan iki yıl önce
Basın Savcılığınca soruşturulmuş ve takipsizlik kararı verilmişti.
Söz konusu haber, savcı Mehmet Selim Kiraz şehit edilmeden önce,
onu rehin alan DHKP-C’lilerle yapılan görüşmeye ilişkindi. Şık’la
ilgili hiçbir şey bulamayan savcılık iki yıl önce, hakkında
takipsizlik verilen bu habere sığındı. Oysa Şık, röportaj sırasında
eylemin meşruluğunu sorgulayan ve yanlış olduğunu ifade eden
sorular yöneltmişti:
“Eyleminizi bitirecek misiniz? Müzakereler ne aşamada?”, “İçeri
nasıl girdiniz?”, “Silahlı eylem yapmak adaleti sağlar mı?”, “Talep
karşılanmazsa savcı beyi cezalandıracağınızı söylüyorsunuz. Bu
meşru mu?”, “Savcı beyle herhangi bir tartışmanız oldu mu?
Kendisinin Berkin Elvan’ın faillerinin bulunması için çaba
harcadığına ilişkin haberler var medyada?”, “Berkin Elvan’ın
öldürülmesi kamuoyunun geniş kesimi tarafından zaten tepki
toplamıştı. Cenazesine katılan yüz binlerce kişi de bu haksızlığa
isyan etmişti. Eyleminiz bu meşru zemini ortadan kaldırmıyor mu?”
Şık’ın haberi içeriğine, hakkında takipsizlik kararı verilmesine ve
4 aylık dava açma süresinin 2 yıl kadar geçmesine rağmen
iddianameye dahil edildi.
Gülen’in fotoğrafı
Alev Coşkun’un Cumhuriyet aleyhine başka bir şey bulamadığı için
her fırsatta dile getirdiği bir suçlama savcılık tarafından da
ciddiye alındı. Coşkun, Cumhuriyet logosunun üzerinde asla haber
konmadığını, dinci tarikatçıların haberlerinin de asla ilk sayfadan
verilmemesinin kural olduğunu ileri sürerek “23 Mayıs’ta gazetenin
ilk sayfasında ve Cumhuriyet logosunun yanında FETÖ lideri Fetullah
Gülen’in fotoğrafı ile birlikte ‘Fakirhaneme bunlar malikane diyor’
sözleri servis edilmiştir. Ayrıca 24 Mayıs baskısında ise aynı
şekilde servis edilmiştir” şeklinde “tanıklık” yaptı.
Cumhuriyet’in 23 Mayıs 2015 tarihli haberinde Gülen’in,
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın kendisini
Pensilvanya’da ziyaret ettiğine ilişkin iddiası
haberleştiriliyordu. Haberin odağı Albayrak’ın Gülen’le
ilişkisiydi. Bu haberin hemen yanındaki manşette ise tarikatlar ve
iktidar arasındaki maddi çıkar ilişkilerini konu alan “Cemaatlerde
hükümet korkusu” başlıklı manşet yer alıyordu. Coşkun’un suçlama
konusu yaptığı 24 Mayıs 2015 tarihli yayında ise yazarımız Tayfun
Atay, cemaat ve iktidar arasındaki kavgayı ele alıyor ve her
ikisinin liberalizm ile kurduğu çıkar eksenli ilişkiyi
eleştiriyordu. Alev Coşkun yanılıyor ve yanıltmaya çalışıyor.
Tarikat haberleri sadece Cumhuriyet logosunun üzerinde değil
Cumhuriyet’in hiçbir yerinde yayımlanmaz. İktidar- tarikat
ilişkilerini eleştiren haber ve yazılar ise 23-24 Mayıs’ta olduğu
gibi Cumhuriyet’in her yerinde yayımlanır.