CUMHURİYET'E PATRON OLAN ORHAN ERİNÇ, GAZETECİLER CEMİYETİ'Nİ BIRAKMALI!
İlhan Selçuk'un vefatından sonra Cumhuriyet Gazetesi'nin imtiyaz sahibi olan TGC Başkanı Orhan Erinç'e Medyaradar yazarı Varol Ersoy'dan çağrı!
İlhan Selçuk’un vefatından sonra Cumhuriyet Gazetesi’nin imtiyaz sahibi, Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç oldu.
Kendisini kutluyor, yeni görevinde başarılar diliyorum.
Ama…
Orhan Erinç, bildiğiniz gibi aynı zamanda Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin de Başkanı… Hem de çok uzun bir süredir.
Her seçimde yönetim kurulu listesinde en fazla bir-iki ismi değiştirip, yoluna devam ediyor…
Son olarak birkaç ay önce yapılan seçimden de zaferle çıktı…
Şimdi sorgulama zamanı geldi:
Artık bir gazete patronu olan Erinç, Cemiyet Başkanı olarak kalmaya devam etmeli mi?
Ederse; bu Cemiyet üyeleri ve tüm gazeteciler için iyi mi olur, kötü mü?
Öncelikle belirtelim ki; Erinç, TGC’nin ilk “gazete patronu” başkanı değil…
Cemiyet’in kurucusu Sedat Simavi de bir gazete patronuydu…
Hatta Cemiyet’in ilk yönetim kurulu üyelerinin tamamına yakını, gazete patronlarından oluşuyordu…
Sonraki yıllarda ise DÜNYA Gazetesi’nin patronu Nezih Demirkent bu görevi üstlendi…
Yani; ilk bakışta, Orhan Erinç’in TGC Başkanlığı’na devam etmesinde hiçbir sorun yok gibi görünüyor…
Gerçekte ise durum biraz farklı…
Bana göre; geçmişte her ne kadar “gazete patronu Cemiyet Başkanı” örneklerine rastlasak da; bu, Cemiyet’in duruşu, demokratik yapısı ve mesleğin tamamını kucaklaması açısından büyük sakıncalar içeriyor…
Anlatalım:
1.) Eğer Türkiye’deki en büyük gazetecilik örgütü olan Cemiyet’in Başkanı “gazete patronu” olursa; bu, Cemiyet’in gelişen olaylar karşısında aldığı tavrı etkiler… Geçmişte de bunun örneklerine rastlanmıştır… Örneğin “yazar, muhabir, ya da editör” bir Başkan, üzerinde gazetesinin “maddi kaygılarını” hissetmeden tavır alabilir.
Ama “medya patronu” bir Cemiyet Başkanı’nın özgürlük alanı doğal olarak daha sınırlıdır. İktidara sert eleştiriler yöneltmekten çekinir ki; bu son derece doğaldır. Zira bu eleştirilerinin anında gazetesine fatura edileceğini bilir.
Cemiyet adına yapacağı açıklamalarda ve alacağı kararlarda, iktidara, reklâm verenlere ve diğer baskı gruplarına karşı daha bağımlı olması kaçınılmazdır.
Tüm bunlar da onu özgür karar almaktan alıkoyar.
2.) Bir gazete patronunun, seçimlere girerek Cemiyet Başkanı olmasının diğer bir sakıncası da; gazete patronluğunun “demokratik bir seçim yarışı”na gölge düşürecek olmasıdır…
Çünkü Orhan Erinç “patron” olarak kaldığı sürece, Cemiyet üyesi Cumhuriyet çalışanlarının ona oy vermeme ya da Cemiyet’teki başkanlığına muhalefet etme şansları sıfırdır. Geçmişte Nezih Demirkent’in, DÜNYA Gazetesi çalışanlarının Cemiyet seçimlerindeki tavrını nasıl yakından izlediği, bunun acı bir örneğidir. Hasta DÜNYA çalışanları bile, raporlu olmalarına karşı seçim günü kendilerini oy kullanmak zorunda hissetmiştir.
3.) Cumhuriyet gibi siyasi duruşu açık olan bir gazetenin patronunun, Cemiyet Başkanı olması, Cemiyet üyesi olan ama Cumhuriyet’ten çok farklı siyasi kulvarlarda yayın yapan diğer gazetelerde çalışan gazetecilerde, “Cumhuriyet gazetesinin yayın politikalarına alet mi oluyoruz” endişesi yaratır.
Bu endişe de orta ve uzun vadede Cemiyet’ten kopmalara ve Cemiyet’in iyice güçsüzleşmesine neden olacaktır.
4.) Ve en acı gerçek:
Orhan Erinç gibi 74 yaşındaki bir insanın, tamamen “fiziki” olarak bu iki çok önemli görevin altından kalkmak için büyük bir efor sarf edeceği açıktır… Asıl olan her zaman “profosyonel iş” olduğuna göre, Erinç’in tercihini gazetesinden yana kullanması, son yıllarda etkinliği zaten hızla azalan TGC’nin daha da silikleşmesine yol açacaktır.
Kısacası; Orhan Erinç, Sedat Simavi ve Nezih Demirkent örneklerinin arkasına sığınmadan, bu iki görevden birini tercih etmeli ve bana göre Cemiyet’in önünü artık açmalıdır…
Her zaman gençlere değer veren bir gazeteci olarak, TGC’nin gençleşmesine ve yenilenmesine fırsat tanımalıdır…
VAROL ERSOY