Cumhuriyet yazarından Ertuğrul Özkök'e: Sadece madara değil, komik de oluyorsun; işine bak, yataklara ak, hadi
Cumhuriyet yazarı Tayfun Atay, "O Mustafa Ceceli yatakları doldurur, ama camileri bilemem" ifadesini kullanan Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök'e tepki gösterdi.
Cumhuriyet yazarı Tayfun Atay, "O Mustafa Ceceli yatakları
doldurur, ama camileri bilemem" ifadesini kullanan Hürriyet yazarı
Ertuğrul Özkök'e tepki gösterdi. Atay, "Ertuğrul, 'sen' bu topa
girme! Bak, İslâmcı mahallede zaten madarasın. Bize de faydadan çok
zararın dokunuyor. Üstelik sahtekârlıkla itham ettiğin 'siyasi
İslâmcılık' tarafından iliklerine kadar fethedilmiş bir yayının
bünyesinden yazıyorsun bunları. Dolayısıyla sadece madara olmuyor,
komik de oluyorsun. Sen işine bak, 'Limon Çiçekleri'
eşliğinde yataklara ak! Hadi!" dedi.
Ertuğrul Özkök, Mustafa Ceceli'nin 'O Sensin ki' adlı şarkısıyla
ilgili olarak, "Tayfun Atay’ın iddiası şu: “İşin özünde gençleri
camiyle çekemedikleri dine, ‘ti-vi’yle, internette kliple çekme
girişimi var...” Ah şu benim şeytan aklım... O aklıma hemen Mustafa
Ceceli’nin harika “Limon çiçekleri” şarkısı geldi. Ne diyeyim
şimdi. Eminim bu şarkı, benim gibi birçok insanı, yataklara çekti.
Birbirimizin günahlarını boynumuza, birbirimizi koynumuza aldık.
Ama, tövbe etmiş bu yeni klip gençleri camilere veya dine çeker mi
dersen. İslam’ın sorunu çok büyük be Tayfun kardeşim.İslam’ın
sorunu öyle Mustafa Ceceli’nin bir tövbe klibiyle halledilecek gibi
değil" demişti.
Tayfun Atay'ın, "Ertuğrul, sen yataklara çekilmeye devam et!"
başlığıyla yayımlanan (11 Temmuz 2016) yazısı şöyle:
Cumartesi sabahı bir arkadaşım mesaj attı, “Ertuğrul Özkök ‘kolaj’
köşesinde senin yazına dokundurmuş” diye...
Söz konusu olan, Mustafa Ceceli’nin Hz. Muhammed’e ithaf “O Sensin
ki” şarkısının Maher Zain’le düet klibi üzerine “Ceceli’nin şarkısı
‘şirk’ değil mi?” başlıklı yazım. (Ceceli’nin şarkısı ‘şirk’
değil mi?)
Ertuğrul’un yazısına baktım ve daha başlıktan ne olduğunu anlayıp
hüzünle gülümsedim.
Onu tanımayan biri, okuryazar olmasının okuduğunu anlamaya
yetmediği şeklinde bir yorumla kestirip atar, kimsenin de buna
söyleyeceği olmazdı.
Öyle yapmadım, yazıyı okudum.
Ve Ertuğrul’un, yazısında ballandıra ballandıra bahsettiği üzere,
Mustafa Ceceli’nin “Limon Çiçekleri” şarkısıyla çekildiği yatakta
rehavet içindeyken yazımı ancak göz ucuyla okuduğu sonucuna vardım.
Belli ki o rehavet haliyle ancak bu kadar zihinsel takat
bulabilmiş.
O yüzden okurunu benim yazıma yanlış-yönlendiren, “Mustafa Ceceli
yatakları doldurur ama camileri bilemem” başlıklı, daha en baştan
müflis bir yazı kaleme almış.
Ceceli’nin Hz. Muhammed’e tâzim (yüceltme/ululama) yüklü şarkı
klibi üzerine, “İşinözünde gençleri camiyle çekemedikleri dine,
‘ti-vi’yle, internetle, kliple çekme girişimivar” iddiasında
bulunduğumu kaydediyor.
Yazıyı buraya kadar okumuş, ondan sonra Ceceli’nin “Limon
Çiçekleri” eşliğinde yatağın derinliklerine tekrar çekilmiş.
Çünkü ben sonrasında bu klibin camiye çekmeyi bırakın, dine,
Allah’a, Peygamber’e de değil, çekse çekse Ceceli’ye, Zain’e ve
klipte göz dolduran başka güzelliklere çekebileceğini vurguluyorum
zaten...
Hatta daha ileri gidiyor, bu klipten İslâm’a değil, çıksa çıksa
İslâm-örtülü bir paganizme yol çıkabileceğini kaydediyorum.
Ertuğrul bu kısımlarını atlamış. O yüzden, kısmi takatle okuduğunu
anlayabildiği kadarıyla, “Tövbe etmiş bu klip gençleri camilere
veya dine çeker mi dersen...” diye başlayıp bol keseden ahkâm
kesmiş: İslâm’ın sorunu çok büyük de, Ceceli’nin tövbe klibiyle
halledilecek gibi değil de, İslâm terörle, diktatörlükle, faşizmle
boğuşmakta da, şu da, bu da...
Neyse, “bırak rehavetine gitsin” deyip işime bakmaya ve şu
alabildiğine istismar edilen “şehitlik” üzerine yazmaya koyulmuşken
dün, bir mesaj daha geldi. “Yine seni yazmış Özkök” diye...
Naçar, yine baktım ve bu defa hüzünlü gülümsemeden öte şen
kahkahalara boğuldum.
Ertuğrul belli ki yataktan çıkmış, yazımın diğer kısımlarına da göz
atacak takat bulmuş ve şarkıda şirke yorulabileceğini belirttiğim
ifadelere takılmış.
Niye mi? Bunları çürütmek için değil...
Sadece “Ben bu ifadelerde daha çok Hazreti İsa ile Tanrı arasındaki
‘Baba- Oğul-Kutsal Ruh’ birleşikliğine benzer bir hava sezdim”
demek için!..
İlâhi Ertuğrul! Ceceli’nin şu “popmevlit” indeki “peygamber
tâzimi”nin tarihsel şahikası olan Süleyman Çelebi mevlitinde şirke
vesile itki İslâmiyetteki Hıristiyanlık ve Noel etkisidir diye
yazmıştık, hatırlamıyor musun? Hani geçen sene Ramazan’da
Cumhuriyet’e hazırladığım, senin de öve öve bitiremediğin “Yeryüzü
Sofraları” sayfasında...
“Tayfun Atay’ın hazırladığı bu sayfayı hiç kaçırmıyorum” diye
yazmıştın ama bak, o zaman da bu bahsi kaçırmışsın.
“Limon-çiçekli yatak sendromu” desene!..
Sosyal-bilimci olarak İslâm’a yaklaşık 30 yılımı verdim, ama bugün
hâlâ bu konularda hata yapıp mahcup düşmemek için bir dolu kaynağı
önüme koyarak yazıya oturuyorum.
Ve sen bana “İslâm’ın sorunu çok büyük be Tayfun Kardeşim” diyorsun
pişkin pişkin. Sonra bir de o ümmî kibrinle,“Boşver ‘biz’ bu topa
girmeyelim” şeklinde yâveliyorsun.
Ben de sana diyorum ki Ertuğrul, “sen” bu topa girme!..
Bak, İslâmcı mahallede zaten madarasın.
Bize de faydadan çok zararın dokunuyor.
Üstelik sahtekârlıkla itham ettiğin “siyasi İslâmcılık” tarafından
iliklerine kadar fethedilmiş bir yayının bünyesinden yazıyorsun
bunları.
Dolayısıyla sadece madara olmuyor, komik de oluyorsun.
Sen işine bak, “Limon Çiçekleri” eşliğinde yataklara ak! Hadi!..