Cumhuriyet yazarından 'Aydın Doğan 2008' hatırlatması: "Bize her türlü kötülüğü yapabilirler"
Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı, medya grubunu Erdoğan Demirören'e satma kararı alan Aydın Doğan'ın 2008 yılında yaptığı bir konuşmayı köşesine taşıdı.
Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı, tüm medya grubunu Erdoğan
Demirören'e satma kararı alan Doğan Medya Grubu Onursal Başkanı
Aydın Doğan'ın 7 Eylül 2008'de yapmış olduğu bir konuşmayı
hatırlattı. “Deniz Feneri”nin Hürriyet'te iyi takip edildiğini
belirten Bursalı, o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Tayyip
Erdoğan'ın, "Bu gazeteleri evlerinize sokmayın" sözlerinin
ardından, Aydın Doğan'ın, "Bize her türlü kötülüğü yapabilirler..
Devlet bütün kurumlarıyla ellerinde" dediğini aktardı.
Aydın Doğan, 2008'de yaptığı açıklamada şunları kaydetmiş:
"Başbakan beni hedefe alıyor... Bize her türlü kötülüğü
yapabilirler.. Devlet bütün kurumlarıyla ellerinde.. Ama hür basını
susturmaya kalkışan başbakanı tarih demokrasi defterine değil,
diktatörler sayfasına yazar... Dünkü konuşması Türk basın tarihinde
çok tehlikeli bir dönemin başladığının işaretidir..."
Orhan Bursalı'nın, "Doğan: Bize her türlü kötülüğü
yapabilirler" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Evet “Deniz Feneri” yolsuzluğunun iktidarın eteklerine adamakıllı
bulaşması ve davanın Hürriyet’te de iyi takibi bardağı taşıran
damla oldu. Havuzlama 2007’de başlamıştı Sabah-ATV’nin TMSF’den
iktidar tarafına satılmasıyla. Ethem Sancak medyaya girmiş,
Başbakan’a ilanı aşklar ediyordu.
Zaten FETÖ’nün güçlü bir medya ayağı vardı iktidarın yanında.
Başbakan, “Bu gazeteleri evlerinize sokmayın” diyerek bir kampanya
başlatacaktı. Aynı gün Aydın Doğan iktidarla gerginliğin ne kadar
süreceğini hükümetin demokrasiye bağlılığının belirleyeceğini
söyledi.
Bakın neler söylüyordu 7 Eylül 2008’de:
Alman mahkemesinde görülen davada sanıklardan biri toplanan
paraların Başbakan’a verilmek üzere biri tarafından alındığını
söylüyor, Deniz Baykal bunu açıklıyor, gazetem de Baykal’ı kaynak
göstererek bunu haber yapıyor... Başbakan ise beni hedefe alıyor...
Bize her türlü kötülüğü yapabilirler.. Devlet bütün kurumlarıyla
ellerinde.. Ama hür basını susturmaya kalkışan başbakanı tarih
demokrasi defterine değil, diktatörler sayfasına yazar.. Dünkü
konuşması Türk basın tarihinde çok tehlikeli bir dönemin
başladığının işaretidir..
‘SESSİZ TÜRKİYE İSTİYORLAR’
Çok geçmeyecek, üç ay sonra tehlikeli dönemin anlamı 2009’un
başında 6.8 milyar dolarlık inanılmaz bir vergi cezasıyla içerik
kazanacaktı.
İktidarın lideri, hemen arkasından ülke çapında mitinglerde muhalif
medyaya karşı “yalan haber yazıyorlar” kampanyası yürütecekti.
Doğan susmadı: Erdoğan sessiz bir Türkiye istiyor. Doğan Holding
yöneticisi Nebil İlseven: Özgür gazeteciliği susturmaya
çalışıyorlar, ilkelerimiz doğrultusunda yayın yapacağız..
Yabancı basın, WSJ: Erdoğan medyayı susturan Putin’e benzetiliyor.
Die Welt: Türkiye’de hükümeti eleştiren medya kalmayacak..
Basına yönelen baskı ve sansürü protesto için Cumhuriyet beyaz
sayfa çıkacaktı.
HABERCİLİKTEN ARINDIRMA
Burada medyayı baskılama ve yandaşlama politikasının sadece bir
kısmını yazdım. Unutmayın, o tarihte Ergenekon kumpas davası
başlamıştı, FETÖ’nün Taraf adlı çamur operasyon gazetesi
yayımlanıyordu. Daha gazetecilere kumpas davaları gelecekti ve
Ergenekon ve Balyoz alçaklığı ile tam bir terör estirilmeye
başlanacaktı.
Doğan Medya’nın bugün Milliyet patronuna satılmasına varan
zincirleme tepkimenin başlangıç tarihini özetledim.
Milliyet de 2013’te epey arındırılacak, hükümet icraatlarını
eleştiren bazı yazarlar ve haberler, iktidarın baskısıyla artık
iyice tırpan yiyecekti... Şüphesiz ki NTV dahil...
Doğan Medya, durmadan kurban verecekti.. İstenmeyen yazarların
işine bir bir son verilecek, bunların bir kısmı yerini yandaş
yazarlara bırakacaktı. Bir kısmı da yandaşlaşacak, bazıları da
kendini ağırlıklı olarak magazin haberlere vuracaktı.
BASKI HİÇ EKSİK DEĞİL
Ama iktidar, sopasını bugüne kadar hiçbir zaman Doğan Medya’nın
sırtından eksik etmedi.
Hep bir kurban verildi, en son Mehmet Yakup Yılmaz..
İktidar bırakın eleştiren yazarlara, tarafsız ve dengeli
haberciliğe bile tahammül edemiyor: Hep beni yaz, hep beni öv, hep
beni sev, hep beni manşetlere çıkar; eleştiriyorsan iktidarı, hain
olabilirsin, insan hak ve özgürlüklerinden bahsedersen Batı ajanı
olabilirsin (ekran yandaşlarının bu konuda geldikleri felaketi
sonra yazacağım..)
Ergenekon zamanında medya gazeteci hapishanesine dönüştürüldü. O
zamanlar FETÖ’nün alçaklıkları gündemdeydi, ama ortağı iktidar da
“Aaa onlar gazetecilikten değil ki, adi suçlardan içerideler”
diyecekti.
Sonra FETÖ yıkıldı, medya yine gazeteci hapishanesi, Cumhuriyet’e
hukuksuz tutuklamalar, Berberoğlu içeride, yargı siyasetin nalıncı
keseri olarak çalışıyor ve iktidardan aynı nakarat: Aaaa onlar
gazetecilikten içeride değiller, hepsi kriminal suçlu,
terörist!
İKTİDAR HEP HAKLI
Evet, iktidarı hep haklı bulan gazetecilik yapacaksınız.
Yolsuzluk haberlerine rastlayan var mı? 100 milyara yakın büyük
ihalelerin millete küfür eden şirket ve ortaklarına verildiğini
yazan çizen “büyük medya”? Bizim Çiğdem’den başka ihaleleri takip
edip yazan kimse? Şöyle işliyor ihaleler: Çağır, istediğine ver,
payını al.
İhale yasaları onlarca kez iktidarın keyfiyetine uygun
değiştirildi, mevcut yasalar da göstermelik.
Medyayı susturma faaliyetleriyle ihale faaliyetleri eşgüdüm
içinde.
17- 25 Aralık 2013 büyük yolsuzluklarından bahsetmek bile bugün
FETÖ terör örgütü üyeliğiyle suçlanmanıza neden olabilir.
Aydın Doğan’ı medyasını satmak zorunda bırakan durum budur.
Büyük seçim sürecine girilirken, zamanlama tam.