Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu'ndan çarpıcı soru: Adnan Oktar’ın siyasi ayağı var mı?
Cumhuriyet köşe yazarı Barış Terkoğlu, "İstanbul’un göbeğinde bu suçlar işlenirken, 30 yıl boyunca devleti yönetenler neredeydi? Daha açık sorayım... Adnan Oktar’ın örgütünün siyasi ayağı var mı?" sorusunu gündeme taşıdı.
Odatv Haber Müdürü ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, Adnan Oktar davasına ilişkin olarak, "İstanbul’un göbeğinde bu suçlar işlenirken, 30 yıl boyunca devleti yönetenler neredeydi? Daha açık sorayım... Adnan Oktar’ın örgütünün siyasi ayağı var mı?" düşüncesini dile getirdi.
Terkoğlu, "Basın açıklamasında bulunan, Adnan Oktar Grubu’nun eski isimlerinden olan ve bugün davada mağdur olarak yer alan Özkan Mamati’nin anlattığına göre, grubun halen 300 civarında üyesi, 8 bin civarında sempatizanı var.Uzatmayayım... 'Oktar’a 1075 yıl ceza' haberlerinin derinlemesinde Türk yargısının vardığı sonuç böyle. 'Her şeyi özetledin' demeyin! Aksine, başta sorduğum sorunun yanıtını hâlâ bilmiyorum: İstanbul’un göbeğinde bu suçlar işlenirken, 30 yıl boyunca devleti yönetenler neredeydi?Daha açık sorayım... Adnan Oktar’ın örgütünün siyasi ayağı var mı? Öyle ya, mahkeme kararının söylediği gibi her yerde olan bir örgüt, neden siyasette olmasın? Neden konu PKK ya da DHKP-C olduğunda rahatça konuşurken, iş FETÖ’ye ya da Adnan Oktar Örgütü’ne geldiğinde siyasi ayak bir anda kesiliyor?" ifadesini kullandı.
İşte Terkoğlu'nun bugünkü yazısı:
İstanbul sabırsız bir insan gibi. Sessizliğin gölgesinde sanki beyaz örtülerini bekliyor. Havada uçuşanlar toz taneleri değil. Birazdan yağacak olanın habercisi. Sokaklar boş. Kar, bu kez ayak izlerinden ayrı kalacak.
Cumartesi günü, Adnan Oktar Davası’nda mağdur ve şikâyetçi olanların yaptığı basın açıklamasını izlemeye gittim. 11 Ocak’ta İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararın ilk aşama olduğunu söylüyorlardı. Gelecek yeni bir davayı haber veriyorlardı. Öte yandan Oktarcıların faaliyetlerine halen devam ettiğini anlatıyorlardı. Grubun, tutuksuz ya da firari mensuplarıyla özellikle sosyal medyada çalışmalarını sürdürdüğünü söylüyorlardı. Örgütten şikâyetçi olanların özel hayatlarına yönelik, sistematik karalamalar yapıldığını aktarıyorlardı. Bu nedenle iki sosyal medya platformunun (Twitter ve Instagram) yöneticilerine dava da açmışlardı.
Yol boyunca, avukat Andaç Maraşlıoğlu’na davayla ilgili sorular sordum. FETÖ’den sonra bir dini cemaat daha “silahlı örgüt”ten hüküm giymişti. Olan biten, medyada sadece Adnan Oktar’ın aldığı “1075 yıl 3 ay hapis cezası” haberiyle yer bulmuştu. Oysaki savcılık mütalaası da mahkeme kararı da bundan daha fazla şey söylüyordu.
Her şeyi not aldıktan sonra son bir soru sordum: Bu kadar suç işlenirken, bunca şey olurken devleti yönetenler neredeydi?
Cevabını alamadığım tek soru bu oldu!
Sonra mahkeme dosyası ve mağdurların avukatı Eser Çömlekçioğlu’nun verdiği bilgilerle her şeyin bir dökümünü yapmaya karar verdim.
Size de anlatayım…
BAŞSAVCININ KORUMASI DA CEZA ALDI
Yargılama 4 bin 590 sayfalık iddianameyle başladı. Daha sonra yazılan, toplam 192 sayfalık 3 iddianame bununla birleşti. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava sonunda, mahkemeye sunulan savcılık mütalaası 499 sayfa. Mahkemenin verdiği karar ise 766 sayfa. Her ikisi de yıllardır “Adnan Oktar Cemaati” olarak bildiğimiz grubu, “Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütü” olarak tanımlıyor.
Davada 239 sanık yargılandı. Sonuçta 3’ü beraat etti. 236 kişi hüküm giydi.
Adnan Oktar’ın da aralarında olduğu 14 kişi “silahlı suç örgütü yöneticiliği”nden ceza aldı. Toplam 211 kişi ise “silahlı örgüt üyeliği”nden hüküm giydi. Bunlardan 26’sının üyelikten aldığı ceza ertelendi.
11 sanık, örgüte yardımdan cezalandırıldı. Oldukça ilginç isimler var. Mesela Oktar operasyonlarının ardından istifa etmek zorunda kalan eski İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başsavcısı Hadi Salihoğlu’nun koruması Özdemir Uygur. Bir diğeri ise “kişisel verileri” tartıştığımız bugünlerde, Türkiye’nin en büyük telefon operatörünün kritik bir ismi olan ve bazı kişisel verileri kaydetmekle suçlanan Nilüfer Ayır.
380 CİNSEL SALDIRI
Kararda 380 cinsel saldırı eylemi yer aldı. 9’u çocuk, 80 mağdur kadın var. Mağdur avukatlarına göre, “şikâyetçi olmaya cesaret edemeyenler” düşünüldüğünde; bu, gerçeğin bir kısmı.
Davada, gazeteciler Mine Kırıkkanat ve Ali Eyüpoğlu’nun da aralarında olduğu, 141 şikâyetçi-müşteki var.
77 kişi, “nitelikli cinsel saldırı ve çocuğun cinsel istismarı” suçlarından hüküm giydi. Hüküm giyenlerden biri ise kadın.
2 kişi şantajdan ceza aldı. 20 mağdura yönelik, “kişisel verilerin hukuka aykırı kaydedilmesi suçu”ndan, 14 yöneticiye 55’er yıl hüküm verildi.
79 tabancaya, 23 tüfeğe el konuldu.
Sanıklardan Mert Sucu, operasyona katılan 2 polis memurunu öldürmeye teşebbüsten, 36 yıl (18+18) hüküm giydi.
879 HAYVAN FOSİLİ
Dava dosyasına giren MASAK raporu 15 bin sayfayı buluyor. Mahkeme, bu rapora dayanarak 81 şirkete, 210 araca, onlarca taşınmaz, şirket hissesi ve paraya el koydu. El konan malların değerinin 1 milyar lira olduğu tahmin ediliyor. Bunların arasında 879 tane hayvan fosili de var.
2 sanık hakkında FETÖ’ye yardımdan 6’şar yıl hapis cezası verildi. FETÖ’nün kullandığı HERKÜL isimli uygulamanın Apple Store’a yükleme içeriği ve şifreleri, iddianameye göre sanıkların bilgisayarlarından çıkmıştı.
Gruba yönelik, ABD ve İsrail bağlantılı casusluk iddiası vardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin’le görüşmelerine de katılan Rus vatandaşı bir çevirmen de (Leyla İsmailova) bu nedenle suçlanıyordu. Adnan Oktar, “Siyasi ve Askeri Casusluğa Teşebbüs” suçlamasından da 8 yıl ceza aldı.
Sadece örgüt ya da cinsel suçlar değil. “Eğitim ve öğretim haklarının engellemesi” suçlamasından toplam 42 yıl hapis cezası verildi. Eziyet ya da kişiyi hürriyetinden yoksun kılma gibi suçlarla da hüküm kuruldu.
ADNAN OKTAR’IN SİYASİ AYAĞI
Mahkemenin özeti böyle. Basın açıklamasında bulunan, Adnan Oktar Grubu’nun eski isimlerinden olan ve bugün davada mağdur olarak yer alan Özkan Mamati’nin anlattığına göre, grubun halen 300 civarında üyesi, 8 bin civarında sempatizanı var.
Uzatmayayım...
“Oktar’a 1075 yıl ceza” haberlerinin derinlemesinde Türk yargısının vardığı sonuç böyle.
“Her şeyi özetledin” demeyin!
Aksine, başta sorduğum sorunun yanıtını hâlâ bilmiyorum:
İstanbul’un göbeğinde bu suçlar işlenirken, 30 yıl boyunca devleti yönetenler neredeydi?
Daha açık sorayım...
Adnan Oktar’ın örgütünün siyasi ayağı var mı?
Öyle ya, mahkeme kararının söylediği gibi her yerde olan bir örgüt, neden siyasette olmasın? Neden konu PKK ya da DHKP-C olduğunda rahatça konuşurken, iş FETÖ’ye ya da Adnan Oktar Örgütü’ne geldiğinde siyasi ayak bir anda kesiliyor?
Kendi kendime sorarken, örgütün anlatıldığı savcılık mütalaasına bir daha baktım. “Siyasi” kelimesi tam 28 kez geçiyordu. Bir tanesini aktarayım:
“(...)Destekledikleri kişilerin ve siyasi partilerin seçimlerde oy elde etmesini, karşı oldukları kişi ve siyasi partilerin oy kaybetmesini sağlamak için zor ve tehdit uygulamak suretiyle yıldırma, korkutma ve sindirme gücünü kullanarak…”
Toplantı bitti. Yolculuk başladı. İstanbul’a kar yağıyor. Ben yerde tertemiz duran beyazlığa bakıp düşünüyorum. Karda yürüyüp de izini göremediğimiz ne çok insan var!