17 Şub 2012 10:28
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:21
CUMHURİYET O KONUŞMAYI YAYINLADI VE SORDU: İYİ DE SAVCI, BU SÖZLERİ NEDEN İDDİANAMEYE ALMIŞ?
Cumhuriyet gazetesi İlker Başbuğ ve Mustafa Balbay arasında geçen konuşmaları yayınladı.
İşte gazetenin kamuoyuna duyurduğu o konuşmalar
Kamuoyuna...
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ hakkında Ergenekon terör örgütünün yöneticisi olduğu iddiasıyla açılan davanın iddianamesi mahkemece kabul edildi. İddianamede, emekli Orgeneral Başbuğ’un örgütsel ilişki ve irtibatının bulunduğuna dair deliller arasında, 2004 yılında gazetemizin eski Ankara temsilcisi Mustafa Balbay ile Kıbrıs konusunda yayımlanmış bir haberin kaynağını öğrenmek amacıyla yaptığı görüşmenin başında söylediği şu sözler de yer alıyor:
“Sayın Balbay, biz sizi seviyoruz. Cumhuriyet’i seviyoruz. Kendi içimizde yaptığımız değerlendirmelerde sizlerin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin zarar görmemesi gerektiğine inanan yurtsever insanlar olduğunuzu konuştuk. TSK’ye zarar vermek isteyen bir yığın çevre var. Bunları siz de biliyorsunuz. Şimdi karşıda onlar varken bizim sizi karşımıza almamız, Cumhuriyet’le karşı karşıya gelmemiz istenmeyen bir durum. Olayı şöyle alın; devam eden bir süreç var, bizim çalışmalarımız var. Ve tam bu sırada sizin haber çıkıyor. Ben sizin bunu kötü bir niyetle yapmadığınızı biliyorum, ama biz çok yaralandık.”
İyi de savcı, bu sözleri neden iddianameye almış?
Bu sözleri, neyin delili olarak göstermiş?
Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı olan Başbuğ’un bu sözleri, savcıya göre ne anlam ifade ediyormuş, okuyalım:
“Bu haliyle şüpheli İlker Başbuğ’un, bağlı bulunduğu kurumu zor durumda bırakan bir bilgi sızması neticesinde ortaya çıkan durum karşısında kurumun menfaatlerini savunmaması, Mustafa Balbay ve Cumhuriyet gazetesine yönelik görüşmenin başında dile getirdiği hususlar, şüphelinin örgütsel ilişki ve irtibatının bir sonucu olduğu anlaşılmıştır.”
İddianamede bu konuda başkaca tek bir sözcük dahi yok.
***
Öyleyse, sayın savcıya göre bir kamu görevlisinin, bir gazeteciyi ve gazetesini, TSK aleyhine bir haber yapmasına karşın yine de sevdiklerini, kuruma zarar vermeyi amaçlamadıklarına inandıklarını, yurtsever insanlar olarak gördüklerini, gazete ile TSK’nin karşı karşıya gelmesinin istenmeyen bir durum olduğunu, gazetenin haberi kötü niyetle yapmadığını, ama yine de çok yaralandıklarını söylemesi, örgütsel ilişki ve irtibatın bir sonucu imiş.
Pes doğrusu...
***
Bu durum yargıda aşılması gereken ilkel, çarpık bir zihniyetin, engizisyon mantığının dışavurumudur.
Bu zihniyete söylenebilecek çok söz var. Ama Cumhuriyet gazetesi, kamu yetkisini ve gücünü kullanma perdesinin arkasına saklanarak kendisine yönelik yersiz, düzeysiz, haksız ve ağır saldırılarla sinmeyecek, sindirilemeyecektir. Bu zihniyete, onların üslup ve düzeyinden yanıt vermeyecektir. Gazetemiz, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da demokratik olgunluğu ve tavrını sürdürecek, demokrasi ilkelerine sadık kalarak yayıncılık yapmaya devam edecektir. Bu zihniyeti teşhir etmek, demokrasiye hizmettir. Teşhir ediyor, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu göreve davet ediyoruz. Kamuoyuna saygıyla duyururuz.
Kamuoyuna...
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ hakkında Ergenekon terör örgütünün yöneticisi olduğu iddiasıyla açılan davanın iddianamesi mahkemece kabul edildi. İddianamede, emekli Orgeneral Başbuğ’un örgütsel ilişki ve irtibatının bulunduğuna dair deliller arasında, 2004 yılında gazetemizin eski Ankara temsilcisi Mustafa Balbay ile Kıbrıs konusunda yayımlanmış bir haberin kaynağını öğrenmek amacıyla yaptığı görüşmenin başında söylediği şu sözler de yer alıyor:
“Sayın Balbay, biz sizi seviyoruz. Cumhuriyet’i seviyoruz. Kendi içimizde yaptığımız değerlendirmelerde sizlerin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin zarar görmemesi gerektiğine inanan yurtsever insanlar olduğunuzu konuştuk. TSK’ye zarar vermek isteyen bir yığın çevre var. Bunları siz de biliyorsunuz. Şimdi karşıda onlar varken bizim sizi karşımıza almamız, Cumhuriyet’le karşı karşıya gelmemiz istenmeyen bir durum. Olayı şöyle alın; devam eden bir süreç var, bizim çalışmalarımız var. Ve tam bu sırada sizin haber çıkıyor. Ben sizin bunu kötü bir niyetle yapmadığınızı biliyorum, ama biz çok yaralandık.”
İyi de savcı, bu sözleri neden iddianameye almış?
Bu sözleri, neyin delili olarak göstermiş?
Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı olan Başbuğ’un bu sözleri, savcıya göre ne anlam ifade ediyormuş, okuyalım:
“Bu haliyle şüpheli İlker Başbuğ’un, bağlı bulunduğu kurumu zor durumda bırakan bir bilgi sızması neticesinde ortaya çıkan durum karşısında kurumun menfaatlerini savunmaması, Mustafa Balbay ve Cumhuriyet gazetesine yönelik görüşmenin başında dile getirdiği hususlar, şüphelinin örgütsel ilişki ve irtibatının bir sonucu olduğu anlaşılmıştır.”
İddianamede bu konuda başkaca tek bir sözcük dahi yok.
***
Öyleyse, sayın savcıya göre bir kamu görevlisinin, bir gazeteciyi ve gazetesini, TSK aleyhine bir haber yapmasına karşın yine de sevdiklerini, kuruma zarar vermeyi amaçlamadıklarına inandıklarını, yurtsever insanlar olarak gördüklerini, gazete ile TSK’nin karşı karşıya gelmesinin istenmeyen bir durum olduğunu, gazetenin haberi kötü niyetle yapmadığını, ama yine de çok yaralandıklarını söylemesi, örgütsel ilişki ve irtibatın bir sonucu imiş.
Pes doğrusu...
***
Bu durum yargıda aşılması gereken ilkel, çarpık bir zihniyetin, engizisyon mantığının dışavurumudur.
Bu zihniyete söylenebilecek çok söz var. Ama Cumhuriyet gazetesi, kamu yetkisini ve gücünü kullanma perdesinin arkasına saklanarak kendisine yönelik yersiz, düzeysiz, haksız ve ağır saldırılarla sinmeyecek, sindirilemeyecektir. Bu zihniyete, onların üslup ve düzeyinden yanıt vermeyecektir. Gazetemiz, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da demokratik olgunluğu ve tavrını sürdürecek, demokrasi ilkelerine sadık kalarak yayıncılık yapmaya devam edecektir. Bu zihniyeti teşhir etmek, demokrasiye hizmettir. Teşhir ediyor, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu göreve davet ediyoruz. Kamuoyuna saygıyla duyururuz.