CUMHURİYET GAZETESİ'NİN ACI GÜNÜ!
Cumhuriyet yazarı 83 yaşındaki Hüseyin (Hacıbaşıoğlu) Baş sabah kaldırıldığı Taksim İlkyardım Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yaşamını yitirdi.
Daha önce by-pass ameliyatı olan ve kalp yetmezliği bulunan Baş, sabahın erken saatlerinde ateşi yükseldiği ve durumu kötüleştiği için hastaneye kaldırıldı. Ambulansta kalbi duran Baş, hastanede yapılan tüm müdahelelere karşın kurtarılamadı. Hüseyin Baş’ın cezanesi Pazar günü Teşvikiye Camii’nde kılınacak öğle namazından sonra Ulus Mezarlığı’nda toprağa verilecek.
Hüseyin Baş, Cumhuriyet’te “Değişen dünyadan” başlıklı köşesinde okurlarıyla buluşuyordu. Hüseyin Baş, 13 Ağustos 1929’da Samsun’un Bafra ilçesinde doğdu. İlköğrenimini Bafra’da tamamladı. Daha sonra orta ve liseyi İstanbul’da Galatasaray Lisesi’nde tamamlayan Hüseyin Baş, Paris’te gazetecilik eğitimi gördü. Baş, Paris’te mühendislik eğitimi gören eşi Nevenka Hacıbaşıoğlu ile tanışarak evlendi. Türkiye’ye döndüğünde çeşitli gazetelerde çalışan Hüseyin Baş, çeviriler yaptı, yazarı Onat Kutlar ile birlikte Sinematek’in ve Barış Derneği’nin kurucu üyesi oldu. 1962’de dönemin Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) üye oldu, partinin ilk program çalışmalarında görev aldı. Cumhuriyet gazetesi başta olmak üzere, birçok dergi ve günlük gazetede dış politika ve sanat yazıları yayınlanan Hüseyin Baş, yazıları nedeniyle birçok kez yargılandı. Baş, aynı zamanda Barış Derneği Genel Yönetim Kurulu ve Dünya Barış Konseyi üyeliği yaptı.
Arkadaşları, Hüseyin Baş’ı anlattı
Hüseyin Baş’ın Barış Derneği davasından yargılandığı arkadaşları, dostları ve meslektaşları “Son derece aydın, yılmaz bir sosyalist, mizah duygusu güçlü, bilgili ve entellektüel bir gazeteci” olduğunu belirttiler. Yazar ve sanatçıların değerlendirmeleri şöyle;
Eski CHP TBMM Grup Başkanvekili Kemal Anadol:
Hüseyin Baş ile 12 Eylül’ün en hukuksuz davalarından birinde, Barış Davası’nda sanık ve tutuklu olarak Kartal, Maltepe ve Sağmalcılar Cezaevi’nde birlikte kaldık. Kendisini çok iyi yetiştirmiş, eğitimli, kültürlü, birikimli bir aydın ve yazın adamı olarak tanıdım. Hayata bağlı, neşe dolu, canlı bir insandı. Espri gücü çok fazlaydı. Ölümünü duyunca duyduğum üzüntü sonsuzdur. Tüm barışseverlere, ailesine ve yakınlarına başsağlığını diliyorum.
Sanatçı, Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Başkanı Rutkay Aziz:
Bizim için, ülkemiz için büyük bir acı. Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nın kurucu üyesi ve yönetim kurulu üyemizdi. 12 Eylül sonrası Barış davasında uzun süre tutukluluk yaşamış, ama inatla, gerçek bir barışsever, yurtsever olarak yaşamı haketmiş bir değerimizdi. O’nun, o onurlu, ilkeli, soylu, ödünsüz duruşunu çok ama çok özleyeceğiz.
Ali Sirmen:
İyi bir gazeteci, iyi bir yazar, yılmaz bir sosyalist, ince mizahı ile bütün dost çevrelerini tebessüm ettiren eşsiz bir insandı. Hiç sapmadı, yalpalamadı, ödün vermedi. 3,5 yıllık ortak hapis hayatımızı bizim için daha katlanılır kılan bir yoldaşımızdı. Onu çok arayacağız.
Ataol Behramoğlu:
Barış Derneği davasında Hüseyin Baş, hapishane ve koğuş arkadaşımdı. Tanıdığım mizah duygusu en güçlü, zekası en kıvrak, en donanımlı, en seçkin aydınlarımızdandı. Eğer tutukluluk günlerimizi daha az acıyla, daha az sıkıntıyla, daha az yarayla geçirebildiysek bunda sevgili Hüseyin Baş’ın mizahının, hoş görüsünün, sevgiyle dolu yüreğinin çok büyük katkısı olmuştur. Dostları O’nu asla unutumayacak.
Dr. Erdal Atabek:
Son derece aydın, bilgili bir gazeteci, entellektüel, çok yönlü, yalnız gazeteci olarak değil, yazar, sinema kültürü olarak ve bütün sanat dallarına ilgisiyle de çok değerli bir arkadaşımızdı. Kendisinin kaybını büyük bir acıyla karşılıyorum.
Şair Demir Özlü:
Çok yakın arkadaşımdı. Paris’te gazetecilik okumuştu. Tiyatrocu Güner Sümer sayesinde O’nu tanıdım. İstanbul’a eşiyle birlikte döndükten sonra da görüşmemiz devam etti, çok sağlam güvenilir, esprili bir insandı. Ölümüyle bir dönem, arkadaşlık dönemi sona erdi. Çok üzüntülüyüm. Devletimiz onu da 3 yıl hapiste tutmayı başarmıştır. Delil olarak da büyük Petro’nun Vasiyetnamesini öne sürmüştür. Devlet yapımızı kutlarım.
Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji Dergisi yazarı Aykut Göker:
Haberi alır almaz bir insanla bir dünya nasıl kaybedilir, o duyguyu hissettim. Hapishanede gülmeyi hatırlamak, kahkahalarla gülebilmek, yaşama tutunabilmektir. Kahkahalar orada insanı özgür kılar. Bir meydan okumadır. Hüseyin Baş, o baş edilemez zekasının ürettiği esprileriyle yaşam ve direnç kaynağımızdı. Hapishanede de bize hep bir yaşam sevinci verdi, hep de vermekteydi. Galiba anımsadıklarımızla bu sevinci vermeye devam edecek.
Gazeteci Niyazi Dalyancı:
Çok sevdiğimiz bir insandı. Hüseyin Baş ile birlikte 2 yıl hapishanede kaldım. Beni şaşırtan tarafı hapiste bulunduğumuz günlerde, en yaşlılarımızdan biri olmasına karşın sürekli neşeli ve hepimizin morelini yükselten bir kişiliğinin olmasıydı. Kaybı çok zor, O’nu özleyeceğiz.
Prof. Dr. Gencay Şaylan:
Tahmin edemeyeceğiniz kadar üzgünüm. Sevgili dostunu kaybetmek insanı çok üzüyor. Hüseyin Baş’la biz aynı zamanda aynı siyasi görüşleri de paylaşıyorduk. aynı partinin içindeydik. ama o zamanlar O’nu çok iyi tanımızdım. Devletin yakın koruma ve kollaması altına girdiğimiz zaman tanıdım. Benim için çok olağanüstü bir insandı. Behice Hanım’ın oğlu için yazılan şiirdeki gibi künyesine kazılmış namus, ağlardan süzülmüş sabır. Ve olağanüstü bir espri ve zeka parıltısı. Hüseyin’i anlatmaya kelime yok. Yüzlerce olağanüstü hatıramız var.Bakalım bundan sonra sıra kimde?
Hüseyin Baş'ın son yazısını okumak için:
DÜNYANIN SU İLE BAŞI DERTTE
Kaynak: www.cumhuriyet.com.tr