Cumhuriyet Gazetesi'nde seçim olmayacak mı?
Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Cumhuriyet Vakfı Başkanı Orhan Erinç, Hürriyet yazarı Yalçın Bayer'e bir mektup gönderdi.
Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Cumhuriyet Vakfı Başkanı
Orhan Erinç, Hürriyet yazarı Yalçın Bayer'e bir mektup gönderdi.
Erinç, verilen mahkeme kararının Cumhuriyet Vakfı'nda seçimin
yenilenmesi anlamına gelmediğini söyledi.
İşte Erinç'in o mektubu:
"1. Dava, 18.02.2014 günlü toplantının iptali için açıldı. Nitekim
Sn. Bayer kendi gazetesindeki habere baksa bunu görebilir. Bu
nedenle 02.04.2013 günlü seçimin yenilenmesi söz konusu değil.
Bunun önemi şurada: Sn. Bayer her ne kadar İnan Kıraç ve Nevzat
Tüfekçioğlu’nun o tarihte yönetim kurulu üyesi olduğunu iddia etse
de gerçekte 08.02.2014’ten önce Sn. Kıraç ve Sn. Tüfekçioğlu istifa
etmişlerdi. Bu nedenle de yönetim kurulu üyelikleri söz konusu
değildir. Davacıların istemesiyle bu istifalar yokmuş gibi
yapılamaz.
2. 02.04.2013’te Mustafa Balbay ile İnan Kıraç’ın aynı statüde
olduğu bilgisi yanlıştır. Sn. Balbay’ın toplantıya katılamama
sebebi cezaevinde olmasıdır ve bu mücbir sebep olarak kabul
edilmiştir. Sn. Kıraç ise önceden yapılan davete rağmen, kendi
iradesiyle yurtdışına çıkmıştır ve bu bir mücbir sebep
değildir.
3. Vakıflar Genel Müdürlüğü teftişleri ile ilgili verilen bilgiler
yanıltıcıdır. Gerçekte 18.2.2014 tarihli toplantıya ilişkin usule
uyularak alınmış tek bir rapor vardır. Başmüfettiş Mustafa Batu,
uzun bir incelemeden ve Vakfımız adına sunduğumuz savunmaları
aldıktan sonra toplantının usule uygun olduğunu belirlemiştir.
Bunun üzerine eski yöneticiler Vakıflar Genel Müdürlüğünü de taraf
göstererek söz konusu davayı açmıştır. Vakıflar GM, bu davaya
verdiği cevapta, “haksız ve mesnetsiz” nitelemesini yaparak davanın
reddini istemiştir. Ama sonra Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği
kanalıyla gelen ve sonucun bildirilmesini isteyen bir yazıyla
Vakıflar Genel Müdürlüğüne gönderilen imzasız bir başvuruyla,
Vakfımızdan savunma alınma gereği de duyulmadan başka bir rapor
daha düzenletilmiştir. En son olarak da 12 arkadaşımızı tutuklayan
savcının beklentisini karşılayacak şekilde, mali teftişe
gelen müfettişlerce isteğe uygun bir rapor daha
düzenlenmiştir. Bu son iki raporun hukuksal hiçbir yanı yoktur.
4. Av. Suat Ballar’ın 1 Kasım 2016 tarihini taşıyan mütalaası
dosyaya 6 ay sonra (27.4.2017’de) sunulmuştur. Bu 6 aylık
gecikmenin nedenini anlayamadığımız gibi rapor sonucuna da çok
şaşırdık. Zira Sn. Ballar’a ilk teftiş aşamasında biz de danışmış
ve kendisi seçimi usule uygun bulduğunu belirtmiş, içimizi
rahatlatmıştı. Nitekim teftiş sonucu da olumlu gelmiş ve
kendisinden mütalaa rica etmemize gerek kalmamıştı. Bu konuda Sn.
Ballar’ı taraf olmadığı bir tartışmanın içine çekmek istemediğimizi
belirtmek isteriz.
5. 4 Mayıs tarihli yazısında Sn. Bayer “Karar kesinleşince
02.03.2013’teki seçim yenilenecek. Yeni seçimin yapılacağına hukuk
kuralları açısından kesin gözüyle bakılıyor” diye yazdı.
Görülebildiği kadarıyla İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin
kararının onanacağına inanılıyor. Biz ise bu “emin olma hali”nin
arkasında yatanın ne olduğunu bilmiyoruz. Ama bunun hukuksal bir
dayanağı olmadığını biliyoruz. Türkiye’nin en köklü medeni hukuk
kürsülerinden, İstanbul Üniversitesi ve Marmara Üniversitesinden
iki hukuki mütalaa (bilimsel görüş) dosyada mevcut. Başmüfettişin
yazdığı rapor ve bu mütalaalar “seçim usule uygun” diyor. Buna
karşılık davacıların aldıkları mütalaalar ve usule aykırı da olsa
iki müfettiş raporu da dosyada. Hukuken kanıtlanmış bir dava
olmadığı kesin, en fazla bir çelişki var denebilir. Ama ilginçtir,
bunun kalkması için ısrarla dosyanın bir bilirkişi kuruluna
gönderilmesini istediysek de mahkeme de davacılar da buna
yanaşmadılar. Bağımsız bir üniversite tarafından bilimsel bir yol
gösterilmesinin neden istenmediğinin takdirini kamuoyuna
bırakıyoruz.
6. Bu noktada Sn. Bayer’in en büyük yanlışına geliyoruz. Sn. Bayer
yanılıyor ya da yanıltılıyor. Vakıf davası 12 arkadaşımızın tutuklu
olduğu dosyayla bire bir ilgilidir! Bunun elbette hukuksal bir yanı
yoktur, ama gerçek budur. Yoksa örneğin Vakıflar GM’nin son teftiş
raporunun bize bile tebliğ edilmeden önce savcılık iddianamesine
girmesi, sonra da söz konusu vakıf davasına girmesinin hiçbir
açıklaması yoktur. Daha kötüsü ise davacıların konumudur. 12
arkadaşımız cezaevinde iken alelacele dosyayı bitirmek isteyen
davacılar, o soruşturma dosyasında ihbar niteliğinde açıklamalar
yapmıştır. Bir daha altını çizelim. Bu gazetenin yöneticiliğini
yapmış Alev Coşkun, mali müşavirliğini yapmış Mustafa Pamukoğlu,
yıllarca beraber çalıştıkları yönetici, yazar ve avukatlar Terörle
Mücadele Şubesinin kodesindeyken aleyhe tanıklık yaptılar.
Avukatları Namık Kemal Boya da onlara katıldı. Üstelik
söylediklerinin hiçbiri de doğru değil. Bu nedenlerle vakıf
kararının, arkadaşlarımızın tutuklu bulunduğu dosya ile ilgisinin
olmadığı, sadece davacıları düştükleri müşkül durumdan kurtarmaya
yönelik koca bir aldatmacadır."