22 Nis 2019 15:45 Son Güncelleme: 22 Nis 2019 15:53

Cumhuriyet Davası'ndan yargılanan gazetecilerden çağrı!

Cumhuriyet gazetesi davasında beş yılın altında ceza alan sekiz kişi önümüzdeki günlerde yeniden hapse girecek. Avukatlar ise infazın durdurulması gerektiğini savunuyor.

Cumhuriyet gazetesi davasında beş yılın altında ceza alan isimlerinin İstinaf mahkemesince onanmasının ardından cezaevine girmeleri bekleniyor. Gazetenin eski çalışanlarından Musa Kart, Kadri Gürsel, Güray Öz, Hakan Kara, Önder Çelik, Emre İper, Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör cezaevine girecek. Avukat Fikret İlkiz, onanan cezaların infazının durdurulması için İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'ne dilekçe sunacaklarını söyledi.

Gazeteciler cezaevine girmeden önce bugün avukatlarıyla birlikte İstanbul Barosu’nda açıklamalarda bulundu.

"MİZAH DEĞİLSE NEDİR"

Gazetenin eski karikatüristlerinden Musa Kart, toplantıda söz aldı. Kart, 40 yıldır karikatürist olduğunun altını çizerek, şunları söyledi:

“Her şeye rağmen tercihimin doğruluğundan kuşku duymadım. Ben bir özür bekliyorum. Ülkede korku iklimi yaratmak için bizleri cezaevine attıklarını artık herkes biliyor. Arkadaşlarımın yerel mahkemede yaptıkları tarihi savunmalarla hakkımızdaki suçlamaları çürüttü. Evet ne yazık ki bu dönem duruşmasız, savunmasız olarak anılacak. Haksızlık yapmayalım duruşmasız, savunmasız yargılamak mizah değilse nedir? Bizler Cumhuriyet’e, demokrasiye, laikliğe, hukuk devletine, birlikte yaşam isteğine inanan insanlarız. Meslek haysiyetlerini her şeyin üstünde tutan arkadaşlarımızla birlikte başımız dik tekrar cezaevine gireceğiz. En başından beri yanımızda duran herkesi kucaklıyorum.

"MAHKEMENİN İNFAZI DURDURMASI HUKUKUN GEREĞİDİR"

Cumhuriyet gazetesi avukatları ise, İstanbul Barosu'nda şu açıklamaları yaptı:

"Dosya, aldıkları ceza 5 yılın üstünde olan arkadaşlarımız için Yargıtay'a gitti. Belki de ve umarız ki Yargıtay bu hukuk dışı süreci sona erdirecek bir karar alacak ve mahkûmiyet kararını bozacak. Böylece cezası 5 yıldan çok olan 6 Cumhuriyet mensubu tekrar cezaevine girmeden bu iş bitmiş olacak. Ama yasanın ilgili maddesi (Ceza Muhakemesi Kanunu madde 286/2.a-b) 5 yılın altı ceza alanlar yönünden Yargıtay yolunu kapattığı için aynı dosyada, aynı eylemlerle, aynı suçlamayla yargılanan ve mahkûm edilenler cezaevine sokulmak isteniyor. Bu kabul edilebilir bir durum değil ve kanun önünde eşitlik ilkesine açıkça aykırı. Nitekim hem Yargıtay Başkanı Sayın Cirit hem Adalet Bakanı Sayın Gül bu düzenlemenin mağduriyet yarattığını kabul eden açıklamalar yaptılar. Belki de önümüzdeki günlerde yasa düzeltilecek. Biz bugün çok açık hukuka aykırılığın göz önüne alınarak infazın durdurulmasını talep ettiğimiz dilekçeyi İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunacağız. Mahkemenin infazı durdurması hukukun gereğidir.

Bu arada tutuklamaların haksızlığına ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi(AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) yaptığımız bireysel başvuruların iki yılı aşkın süredir ele alınmadığını hatırlatalım. AYM ya da AİHM, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni gözeten bir karar vermiş olsalardı, bugün burada olmayabilirdik.

Son olarak belirtmek isteriz ki her ne kadar bugün Cumhuriyet Davası'nı hatırlatmak için buradaysak da gerçekte anlatılan Türkiye'de basın özgürlüğünün hikayesidir. IPI tutuklu gazeteci sayısını Şubat ayında 155 olarak verdi. Her gün bir gazetecinin gözaltına alındığı, evinde arama yapıldığı, örgüt üyeliği ya da örgüte yardımla suçlandığını görüyoruz. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün (RSF) son raporun göre, Dünya basın özgürlüğü sıralamasında 157. sıraya demir atmış durumdayız. Medyanın yüzde 95'inin iktidarın kontrolü altında. Cumhuriyet Davası ve arkadaşlarımızın olmayan bir suçtan tekrar hapse girecek olmaları bu dehşet verici tablonun önemli bir ayrıntısı sadece. Oysa ki özgür haber, özgür bilgi, özgür yorum demokratik toplumun olmazsa olmazı."

"ÜSTÜNLERİN HUKUKU SAVUNULDU"

Duvar'da yer alan habere göre, Cumhuriyet gazetesinin eski çalışanlarından avukat Mustafa Kemal Güngör ise Cumhuriyet davası için, “Hukuku katleden bir dava” dedi ve ekledi:

“34 yıllık bir avukat olarak bu davada yargılandım. Hukuku katleden bir kararla karşı karşıyayız. İktidarın özellikle 2010 Anayasa referandumunda kullandığı bir cümle vardı: Üstünlerin değil hukukun üstünlüğünü sağlayacağız. Ama burada üstünlerin hukuku savunuldu. Bu hukuki değil, siyasi bir dava. Diğer basına ve gazetecilere, toplumun diğer muhalif kesimlerine gözdağı veriliyor. Kimse yazmasın kimse eleştirmesin diyorlar. Bunlar yapılırsa da yargı hemen devreye giriyor. İddianame ve mahkeme kararına göre üye olmadan bilerek isteyerek terör örgütüne yardım etmişiz. Hemde 3 örgüte birden. Bu suçu nasıl işlemişiz? Bir bütün halinde Cumhuriyet’te çıkan haberlerle. Aslında bizi yargılayanlar, yargılatanlar da böyle bir suçu işlemediğimizi çok iyi biliyorlar. Ama garabete ve vahamete bakın ki yargılananlar, fetö gerçeğini 40 senedir anlatan, yöneticileri uyaran bizler olduk.”

"SİZE DIŞARIDA BİZE İÇERİDE KOLAY GELSİN"

Güngör, bu cezalarla basın özgürlüğünün yok edildiğini söyleyerek şöyle devam etti:

"İnanın hukuku katleden bu karar karşısında ne söyleyeceğimi bilmiyorum. Zavallı ve güzel ülkem için üzülüyorum. Bu davada baştan sona kadar basın ve ifade özgürlüğü yok edildi. Ceza sorumlululuğun şahsi ilkesi yok edildi. Sadece hukuka değil Anayasa, yasaya aykırı olarak cezaevine gireceğiz. Yerel mahkeme Cumhuriyet gazetesi çalışanlarını suçlu buldu. Bölge Adliye Mahkemesi mahkumiyet kararımızı onadı. İki satırlık kararla istinaf talebimiz reddedildi. Devlet bize yıllar sonra ‘pardon’ diyecek. Böyle adalet olur mu? Hızlı yargılama esasmış, Yargıtay’ın iş yükü çokmuş… Bizlerin yükü, hayatı çalınanların yükü ne olacak? Bütün bunları İstinaf dilekçesinde de belirtmiştik. Ama hukuk sistemi bizi dinlemedi. Bize içeride size dışarıda kolay gelsin. Hoşça kalın!"

DİSK BASIN-İŞ’TEN AÇIKLAMA

DİSK’e bağlı Basın-İş Sendikası ise, konuyla ilgili olarak şu açıklamada bulundu:

“İstinaf mahkemesi tarafından haklarındaki karar onanan Cumhuriyet gazetesi emekçileri bir süre aramızda olamayacak. Baharın sıcaklığını havalandırmada belki hissedemeyecekler, güneşin altında yürüyüp açan çiçeklerin kokusunu alamayacaklar. Ama biliyoruz ki onlar düşünceleri ile hep özgür olacaklar. Ne onları ne de onlara güvenenleri hapsetmek mümkün olmayacak.” dedi. Açıklamada ‘Cezaevindeki Gazeteciler’ denildiği zaman akla bir istatistik değil, insanların gelmesi gerektiğine vurgu yapılarak, “Hiçbirimiz bir istatistik unsuru değiliz, gazeteciyiz, insanlara gerçekleri aktarmak için bedel ödemeye her zaman hazırız şüphesiz. Sizden adalet istemiyoruz, çünkü biliyoruz ki bu isteğin bir karşılığı yok. Ama emirler yağdırırken karşınızdakilerin insan olduğunu unutmayın. Dostlarımızı hiç bir zaman yalnız bırakmayacağız kapatıldıkları yerde. Onları yeniden kapatıldıkları yerden çekip çıkarmak için elimizden geleni yapacağız.”