Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın:
- "Hala biz, Avrupa merkezci tarih tasavvurunu kamil manada aşabildiğimizi söyleyemeyiz. Türkiye'de çok önemli tarih çalışmaları yapılıyor, önemli tarihçiler var. Ama bugün hala zihnimizdeki ortalama tarih tasavvurunu şöyle bir tahlil ettiğimizde, Avrupa merkezci tarih tasavvurunun en belirgin...
ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Hala biz, Avrupa merkezci tarih tasavvurunu kamil manada aşabildiğimizi söyleyemeyiz. Türkiye'de çok önemli tarih çalışmaları yapılıyor, önemli tarihçiler var. Ama bugün hala zihnimizdeki ortalama tarih tasavvurunu şöyle bir tahlil ettiğimizde, Avrupa merkezci tarih tasavvurunun en belirgin paradigma olmaya devam ettiğini görüyoruz." dedi.
Kalın, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi kütüphane binasına "Prof.Dr. Halil İnalcık Kütüphanesi" adının verilmesi ve İnalcık'ın doğumunun 100. yıl dönümü dolayısıyla yapılan törene katıldı.
Fakültenin Farabi Salonu'nda düzenlenen törenin açılışında konuşan Kalın, İnalcık tarihçiliğin bugün ve yarın için ne anlam ifade ettiği üzerine bir şeyler söylemek istediğini belirtti.
Kalın, İnalcık'ın okunduğu zaman ilme ve fikre verilen değerin, yapılan işin işçiliğinin ne kadar kıymetli olduğunun hemen anlaşıldığını ifade ederek, herhangi bir kitabı, makalesi ve tezi okunduğunda ortada muazzam bir birikime dayalı eser olduğunun hissedileceğini söyledi.
Bunun aslında yeni çalışmalar yapmaya teşkil edeceğine işaret eden Kalın, İnalcık tarihçiliğinin, Osmanlı tarihinin dünya tarihinin içerisinde çok muhkem bir yere yerleştirilmiş bir tarihçilik olduğunu kaydetti.
Kalın, İnalcık'ın her seferinde disiplinlerarası çalışmanın ne kadar önemli olduğunu somut örneklerle ortaya koyduğunu vurguladı.
Halil İnalcık tarihçiliğinin bir diğer önemine değinmek istediğinin altını çizen Kalın, "Belge tarihçiliği ile kavramsal tarihçiliği birleştirebilmiş, onun sentezini yapıp ortaya yeni bir paradigma koyabilmiş bir tarihçilik olarak tanımlamak mümkündür. Bunun devamı olarak da ortaya koyduğu tarihçiliği problematikler üzerinden örneklendirmiş ve derinleştirmiş bir tarihçiydi. Bugün de kendisinin eserleri okunurken ve yarına dönük olarak da çalışmaları devam ettirilirken bu problematiklerin öneminin altını bir kez daha çizmek istiyorum. Çünkü hoca bütün büyük fikir ve ilim adamları gibi hiçbir konuyu, 'tamam bunu ben bitirdim, bu defteri kapattım' dememiştir. Her okuduğunuzda onun yazdıklarından siz başka bir soruna mutlaka geçiş yaparsınız. Zihninizde bir dizi başka problemler ağıyla dolaşmak durumunda kalırsınız." diye konuştu.
- "Avrupa merkezci tarih tasavvurunu kamil manada aşabildiğimizi söyleyemeyiz"
Kalın, İnalcık'ın, "Hedefim Türklerin tarihini bir yabancı değil, bir Türk gözüyle yazmak. Ana kaynağım arşiv belgeleri oldu, bu sayede objektif bir tarih yazdığıma inanıyorum." sözlerini aktararak, şöyle devam etti:
"Bu hedef zannediyorum sadece bir tarihçinin görevi olmamalı, bütün sosyal bilimcilerin, bütün bilim ve fikir işçilerinin bir hedefi olmalıdır diye düşünüyorum. Çünkü bunun arkasında da çok farklı bir dünya tasavvurunun yattığını düşünüyorum. Buradaki bütün mesele, kendin olabilmek, kendini bulabilmek, kendini ararken dünyanın ve insanlığın serüvenini okumaya çalışabilmektir.
Çok uzun bir süre aslında başkasının aynasında kendi suretimizi görmeye, kendimizi başkalarının aynası üzerinden tanımlamaya çalıştık. Bunun yarattığı gerilim ve yabancılaşma, Türk modernleşmesinin de maalesef en büyük handikapları olarak bugün bile karşı karşıya olduğumuz bir meseledir. Bir örnek vermek gerekirse hala biz, Avrupa merkezci tarih tasavvurunu kamil manada aşabildiğimizi söyleyemeyiz. Türkiye'de çok önemli tarih çalışmaları yapılıyor, önemli tarihçiler var. Ama bugün hala zihnimizdeki ortalam tarih tasavvurunu şöyle bir tahlil ettiğimizde, Avrupa merkezci tarih tasavvurunun en belirgin paradigma olmaya devam ettiğini görüyoruz. Halil İnalcık tarihçiliği, aslında Avrupa merkezci bir perspektiften bakmadan Osmanlı, Ortadoğu, Balkanlar tarihinin nasıl incelenebileceğini de ortaya koyması açısından son derece önemlidir."
İnalcık'ın eserlerinde farklı şekillerde örneklendirdiği bir konuya da değinmek istediğini belirten Kalın, "Bir tarafınızda köklerinizin sağlam olması ama dünyaya da bir açık ufuk perspektifinden bakabilmeniz çok önemlidir. Bu dengeyi kurabildiğimiz oranda biz hem kendimiz kalırız hem de dünyaya yabancılaşmadan, kendimizi kapatmadan evrensel bir dil yakalayabiliriz. Bizim Anadolu toprakları üzerinde yaşıyor olmamız, ayaklarımızın bu topraklara basıyor olmamız evrensel-küresel bir kimliğe bakış açısına sahip olmamıza engel değildir." değerlendirmesinde bulundu.
- "Hep başkalarının ürettiği kavramlar üzerinden kendimizi tanımlamaya çalışıyoruz"
Kalın, İstanbul'da bir süredir tedavi gördüğü hastanede vefat eden ve bugün toprağa verilen siyaset bilimci ve sosyolog Prof. Dr. Şerif Mardin'i rahmetle yad etti.
Şerif Mardin'in de sosyal bilimlerin imkanlarını kullanarak Türkiye toplumunu, Osmanlı'yı ve Anadolu insanını anlamaya çalışan önemli bir düşünce insanı olduğunu belirten Kalın, "Anlamak onun belki de ilim ve fikir kariyerinin en önemli kriterini oluşturuyordu. Yargılamadan, hüküm vermeden önce anlamak, anlamak için de doğru bilgiye ulaşmak, doğru kavramlarla, doğru yöntemlerle bir toplumun kollektif hayatını, hafızasını yaşadığı kırılmaları, dönüşümleri, trajedileri anlamaya çalışan bir kişiydi Şerif Mardin. Şerif Hoca, uzun yıllar boyunca bunu genellikle batılı sosyolojik kavramları kullanarak yapmaya çalıştı ve bundan dolayı da eleştiri konusu oldu." diye konuştu.
Kalın, hem Halil İnalcık'ta hem de Şerif Mardin'de asıl olanın bütün karmaşık yapıların ötesinde daha derinlerdeki manaya ulaşma çabası bulunduğunu ifade ederek, bu iki hocanın da suretin gideceğine ancak mananın kalıcı olduğuna inandıklarını söyledi.
Şerif Mardin'in gerek çalışmalarının gerekse konuşmalarının insanları her zaman düşünmeye sevk ettiğini belirten Kalın, "Son yıllarda artık talih midir, talihsizlik midir bilmiyorum. Kendisinin en çok anıldığı kavram 'mahalle baskısı' kavramı oldu. Halbuki 60-70 yıllık ilmi kariyeri içerisinde bir çok meseleyle boğuşmuş iştigal etmiş, zihnini ruhunu ortaya koymuş bir ilim adamı olarak sadece bu kavramla anılması biraz haksızlık olur. 2007 senesinde bu kavramı ilk ortaya attığında konu çok farklı mecralara taşındı. Kendisi de daha sonra bundan rahatsız olduğunu ifade etti." şeklinde konuştu.
Kalın, Türkiye'de sosyal bilimlerde karşılaşılan en temel sorunlardan birinin yerel kavramsallaştırma konusundaki eksiklik olduğunu vurgulayarak, "Yani kendimize ait kavramlar üretme konusunda ya çok mütevazi davranıyoruz, ya da büyük bir fakirlik içerisindeyiz. Hep başkalarının ürettiği kavramlar üzerinden kendimizi tanımlamaya çalışıyoruz. Halbuki bu kendi kimliğimizi bir başka tarihi, sosyolojik ortamda ortaya çıkmış, formüle edilmiş kavramlara sıkışmak anlamına gelir. Şerif Mardin Hoca asılında bu paradoksu yaşamış düşünürlerden bir tanesiydi." değerlendirmesinde bulundu.
Kalın ve beraberindekiler konuşmalar sonrasında "Prof.Dr. Halil İnalcık Kütüphanesi"nin açılışını yaptı.
Ardından Kalın, Halil İnalcık'ın 1935-1972 yılları arasında üniversitede asistan iken kullandığı çalışma masası ve akademik hayatı boyunca çıkardığı eserlerin bulunduğu kütüphanenin girişini bir süre inceledi.
Daha sonra kütüphaneye giren Kalın, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İhsan Çiçek'ten kütüphane hakkında bilgi aldı.