10 Kas 2010 09:14 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:47

"CUMHURBAŞKANI'NIN YABANCI BİR ÜLKEDE BU TÜR SORULARA MUHATAP OLMASI ÜZÜCÜ!"

Cumhurbaşkanı Gül'e Londra'da BBC muhabiri Türkiye'deki hapishanelerde yatan Türk gazetecilerini sordu.

Abdullah Gül’ün sözleri

CUMHURBAŞKANI Gül’e Londra’da BBC muhabiri Türkiye’deki hapishanelerde yatan Türk gazetecilerini sordu.

Demokratik bir ülkenin cumhurbaşkanının yurtdışında, yabancı bir gazetecinin böyle bir sorusuna muhatap olması tatsız bir durum.
Cumhurbaşkanı, gazetecilerle ilgili davaların kendisini de kaygılandırdığını, bu sıkıntıların herhangi bir ifade özgürlüğü ile ilgili olmadığını anlatıyor.
Arkasından da Türkiye’de yaşananlarla pek uyuşmayan şu sözleri söylüyor:

“Bugün Türkiye’de herkes ne düşündüğünü, en aykırı fikir olabilir, benim hiç hoşlanmadığım bir konu olabilir, bunları açıkça yazabilir, anlatabilir, bunlarla ilgili konuşabilir, konferanslar yapabilir.”
Sonra da sözlerini şöyle bağlıyor:
“Bahsettiğiniz konu devam eden bazı mahkemelerin safahatında gizli kalması gereken bazı dokümanların erken açıklanmasıyla ilgili.”
BBC muhabiri Türkiye’yi iyi bilmediği için soruların gerisini getiremiyor.
Yani işi tadında bırakarak Cumhurbaşkanı’nın canını daha fazla sıkmıyor.
Bilmiyorum Cumhurbaşkanı bu sözlerinin Silivri yargılamaları açısından gerçekleri yansıttığına inanıyor mu?

* * *
Cumhurbaşkanı’nın rektör atamaları konusundaki sözleri de yaşadıklarımıza uymuyor.
Kendisine atamalar konusunda haksızlık yapıldığını ileri sürüyor, şöyle diyor:
“Ben hiç kimsenin eşini, hanımını takip etmiyorum. Siyasete bulaşıp bulaşmadığına bakıyorum.”
Oysa Cumhurbaşkanı’nın atadığı rektörler arasında AKP’den aday olanlar var.
“Alevi de atadım” sözü ise çok talihsiz bir söylemdir.

Cumhurbaşkanı’nın ilk yıl yaptığı atamalarda daha objektif davrandığı doğrudur. Ama daha sonraki atamalarda tek ölçütünün AKP’nin dünya görüşlerine yakın isimleri tercih şeklinde olduğu da gerçektir.
Oysa rektör seçimlerinde şu üç ölçüt geçerli olmalıdır:
“Üniversitelerin tercihi, adayın akademik liyakati ve yönetim deneyimi.”

Cumhurbaşkanı tarafsız bir kurula son 3 yılda yaptığı atamalar konusunu incelettirir ve bir rapor isterse Çankaya’nın bu ölçütlere uyup uymadığı ortaya çıkar.

Turhan Selçuk ve Abdülcanbaz’ı andık

PAZARTESİ akşamı dünyaca ünlü karikatür ustamız Turhan Selçuk’u andık.
Cumhuriyet’in ve aydınlanmanın simge ismi Turhan Selçuk’un vefalı dostları onunla ilgili anılarını anlattılar.

Halit Kıvanç ustanın anılarla ve güzel, anlamlı sözlerle yaptığı sunumu konuşanların sıcak anlatımları tamamladı.

Ünlü yazarımız Yaşar Kemal’in hastaneden yeni çıkmasına rağmen geceye gelmesi tam bir vefa örneğiydi.
İşadamı Rahmi Koç’un bir başka yere sözü olmasına rağmen Turhan Selçuk’un anılacağını duyup beş dakikalığına da olsa toplantıya uğraması da çok anlamlıydı.

Geceye katılan arkadaşları çok güzel anılar anlattılar.
Ben de anlattığım anıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bir trafik polisi İlhan Selçuk’u çevirip ehliyet ve ruhsat ister.
Ehliyete bakıp “Sen Abdülcanbaz’ın nesi oluyorsun?” diye sorar.
İlhan Selçuk “Bir şeyi olmuyorum ama Abdülcanbaz’ı çizenin kardeşiyim” der.
Polis, ehliyet ve ruhsatı verip şöyle der: “Hadi geç. Ben Abdülcanbaz’ın kardeşine ceza yazmam.”

Tufan TÜRENÇ / HÜRRİYET