Cumhurbaşkanı'ndan 'Saray' açıklaması!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Türkmenistan’a hareketinden önce Esenboğa Havalimanı’nda gazetecilere açıklamalarda bulundu.
İşte gazetecilerin sorularına da cevap veren Erdoğan’ın
açıklamalarından satır başları:
Dün 47 yıl sonra ilk kez İsrail askerleri postallarıyla girdi. Siz
telefon görüşmesi gerçekleştirdiniz. Bu görüşmede Türkiye'nin BM
nezdinde bazı girişimleri olacağını söylemiştiniz. Bu tabloyu nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Bugün bu konuyla ilgili olarak dışişleri bakanı müsteşarımla da bu
konuyu görüştük. BM güvenlik konseyi üyeleriyle bazı temasları
geliştireceğiz. Dün akşam Abbas ve Meşal ile görüşmelerim oldu.
1967'den bu yana Mescidi Aksa'da böyle bir olay olmamıştı. Bu tür
bir olay sıkıntıları getiriyor. Bu tahrike dayalı bir olay. Mescidi
Aksa bizimi için iki kıbleden bir tanesidir.
Dünyadaki tüm Müslümanları, Arapları ilgilendiren, Filistinlileri
ilgilendiren bir olay değil. İsrail'in şu anda yönetim olarak
yapmış olduğu bu barbarca girişim, alçakça girişim affedilir bir
girişim olamaz. Bizim sessiz kalmamız da mümkün değil. Bunun tüm
uluslararası boyutta gerekli olan adımları neyse bu adımları atmak
durumundayız. aksi takdirde bu tahrikler sadece Filistin yada
Kudüs'te kalmaz, yeniden intifada hareketleri başlayabileceği gibi
dünyanın değişik yerlerinde farklı sıkıntıları yaşayabiliriz.
İsrail yönetimi bu tür girişimlere zemin hazırladığı içindir ki
dünyada zaman zaman bizim de arzu etmediğimiz gelişmeler olmakta.
Bu gerek dinler arası, etnik unsurlar arası bir çok olumsuzluğu
tetikliyor.
Temenni ediyorum ki İsrail yönetimi bu işe el koyar, tekrar süratle
Mescidi Aksa'nın Müslümanlara kapıları açılır. Yoksa bölgede İsrail
kendisi tek başına kalmanın ötesinde dünyada da aynı duruma talim
edecektir.
Suriye’de Esed rejimi saldırılarını artırdı. Göç dalgasıyla ilgili
Türkiye’nin hazırlıkları nelerdir?
Şu anda 36’ncı paralel üstünde belli hazırlıkları sürdürüyoruz. Bir
şeyi ifade etmem lazım. Niçin kobani diyorduk. Şimdi niçin Halep.
Az önce Mescidi Aksa ile ilgili sorulan soru bu konuda manidar.
Dikkatler hep bir tarafa yöneliyor, tam o anda mescidi aksa olayı
patlak veriyor. Burada bir planlama var. bir stratejik yaklaşım
var. bunun neticesindeki bu gelişmeler üzerinde hassasiyetle
durulması gereken gelişmelerdir.
Halep ile ilgili hassasiyetimiz bölgede daha önce söylediğimiz gibi
Kobani’deki hassasiyetten daha fazladır, bunu da söylemem lazım.
Halep, bir tarh ekonomi medeniyet merkezidir. Bu denli önemli bir
merkezin zaten bombardıman edilmek suretiyle bütün o önemli eserler
yıkılmış vaziyetteyken, şehir adeta bir tehditle karşı karşıya.
Burada DAEŞ terör örgütünün yanında rejimin de bu tür girişimleri
var.
Çözüm süreciyle ilgili HDP'den açıklamalar geliyor. Demirtaş "süreç
İmralı’da başladı İmralı'da biter" dedi. Bundan sonra nasıl adımlar
atılacak, donmuş durumda mı?
Bu demokratik açılımla başlamıştır. Milli birlik kardeşlik projesi
olarak devam etmiştir, çözüm süreci de bunun devamı
niteliğindedir.
Bunun İmralı'ya alakası yoktur. O zaman hükümetimizin diyeceğim,
ülkemizde bölücü terör örgütüne karşı ülkemizde teröre karşı
halkımızı nasıl rahatlatabiliriz, huzur ortamına kavuşturabiliriz
buna yönelik attığımız adımlardı.
Oradaki milli birlik ve kardeşlik projesi diye ifade ettiğimiz
proje farklı bir hassasiyet ifade ediyordu. Türkiye'nin milli
birliğe ihtiyacı vardı. Etnik ayrım söz konusu değildi. Birlik
beraberlik söz konusuydu. Bu süreci bu şekilde sürdürdük.
bunu yeni bir sürece dedik ki aktaralım. Bu süreçte çözüm süreci
olsun dedik. Bunun içerisinde de yine Türkiye'nin akil insanları da
dahil olmak üzere tüm siyasi partilere çağrımızı yaptık. Katılanlar
oldu katılmayanlar oldu.
İmralı'da başlar İmralı'da biter türü yaklaşım tarzı, zaten çözüm
sürecinin yanında olmadı ki bu ifadeleri kullananlar. Siz kalkar da
tamamıyla etnik yaklaşım içinde vatandaşı sokağa davet ederseniz,
40 kişinin ölümüne neden olursanız burada zaten çözüm diye derdin
olmaz.
Ortaya çıktı, ardından ne oldu, ben onu demek istememiştim, sokağa
çıkın demek şiddet demek değildir... Bu tür şeyler artık milleti
tatmin etmiyor. Siz gerçekten barış istiyorsanız, barışın çağrısını
yapar. Ama bunların ne barış ne de özgürlük diye bir derdi yok.
Böyle bir derdi olan vatandaşın dükkanını camını çerçevesini
indiren, sivil vatandaşlarımızın ki, o bölgede Kürt
vatandaşlarımızın araçlarını yakanlar. Evleri dükkanları
işaretleyip yakıp yıkanların barıştan özgürlükten bahsetme hakkı
yok.
Barış istiyorsanız özgürlükten yanaysanız, 11 yıllık başbakanlık
döneminde neyiniz eksikti? barış uğruna her şey yapıldı.
cumhurbaşkanı olarak bende bu kavramların savunucusu olacağımın
sözünü verdim.
Yeni yapılan cumhurbaşkanlığı sarayıyla ilgili tartışmalar
kamuoyuna yansıdı. Maliyetine ilişkin bazı eleştirileri vardı. bunu
nasıl değerlendirirsiniz?
bildiğim kadarıyla başbakanlık bu konuyla ilgili açıklama yapmış
olması lazım yada yapacak.
Bakın bu ülkede taş üstüne taş koyanlar var, ama yine bu ülkede taş
üstüne taş koymayı hayal edemeyenler var. Bu tür yaklaşımların
içinde bulunanlar bunlar artık tamamen eski Türkiye'de kaldı.
Eski Türkiye'de araba yoksa yaya gidelim diyenler vardı. Allah
rahmet etsin Özal geldi, başbakanlığa bir iki tane uçak aldı, ki
onu ciddi manada eleştirenler hakaret edenler oldu. Ama o hakaret
edenler sonra aynı uçaklara bindiler. Niye? Çünkü artık modern
dünyada eğer büyüyecekseniz atılım içinde olacaksanız, dünya ile
bir rekabetiniz olacaksa bir şeyler yapmanız lazım.
Ama bunların böyle bir şeyi yok. Biz şu anda cumhurbaşkanlığı
makamı için eğer böyle bir yeri yaptıysak, başlangıcımız
başbakanlık makamı olarak adımı attık
Ankara’daki başbakanlık makamının önü kendisine ait değildir,
caddedir. Biz o cadde içinde hükümet başkanlarıyla tören yapardık.
O gün trafik kesilirdi, törenlerimizi yapardık.
yani koskoca Türkiye cumhuriyetine sokağı kapa, caddeyi kapa orada
tören yap, bu yakışır mı? Biz dünyanın her tarafını dolaşıyoruz.
Buralar ülkenin itibar makamlarıdır. Herkes buraya bakarak kararını
verir. Ama bunların böyle bir derdi yok. Bunlar eski Türkiye. Onun
içinde bu adımı attık. sonrasında cumhurbaşkanlığı makamı olarak
kullanalım, Çankaya ve mevcut yeri başbakanlık makamı olarak
değerlendirelim dedik.
Parasal noktada bu açıklanan rakamların hepsi tabi farklı farklı
rakamlar açıklıyorlar, bunlar duymaz uydurur cinstendir. Tüm
hassasiyetlerimiz kullanılarak bu yatırım yapılmıştır. Şu andaki
eser meydana gelmiştir. Daha orada yapılacak işler var. İnşaatlar
devam ediyor. Bir tarafta camisi olacak halka açık, diğer tarafta
konferans salonu olacak. Burayı böyle bir konsept olarak ele
alıyoruz. Konutuyla, diğer yapılması gereken ilaveler var. bu devam
edecek, olaya farklı bakan bir yeni Türkiye’nin yönetimi var.
Bu, şunun bunun değil sonunda Türkiye cumhuriyetinin demirbaş
kaydına giriyor. Başka bir yere girmiyor. Bu konuyla ilgili kontrol
mekanizmaları bellidir. Bir yanlış suiistimal varsa, bunu yakalar
gereğini yapar.
İkinci konu, uçak meselesi. Bu da tamamıyla ayıplanacak bir
konudur, kusura bakmasınlar. Artık Türkiye cumhuriyetinin
cumhurbaşkanı da başbakanı da meclis başkanı da uluslararası
toplantılara gittiği zaman vakit nakittir anlayışıyla gidiyor.
Tarifeli uçaklarla günlerini yollarda tüketen iktidar değil,
icabında günü birlik gidip dönen bir hükümet. Biz öyle günler
yaşadık ki, giderken uzun bir yolculuk, iki yerde üç yerde
duruyorsun. Ama şimdi olay farklı ve daha yeni bu TUR uçağına sahip
olduk. Artık non-stop gideceğimiz inşallah yerlerimiz olacak. Bu
ziyaretlerimizde yeri geldiği zaman iş adamlarımızı da alacağız,
milletvekili, basın mensuplarını da alacağız. Zamandan ciddi bir
tasarrufumuz olacak. Türkiye’nin duruşunu ortaya koyacaktır.
Bu tür şeyleri böyle yazmakla çizmekle bu milletin bakışını bunlar
değiştiremezler. Ben milletimizin aklı selimine zaten inanıyorum.