Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan medya temsilcilerine iftar! "Bugün medyamız daha renkli daha demokratik"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Tarabya Köşkü'nde medya temsilcileri ile iftar yemeğinde bir araya geldi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İstanbul’da Huber Köşkü’nde medya
temsilcilerine verdiği iftarda konuştu. Cumhurbaşkanı, iftara
katılanların, basın yayın hayatının farklı alanlarında yer alan
bireyler ve yöneticiler olarak kritik görevler üstlendiğini
söyledi. Erdoğan, “Bu çalışmaların tarafsız, hakkaniyete ve
mesleğin temel ilkelerine riayet edilerek yürütülmesi şüphesiz çok
ama çok önemli” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün iftar sonrası yaptığı konuşmada “medya
çalışmalarının tarafsız, hakkaniyete ve mesleğin temel ilkelerine
riayet edilerek yürütülmesinin şüphesiz çok ama çok önemli
olduğunu” vurgulayarak özetle şunları söyledi:
“ADALET YOLDA DEĞİLDİR”
“FETÖ ile iş birliklerini sorgulamalıdırlar. Hukuk önünde kimse
layüsel değildir, dokunulmaz değildir. Kendi istedikleri kararlar
çıkmadığında yargı kurumuna saldıranlar en büyük zararı bu ülkeye
veriyorlar. Adalet yollarda değildir. Adliye binalarındadır.
Rahmetli Demirel’in dediği gibi ‘Yollar yürüyerek aşınmaz.’ Bunu
aşındıramazlar. Varsa bir haksızlık müracaat edeceğin yer belli.
Siyasette sözü olanın bunu ifade edeceği yerde yol kenarları değil,
Meclis kürsüsüdür.
“SİZİN NE FARKINIZ VAR?”
Mahkeme kararına itirazın da usulleri bellidir. Bunun dışında bir
hareket tarzının, ne ülkeye ne millete ne de adaletin tecellisine
bir katkısı olmayacaktır. Sizin gibi 15 Temmuz’da da bunu yapanlar
oldu. Sizin 15 Temmuz’dakilerden ne farkınız var? Onların elinde
F-16 ‘lar vardı. Helikopter ile saldırıyorlardı, tanklarla,
toplarla saldırıyorlardı. Sizlerde şu anda yollarda yürüyüşleri
yapıyorsunuz. Akşam da karavanlarda istirahat ediyorsunuz işte olay
bu. Sizler eğer kalkıp da ‘TEM’i veya E-5’i de işgal ederiz.’ filan
diyecek olursanız o zaman durum aynı 15 Temmuz’a dönüşür ki ona da
tabii müsaade etmek gibi bir lüksümüz asla yok.
“YANLI HABER, GERÇEK DEĞİLDİR”
Hakikatin en yalın haliyle okuyucuya ve izleyiciye aktarılması, bu
mesleğin olmazsa olmazıdır. Zira tahrif edilen hakikat, hakikat
olmaktan çıkar. Yanlı, tek taraflı, hatta kasıtlı bir haber, gerçek
anlamda bir haber değildir. Maalesef bizler ülkemizde senelerce
haber yerine özellikle de dezenformasyonla ağır bir propaganda
bombardımanıyla hep karşı karşıya kaldık. Bilhassa medya dünyasının
köşe başlarında bulunanlar, ellerindeki bütün gücü milletin sesini
duyurmak için değil, demokrasinin gelişmesi için değil, özellikle
de kendi ideallerini yansıtabilmek, bunu özellikle, ısrarla devam
ettirebilmek amacıyla kullandılar.
“PARTİM KAPATILMAK İSTENDİ”
1 değil, 2 değil, 3 değil, kapatıldı. Hatta hatta işte şu anda da
Genel Başkanı olduğum partim, parlamentoda kahir ekseriyete sahip
olduğu bir dönemde, partim kapatılmak istendi. Sayı itibarıyla
neredeyse anayasayı değiştirebilecek güce sahip olduğu dönemde
bununla karşı karşıya kaldık. Hatta ana muhalefetin başındaki zat o
zamanlar, Ankara’da da ‘Gerçekten yargıçlar varmış.’ gibi ifadeler
kullandılar.
“SİZDEN RİCAM ŞUDUR...”
Manşetini, kalemini, gazete sayfalarını, terör örgütünün emrine
verenlerle, silah alıp dağa çıkan arasında bana göre fark yoktur.
Terör örgütü mensupları ile işbirliği içinde hukuku çiğnemenin,
milli güvenliği tehdit eden eylemlere girişmenin bir müeyyidesi
olacaktır. Benim özellikle bir başka ricam da şudur, gerçekten
sizler gerek hükümetimizle gerek şahsımla, ne konuşuyorsam, aynı
şeyi konuşmak zorunda değilsiniz ama bir şeyi özellikle rica
ediyorum o da şudur: Yerli ve milli olarak ülkemizin ve
milletimizin menfaatinin olduğu yerde bana göre diğerleri
teferruattır. İşte şu anda dağlarda olanlarla dağlara kaçırılanlar
ve onların verdiği desteklerle ülkemizi karıştırmanın gayreti
içinde olanlar, ekonomide ciddi bir sıçramanın işaretlerinin ortaya
çıktığı bir dönemde bunun bize kazandıracağı hiçbir şey
yoktur.”
'ÖZGÜRLÜKLERİN BİR SINIRI VAR'
“Ayrıcalıklarını kaybedenler, bundan rahatsız olsalar da bugün
medyamızın daha renkli, daha demokratik, daha çoğulcu olduğu bir
muhakkaktır, bir gerçektir. Demokraside ulaştığımız seviye
itibarıyla ülkemizde artık hiç kimse milli iradeyi yok sayamaz.
Kendini milletin ve seçtiklerinin üzerinde göremez. Nasıl
siyasetçiler hukuk içinde hareket etmek zorundaysa, şüphesiz ki
gazetecilerin de medya dünyası mensuplarının da aynı şekilde hukuka
bağlı kalmak zorunda olduğu bir Türkiye’de yaşıyoruz. Kaldı ki
özgürlük dediğimiz şey sınırsız hürriyetin olduğu bir şey değildir.
Özgürlüklerin de bir sınırı vardır ki benim özgürlük alanıma kadar
bir özgürlük. Ben de kalkıp sınırsız özgürlüğe sahip olduğumu
söyleyemem. Ben de bir başkasının özgürlük alanının sınırına kadar
bunu kullanabilirim. Daha ileri gitmem mümkün değil.”