CÜBBELİ'DEN MUHTEŞEM YÜZYIL FETVASI! KANUNİ'NİN AHI ALINIRSA...
Cübbeli Ahmet Hoca adıyla bilinen Ahmet Mahmut Ünlü Hürriyet Gazetesi'nden İzzet Çapa'nın sorularını yanıtladı.
Konuşmasında gündem değerlendirmesi yapan Cübbeli Hoca magazinden
de geri kalmadı.
İşte o röportaj:
Geçmiş olsun, elinizde yara bandı var. Hayırdır
hocam?
- Geçmiş olsun diyorsun İzzet Bey kardeşim de demekle geçmiyor.
Elimi açıp kapatamadığım için ameliyat oldum dün. Yaşadığım stres
ve sıkıntılar nedeniyle kalbime ve iki şah damarıma stent takıldı.
Boyun ve ayak damarlarımda ciddi daralmalar var. Behçet hastalığı
da cabası... Şeker desen 30 yıldır 400’lerin üstünde... Konuştuğum
zaman sağlıklı sanıyorlar ama ne yazık ki öyle değilim.
* Allah ömür versin, maşallah yine de
ayaktasınız...
- Çok şükür akıl sağlığım yerinde (gülüyor)
Şekerinizi daha da yükseltmeme garantisi vererek, sorulara
başlıyorum. Benim yerimde bir kadın gazeteci olsaydı bu röportajı
yapar mıydınız?
- Yok yapmazdım.
* Kadınlara röportaj vermediğiniz doğru
yani...
- Evvelden birkaç kez yaptık aslında. Hiç lüzum yokken televizyona
da çıkmış olduk.
* Nedir peki bu kadın gazetecilere karşı koyduğunuz
“ambargonun” sebebi?
- Ben muhattaplı konuşmayı severim. Karşımda sizin gibi bir kişi de
olsa, 10 bin kişi de olsa fark etmez ama bu bir kadın olursa,
yüzüne bakamayacağım için rahatsız olurum, önüme bakayım falan
derken sıkılır, rahat konuşamam.
Oo, o zaman epey bir röportaj teklifini
reddetmişsinizdir.
- Tabii. Jet-ski olayında Defne Samyeli miydi neydi o hanım, onun
haber saatinde sırf bu yüzden Rıdvan Bıyık’la konuştuk mesela.
Hatta Defne Hanım “İlk defa kadınlığım işimin önüne geçti” demişti.
Ben de “Kendisi bu durumu güzelliğine borçlu” diye latife
yapmıştım.
* Sadece güzel kadınların karşısına çıkmak mı caiz
değil?
- Yaşlı olur, bir abla vardır, şudur budur, o zaman muhattap
alabilirsin ama genç ve güzel bir bayan olduğu zaman ben yüzüne
bakmıyorum. Yüzüne bakmayınca da muhattap alınamıyor.
Seda Sayan da sizinle çok röportaj yapmak
istemişti...
- Bizim telefonlara bakan arkadaşlardan biri Seda Hanım’a gel mi
demiş, benden habersiz söz mü vermiş ne. O da kalkıp kapıya gelince
emrivaki bir durum oldu, yapmadık röportajı. Ben de hastayım,
şekerim çok yüksek... Yoksa Seda Hanım bizim için sorun
değildi.
* Kapanıp gelseydi kabul eder miydiniz?
- Zaten “Hocamın yanına gelirken kapanırım da” demiş ama kapanıp
kapanmaması bir sorun teşkil etmiyor. Bir kadının bir erkekle
halvetidir haram olan.
* Bu durumun halvet ile ne alakası var hocam?
- Nikahlın, annen, teyzen veya kızın dışında bir kadınla baş başa
kalmak caiz değildir. Bir erkekle bir kadın kapalı kapı arkasında
baş başa kalırsa halvet olur ama odada başka biri varsa haram
değildir.
İLK OYUNCAĞIM KİBRİTLER, İLK OYUNUM ONLARI SAFA DİZMEK
* Sizi en inançsızından en inançlısına kadar hemen her kesim
ilgiyle dinliyor. Nasıl başarıyorsunuz bunu?
- Bu bir Allah vergisi. Konuşma üslubumdan kaynaklanıyor sanırım.
Çocukluğumdan beri yapım böyledir. Sonradan kazandığım, eğitimini
aldığım bir şey değil. Anlayacağın zorlama bir durum yok, zaten
yapmacık olsam tutmaz.
* Çocukluğunuzu hiç bilmiyoruz...
- Daha kundaktayken babam beni camiye götürürmüş. Haliyle ayakta
durabildiğim yaştan beri kendimi camide hatırlıyorum. 3-4
yaşındayken o ışıkların hiç sönmeyişini, cemaatin girip çıkmasını,
safların tutulmasını izlediğimi anımsıyorum.
Benim bildiğim o yaşta çocuğun oyuna merakı
olur.
- İlk oyuncağım kibritler, ilk oyunum da onları safa dizmekti.
* Mazur görün hocam ama anlamadım.
- (Gülüyor) Millet yavaş yavaş safa gelir, kimi öyle, kimi böyle
oturur, sonra saflar kalabalıklaşır, ezandan sonra kamet verilince
kalkarlar ya, işte ben de kibritleri önce dağınık halde ortaya
koyar sonra onları sıralı olarak dizer, camide tüm yaşananları
kibritlerle yeniden canlandırırdım.
KÜÇÜKKEN CAMDAN BAKIP ÇARŞAFLI KADINLARI SAYARDIM
* Annem beni hep kibritle oynama diye büyüttü...
- Bir de küçükken camdan bakıp Mahmut Efendi Hazretleri’nin
sohbetlerinden çıkan çarşaflı kadınları saymak benim için büyük
keyifti.
* O niye?
- Şimdi belki çarşaflı kadınların sayısı yüzbinleri aştı ama 70’li
yıllarda 5 bilemedin 10 bin kişilerdi. Mahmut Efendi Hazretleri’nin
sohbetleri pazartesileri öğleden sonra olurdu.
* Siz de hoop pencereye.
- Gayet tabii. Caminin boşalması 1-2 saat sürerdi, cemaatteki
çarşaflı kadınların çokluğu öyle hoşuma giderdi ki, hepsini teker
teker sayardım. Bir de kar yağışı olan gecelerde sabaha kadar
oturup karın yağmasını seyreder, “İnşallah yere düşen karları kimse
ezmez” diye dua ederdim.
* Anneniz de çarşaflı mıydı?
- Rahmetli annem çarşaflı değildi. Manto ve başörtüsü ekolünü
başlatan, Huzur Sokağı’nın yazarı Şule Yüksel Şenler’in yüksek
tepeli, hörgüçlü modeller getirdiği dönemlerde, annem o başörtülü
grubun ilk halkası olan 17 kişiden biriydi.
12 YAŞIMDA MÜFTÜLÜK ONAYLI VAAZ VERMEYE BAŞLADIM
* Hayranlıkla camiden çıkan çarşaflı kadınları sayan minik Ahmet,
annesinin çarşaf giymesini hiç istemedi mi?
- İstemez olur muyum? Hatta Şule Hanım benim bebeklik hallerimi
bilir, 7 yaşımdayken ona bile “Çarşaf giy” diye vaaz
verirmişim.
* Maşallah çok erken başlamışsınız vaaz
vermeye.
- O zamanlar çocuk aklımla konuşuyordum işte ama 12 yaşımda
müftülükten onaylı vaaz vermeye başladım.
12 yaşındaki çocuğa “vaaz verme izni” nasıl
verilir?
- Ben zaten camilerde vaaz veriyordum ama Fatih gibi bir muhitte;
Mihrimah Sultan, Yavuz Sultan Selim gibi büyük camilerde de vermek
için izin almamız gerekiyordu. 40 yıl önce Mahmut Efendi Hazretleri
ile Fatih Müftüsü’ne gittik.
* Vaaz vermek için sınava tabi tutuldunuz mu?
- İmtihan etmeden de izin vermek cesaret ister hani... Cemaat ne bu
çocuk diyebilir, fitne bile çıkabilirdi. Mahmut Efendi
Hazretleri’nin itibarı belli, izin verdiler, hem de yazılı. Ben
ondan sonra yazılı izin alamadım bir daha, diplomam yok ya.
OKUL YERİNE CAMİYE GİDERDİM AMA HİÇ YOK YAZILMAZDIM
* İslami eğitim almaya ne zaman başladınız?
- Ben hatırlamam ama babam şöyle anlatır. Karlı bir günde İsmailağa
Camii’nin buz tutmuş merdivenlerinden kayarken düşmüşüm. Babam bana
bağırınca Mahmut Efendi Hazretleri “Sen ona fazla kızma. Onun
terbiyesini bize bırak, zira biz ona gerekli terbiyeyi veririz”
diye buyurmuş.
* Nasıl bir öğrenciydiniz?
- Sık sık okula gitmeyip camiye gittiğim için evdekiler
“Devamsızlıktan kalacaksın” diye dertlenirdi hep. Ama okulda beni
hiç yok yazmazlardı. Bak açık açık söyleyeyim, başkası olsa hocanın
kerameti falan der ama babamın okul müdürü bir arkadaşı, bizim
okulun müdüründen rica edermiş meğer.
Anneniz kızmıyor muydu okulu aksatmanıza?
- Kızmazdı rahmetli. Derste dinlediklerimle tüm imtihanları
geçerdim zaten. Fakat evde oturup çalışmayı, ödev yapmayı hiç
lüzumlu görmezdim. Lisan öğrenmeye yatkın olduğumdan Fatih
Koleji’ndeyken İngilizce dersinde de çok iyiydim.
* Gelin görün ki yine de bıraktınız okulu.
- Eve müdürler geldi, “Takdirname aldı, bırakmasın” falan dediler
ama Orta 1’deyken baktım hem İslam ilmi hem okul aynı anda olmuyor,
ayrıldım kolejden. İşte o zaman annem çok üzüldü. Malum kadınlar
istikbal meselesinden dolayı okul işine çok meraklı.
ÇOCUKLUĞUMDAN BERİ CÜBBE GİYİYORUM
* Ya sonra?
- Küçücük yaşlardan beri Mahmut Efendi Hazretleri’nin yanında
olduğumdan beni pek çok kişi onun oğlu zannederdi. Toplanıp
taşradaki köylere gider, köydeki kapalı camileri açtırır, vaazlar
verirdik.
* O yaşta çocuklar genellikle muzırlık peşinde
olurlar.
- Ortalama 70 yaşındakilerle geçti çocukluğum. Kültürüm, şakalarım
onların arasında şekillendiği için yaşıtlarımla intibakım zor
oluyordu.
Bir çocuğun vaaz vermesine şaşırmıyorlar
mıydı?
- Şaşırmaz olurlar mı hiç? Köylere gittiğimizde “Bir çocuk geldi,
vaaz veriyor” falan diye konuşuyordu herkes. Halbuki ben daha 5
yaşında babamın ceketini veya annemin sabahlığını üzerime geçirir;
annemin tülbentini de kafama sarıp cübbe giymiş gibi evde dua
ederdim. 9-10 yaşındayken boş bir odada kendi kendime ayetlerden,
hadislerden duvarlara vaaz verirdim.
* Adınız bu yüzden mi Cübbeli Ahmet?
- Mahallede 3 tane Ahmet’tik. Çocuk yaşlarımdan beri cübbe
giymemden dolayı ve diğer Ahmet’lerden ayırt edilmem için...
CEM YILMAZ’DA GÜLECEK BİR ŞEY BULAMADIM
* Boş odalarda vaaz vererek geleceğinize daha o zamandan hazırlık
yapıyordunuz yani.
- Tabii, camiinin yanındaki medreseye gider Kur’an okurdum. Orası
kubbeli olduğu için ses yankı yapardı, ben de kendi sesimi
dinlerdim. Bir de tabii sürekli Mahmut Efendi Hazretleri’ni
dinliyor ve onu taklit ediyordum. Zaten esas huyum taklitçiliktir,
dönemin siyasilerini bile taklit ederdim.
* Hangi siyasileri?
- Kim vardı ki taklit edilecek? Erbakan ve Demirel’in taklitlerini
yapardım. Bak bu bir kabiliyettir, taklit ne kadar iyiyse ve taklit
ettiğin yer doğru bir adresse, o kadar aslına yakın olursun.
Konuşmalarınızdaki nüktedanlığa bakarsak bugün de Cem
Yılmaz’ı taklit ediyor olabilir misiniz?
- Cem Yılmaz’dan niye esinleneyim, benim ona bir ihtiyacım yok ki.
Onun alanında da değilim. Onu hiç seyretmedim, bir iki kere
çocuklar gösterdiler ama ben gülecek bir şey bulamadım. Benim
esprilerim çok daha doğal, onunkilerde bir hazırlık var. Bir adam
programa ben bu milleti saatlerce nasıl güldürürüm diye önceden
hazırlanıyorsa, ben ona gülmem.
* Kızdınız mı sizi Cem Yılmaz ile kıyaslamama?
- Yok, sor sor istediğini sor. Bir kere bu onun işi ve ondan para
kazanır. İşine hazırlanmak zorundadır. Benim işim o değil. O yüzden
hiçbir zaman örnek almadım.
O sizi örnek almış olabilir mi?
- Bir zaman ben de “Cem Yılmaz benden esinleniyor” demiştim. Umre
dönüşünde Cem’e birkaç laf attılar, akıllı çocuk “Hoca ciddi şeyler
konuşur” dedi, hiç lafı yemedi. Şimdi ben de ona mukabil şeyler
dememem lazım.
* Cem Yılmaz istese bir araya gelir misiniz?
- Niye gelmeyelim? O gelirse ben de gelirim. Adam Yaşar Nuri Öztürk
değil ki... Fetva konusunda aramızda bir ihtilaf yok (gülüyor).
POLİTİKACI OLSAM ÇOK KAZIKLANIRDIM
* Peki hocam, babanız sizi küçükken camiye götürmek yerine okula
götürseydi şimdi profesör mü olurdunuz?
- Nasip kader meselesi. Lisana ve ilmi konulara yatkınlığım her
zaman olmuştur. Konuşma sanatı ile ilgili her işte başarılı
olabilirdim. Bizim zamanımızda siyasetçiler çeneleriyle
götürüyorlardı işi, kim bilir belki de siyaset adamı bile
olurdum.
* Hiç keşke politikacı olsaydım diyor musunuz?
- Hayır çünkü muhtemelen insan ilişkilerinde çok kazıklanırdım.
* Neden öyle?
- Herkesi kendim gibi iyi niyetli görüyorum da ondan. Saf bir
tarafım var. “Aldatan olmayayım ama aldatılan olayım” hadisine göre
hareket ederim her zaman.
KIZLARIMI KAPANMASI İÇİN HİÇ ZORLAMADIM
* Allah bağışlasın evlatlarınız var. Kızlarınızı kapanmaları için
zorladınız mı?
- “Zorlayıcı değilsin” diyor Kuran. Kızlarım annesinden etkilenmek
suretiyle kapanmışlardır.
* Ya asi bir kızınız olup “Ben kapanmıyorum” diye
diretseydi ne yapardınız peki?
- Ne yapabilirim ki? Elhamdülillah hiçbiri asi çıkmadı diye
hamdediyorum. Kızlarımın hepsi kapalı, çarşaflı, örtülüdür.
* Yok mu peki ailenizde hiç açık birisi?
- Kız kardeşlerimden biri yakın zamana kadar açıktı, annemin
vefatından sonra kapandı.
* Üslubunuzda gerçekten hiç zorlama olmadığına inanalım
mı?
- Zorlamam tabii. Açık diye niye ben onunla görüşmeyi keseyim?
Kızım da açık olsa, onu evlatlıktan reddedecek halim yok. Bu tip
durumlarda diretmenin ve cezanın ters teptiğine inanıyorum. Kendimi
sevdirmeyi İslam’ı sevdirmekle eşit gördüğümden, her zaman
çocuklarıma sevimli gözükmeye çalışırım.
KADIN SESİ HARAM DEĞİLDİR
* Hocam musikiyle aranız nasıl?
- Annem musikiye çok meraklıydı, bütün makamlarıyla bana
ezberletirdi, hatta küçükken şarkı söylemişliğim de vardır ama
artık kaside ve ilahiler dışında müzik dinlemiyorum.
* Haram mıdır müzik dinlemek?
- Kadın sesi içeren, mesela bir kadının dudağını, gözünü vazfeden,
tahrikçi, feleğe veya kadere söven sözleri olan müzikleri dinlemek
haramdır. Örneğin bir şarkıda “Kahpe Felek” dediğin zaman Allah’a
sövmüş oluyorsun.
* Nasıl yani?
- Kadere rızasızlık mahiyetinde “Beni mi buldun?”, “Bunu hak
etmedim” gibi sözler “Allah’tan şikayetçiyim” anlamına gelir. Kadın
sesi avret yani haram değildir ama erkeğin kırıtarak şarkı, türkü
söyleyen bir kadını dinlemesi haramdır.
DEKOLTEYİ İZLEYEN DE İZLETTİREN DE GÜNAHA DAHİL
* Hocam dizilere çok yüklendik de insanlar evde ne yapsınlar?
Uykuları gelene kadar sizin gibi sadece haber programı mı
izlesinler?
- Hiç uykusu gelmeyenlere kesin tavsiye ediyorum bir cüz Kuran
okusunlar, bin kere Allah desinler, bak nasıl uyuyorlar. Adam diyor
ki “20 senedir uyuyamıyorum”... Şeytan onu engelliyor, kandırıyor.
Televizyonda seyrettiğin filmler seni uyutur mu, o filmden bu filme
şeytan seni dolaştırıyor. Sen bir zikir yapmaya kalk bakalım nasıl
uyuyorsun. Şeytan bir bakıyor, zarar fazla diyor uyanık kalmasında.
Bu sefer uyutuyor.
* Geçtiğimiz günlerde Gözde Kansu adlı sunucu, göğüs
dekoltesi yüzünden işten çıkarıldı.
- Hüseyin Çelik’in dediği mi?
* Ta kendisi.
- Ben hiç izlemedim ama bunun dekoltesi falan mühim değil ki, bizim
için kadının yüzü ve elleri müstesna olmak suretiyle tüm bedeni
avrettir. Dekolteyi televizyondan izleyen de izlettiren de buna
sebep olan da külliyen günaha dahildir.
ESTETİK OPERASYON YAPTIRMAK ŞEYTAN’IN EMRİNE UYMAKTIR
* Elinizde ameliyat yarası var. Siz sağlık problemleri ile ilgili
derman ararken birçok insan güzelleşmek uğruna bıçak altına
yatıyor...
- Estetik “Kocam beni güzel görsün” falan filan diye yapılırsa caiz
değildir. Kadınların yaptırdıkları estetik operasyonlar kesinlikle
Allah’ın fıtratını değiştirmeye girer bu da şeytanın emrine
uymaktır. Hadis-i Şerif’lerde bu konuyla ilgili lanet vardır.
* Hiç mi istisnai durum yok?
- Mesela benim kaşlarım abdest alırken gözüme giriyor, gözlüğümün
kenarına takılıyor, bu yüzden üstten hafif kestiriyorum. Ama
kaşların altını üstünü inceltmek kadına da erkeğe de haramdır.
Şayet bir kadın kaşları birleşik olduğu için erkek gibi görünüyorsa
ve erkeği bundan nefret ediyorsa; ya da evde kalacak, kimse onu
istemeyecekse ancak o zaman tedavi amaçlı kaşlarını
inceltebilir.
* Bir de ameliyat değil ama botox gibi uygulamalar
var.
- Bunların hiçbiri kesinlikle caiz değildir. Mesela bir kaza olur,
vücutta veya yüzde ezik büzük kalan yerler vardır, o zaman estetik
müdahale yapılabilir.
BİZİM DİZİLER ARAP HALKININ AHLAKINI BOZUYOR
* Televizyon seyrediyor musunuz?
- Beni ilgilendiren haber veya açık oturumlar olursa bakarım ara
sıra.
* Bir dönem “Muhteşem Yüzyıl” dizisini çok
eleştirmiştiniz.
- Ben o diziyi uygun görmüyorum. O dizide yansıtılanları Türk
büyüklerine hakaret sayıyorum ve bu hususta kanunun işletilmesi
gerektiğini düşünüyorum. Ne lüzüm var özel hayatı filme
dökmeye...
* Sonuçta haremde de bazı şeyler yaşanmış. Ne yani bunlar
yok mu sayılsın?
- Yaşanmış ama ölmüş bir insan bunlara cevap veremeyecek, neden
yaptığını izah edemeyecek, belki pişmansa “pişmanım” diyemeyecek.
“Böyle yapmayın” diyemeyecek olan bir insanın özel hayatının
televizyona çekilmesini edepsizlik ve kul hakkı olarak
görüyorum.
ATATÜRK’ÜN DEHASI DURURKEN NE GEREK VARDI ÖZELİNİ FİLME
DÖKMEYE
* Siz beğenmiyorsunuz ama bu dizilerin pek çoğu Arap ülkelerinde
büyük ilgi görüyor.
- Burası yetmiyor bir de onların ahlakını bozuyorlar. Oradaki
insanlar halkımızın ahlakını bozuyorlar diye ülke yönetimine
şikayette bulunuyorlarmış. Adamlar haklı, bu dizilerin bazıları
günaha sokar insanı.
* Bu kadar büyütmeye gerek var mı sonuçta bir dizi
senaryosu?
- Bu devekuşu olayına benziyor. Devekuşuna yük vurmuşlar “Ben
kuşum” demiş, “Uç” demişler, “Ben deveyim” demiş. Şimdi sen hem
Kanuni’nin hem de etrafındakilerinin gerçek ismini kullanıyorsun,
sonra da kurgu diyorsun. Eğer bu senaryoysa, o kadar gerçek tarihi
karakterler koyma. Bir de çıkıp cevap olarak “Bilmem kaç sayfa
kitap okuduk, oradan araştırıp bulduk” deme. Çünkü bu yapılan ne
ona benziyor ne de buna. İslam da ortada, Osmanlı da
Osmanlı ile birlikte İslamı da mı yanlış
anlatıyorlar?
- Yıllarca Osmanlı’yı yanlış tanıtmak isteyen Ermeni lobisine “Biz
yapamadık, kendi torunlarına yaptırıyoruz” dedirtiyorlar. Hoş
bunları yapanlar ne derece torunlarıdır bilemem ama neyse.
* Peki Atatürk’ün hayatını konu alan filmler için de aynı
tepkiyi gösteriyor musunuz?
- Aynı şekilde Can Dündar’ın çektiği “Atatürk” filmine de itirazım
var. O da kul hakkına girer. O film için Atatürk’ün rızası ve izni
alınmamıştır. Onun yaptığı savaşları, dehasını, fikirlerini,
iyiliklerini dile getirmek varken ne luzüm var özel hayatını filme
dökmeye.
KANUNİ’NİN AHI ALINIRSA KÖTÜ OLUR
* Bağlı olduğunuz İsmailağa Cemaati’nin “Muhteşem Yüzyıl”ı
lanetlediği söyleniyor...
- Biz cemaat olarak diziyi, oyuncularını lanetledik diye bir durum
söz konusu olamaz. Ancak Allah lanetleyebilir. Fakat bu dizi
İslam’a, Kuran’a ve sünnete uygun değildir. Bak güzel kardeşim,
ruhaniyetler ölmez. Kanuni gibi bir zatın ahı alınırsa daha kötü
olur. Onların ruhaniyetleri de bundan muzdarip olup devreye girmiş
olabilir. Lanet Allah’tan gelir.
* Dizide Hürrem rolünü oynayan Meryem Uzerli, acaba ah aldı
da mı hamile kalıp evlenemeden Almanya’ya kaçtı?
- Dedim ya kul hakkına giren roller ağır mesuliyetlerdir. Paşanın
karşısına nasıl çıkarıyorsunuz Hürrem’i o göğüsleriyle falan. Edep
yahu... Hürrem ölmüş, konuşamıyor, kendini savunamıyor, “razı
değilim” diyemiyor. Kul hakkının da dünya ahiret vebali muciptir.
Bak dizinin ilk senaristi kanserden öldü, bir oyuncunun başına
mermer düştü, Kanuni’yi oynayan kişi sette ayağını kırdı, Ebu
Suud’u canlandıran adam da tık diye gitti. Bunlar hep ağır
veballer.
* Kanuni için değil de genel olarak soruyorum bütün
padişahlar mükemmel birer Müslüman olmak zorunda
mıydı?
- Herkesin Allah ile arasında kusur vardır ve Peygamber olmayan hiç
kimse günahsız değildir. Günahsız olmak yalnızca Peygamberler’e
mahsustur. Biz padişahlar günahsız demiyoruz fakat bu kadar iftira
atmak, yama yapmak büyük günahtır. Burada yalan var.
EŞCİNSELLİĞİN GÜNAHI ZİNA KADAR AĞIR DEĞİL
* İslamiyet’in ameliyatla cinsiyet değiştirmeye bakışı
nedir?
- Bir kadında erkeklik hormonu veya bir erkekte kadınlık hormonu
ağır basıyorsa ve bu durum yapılan tıbbi testler sonucu kesinlik
kazanmışsa, fıkıha göre hangi taraf ağır basıyorsa ameliyat olup o
cinsiyette devam etmesi caizdir.
* Geçtiğimiz aylarda ünlü oyuncu Nil Erkoçlar da ameliyatla
erkek olma kararı alıp adını Rüzgar olarak
değiştirdi...
- Rüzgar’ı tanımıyorum ama böyle kişiler ameliyat olmasa azap
içinde yaşayacaktır. İslam, Kuran “İki arada bir derede can
çekişeceksin” der mi hiç?
Erkeklerin hanımlarıyla ters ilişkiye girme
durumu?
- Evlilikte bir kadınla büyük abdest tarafından ters ilişkiye giren
Allah’ın lanetine çarptırılmıştır, melundur. Allah’ın helal dairesi
geniştir. Allah’ın geniş dairesini kim dar etmiştir? Ee sen niye
kendini cehenneme namzet ediyorsun, niye canını cehenneme
satıyorsun?
* “Eliyle nikahlanan melundur” derler. Mastürbasyon günah
mıdır?
- Bunun birkaç şıklı cevabı vardır. Adamın zina yapma tehlikesi var
da kendini rahatlamak için yapıyorsa vaciptir. Zina tehlikesi yok
da aşırı şehvetten kafası karışıyor, namazda bir türlü
zikredemiyor, huzuru bozuluyorsa yapması caizdir. Ama keyfini
artırmak için yapmışsa caiz değildir.