CÜBBELİ AHMET, TARAF MUHABİRİNİ NASIL TEHDİT ETTİ?
Cübbeli Ahmet Hoca, kendisinin de adının geçtiği İsmailağa Cemaati içerisindeki çekişmeyi görüşmek üzere çağırdığı Taraf muhabirini tehdit etti.
Muhabirin ifadelerine göre, Cübbeli'nin basın danışmanı Barış Sezek ile korumaları tarafından etrafı sarıldı ve "Bu seferlik bir şey yapmayacağız" denilerek tehdit edildi.
Bu tehdidin nedeni ise, muhabir Alkaç'ın daha önceden İsmailağa Cemaati lideri Mahmut Ustaosmanoğlu ile yaptığı röportajdı. Cübbeli, bu röportajın taraflı olduğunu hiddetli bir şekilde söylemeye başlayınca ortam bir andan gerildi. Muhabirin ses kayıt cihazına el konuldu. Zaten fotoğraf çekilmesine de izin verilmemişti
İŞTE OLAYLA İLGİLİ TARAF GAZETESİ'NDE YER ALAN HABER...
Taraf muhabirine 'Cübbeli' tehdit
Cübbeli Ahmet Hoca, kendisinin de adının geçtiği İsmailağa Cemaati içindeki çekişmeyi görüşmek için çağırdığı muhabirimizi tehdit ettiCübbeli Ahmet Hoca, kendisinin de adının geçtiği İsmailağa Cemaati içindeki çekişmeyi görüşmek için çağırdığı muhabirimizi tehdit etti
İsmailağa Cemaati içinde son günlerde tırmanan rekabetle ilgili haber yapan Taraf muhabiri Fırat Alkaç, "Cübbeli Ahmet Hoca" olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü tarafından "Yüz yüze görüşelim." diye davet edildiği Arifan Dergisi bürosunda tehdit edildi. Önceki günkü görüşme sırasında cemaat içindeki liderlik çekişmesinin taraflarından birisi olan Cübbeli Ahmet Hoca'nın yanında bulunan "basın danışmanı" Barış Sezek ile korumaları tarafından etrafı sarılan ve korkutmaya yönelik davranışlara muhatap olan Taraf muhabiri "Bu seferlik bir şey yapmayacağız." tehdidine maruz kaldı.
Büroya davet
Taraf muhabiri olarak tehdit edilmemle ilgili olay şöyle gelişti: İsmailağa Cemaati'nin lideri Mahmut Ustaosmanoğlu'nun yeğeni Saadettin Ustaosmanoğlu'yla yaptığım röportaj önceki hafta Taraf 'ta yayımlandı. Ustaosmanoğlu konuşmasında "Cübbeli Ahmet Hoca" lakaplı Ahmet Mahmut Ünlü hakkında ağır eleştirilerde bulundu. Haberin ardından telefonla ulaştığım "basın danışmanı" Barış Sezek'e, hakkındaki iddialara dair görüşlerini almak için Cübbeli Ahmet Hoca ile röportaj yapmak istediğimi söyledim. Bu görüşmeden yaklaşık bir hafta sonra 28 Şubat günü akşam saatlerinde, Sezek beni aradı ve Cübbeli'nin benimle görüşmek istediğini söyledi. Adres olarak da Eyüp Defterdar Mahallesi No:8 adresinde bulunan Arifan Dergisi'ni verdi. Ertesi gün foto muhabirimiz Celal Yıldız'la birlikte verilen adrese gittik. Derginin bekleme odasında oturduğumuz sırada gelen Cübbeli Ahmet Hoca dergi bürosunun giriş kapısının karşısında bulunan, sadece korumaların ellerindeki kumandalarla otomatik olarak açılan çelik kapılı odaya girdi. Korumalar daha sonra bizi çağırdı ve Celal ile birlikte içeri girdik. Cübbeli, röportaj vermeyeceğini sadece tanışmak için beni çağırdığını söyledi. Ben kendisiyle görüşme yapmak için geldiğimi söyledim ama Cübbeli'nin sözleri ve odada kalabalık bir koruma grubunun bulunmasından işlerin yolunda gitmediğini anladım. Hakkındaki iddialarla ilgili bilgi verebileceğini belirterek "Ancak açıklamalarınızın yayımlanmasını istemiyorsanız buna saygı duyarım. Yazmam" dedim. Bu konuda mutabakata varmamızın ardından bizimle birlikte odada bulunan dört kişinin oturduğum koltuğun etrafını kuşatmaları beni şüphelendirdiyse de hazırladığım soruları yöneltmeye başladım. Yasaklandığı için herhangi bir fotoğraf çekmedik ve anlaştığımız üzere ses kayıt cihazlarımızı çantamızdan bile çıkarmadık. Sezek ise kendi ses kayıt cihazını açarak Cübbeli ile aramızda bulunan masanın ortasına koydu. Yaklaşık bir saat süren konuşma sırasında foto muhabiri arkadaşım Celal Yıldız, önceden kararlaştırılmış bir iş randevusu nedeniyle ayrılmak zorunda kaldı.
Korumalar devrede
Bu sırada Barış Sezek'e telefon geldi. Bize dönerek Saadettin Ustaosmanoğlu'nun "Deşifre" programına çıkacağını söyledi. O andan sonra bulunduğumuz ortam gerildi ve Cübbeli konuşmalarını sertleştirmeye başladı. Bana, Ustaosmanoğlu ile taraflı röportaj yaptığımı ve oyuna getirildiğimi söyledi. Ben bu iddiayı reddederek tarafsız haber yaptığımı görüşlerini almak için kendisine de ulaşmaya çalıştığımı ancak başaramadığımı anlattım. Bugün kendisiyle görüşmeye gelmiş olmamın da tarafsızlığımın bir işareti olduğunu söyledim. Bu açıklamalarım üzerine Cübbeli'den "Yaptığınız bu haberlerle Ergenekonculara yardım ediyorsunuz. Onların oyunlarına gelmeyin. Ustaosmanoğlu önemli biri değidir." dedi. Bu sırada hemen karşımdaki koltukta oturan Sezek ayağa kalkıp bana yönelerek "Sana şimdi gerçek Cübbeli Ahmet Hoca'nın kim olduğunu göstereceğim" dedi. Sağımda bulunan kişi de yerinden kalkarak sol tarafıma geçti. Konuşmanın başından beri ayakta yakınımda duran diğer "koruma" da bana doğru yaklaştı. Bu hareketlenme üzerine Cübbeli'ye buraya kendisinin daveti üzerine geldiğimi hatırlattım. Cübbeli bana "Seni sevdim. İyi çocuksun" dedi. Kalkmam gerektiğini söylediğimde konuşmanın başından beri yanımda duran koruma, Sezek'in kulağına eğilerek sessizce ama benim duyabileceğim şekilde "Bir şey yapmıyor muyuz" dedi. Sezek de ona aynı şekilde "Bu sefer bir şey yapmıyoruz" dedi. Bu korkutmaya yönelik tehditlerden sonra dergi bürosundan ayrıldım.
Fırat Alkaç/Taraf